Şehvet duygularını uyandıran bir poza yer verilmiş.
Riyanın bir tarafı şirktir, bir tarafı münafıklıktır. Riya elbette dini bir kavramdır ve dini mahiyet taşır. O nedenle de mümindeki riya bizim konumuzdur. İmansız bir insandaki riya bizim ilgi alanımızda değildir. O tamamen başka bir haldir.
Riyaya bazı örnekler verelim:
Tesettürle mütasıp gibi giyinsede , Elbisesi ile yine kendine baktırmak içindir . Burda amaç değerli dindar görünmektir.
Kişi az uyur, az yer ve böylece kendini perişan gösterir. Hatta hırpani şekilde giyinir. Gayesi insanlara kendini ahireti arzulayan adam gibi göstermektir.
Alnında, dizlerinde secde izleri vardır. Özellikle de olsun ister. Böylece kendini çok sadık göstermeye çabalar.
Bol bol ayet ve hadis ezberler. İlminin çok olduğunu göstermek için bunu yapıyor. Bütün derdi şöhrettir. Parmakla gösterilmektir.
İnsanlar görsün diye zekâtını bağırıp verir. Halk görüyorken namazı uzun ve titiz kılar. Evinde ise acele bir şekilde eda eder.
Önemli insanların kapısında bekler ve sonra "şunlar bana geldi" diye itibar yükseltir. Veya önemli insanları kapıda bekletir ve ben şunları beklettim der. Riyanın düşmanı "ihlâs"tır. İhlâs ise kalp ve organların uyumudur. İyi amellerini ilan etme. Özellikle farz dışındakileri. Günahlarını gizle. Tövbe et. Zira hiç birimiz riyadan emin değiliz. Kalp bu. Her an eğrilebilir.
Riya Nedir? : Özü sözü bir olmamak. İnandığı
gibi hareket etmeyiş. İki yüzlülük etmek. Gösteriş için yapılan hareket.
Birincisi: Farz ve vaciblerde ve şeair-i İslamiyede ve Sünnet-i Seniyenin ittibaında ve haramların terkinde riya giremez. İzharı riya olamaz.
DOĞRUSU :
Birincisi: Farz ve vaciblerde ve şeair-i İslamiyede ve Sünnet-i Seniyenin ittibaında ve haramların terkinde riya giremez. İzharı riya olamaz.
DOĞRUSU :
Meğer gayet za'f-ı imanla beraber, fıtraten riyakar ola. Belki şeair-i İslamiyeye temas eden ibadetlerin izharları, ihfasından çok derece daha sevablı olduğunu, Hüccet-ül İslam İmam-ı Gazali (R.A.) gibi zatlar beyan ediyorlar. Sair nevafilin ihfası çok sevablı olduğu halde; şeaire temas eden, hususan böyle bid'alar zamanında ittiba-ı Sünnetin şerafetini gösteren ve böyle büyük kebair içinde haramların terkindeki takvayı izhar etmek, değil riya belki ihfasından pek çok derece daha sevablı ve halistir.
İkinci Nokta: Riyaya insanları sevkeden esbabın ;
Birinci Sebebi: Za'f-ı imandır. Allah'ı düşünmeyen, esbaba perestiş eder, halklara
hodfüruşlukla riyakarane vaziyet alır. Risale-i Nur şakirdleri, Risale-i Nur'dan aldıkları kuvvetli iman-ı tahkiki
dersiyle; esbaba ve nasa ubudiyet noktasında bir kıymet, bir ehemmiyet vermiyor
ki, ubudiyetlerinde onlara gösterişle riya etsinler.
İkinci Sebebi: Hırs u tama', za'f u fakr noktasında teveccüh-ü nası celbine medar
riyakarane vaziyet almaya sevkediyor. Risale-i Nur'un şakirdleri, iktisad ve kanaat ve
tevekkül ve kısmetine rıza gibi, Risale-i Nur'un dersinden aldıkları izzet-i imaniye,
inşaallah onları riyadan ve dünya menfaatleri için hodfüruşluktan men'eder.
Üçüncü Sebebi: Hırs-ı şöhret, hubb-u cah, makam sahibi olmak, emsaline tefevvuk
etmek gibi hisler ve insanlara iyi görünmek, tasannu'karane haddinden fazla
kendine ehemmiyet verdirmek ve tekellüfkarane layık olmadığı yüksek makamlarda
görünmek tarzını takınmak ile riya eder.
Risale-i Nur şakirdleri ene'yi nahnü'ye tebdil ettikleri, yani enaniyeti bırakıp, Risale-i Nur dairesinin şahs-ı manevisinin hesabına çalışması, ben yerine biz demeleri ve ehl-i tarikatın "fena fi-ş şeyh" ve "fena fi-r resul" ve nefs-i emmareyi öldürmek gibi riyadan kurtaran vasıtaların bu zamanda birisi de "fena fi-l ihvan" yani şahsiyetini kardeşlerinin şahs-ı manevisi içinde eritip öyle davrandığı için, inşaallah ehl-i hakikatın riyadan kurtulmaları gibi, bu sır ile onlar da kurtulurlar.
Risale-i Nur şakirdleri ene'yi nahnü'ye tebdil ettikleri, yani enaniyeti bırakıp, Risale-i Nur dairesinin şahs-ı manevisinin hesabına çalışması, ben yerine biz demeleri ve ehl-i tarikatın "fena fi-ş şeyh" ve "fena fi-r resul" ve nefs-i emmareyi öldürmek gibi riyadan kurtaran vasıtaların bu zamanda birisi de "fena fi-l ihvan" yani şahsiyetini kardeşlerinin şahs-ı manevisi içinde eritip öyle davrandığı için, inşaallah ehl-i hakikatın riyadan kurtulmaları gibi, bu sır ile onlar da kurtulurlar.
Üçüncü Nokta: Vazife-i diniye itibariyle, nasa hüsn-ü kabul ettirmek, o makamın
iktiza ettiği yüksek tavırlar ve vaziyetler, hodfüruşluk ve riya sayılmaz ve
sayılmamalı. Meğer o adam, o vazifeyi kendi enaniyetine tabi' edip istimal ede.
Evet bir imam imamet vazifesinde tesbihatları izhar eder, isma'
eder; hiç bir cihetle riya olamaz. Fakat vazife haricinde, o tesbihatları
aşikare halklara işittirmeye riya girebildiği için, gizlisi daha sevablıdır.
Risale-i Nur'un
hakiki şakirdleri, neşriyat-ı diniyelerinde ve ittiba-ı sünnetteki
ibadetlerinde ve içtinab-ı kebairdeki takvalarında, Kur'an hesabına vazifedar
sayılırlar. İnşaallah riya olmaz. Meğer ki, Risale-i Nur'a başka bir maksad-ı dünyeviye için girmiş
ola.
Said Nursi
Said Nursi
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder