Zikir şeytanı uzaklaştırır ve gücünü kırar.
Allah'ın rıza ve hoşnutluğuna sebep olur.
Kalpten düşünce ve üzüntüyü giderir.
Yüzü ve kalbi nurlandırır.
Kişiye gelecek rızkı çoğaltır.
Allah'u Teala'nın sevgisini kazandırır. İslam'ın ruhu, dinin kaynağı, saadet ve kurtuluşun sebebi ancak sevgidir. Kim Allah'ın sevgisine erişmek isterse Allah'ı bol bol zikretmelidir.
Zikretmekle insanı ihsan derecesine ulaştıran bir hal nasip olur. İhsan derecesi, Allah'ı görüyormuş gibi ibadet yapmanın nasip olmasıdır. (İşte bu tasavvuf ehlinin erişmek istedikleri en son hedeftir.)
Zikir Allah'a yöneltir. Allah'ı zikreden insan, gitgide öyle bir hale gelir ki, her meselede Allah'u Teala, onun sığınağı, barınağı ve korunağı olur.
Allah'a yakınlık meydana getirir. Zikir ne kadar fazla yapılırsa, yakınlık o kadar artar. Zikirden ne kadar gafil kalınırsa o kadar Allah'tan uzaklaşılmış olur.
Zikir kalbe Allah'u Teala'nın heybet ve büyüklüğünü yerleştirir. Ayrıca kişi Allah'ın huzurundaymış gibi olur.
Kişinin Allah'u Teala'nın katında zikredilmesine sebep olur. Nitekim Kuran-ı Kerim'de şöyle buyurulmuştur: "Siz Ben'i anın ki Ben de sizi anayım." (Bakara, 152) Kudsi bir hadiste ise şöyle buyurulmuştur: "Kim Ben'i gizlice zikrederse, Ben de onu gizlice zikrederim."
Zikir kalp ve ruhun gıdasıdır. Kalbe ve ruha gıda verilmemesi bedene gıda (yemek) verilmemesi gibidir.
Zikir kalbin pasını siler. Tertemiz hale getirir.
Hata ve kusurlardan insanı uzaklaştırır. Hatasının farkına vardırır.
Zikir, kişide oluşan ürkme duygusunu uzaklaştırır. Çünkü gafil insanın kalbinde Allah'a karşı bir ürkeklik bulunur. Bu hal kişiyi rabbinden uzaklaştırır. Bu hal de ancak zikirle yok olur.
Kim rahatlık zamanlarında Allah'ı anarsa, musibet zamanlarında Allah onu anar. Yani ona rahmet eder.
Zikir Allah'ın azabından kurtulmaya vesiledir.
Zikir, göklerden, yücelerden rahatlama ve Rahmet inmesine sebeptir. Melekler zikredeni kuşatırlar. Ona dua ederler.
DEVAMI :
Zikir sayesinde dil, gıybet, söz taşıma, yalan, çirkin ve boş sözlerden korunmuş olur. Nitekim dili Allah'ı zikretmeye alışkın olan kişinin genellikle bu gibi şeylerden korunduğu tecrübe ve müşahede edilmiştir. Dili zikre alışkın olmayan kimseler ise her türlü faydasız şeylere müptela olmaktadırlar.
Zikreden, kıyamet günü pişmanlıktan kurtulur. Hadisi Şerif'te buyuruluyor ki: "Allah'ın zikredilmediği her meclis kıyamet günü zarar ve pişmanlığa sebeptir."
Zikir ister yatakta, ister çarşıda, ister sağlıkta, ister hastalıkta, isterse nimetler ve lezzetler içinde meşgul iken yapılsın, insanı daima yükseltir. Ondan başka devamlı yükselmeye sebep olan hiçbir ibadet yoktur. Hatta kalbi zikrin nuru ile münevver olan kimsenin uykusu dahi gece boyu gaflet içinde ibadet eden kimselerden daha üstündür.
Zikir insanın kalbini uykudan uyandırır. Gafletten gözlerini açtırır. Çünkü kalp uyuduğu müddetçe bütün menfaatlerini kaybeder.
Zikir kalp hastalıklarının devasıdır.
Zikredenlere Allah'ın rahmeti ve meleklerin duası nasip olur.
Allah'u Teala meleklere karşı zikredenlerle övünür.
Zikre devam eden cennete gülerek girecektir.
Zikir sayesinde her zorluk kolaylaşır. Her zahmetli şey basitleşir. Her çeşit yük hafifleşir. Her musibet yok olup gider.
Allah'ı çok zikretmek, münafıklıktan uzak olmanın güvencesi ve belgesidir. Allah münafıkların sıfatlarını şöyle açıklamıştır. "Onlar Allah'ı çok az zikrederler" (Nisa,142)
Zikredenlerin yüzlerinde dünyada, ahirette de nur olacaktır.
Kim yolda, evde, seferde Allah'ı çok zikrederse, kıyamet günü onun şahitleri çok olacaktır.
*********
Allah'ın rıza ve hoşnutluğuna sebep olur.
Kalpten düşünce ve üzüntüyü giderir.
Yüzü ve kalbi nurlandırır.
Kişiye gelecek rızkı çoğaltır.
Allah'u Teala'nın sevgisini kazandırır. İslam'ın ruhu, dinin kaynağı, saadet ve kurtuluşun sebebi ancak sevgidir. Kim Allah'ın sevgisine erişmek isterse Allah'ı bol bol zikretmelidir.
Zikretmekle insanı ihsan derecesine ulaştıran bir hal nasip olur. İhsan derecesi, Allah'ı görüyormuş gibi ibadet yapmanın nasip olmasıdır. (İşte bu tasavvuf ehlinin erişmek istedikleri en son hedeftir.)
Zikir Allah'a yöneltir. Allah'ı zikreden insan, gitgide öyle bir hale gelir ki, her meselede Allah'u Teala, onun sığınağı, barınağı ve korunağı olur.
Allah'a yakınlık meydana getirir. Zikir ne kadar fazla yapılırsa, yakınlık o kadar artar. Zikirden ne kadar gafil kalınırsa o kadar Allah'tan uzaklaşılmış olur.
Zikir kalbe Allah'u Teala'nın heybet ve büyüklüğünü yerleştirir. Ayrıca kişi Allah'ın huzurundaymış gibi olur.
Kişinin Allah'u Teala'nın katında zikredilmesine sebep olur. Nitekim Kuran-ı Kerim'de şöyle buyurulmuştur: "Siz Ben'i anın ki Ben de sizi anayım." (Bakara, 152) Kudsi bir hadiste ise şöyle buyurulmuştur: "Kim Ben'i gizlice zikrederse, Ben de onu gizlice zikrederim."
Zikir kalp ve ruhun gıdasıdır. Kalbe ve ruha gıda verilmemesi bedene gıda (yemek) verilmemesi gibidir.
Zikir kalbin pasını siler. Tertemiz hale getirir.
Hata ve kusurlardan insanı uzaklaştırır. Hatasının farkına vardırır.
Zikir, kişide oluşan ürkme duygusunu uzaklaştırır. Çünkü gafil insanın kalbinde Allah'a karşı bir ürkeklik bulunur. Bu hal kişiyi rabbinden uzaklaştırır. Bu hal de ancak zikirle yok olur.
Kim rahatlık zamanlarında Allah'ı anarsa, musibet zamanlarında Allah onu anar. Yani ona rahmet eder.
Zikir Allah'ın azabından kurtulmaya vesiledir.
Zikir, göklerden, yücelerden rahatlama ve Rahmet inmesine sebeptir. Melekler zikredeni kuşatırlar. Ona dua ederler.
DEVAMI :
Zikir sayesinde dil, gıybet, söz taşıma, yalan, çirkin ve boş sözlerden korunmuş olur. Nitekim dili Allah'ı zikretmeye alışkın olan kişinin genellikle bu gibi şeylerden korunduğu tecrübe ve müşahede edilmiştir. Dili zikre alışkın olmayan kimseler ise her türlü faydasız şeylere müptela olmaktadırlar.
Zikreden, kıyamet günü pişmanlıktan kurtulur. Hadisi Şerif'te buyuruluyor ki: "Allah'ın zikredilmediği her meclis kıyamet günü zarar ve pişmanlığa sebeptir."
Zikir ister yatakta, ister çarşıda, ister sağlıkta, ister hastalıkta, isterse nimetler ve lezzetler içinde meşgul iken yapılsın, insanı daima yükseltir. Ondan başka devamlı yükselmeye sebep olan hiçbir ibadet yoktur. Hatta kalbi zikrin nuru ile münevver olan kimsenin uykusu dahi gece boyu gaflet içinde ibadet eden kimselerden daha üstündür.
Zikir insanın kalbini uykudan uyandırır. Gafletten gözlerini açtırır. Çünkü kalp uyuduğu müddetçe bütün menfaatlerini kaybeder.
Zikir kalp hastalıklarının devasıdır.
Zikredenlere Allah'ın rahmeti ve meleklerin duası nasip olur.
Allah'u Teala meleklere karşı zikredenlerle övünür.
Zikre devam eden cennete gülerek girecektir.
Zikir sayesinde her zorluk kolaylaşır. Her zahmetli şey basitleşir. Her çeşit yük hafifleşir. Her musibet yok olup gider.
Allah'ı çok zikretmek, münafıklıktan uzak olmanın güvencesi ve belgesidir. Allah münafıkların sıfatlarını şöyle açıklamıştır. "Onlar Allah'ı çok az zikrederler" (Nisa,142)
Zikredenlerin yüzlerinde dünyada, ahirette de nur olacaktır.
Kim yolda, evde, seferde Allah'ı çok zikrederse, kıyamet günü onun şahitleri çok olacaktır.
*********
Bu ümmetin peygamberi olan ilk mürebbinin :
İbadet ve kalbi
sürekli Allah ile birlikte bulundurmak konusunda hayret edilecek bir hali
vardır. O yüce Allah'ı zikretmeden, O'na hamdedip, şükretmeden, O'ndan mağfiret
dilemeden, O'na dönmeden tek bir vakit dahi geçirmezdi. Onun geçmiş gelecek
bütün günahları bağışlanmış olmakla birlikte o çok şükreden bir kul, şükreden
bir peygamber, hamdeden bir rasûl idi. Rabbini gereği gibi bilip tanımış, O'na
hamdetmiş, O'na dua etmiş, O'na yönelmiş, O'na dönmüştür. Zamanının değerini
bilmiş, ondan alabildiğine yararlanmaya gayret etmiş, zamanını itaat ve ibadet
ile imar etmeye çokça özen göstermiştir.
Âişe radıyallahu anh'dan şöyle dediği rivayet
edilmiştir:
Rasulullah salallahu aleyhi ve sellem yüce Allah'ı
bütün zamanlarında zikrederdi.
(Müslim)
İbn Abbas radıyallahu anh'dan şöyle dediği rivayet
edilmiştir:
Biz Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem'in aynı
mecliste yüz defa "Rabbim bana magfiret buyur, tevbemi kabul et. Çünkü
şüphesiz sen tevbeleri çokça kabul edensin, çok merhametlisin." dediğini
sayıyorduk.
(Ebu Davud)
Ebu Hureyre radıyallahu anh dedi ki: Rasulullah sallallahu
aleyhi ve sellem'i şöyle buyururken dinledim:
"Allah'a yemin ederim ki, ben bir günde yetmiş defadan
daha fazla Allah'tan mağfiret diler ve O'na tevbe ederim."
(Buhari)
İbn Ömer radıyallahu anh'dan şöyle dediği rivayet
edilmiştir: Biz Rasulullahsallallahu aleyhi ve sellem'in aynı mecliste yüz
defa:
"Rabbim bana mağfiret buyur, tevbemi kabul et. Çünkü
muhakkak sen çokça tevbeleri kabul edensin, çok merhametlisin." dediğini
sayardık.
(Tirmizi)
Mü'minlerin annesi Ummü Seleme, Rasulullah sallallahu
aleyhi ve sellem'in yanında iken en çok yağtığı duanın:
"Ey kalbleri evirip çeviren (Allah'ım), dinin üzere
kalbime sebat ver." duası olduğunu söylerdi.
(Tirmizi)
(İslah'dan
alıntı yapılmıştır.)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder