Diyanet, tarihinde ilk kez dini alana yönelik eğitim tedbirleri almak ve kemalist sistemin bıraktığı boşluktan faydalanarak ortaya çıkan irili ufaklı sivil din teşekkülleri ile bir araya gelerek istişari geleneği başlatacak adımlar atmak üzere bir dizi tedbirler aldı.
Diyanet İşleri Başkanı Mehmet Görmez Olağanüstü Din Şurası'ndasonuç bildirgesine konu olan maddeleri şu şekilde açıkladı:
1 - FETÖ dini bir cemaat ve grup kabul edilemez.
2 - Hiç kimse kendisini kayıtsız ve şartsız kendisine bağlılığa çağırmaz. Mutlak itaat İslam'da Allah'a aittir. Bu çerçevede bir kimsenin özel seçilmiş ve yanılmaz olduğu iddiası kabul edilemez.
3 - FETÖ açıkça bir din istismarı hareketidir. Allah adı kullanılarak çeşitli hizip ve gruplara davet dine yapılmış en büyük haksızlıktır.
4 - FETÖ din kisvesi adı altında bir çıkar hareketidir. Böylece her tür kirli işlerini din ile perdelemek genel tutumlarıdır.
5 - FETÖ sahte bir mehdi hareketidir. Tarih boyunca pek çok buna benzer fitne hareketi çıkmıştır. Hırs, karizma, menfaat elde etmek amacıyla kullanılmışlardır.
6 - FETÖ'nün dini kaynakları şaibelidir. Rüyalar ve gizemler revaç bulmuş. Masum kitleler efsunlanmış. Sohbet vaaz yoluyla kitleler aldatılmıştır. Yapılan hatalı işler Peygambere intisap ettirilerek kitleler etki altına alınmaya çalışılmıştır.
7 - FETÖ İslam ümmetini parçalamak amacıyla ortaya çıkmış bir örgüttür. Hakikati kendi tekeline alarak herkesi dışlayan anlayış İslami kabul edilemez.
8 - FETÖ bir sır hareketidir. Mali yapı ve danışman kadronun açık ve şeffaf olmaması şaibeleri beraberinde getirmektedir. Bu yapı dini kendi amaçları doğrultusunda kullanmıştır.
9 - FETÖ gayri ahlaki bir harekettir. İki yüzlülük, kod adı kullanma, şantaj, mahremiyeti engelleme, gizli görüşmeleri kaydetme gayri İslamidir. Başta soru hırsızlığı yapmak üzere hedefine gitmek için her yolu mübah gören yapı İslami kabul edilemez.
10 - FETÖ dinler arası diyalog adına tevhidi parçalayan bir yapıdır. Batının muhabbetini çekme adına pek çok sırlı ve gizemli ilişki ile Müslümanların aleyhine uygulanacak projelerin uygulanması için çalışmalar başlatan bu örgüt tevhit dışıdır. Dinlerarası diyalog adı altında ortak bir dini kültür oluşturma çalışması hiçbir şekilde kabul edilemez. Allah Resulünün risaletini göz ardı etmek tevhide aykırıdır.
11 - Bu yapı gönül coğrafyamızda orta Asya ve İslam ülkelerinde kurdukları hegemonya tespit edilecek. Eylül ayında Avrasya İslam ülkeleri toplantısında bu yapının İslam coğrafyasında yaptığı tahribatlara yönelik çalışmalar başlatılacaktır.
12 - Diyanet ve İlahiyat camiasının ortak çalışma ile örgütü ve liderini yüceltici yayınlar bilimsel açıdan değerlendirilerek verdiği zararlar tespit edilecek. İslam'ın temel kavramlarına dair tahrifatları tespit edilip açıklanacak.
13 - Din eğitim ve öğretim politikaları her seviyede gözden geçirilmelidir. Bu tür yapılara müsade eden eğitim sistemi gözden geçirilecek ve gerekli tedbirlerin alınması için tavsiye kararlar alınacaktır.
14 - Benzer hataların yapılmamasi için dini kurum ve kuruluşlar ile ortak çalışmalar yapılacaktır. Özgürlüklerine müdahale edilmeden tüm gruplarla bir araya gelinecektir.
15 - Ortaya çıkan boşlukta din eksenli yapılar ortaya çıkmıştır. Bu yapıların tekrar ele alınması bir mecburiyettir.
16 - Dini ve manevi yapıyı kirleten bu yapılan genç nesillerin dimağını kirlten bu yapıların zihin kirleten çalışmalarına karşı uyarıcı ve bilgilendirici çalışma yapmaları için gerekli çalışmalar yapılacaktır.
17 - Allah için yapılması gereken ibadetler farklı amaçlar için istismar edilemez. Zekat ve sadaka gibi mali ibadetlerin din istismarı ile başka süfli duyguları beslemek için kullanılması kabul edilemez.
İslâm dünyası derinlemesine yaşanan ve hissedilen ağır süreçlerden geçmektedir. Tarihte hiç görülmedik bir şekilde bugün, İslami referanslara atıf yapılarak bu coğrafyanın dini ve kültürel zemini tahrip edilmek istenmektedir. Bir yandan etnik tabiatlı gecikmiş ulusçu bir ideolojiye sarılarak talep ve beklentilerini şiddet yöntemleriyle gerçekleştirmeye çalışan bir terör yapılanması tarihi boyunca İslam’ın sadık mensupları olan kürt kökenli vatandaşlarımız başta olmak üzere ülkemiz insanına hayatı zehir ederken; dini gerekçelerle kendini tanımlayan başka bir oluşum da kendisiyle aynı dine müntesip kardeşlerine karşı hunharca yöntemler kullanarak ağır trajediler yaşatmaktadır. Öte yandan İslam’ın gelenekten modernliğe doğru gelişen sosyal gerçekliği içinde onun hem kazanımlarını hem de gelecek için taşıdığı imkânları kendi çıkarları için feda etmeyi ahlaki ve vicdani bir sorun olarak görmeyen paralel dini yapılanmalar da ümmet-i Muhammed’in birlik ve beraberliğine ağır darbeler vurmaktadır. Siyaset dilinin zaman zaman dini kavram ve klişelerle örülmesi, niyeti ne olursa olsun İslam’ın ve Müslümanların saygınlığını gölgelemeye yönelik çıkışlar geleceğimiz açısından ciddi tehditler içermektedir.
http://www.dinihaberler.com
Fetullahçılık ve DAİŞ
Fullah Gülen Örgütü, bir “Modern İslam” projesi olarak ortaya çıktı.
Ortaya çıkış anından itibaren, Türkiye'de ve İslam coğrafyasında çok dile getirmediği, ama Batı'ya ısrarla vurguladığı temel ilkeleri vardı.
Radikal/Köktendinci/Fundamentalist İslam'a kesinlikle karşı olduklarını ifade ettiler.
Mevcut hiçbir İslami akımla, cemaatle, örgütle işbirliği, fikir birliği içinde olmadıklarını söylediler.
Hiçbir İslami direniş hareketine, bağımsızlık hareketine, silahlı mücadeleye hoş bakmadıklarını vurguladılar.
İsrail'i savundular; bunun karşısında, Filistin'in bağımsızlık mücadelesini açık açık “İslam'ı zehirliyor” diyerek reddettiler.
Her türlü silahlı eyleme, hatta her türlü eyleme (15 Temmuz akşamına kadar ve öncesindeki bir kaç istisna dışında) mesafeli durdular.
Batılı, modern eğitimi, başarıyı adeta ilahlaştırdılar.
“Dinler arası diyalog” diyerek, diğer tüm dinlere sınırsız hoşgörü gösterdiklerini beyan ettiler. Papa'yı kutsadılar; Ezan-ı Muhammedi'den, gerektiğinde Hazreti Muhammed'in adını çıkardılar.
ABD ve İsrail'e karşı en küçük bir eleştiri getirmediler.
Bu ve buna benzer yaklaşımları, hem kendi takipçilerinin, hem de diğer Müslümanların sorularına muhatap oluyordu. Bu sorulara cevaplar üretmede zorluk çekmediler.
Ayet ve hadisleri kendi sapkın görüşlerini meşrulaştırmak için eğip büktüler. Ayet ve hadis bulamadıkları noktada, Fetullah Gülen'i, kimi zaman evliya, kimi zaman Mehdi, kimi zaman peygamber, hatta kimi zaman Tanrı konumuna yükselterek sorulara keyfîce cevaplar ürettiler.
Artık ortada bir cemaat, bir hareket yoktu; ortada, kuralları, sınırları, ilkeleri Fetullah Gülen tarafından belirlenen yeni bir din vardı.
Bu yeni din, insan öğütmeyi, işkenceyi, zulmü, ayrımcılığı, hırsızlığı, zinayı, alkol kullanmayı, yalanı, takıyyeyi, iftirayı, şantajı, kumpası, tüm gayri insani, gayri ahlaki davranışları mübah görüyordu. Eğer “Hizmet” adına, “Cemaat” adına yapılıyorsa, tüm bu ahlaksızlıklar yapana sevap kazandırıyor, Cenneti garantiliyordu.
Örgüt tabanı, örgüt liderinden gelen hiçbir talimatı sorgulamıyor, soru çalarken, hak yerken, himmet paralarını iç ederken, yatak odalarını gözetlerken, mahremi dinlerken, iftira ve şantajla hayatları karartırken, faili meçhul cinayetler işlerken, uçakla, tankla, tüfekle katliam yaparken “büyük sevap” işlediğine inanıyordu.
Fetullah Gülen örgütü, özellikle ABD'deki 11 Eylül saldırısından sonra, ardından da Irak savaşı ertesinde, El Kaide'nin ve DAİŞ'in karşıtı hatta panzehiri olduğunu çok yoğun şekilde vurgulamaya başladı.
Fetullah Gülen, DAİŞ karşıtı olmanın Batı'da alıcısı olduğunu biliyordu; DAİŞ'e karşı kendilerinin kullanıma hazır lejyonerler olduğunu her fırsatta hissettiriyordu.
Peki gerçekten, Fetullah Gülen hareketi, DAİŞ'in karşıtı mıdır, panzehiri midir? Kesinlikle hayır...
Tıpkı FETÖ gibi, DAİŞ de modern bir örgüttür.
Tıpkı FETÖ gibi, DAİŞ de, modern araçları, modern yöntemleri, modern bir dili kullanmaktadır.
Nasıl ki Fetullah Gülen örgütü ayet ve hadisleri kendi çıkarı için eğip büküyor, örgüt liderini ilahlaştırıyor, yeni bir din ihdas ediyorsa; DAİŞ de temel kaynakları çarpıtıyor, liderliği ilahlaştırıyor, yeni, sapkın bir din ihdas ediyor.
Fetullah Gülen örgütü, hırsızlıktan zinaya, iftiradan takıyyeye kadar her türlü din dışı, ahlak dışı, insanlık dışı eylemi meşrulaştırıp, hatta bunları Cennet'e gitmenin aracı gibi gösterirken; DAİŞ de, cinayeti, katliamı, soykırımı, canlı bomba eylemlerini, terörü kutsuyor, meşrulaştırıyor, bu insanlık dışı eylemleri yapanları Cennet'le kandırıyor.
Bu modern, sapkın örgütlerde lider sorgulanamıyor, liderin emirleri sorgulanamıyor, lidere dokunulamıyor. Lider, kitlesi üzerinde oluşturduğu haşhaş etkisiyle, din dili üzerinden en olmadık, en uç eylemleri bile “Cennete giriş bileti” haline getirebiliyor.
Fetullah Gülen hareketi ile DAİŞ'in ortak bir özelliği daha var: Bu örgütler, sadece ve sadece Müslümanları hedef alıyor, Müslümanlara zarar veriyor, Müslümanlara yönelik operasyonlar için gerekli bahaneleri başarıyla oluşturuyorlar.
Moda ve modern kavramlarla söyleyelim: DAİŞ, Batılı “Üst Aklın” hard power (sert güç)ünü ifa ederken, Fetullah Gülen de aynı Üst Aklın soft power (yumuşak güç)ünü ifa ediyor.
Ne Fetullah Gülen DAİŞ'in panzehiridir, ne de DAİŞ radikal/köktendinci/Fundamentalist bir örgüttür.
FETÖ ve DAİŞ, birbirinin zıddı gibi görünen, ama tam tersine birbirini tamamlayan, modern, sapkın, İslam dışı, aynı zamanda da özbeöz kardeş örgütlerdir.
Batı için sorun şu ki, DAİŞ de, FETÖ de İslam coğrafyasında deşifre oldular.
Tıpkı Dr. Frankestein ve ucubesi gibi: Canavarlar döner dolaşır, efendilerini yok ederler.
Canavarların efendilerini tehdit edeceği günlere yaklaşıyoruz.
YENİ ŞAFAK / Aydın Ünal
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder