24 Kasım 1934 Kara Bir Gün Kara Bir Leke
24 Kasım 1934 İstanbul’a Vurulmuş Bir Darbe
24 Kasım 1934 Fatih Sultan Mehmet Han’a İhanet
24 Kasım 1934 Ayasofya Camii’nin Hüzün Günü, İbadethaneden Müzeye Çevrilmesi…
”Benim bu camimi, camilikten çıkaranlar, ALLAH’ın (c.c), meleklerin ve bütün müslümanların lanetine uğrasınlar!.. Onlar, hiçbir zaman hafiflemeyen bir azap içinde bulunsunlar!.. Yüzlerine bakan ve kendilerine şefaat eden hiçbir kimse bulunmasın!..
(Fatih Sultan Mehmet Han 1 Haziran 1453)
Peygamber Efendimizin (sav) övgüsüne mazhar olmuş yüce komutan sultan Mehmet hanın bu bedduası tutmaz mı? Elbette bu beddua tutar ve ne yazık ki bu bedduanın muhatabı sadece Ayasofya camiini ibadete kapatıp müzeye çevrilenlere ait değildir. Buna müsaade eden ve hala ibadete açamayan Müslüman topluma da aittir. Fatihin kemikleri sızlamakta, Ayasofya’nın hüznü İstanbul’un Semalarında sessizce yankılanmakta ve laneti millete sirayet ederek huzursuz etmektedir.
Ancak! Ne acı Ayasofya 14 milyon Müslümanın yaşadığı bir şehirde kapalı ve zincirlere vurulmuş mahzun bir şekilde kurtarılmayı ve yeniden Kur’an ve Tekbir sesleriyle hayat bulmayı bekliyor. Bekliyor fakat Ayasofya’ya karşı basiret ve feraset bağlanmış, kulaklar Ayasofya’nın sessiz çığlıklarına sağır. Gözler mahzun haline karşı kör olmuş durumda…
ALLAH Aşkına… Resulullah Aşkına… Diğer hükümetleri ve devlet adamlarını geçelim. Dindar ve muhafazakar bir parti olan ak parti 11 yıldır iktidar olmasına rağmen herhangi bir adım atamamıştır. Halbu ki bu konularda daha hassas olması gereken hükümetten herhangi bir reaksiyon gerçekleşmemesi düşündürücüdür. Bu konuda adım beklenmektedir.
Velhasıl-ı Kelam, Ayasofya eski hüviyetine kavuşturulmalıdır. Hele ki bu hükümet zamanında derhal zincirler kırılmalı ve lanetin milletimiz üzerinden kalkmasını sağlamalıdır. Aksi halde imkan olmasına rağmen bu konuda sessiz kalmak ve herhangi bir adım atmamak ecdadın ruhunu sarsmaya devam edecektir. Elbet bir Ulubatlı hasanlar, Akşemseddinler ve Fatihler çıkacak ve Ayasofya’nın secdesizlikten simsiyah kesilmiş zeminini secdeli başlarla nurlandıracaktır. Fakat seçimlerde oy devşirmek için Ayasofya’yı açma planı yapmak çok büyük bir talihsizliktir. Bu konuda tüm sivil toplum kuruluşları, cemaatleri ve partileri göreve davet ediyorum. Bir an önce Ayasofya ibadete açılmalıdır. Ve bununla beraber tahrip edilmiş yağmalanmış on binin üzerinde ki milli ve manevi eserlere eski itibarı kazandırılmalıdır. (İnşallah)
Son olarak çok değerli şairimiz Necip Fazıl Kısakürek’in 1965 yılında MTTB konferansında ki Ayasofya ile ilgili konuşmasının can alıcı noktalarından birini yazarak bitirelim.
‘’ Ayasofya açılmalıdır. Türk’ün bahtıyla beraber açılmalıdır.
Ayasofya’yı kapalı tutmak, Yunanlıya “ben yapamıyorum; sen gel de kendi hesabına aç!” demekten farksızdır.
Ayasofya’yı kapalı tutmak, Birleşmiş Milletler’den Afrikalı yamyam devletlerine kadar aleyhimize rey verdirip kendileri müstenkif geçinen Batılılara “artık benim hayat hakkım kalmadı!” demektir.
Ayasofya’yı kapalı tutmak, bu toprağın üstündeki 30 milyon ve altındaki 30 milyar Türk’ün semaları tutuşturan lanetine hedef olmaktır.
Ayasofya’yı kapalı tutmak, Allah(c.c.)’a sövmeye, Kur’ana tükürmeye, Türk tarihini kubura atmaya, Türk iffetini kirletmeye, Türk vatanını satmaya denk bir suçtur.
Gençler! Bugün mü, yarın mı, bilemem!
Fakat Ayasofya açılacak!.
Seçkin Çakmak
24 Kasım 1934 İstanbul’a Vurulmuş Bir Darbe
24 Kasım 1934 Fatih Sultan Mehmet Han’a İhanet
24 Kasım 1934 Ayasofya Camii’nin Hüzün Günü, İbadethaneden Müzeye Çevrilmesi…
”Benim bu camimi, camilikten çıkaranlar, ALLAH’ın (c.c), meleklerin ve bütün müslümanların lanetine uğrasınlar!.. Onlar, hiçbir zaman hafiflemeyen bir azap içinde bulunsunlar!.. Yüzlerine bakan ve kendilerine şefaat eden hiçbir kimse bulunmasın!..
(Fatih Sultan Mehmet Han 1 Haziran 1453)
Peygamber Efendimizin (sav) övgüsüne mazhar olmuş yüce komutan sultan Mehmet hanın bu bedduası tutmaz mı? Elbette bu beddua tutar ve ne yazık ki bu bedduanın muhatabı sadece Ayasofya camiini ibadete kapatıp müzeye çevrilenlere ait değildir. Buna müsaade eden ve hala ibadete açamayan Müslüman topluma da aittir. Fatihin kemikleri sızlamakta, Ayasofya’nın hüznü İstanbul’un Semalarında sessizce yankılanmakta ve laneti millete sirayet ederek huzursuz etmektedir.
Ancak! Ne acı Ayasofya 14 milyon Müslümanın yaşadığı bir şehirde kapalı ve zincirlere vurulmuş mahzun bir şekilde kurtarılmayı ve yeniden Kur’an ve Tekbir sesleriyle hayat bulmayı bekliyor. Bekliyor fakat Ayasofya’ya karşı basiret ve feraset bağlanmış, kulaklar Ayasofya’nın sessiz çığlıklarına sağır. Gözler mahzun haline karşı kör olmuş durumda…
ALLAH Aşkına… Resulullah Aşkına… Diğer hükümetleri ve devlet adamlarını geçelim. Dindar ve muhafazakar bir parti olan ak parti 11 yıldır iktidar olmasına rağmen herhangi bir adım atamamıştır. Halbu ki bu konularda daha hassas olması gereken hükümetten herhangi bir reaksiyon gerçekleşmemesi düşündürücüdür. Bu konuda adım beklenmektedir.
Velhasıl-ı Kelam, Ayasofya eski hüviyetine kavuşturulmalıdır. Hele ki bu hükümet zamanında derhal zincirler kırılmalı ve lanetin milletimiz üzerinden kalkmasını sağlamalıdır. Aksi halde imkan olmasına rağmen bu konuda sessiz kalmak ve herhangi bir adım atmamak ecdadın ruhunu sarsmaya devam edecektir. Elbet bir Ulubatlı hasanlar, Akşemseddinler ve Fatihler çıkacak ve Ayasofya’nın secdesizlikten simsiyah kesilmiş zeminini secdeli başlarla nurlandıracaktır. Fakat seçimlerde oy devşirmek için Ayasofya’yı açma planı yapmak çok büyük bir talihsizliktir. Bu konuda tüm sivil toplum kuruluşları, cemaatleri ve partileri göreve davet ediyorum. Bir an önce Ayasofya ibadete açılmalıdır. Ve bununla beraber tahrip edilmiş yağmalanmış on binin üzerinde ki milli ve manevi eserlere eski itibarı kazandırılmalıdır. (İnşallah)
Son olarak çok değerli şairimiz Necip Fazıl Kısakürek’in 1965 yılında MTTB konferansında ki Ayasofya ile ilgili konuşmasının can alıcı noktalarından birini yazarak bitirelim.
‘’ Ayasofya açılmalıdır. Türk’ün bahtıyla beraber açılmalıdır.
Ayasofya’yı kapalı tutmak, Yunanlıya “ben yapamıyorum; sen gel de kendi hesabına aç!” demekten farksızdır.
Ayasofya’yı kapalı tutmak, Birleşmiş Milletler’den Afrikalı yamyam devletlerine kadar aleyhimize rey verdirip kendileri müstenkif geçinen Batılılara “artık benim hayat hakkım kalmadı!” demektir.
Ayasofya’yı kapalı tutmak, bu toprağın üstündeki 30 milyon ve altındaki 30 milyar Türk’ün semaları tutuşturan lanetine hedef olmaktır.
Ayasofya’yı kapalı tutmak, Allah(c.c.)’a sövmeye, Kur’ana tükürmeye, Türk tarihini kubura atmaya, Türk iffetini kirletmeye, Türk vatanını satmaya denk bir suçtur.
Gençler! Bugün mü, yarın mı, bilemem!
Fakat Ayasofya açılacak!.
Seçkin Çakmak
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder