19 Mart 2016 Cumartesi

Mutlu Hayatın Dokuz Altın Kuralı : Bu aşamada dini yeniden keşfetti Batı bile , dedi ki: “Mutlu ve huzurlu olmak için Allah’a iman şart...” “Yoğun stres altında yaşayan günümüz insanının Allah’a inanması direncini artırır, kendini olumsuzluklar karşısında daha güçlü ve daha iyi hisseder.”

Aydınlanma Çağı düşünürlerinin sanayi devrimi aşamasında oluşturdukları“hayat projesi”, kısaca söylemek gerekirse, tam anlamıyla din dışıydı.

Bunu zaten iftiharla söylüyor, “Bu projenin herhangi bir yerinde tanrıya yer yoktur” diyorlardı. 
Kilise (din anlamında) devre dışına çıkarılmış, hayat bütünüyle üretim-tüketim ilişkisi üzerine oturtulmuş, para ve güç “yeni tanrı” olarak ilân edilmişti.
Çok çalışacaklar, çok üretecekler, ürettiklerini satıp paraya çevirecekler ve paranın gücü sayesinde mutlu yaşayacaklardı.
“Paranın gücü” silaha aktı, savaşlar ve terör yıkım üzerine yıkım getirdi, bölüşümdeki adaletsizlik ise yürek sızlatıcı boyutlara ulaştı: Mutluluk hâlâ kocaman bir serap, ya da masal dağının (Kaf Dağı) Zümrüd-ü Anka Kuşu... 
Derin hayal kırıklığını bir süre için bilimsel buluşlarla teknolojik başarıların gölgesinde unutmaya çalıştılar...
Daha fazla kazanmak için, kendilerini başarıya kilitlediler...
Şöhret-servet peşinde bireysel başarılar inşa ettiler.
Kimileri bu anlamda çok meşhur, çok başarılı, çok zengin oldu: Ne var ki hâlâ mutlu değillerdi. Sanki bir şeyler eksikti hep. Hayatı anlamlandıran bir şeylerin yokluğu vardı...
Bilim, teknoloji, hatta servet, şöhret ve başarı hayata anlam katamıyordu. Toplumun anonim ruhunda kara bir boşluk büyüdükçe büyüyor, uyuşturucu, depresyon, terör, intihar ve boşanma olayları arttıkça artıyordu.
Hayat anlamsız gelmeye başladı. Hayata anlam katacak bir şeyler lâzımdı.
Bu aşamada dini yeniden keşfetti Batı, dedi ki: “Mutlu ve huzurlu olmak için Allah’a iman şart...”
“Yoğun stres altında yaşayan günümüz insanının Allah’a inanması direncini artırır, kendini olumsuzluklar karşısında daha güçlü ve daha iyi hisseder.” (ABD’nin Duke Üniversitesi’nden Dr. Harold Koening).
Şimdinin Batı dünyası, terör, savaş, mafya, kumar, içki, fuhuş, uyuşturucu, intihar, adaletsiz gelir dağılımı ve yoğun boşanma gibi olumsuzlukların ortasında oturmuş, başını ellerinin arasına almış düşünüyor: “Tıp teknolojisine şükran borçluyuz, ama ona tapamayız, çünkü bu konuda çok yetersiz kalır.” (Martin Marty-ABD).
Bilim ve teknoloji gelişip üretim-tüketim ilişkisi içinde zenginleşerek mutlu olacaklarına Batı dünyasında da artık pek kimse inanmıyor... (Zaten kapitalizmin çalmaya başlayan çanları, ekonomide de bir şeylerin ters gittiğini bağırıyor).
Bilim-teknoloji gelişip insanlar üretim-tüketim kıskacında zenginleştikçe dine ihtiyaç duymayacakları tezi de büyük acılar içinde iflas etti. 
Şimdi vakit yeni çözümler üretme vakti...
“Yeni bir mutluluk reçetesi” arayan Batı, bulduklarını dünya ile paylaşmaya başladı.
Şimdilik ortaya “Dokuz Altın Kural” çıktı: “Mutlu Hayatın Dokuz Altın Kuralı”. 
1. Allah’a iman...
2. Fiziksel (güzellik-çirkinlik-sakatlık gibi) ve ekonomik durumla barışık yaşayıp şükretmek... 
3. Paraya ve dünyevi imkânlara gereğinden fazla değer vermemek...
4. Ulaşılabilir hedefler koymak (her varış bir mutluluktur).
5. Aile hayatı içinde yaşamak (İllionis Üniversitesi Psikoloji profesörü Ed Diener’in 15 yıl boyunca 30 bin Alman üzerine yaptığı deneyin sonucu).
6. İmkânları ve fırsatları başkalarıyla paylaşmak, yardımlaşmak(Vanderbilt Üniversitesi araştırması).
7. Yaşlılığı aile ortamında yaşamak (Stanford Üniversitesi’nde yapılan bir araştırmayla, yaşlıların zor durumlarda daha iyi savaşabildiklerini ve belki bu sayede daha kolay mutlu olduklarını açıklıyor).
8. Zekâyı yapıcı şekilde kullanmak (cinlik-hinlik düşünmemek). 
9. Başarının biraz da genlerle ilgili olduğunu bilmek ve kendini fazla zorlamamak... 
Batı dünyası hayatı yeniden keşfetmeye çalışırken, biz maalesef eski Batı’nın batık metotlarıyla hayata yaklaşıp, ıskalıyoruz.
Kendimizi “başarı+para=güç” tutkusunda tüketiyoruz! 
YENİ AKİT / Yavuz Bahadıroğlu

8 Mart 2016 Salı

Ahlak! İlla Ahlak! Maddeleşme - dünyevileşme bağımlılığı yüzünden Kur’an-ı Kerim, Siyeri Nebi ve Ahlak derslerini bile çocuklarımıza tercih ettirmede tembel olduk!

Bismillahirrahmanirrahim
Sakat arabayı sağlam satan, teraziyi eksik tartan, çek ve senedindeki sözünde durmayan, sözleşmelerine uymayan fert ve toplumları zengin etmek, azgınlığını artırmaktan başka neye yarar ki?
Fakirlikte, azdıran zenginlikte, cahillikte, amelsiz bilgilerde ahlaki değerleri yok eden bünyeye zarar veren mikroplardır. 
“Gezdim Halep ile Şam’ı eyledim İlmi talep! 
Meğer İlim bir hiç imiş! İlla Edeb İlla Edeb!”
Yalanı, sahtekârlığı, dedikoduyu, gıybeti, iftirayı, şantajı, hata ve günah araştırmalarını ölü kardeşinin etini yemekle eş tutan bir İslam Ahlakı İnkılabına o kadar muhtacız ki!
Doğruluk, dürüstlük, güven, vefa, sadakat, emanet ahlakını sağlayacak bir İnkılabı İslam Eğitimine ve Ehliyetli ehil kadrolara o kadar muhtacız ki!
Etrafımızdaki; kişiliksiz ehliyetsizlik hastalığıyla dalkavuklaşan yağcı, şakşakçı ve pohpohlayıcı, kapı kulu amigolar yüzünden ahlaki değerlerimizi ve birbirimize davranış ilkelerini özler olduk!
Mal ve makamlara esir olan nefislerimiz, gözlerimizi ve kulaklarımızı hakikatlere kör ve sağır eyledi. Dost ve düşmanlarımızı karıştırır olduk! Eskimez dostları tanıyamaz olduk! Daima güç ve güçlüden yana olan ganimet koliklerle ahbap çavuşlar olduk!
Yokluk ve zulüm zamanlarında birbirlerine sarılan kardeşlerimizin, varlık ve özgürlük zamanında birbirlerinin boğazlarına sarıldıklarını ibret, hayret ve esefle izliyoruz!
Hâlbuki; Yüce Dinimiz İslam’ın özeti;
“Halık’a Saygı, Mahlûka Şefkat ve Güzel Ahlak”tır!
Yani; “Yaratıcımız Allah’a sevgiyle itirazsız itaat ederek saygılı olmak!
Yaratılan canlı ve cansız her şeye, merhamet ederek acımak!
Ve Yaratıcıyla Yaratılanlar arasında sevgi, saygı ve merhameti sağlayan edep, huy ve ahlak sahibi olmak!
Bu üç cümle, İslami ilkelerin özeti ve helal ve haramların var oluş sebepleridir! Tüm ibadetler yani kulluk ödevlerimiz bu üç bölüm içindir! 
 “En güzel ahlak üzere Yaratılan” Sevgili PeygamberimizHz. Muhammed (s.a) Efendimiz “Ben ancak güzel ahlak ilkelerini tamamlamak için gönderildim” buyurarak, bizlere Yaratıcıya sevgi ve saygının, Yaratılanlara merhametin güzel ahlak ile olabileceğini öğretmektedir.
Uhud Savaşında, Okçular tepesini terk ederek efendimizin emrini dinlemeyerek 70 sahabenin şehadetine sebeb olan 35 Okçu Sahabeyi Peygamberimiz merhametle kucaklayınca (Ey Peygamber! Uhud gazvesinde olduğu gibi ve her zaman) Allah’tan gelen merhamet sayesinde onlara yumuşak davrandın. Eğer sert, katı kalpli biri olsaydın, kuşkusuz çevrenden (ve İslam’dan) uzaklaşırlardı. O halde onları bağışla, kendileri için Allah’tan af dile ve toplumu ilgilendiren her konuda onlarla müşavereye devam et!  Ama karar verince artık uygula. Allah’a güven. Zira Allah, kendisine güvenenleri sever. (Ali İmran S.59)” İlahi Mesajda güzel ahlakı sebebiyle Sevgili Peygamberimiz tebrik edilirken, toplumun öncülerine ve hepimize ders ve talimat veriliyordu! 
Bu ilahi ültimatom gereği, başta iktidarımız, STK’larımız, medyamız, bürokrasimiz, işverenlerimiz nesillerimizi geleceğe hazırlarken. “İlla Ahlak, illa Ahlak!” ilkelerinden asla taviz vermemeliyiz! 
Güzel Ahlak toplumu oluşturmak için; müzik, resim, yabancı dil, matematik vs. dersleri gibi Ana Yasamız Kur’an-ı Kerim, Siyeri Nebi ve Ahlak dersleri de mutlaka mecburi ders olmalıdır!! Ve nesillerimizi teslim ettiğimiz tüm öğretmenlerimiz mülakatla işe alınmalıdır!
Ayrıca, “Halık’a Saygı, Mahlûka Şefkat ve Güzel Ahlak” ilkelerihazırlayacağımız Milli Anayasamızınruhu olmalıdır!
Salı Akşamı saat 20:30’da Akit TV’den (Kanal 34) canlı yayınlanan Milli Diriliş” programında buluşmak üzere Allah (c.c)’a emanet olunuz.
Cuma Bayramımız Mübarek olsun.
Selam, sevgi ve duayla .
YENİ AKİT / Şefki Yılmaz