Nebe suresi 40. ayetinden bir
bölümdür bu söz. Mahşer âleminde terazi kurulmuş, herkesin hesabı görülüyor.
İnsanlar durumlarına göre ayrıştırılıyor. Kimi cennete, kimi ise cehenneme.
Kimi ise a'raf'ta bekliyor.
Küfür ehli ise dehşet içinde akıbetini bekliyor. Kimdir küfür ehli -veya kafir-? Peygamberlerinin döneminde, onlara inanmayanlardır. Son peygamber Hz. Muhammed (s.a.v.) geldikten sonra da; İslam'a, Kuran'a ve Hz. Peygamber'e (s.a.v.) iman etmeyenlerdir. Yani her peygamberin mümini olduğu gibi, O'na uymayan kâfiri de var.
***
Peki bu cümleyi kim söyleyecek. Kâfirler diyecekler. Pişmanlık ve hasret içinde; kafirler diyecekler ki, "ah ne olaydı biz de toprak olaydık. Keşke taş olup kalsaydık." Bu sözlerinin sebebi hakkında birkaç görüş vardır. Bunları söyleyelim:
Hayvanlar diriltilip mahşer meydanında toplanacaklar. Boynuzsuzun hakkı boynuzludan alınacak.
Efendimiz şöyle buyuruyor: "Kıyamet gününde haklar sahiplerine verilecek. Öyle ki boynuzsuz koyunun hakkı, boynuzludan alınacak. Sonra hesap bitince hayvanlara 'toprak olunuz' denilecek. Kâfirler bunu görünce hayvanların yerine toprak olmayı dileyecekler. "Belki böylece azaptan kurtuluruz" diyecekler. (Müslim, Birr, 60)
Keşke hiç diriltilmeseydim
İnkârcılar mahşere doğru sürüklenince şöyle diyeceklerdir: "Keşke toprakta ebediyen kalsaydım. Keşke ölümle her şey bitseydi. Keşke dirilme hiç olmasaydı. Mezardaki azaba razı olurdum." O gün dini inkâr edip. Resul'e isyan edenler yerin dibine girmek, yerle bir olmak isteyeceklerdir. (Nisa,42)
Keşke toprak gibi olsaydım
Bu ayetin bir anlamı da şudur: İmansızlar bu dehşetli manzarayı gördüklerinde "Keşke dünyadayken toprak gibi mütevazı olsaydık. Keşke Allah'a ve dine direneceğimize, adam gibi edebimizi bilseydik. Haddimizi aşmasaydık. Annemizin rahmine konmuş bir damla su olduğumuzu unutmasaydık.
Nefsin sarhoşluğu
Bu ayet; uyarı, kıyamet, mahşer ve haber anlamına gelen 'Nebe' suresinden sadece bir ayet. Gaflet uykusuna dalmış serseri gönülleri uyandıran bir ayettir. Nefsin sarhoşluğuna kapılmış insanlara sanki "gafletten uyanma zamanı gelmedi mi" diye sesleniyor. Ve sanki lisanı hali ile diyor ki: "Yarın imansızların dediği gibi, sakın siz de hata ve günahlarınızı görünce mahşerde 'Ah ne olurdu, mahşere gideceğimize keşke toprak olaydık' demeyesiniz. Tıpkı imansızlar gibi.
Cehennem
Cehennem
nasıl bir yerdir? Cehennem azabı nasıldır? Kur'an'da Cehennem. Hadislerde
Cehennem. Peygamberimiz (asm) Cehennemi nasıl anlatıyor? Cehenneme kimler
gidecek? Cehennemden nasıl kurtulunur? Cehennemden Kurtuluş. Cehennem hakkında
tüm merak ettikleriniz.
****************
Ama kalp kırmışızdır, beddua almışızdır, hak yemişiz, yüz kızartmışız, dedikodu etmiş suizanda bulunmuşuzdur. Bir tarafımız cennetse diğer tarafımız ateş gibidir.
Mahşerde her birimiz Yüce Rabbin huzurunda olacağız.
Hesaba çekileceğiz. Hesap vereceğiz. Hayali bile hem heyecan verici ve hem de ürkütücüdür.
Rabbe muhatap olmak elbette heyecan vericidir ama hatalarımızı düşündüğümüzde ürkütücüdür. Korkutucudur.
İşte Allah'ın Peygamberi (s.a.v.) bu manzaralardan birini şöyle anlatıyor: "Yüce Allah ümmetimden bir adamı kıyamet günü insanların huzuruna alacak. O kişinin dünyadaki bütün amellerinin yazılı olduğu tam 99 (doksan dokuz) büyük defter önüne konacak. Her bir defterin büyüklüğü ve uzunluğu gözün alabileceği en uzak mesafe kadar olacaktır. Defterde her şey yazılı olacaktır.
Yüce Allah kula soracak.
Sen bu yazılanlardan herhangi bir şeyi inkâr ediyor musun?
Meleklerin senin yapmadıklarını buraya yazarak sana zulmettiler mi?
Kul diyecek ki. Hayır Allah'ım. Bana bir zulüm yapılmadı.
Yüce Allah soracak: Senin bu kadar günahı işlerken bir mazeretin var mı?
Kul diyecek ki: Hayır ey Allah'ım. Herhangi bir mazeretim yok.
Allah şöyle buyuracak:
Senin zannettiğin gibi değil.
Senin bizim yanımızda önemli olan bir iyiliğin var. Bizim yanımızda hiç kimseye zulüm edilmez.
Bugün sana da zulüm edilmeyecek.
Bu kişi için bir kâğıt parçası -bir belge- çıkartılacak. O kâğıt parçasının üzerinde ise "Eşhedü en la ilahe illallah ve eşhedu enne Muhammeden abduhu ve Resuluhu": Şehadet ederim ki Allah'tan başka ilah yoktur.
Ve yine şehadet ederim ki Hz.
Muhammed (s.a.v.) Allah'ın kulu ve elçisidir" yazılıdır.
Allah kula buyuracak.
Teraziye çık. Teraziye yanaş.
Kul diyecek ki: Allah'ım şu 99 büyük defterin karşısında bu küçük kâğıdın ağırlığı ne olacak ki.
Yüce Rabbimiz buyuracak:
Bugün sana zulmedilmeyecek.
Olayı anlatan Hz.
Peygamber (s.a.v.) şöyle devam ediyor: "99 (doksan dokuz) defter terazinin bir kefesine, kâğıt diğer kefesine konacak.
Defterlerin konduğu kefe hafif gelecek Kelime-i Şehadet'in yazılı olduğu terazi kefesi ise ağır olacak. Çünkü Yüce Allah'ın isminin karşısında hiçbir şey ağır olamaz." (Tirmizi, 2127; İbn Mace, 3488)
Hadis, "Kaf suresinin"
21 ve 22. ayetlerinin tefsirinde geçer. Ayet herkesin bir şahit ve sevk ediciyle mahşere geleceğini anlatıyor. Enbiya suresinin 47. ayeti de bu manzarayı anlatır.
Bu manzarayı yaşayacağız.
O günün şahitleri, tanık ve sanıklarıyız. Hepimiz o gün 'sanık' sıfatıyla orada olacağız.
Çaresi yok. Orada olacağız.
Kaçamayacağız. Orada teraziye çıkacağız. Gelin o gün teraziyi lehimize çevirelim. Tam bir imanla.
Bu hadisten şu anlam çıkmamalı.
Ben her türlü günahı işleyeyim, nasılsa Allah beni affedecek.
Attığı her adımın, söylediği her sözün, yazdığı her kelimenin sorgulanacağını bilir. "Yazıcı melekler her şeyi yazmaktalar."
İnanan ile inanmayan arasındaki en önemli fark şudur: İnanan hesaba hazırdır, hesaba çekilecektir. İnanmayan hesaba hazır değildir, inanmadığı ve hazır olmadığı bir hesaba çekilecektir. Çaresi kaçamağı, fidyesi, kurtuluşu yoktur. İnanmaması veya hazır olmaması bir şeyi değiştirmez. İstese de istemese de huzura gelecektir.
Göz, kulak, dil, kalp ve tüm organlar sorgulanacaktır. Başkasına yaptığımız her kötü hareket, arkadan söylediğimiz her söz, yazdığımız her kelime, her iftira, her kayırma, tövbesi yapılmayan her kalbi meyl mutlaka önünüze çıkacak.
Ahirette kişi günahından kaçacak. Günahı onu kovalayacak. İnsan mıknatısa doğru savrulan bir demir külçesi gibi günahlarına savrulacak.
Çetin bir gün. Çetin bir sınav. Telafi imkânı da yok ahirette.
Bu nedenle de maddi âlemin cezasından, yargısından önce ruh dünyamızın yargısına kendimizi hazırlamalıyız. Çünkü her günahın, zulmün, haksızlığın, ilahi bir dengeyi ve çizgiyi tahrip ettiğini ve bir de kula ait bir hukuku çiğnemek anlamına geldiğini düşünmek zorundayız.
Cennete giriş
kâğıdı :
Mahşer günü hakkında bazı hadislerde iç rahatlatan ayrıntılar vardır. Buna
ihtiyacımız var.
Çünkü her birimiz ahirete tek tek varacağız. Hakkımızda nasıl bir kararın verileceğini bilmiyoruz.
Belki cennet ve belki de cehennem. Kim bilir ki...
Bir kısmımızın namazı, orucu, zekâtı, umresi, haccı, Kuran hatmi, güzel duaları vardır.
Çünkü her birimiz ahirete tek tek varacağız. Hakkımızda nasıl bir kararın verileceğini bilmiyoruz.
Belki cennet ve belki de cehennem. Kim bilir ki...
Bir kısmımızın namazı, orucu, zekâtı, umresi, haccı, Kuran hatmi, güzel duaları vardır.
Ama kalp kırmışızdır, beddua almışızdır, hak yemişiz, yüz kızartmışız, dedikodu etmiş suizanda bulunmuşuzdur. Bir tarafımız cennetse diğer tarafımız ateş gibidir.
Mahşerde her birimiz Yüce Rabbin huzurunda olacağız.
Hesaba çekileceğiz. Hesap vereceğiz. Hayali bile hem heyecan verici ve hem de ürkütücüdür.
Rabbe muhatap olmak elbette heyecan vericidir ama hatalarımızı düşündüğümüzde ürkütücüdür. Korkutucudur.
İşte Allah'ın Peygamberi (s.a.v.) bu manzaralardan birini şöyle anlatıyor: "Yüce Allah ümmetimden bir adamı kıyamet günü insanların huzuruna alacak. O kişinin dünyadaki bütün amellerinin yazılı olduğu tam 99 (doksan dokuz) büyük defter önüne konacak. Her bir defterin büyüklüğü ve uzunluğu gözün alabileceği en uzak mesafe kadar olacaktır. Defterde her şey yazılı olacaktır.
Yüce Allah kula soracak.
Sen bu yazılanlardan herhangi bir şeyi inkâr ediyor musun?
Meleklerin senin yapmadıklarını buraya yazarak sana zulmettiler mi?
Kul diyecek ki. Hayır Allah'ım. Bana bir zulüm yapılmadı.
Yüce Allah soracak: Senin bu kadar günahı işlerken bir mazeretin var mı?
Kul diyecek ki: Hayır ey Allah'ım. Herhangi bir mazeretim yok.
Allah şöyle buyuracak:
Senin zannettiğin gibi değil.
Senin bizim yanımızda önemli olan bir iyiliğin var. Bizim yanımızda hiç kimseye zulüm edilmez.
Bugün sana da zulüm edilmeyecek.
Bu kişi için bir kâğıt parçası -bir belge- çıkartılacak. O kâğıt parçasının üzerinde ise "Eşhedü en la ilahe illallah ve eşhedu enne Muhammeden abduhu ve Resuluhu": Şehadet ederim ki Allah'tan başka ilah yoktur.
Ve yine şehadet ederim ki Hz.
Muhammed (s.a.v.) Allah'ın kulu ve elçisidir" yazılıdır.
Allah kula buyuracak.
Teraziye çık. Teraziye yanaş.
Kul diyecek ki: Allah'ım şu 99 büyük defterin karşısında bu küçük kâğıdın ağırlığı ne olacak ki.
Yüce Rabbimiz buyuracak:
Bugün sana zulmedilmeyecek.
Olayı anlatan Hz.
Peygamber (s.a.v.) şöyle devam ediyor: "99 (doksan dokuz) defter terazinin bir kefesine, kâğıt diğer kefesine konacak.
Defterlerin konduğu kefe hafif gelecek Kelime-i Şehadet'in yazılı olduğu terazi kefesi ise ağır olacak. Çünkü Yüce Allah'ın isminin karşısında hiçbir şey ağır olamaz." (Tirmizi, 2127; İbn Mace, 3488)
Hadis, "Kaf suresinin"
21 ve 22. ayetlerinin tefsirinde geçer. Ayet herkesin bir şahit ve sevk ediciyle mahşere geleceğini anlatıyor. Enbiya suresinin 47. ayeti de bu manzarayı anlatır.
Bu manzarayı yaşayacağız.
O günün şahitleri, tanık ve sanıklarıyız. Hepimiz o gün 'sanık' sıfatıyla orada olacağız.
Çaresi yok. Orada olacağız.
Kaçamayacağız. Orada teraziye çıkacağız. Gelin o gün teraziyi lehimize çevirelim. Tam bir imanla.
Bu hadisten şu anlam çıkmamalı.
Ben her türlü günahı işleyeyim, nasılsa Allah beni affedecek.
Her kötü söz sahibine dönecek
İman edenler başkalarından farklı olmalıdır. Çünkü inanan hesap duygusunu ötelemez, boş bırakmaz.
İman edenler başkalarından farklı olmalıdır. Çünkü inanan hesap duygusunu ötelemez, boş bırakmaz.
Attığı her adımın, söylediği her sözün, yazdığı her kelimenin sorgulanacağını bilir. "Yazıcı melekler her şeyi yazmaktalar."
İnanan ile inanmayan arasındaki en önemli fark şudur: İnanan hesaba hazırdır, hesaba çekilecektir. İnanmayan hesaba hazır değildir, inanmadığı ve hazır olmadığı bir hesaba çekilecektir. Çaresi kaçamağı, fidyesi, kurtuluşu yoktur. İnanmaması veya hazır olmaması bir şeyi değiştirmez. İstese de istemese de huzura gelecektir.
Göz, kulak, dil, kalp ve tüm organlar sorgulanacaktır. Başkasına yaptığımız her kötü hareket, arkadan söylediğimiz her söz, yazdığımız her kelime, her iftira, her kayırma, tövbesi yapılmayan her kalbi meyl mutlaka önünüze çıkacak.
Ahirette kişi günahından kaçacak. Günahı onu kovalayacak. İnsan mıknatısa doğru savrulan bir demir külçesi gibi günahlarına savrulacak.
Çetin bir gün. Çetin bir sınav. Telafi imkânı da yok ahirette.
Bu nedenle de maddi âlemin cezasından, yargısından önce ruh dünyamızın yargısına kendimizi hazırlamalıyız. Çünkü her günahın, zulmün, haksızlığın, ilahi bir dengeyi ve çizgiyi tahrip ettiğini ve bir de kula ait bir hukuku çiğnemek anlamına geldiğini düşünmek zorundayız.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder