Yetim kaldı senden sonra Anadolu insanı ve Sahipsiz kaldı Evlad-ı Fatihan… Ey Osmanlı Neredesin!
Gelir misin; yine söğütten, Üç hilalli sancağınla ve elinde kılıç dillerinde tekbir olan akıncılarınla…
Özledik, adaletini ve asaletini… Özledik; Kosova’yı, Mohaç’ı, Varna’yı, Ridaniye’yi ve Fetihlerini…
Özledik, Şehadeti ve Hilafeti… Özledik; Sultan Murad’ı, Fatih’i, Yavuz’u, Kanuni’yi ve Abdülhamid’i…
Üç kıta ve yedi denizde hakimiyet sağlayan bir imparatorluk; Osmanlı İmparatorluğu…
Din, dil ve kültür özgürlüğü sağlayarak yıllarca farklı mensubiyete sahip milletleri uzun süre bir arada tutan, Barış ve huzur ortamını tesis eden asla sömürmeyen bir devlet; Devlet-i Aliyye-i Osmaniye…
Ancak özlediğimiz o güzelim imparatorluk ne yazık ki tarihin derin sayfalarında kalmış ve hem içten hem de dıştan taarruzlarla asırlık çınar yıkılmıştır. Geriye batı taklitçisi ve düşünme özürlü bir torun bırakmıştır. Arap bir hatibin şu ifadeleri manidar bir şekilde Osmanlı’dan sonrasını özetlemiştir; ‘’ Bir Milletin ALLAH(c.c.) yolunda olduğu, O’nun emirlerine sıkı sıkıya bağlı bulunduğu, Kur’an’ın muhtevasındaki ahlak ve insaniyyetin canlı bir timsalini gerçekleştirdiği ve İ’la-yı Kelimetullah yolunda cihad üzere yürüdüğü zaman nasıl aziz olduğunu ve bunun aksine bir yolda yürüdüğü zaman da nasıl zelil bir hale düştüğünü anlamak isteyenler, bir muazzam Osmanlı’ya, bir de onun bugünkü nesline baksınlar! Onlar, ALLAH(c.c.) yolunda yürüdükleri zaman buraya valiler, kumandanlar, paşalar ve idareciler gönderiyorlardı. Şimdi ise elinde kazma-kürekli işçiler gönderiyorlar!..’’
Abide şahsiyetlerinden, sanata, sanattan müesseselerine kadar Osmanlı’yı anlatmaya kelimeler yetmiyor. Nereden başlasak anlatmaya yine de hakkını veremeyiz. Bize düşen ise torunları olarak şuan ısmarlama tarih kitaplarından ziyade gerçek kaynaklara dayanan tarih kitaplarıyla Osmanlı’yı öğrenmeli ve öğretmeliyiz ki ancak o zaman ruhlarını şad etmiş oluruz. Rabbim bizlere Osmanlı gibi bir imparatorluk kurmayı tekrar nasip eylesin. Eylesin ki dünyada yeniden zulme maruz bırakılanlara yunus, zalimlere ise yavuz olalım. Tekrardan Asr-ı Saadetin numunelerini yaşayalım. Yeniden Alem-i İslam’ın sancaktarlığını yaparak dünyaya Nizam-ı Alem’i ile barış ve huzur sağlayalım.
Kimileri Ütopya olarak görebilir ancak atalarımız bu hayali gerçekleştirmiş ve çadırdan koskoca bir devlet ortaya çıkarmıştır. Bizde onların torunları olarak bunu başarabiliriz. Yeter ki atalarımız gibi İslam’ın ipine ihlasla bağlanalım ve çağımız ilim, teknoloji ve sanayisini elde ederek gayret edelim. ALLAH(c.c.) Bu gayretleri zayi etmeyecektir. Eğer bizler bu gayret içerisinde olmaz isek zillet ve esaret altında yaşamaya devam edeceğiz. Filistin, Çeçenistan, Doğu Türkistan, Irak, Suriye ve Myanmar gibi esaret altında ki Müslüman kardeşlerimizin imdadına yetişemeyeceğiz. Şu bir gerçek ki Osmanlı yıkıldıktan sonra yerine güçlü bir devlet kurulamadı. Yerine kurulan devlet ve devletçiklerin hali ise ortada iç karışıklıklar, ekonomik sıkıntılar, kargaşa ve istikrarsızlık ile mücadele içinde varlıklarını devam ettirmektedirler. ‘’kısacası bir tarihçimizin dediği gibi; ‘’ Bir Aslanın postundan kırk tilkiye kürk yaptılar ama hiçbiri bir aslan yavrusu kadar olamadı.’’
Bir diğer Osmanlı devletinin yıkılmasıyla ortaya çıkan sorunumuz ise Hilafetin yıkılması oldu. İslam dünyası hilafetin yıkılmasıyla beraber ortak hareket etme gücünü, birlik ve beraberliğini kaybetti. O yüzden İslam dünyasının acilen hilafete ve halifeye ihtiyacı vardır. Ancak bu hilafet birkaç terörist grubun ilan ettiği gibi gecekondu tarzda değil tüm otoriteler tarafından kabul görebilecek ve İslam dünyasının ortaklaşa olarak biat ettiği bir kuruluş olmalıdır.
Şunu ifade ederek sözlerimizi tamamlarsak ‘’Bayrak Düştüğü Yerden Kalkar.’’ O yüzden Bu İlay-ı Kelimetullah sancağı İstanbul’da düşmüş ve kalkacağı yer yine İstanbul olacaktır. Bu sancağı ve mefkureyi yükseltecekte Müslüman Türk Milleti Olacaktır. (İnşallah)
SEÇKİN ÇAKMAK
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder