8 Kasım 2014 Cumartesi

Cihad Eğitimi Eğitimin cihadı : “Bir kimse, Allah yolunda savaşmadan veya en azından savaşmayı içinden geçirmeden ölürse, kendisinde münafıklıktan bir parça olduğu hâlde ölmüş olur.”



“İslam’ın şartı beştir” anlayışının doğru olmadığına, Müslüman olabilmek için pek çok şartın bulunduğuna dikkat etmemiz icab eder. İşte bu pek çok şarttan birisi ve hiç şüphe yok ki en mühimi ‘cihad’ görevidir

Cihad İslam’da o kadar önemlidir ki, Peygamberimiz, cihada karşı ilgisiz kalanları münafıklık tehlikesiyle ikaz ettiğini görüyoruz.




Nitekim Allah’ın Rasulü şöyle buyurmaktadır: “Bir kimse, Allah yolunda savaşmadan veya en azından savaşmayı içinden geçirmeden ölürse, kendisinde münafıklıktan bir parça olduğu hâlde ölmüş olur.”

Müslümanlar içerisinde de, cihadı sadece savaştan ibaret zannedenlere rastlamak mümkündür. 


İslam’daki cihadı, bu şekilde sadece savaştan ibaret zannetmek tamamen yanlıştır ve bu, asılsız bir iddia olmaktan öteye geçemez. Zira İslam’da cihad savaştan ibaret değildir, aksine cihadın pek çok yolu vardır. Savaşmak bu yollarda birisi ve –özel durumlar hariç- belki de en sonuncusudur.

İslam’da cihadı, Müslümanın İslam’ı yayması ve Müslümanlara yönelik tehlikelere karşı elinden geleni yapması, bu uğurda bütün gücünü, malını, gerekirse canını feda etmesi şeklinde tarif etmek daha doğru olur. Buna göre İslam’da cihadın, çeşitli alanlarda ve çeşitli şekillerde yerine getirilmesi gereken bir görev olduğunu söylemek yerinde olur. İslam’da cihad, önce Müslümanın cihadı kendisinde uygulamasıyla başlar. Zira Müslümanların düşmanları sadece dış düşmanlardan ibaret değildir.

DEVAMI :


 Müslümanın kendi içinde de ‘nefis’ tabir ettiğimiz ve İslam’a aykırı her türlü düşünce ve davranışın içimizdeki kaynağı olan duygu ve temayüllerden ibaret bir düşman bulunmaktadır. Bu sebeple Müslüman, önce bu iç düşmanla mücadele etmek zorundadır. Zira İslam’ı kendi kendinde hâkim kılamayanın, kendi iradesini Allah’ın iradesine boyun eğdiremeyenin, dış dünyada İslam’ı hâkim kılmaya çalışması oldukça zor olacaktır. O halde cihadın ilk basamağı, Müslümanın kendi cehaleti, İslam konusundaki bilgisizliği ve İslam dışı düşünce ve davranışlarıyla savaşmasıdır. Bunu yapabilmek için de, öncelikle kendisinin İslam’ı tanıması, öğrenmesi, kendi kendini İslam’ın prensiplerine göre eğitmesi şarttır. Unutmamak gerekir ki, kendi kendisiyle olan bu cihadda başarılı olamayanın, kendi dışında yapacağı cihadda başarılı olmasını beklenemez. Bunu yaptığı takdirde ise, bir Müslüman artık, dış dünyaya ve çevresine İslam’ı yaymak, İslam’a hizmet edip onu savunmak için girişeceği cihada hazır demektir. Bundan sonra İslami bir cihadı gerçekleştirmek için şu yollara başvurması uygun olur:

Öncelikle işe, İslam’ın tebliğini (mesajlarını) hikmetle, en güzel usullerle (metodlarla) en iyi bir şekilde çevremizdeki insanlara ulaştırmakla başlayabiliriz. Bu da başlıca iki yolla olabilir:

Birincisi, dille anlatmaktır. Bu hususta Müslüman, “Rabbinin yoluna hikmet ve güzel nasihatle davet et ve Müslüman olmayanlarla en güzel ve en uygun şekilde tartış,” (16.Nahl, 125) âyetini ve Peygamberimizin İslam’ı anlatmak ve yaymak için takip ettiği metodları kendisine rehber edinmelidir.

İkincisi ise, İslam’a davet ve İslam’ı savunma gayesiyle, her türlü iletişim vasıtalarından faydalanmaktır. Bunun içerisine kitap, gazete, dergi, sesli ve görüntülü yayınlar, elektronik ortamlar ve benzeri her türlü yayın vasıtası girer. Bugün için Müslümanların en başta gelen cihad yollarından birisinin, bu alanlardaki gelişmelerden istifade yollarını aramak, bütün bu yollarla İslam’ı anlatmak için gerekli imkânları hazırlamaktır. Ancak gerek dille, gerek çeşitli iletişim vasıtalarıyla İslam anlatılırken, ikna edici olmaya çalışılmalı, ilmî ve mantıki delillere dayanılmalı, sevdirici ve toplayıcı olmak da ihmal edilmemelidir. Cihadın diğer bir merhalesi de, bir Müslümanın, İslam’ın yaşayan bir örneği olmaya çalışmasıdır. Bu suretle o, sözü, işi ve ahlakı ile İslam’ın yüceliğini bizzat kendi şahsında göstermeli ve çevresindekilere İslam’ı sevdirmeye bu yolla çalışmalıdır.

Eğitim ve öğretim yoluyla cihad etmek de ihmal edilmemesi gereken ‘cihad’ kapsamında değerlendirilen faaliyetler cümlesindendir. Müslümanlar öncelikle kendi çocuklarını küçük yaşlardan itibaren İslami bir eğitime tâbi tutmalıdır. Bugün bir Müslümanın ilk planda yapabileceği en verimli cihad da budur. Ayrıca dinî eğitim ve öğretim müesseselerindeki öğretmenlerin, camilerdeki hatip ve vaizlerin Müslümanlara İslami bir eğitim verme yolundaki icraatları da cihadın bir bölümünü oluşturur.


İslam’da Cihad Kavramı ve Hakkındaki Yanlış Anlaşılmalar

 Her ne kadar Hz. Peygamberin İslam’ı yeryüzüne yaymak için yapması gerekenler arasında cihad yapmak da sayılsa da, Hz. Peygamberin asıl görevi Kur’an-ı Kerim’i, İslam’ı, tebliğ ve teybin etmek (açıklamak) idi. Bunun en açık ifadesini şu ayette görmekteyiz: “Ey Peygamber! Rabbinden sana indirileni tebliğ et! Eğer bunu yapmazsan O’nun mesajını iletmemiş olursun. Allah seni insanlardan koruyacaktır. 1

Cihad genel anlamlanyla; çalışmak, ugraşmak, gayret sarfetmek anlamlarına gelmektedir. İslam’ın yükselmesi, korunması ve yayılması için her türlü çalışmada bulunmak, uğraşmak, gayret sarf etmek ve bu yolda sıcak ve soğuk savaşa girmektir. 2


Meşhur Kur’an sözlüğü el- Müfredat müellifi Rağıb el-Isfahani, cihadı üçe ayınyor:

1) Açık düşmana karşı savaş
2) Şeytana karşı savaş
3) Nefse karşı savaş.3

Şu ayetler, cihadın yukanda saydığımız çeşitleri ile ilgilidir: Hac 22/78, Tevbe 9/41, Enfal8/72. Nefisle mücahedeye örnek kabilinden Allah Resillü şöyle buyurmaktadır: “Düşmanlarınızla savaştıgınız gib heva ve heveslerinizle (nefislerinizle) de savaşınız.”4 Rağıb el-Isfahani bu hadisi bahsettiğimiz eserine almakla birlikte bu hadisin kaynağını bulamadığını, ancak bu anlama gelen bazı hadislerin mevcut olduğunu belirterek onlan eserinde nakleder. Mesela: “Mücahid kişi Allah’a itaat hususunda nefsiyle mücahede eden (savaşan) kişidir.5

Büyük cihadın nefisle yapılan cihad olduğu konusunda Rasulullah’ın Bedir savaşından dönerken söylediği meşhur-“Küçük Cihad’dan Büyük Cihad’a dönüyoruz yani nefsimizle olan cihada‘- sözünü umarım bir çoğumuz hemen hatırlamıştır bile. El ve dil ile cihad etme konusunda da Rasulullah şöyle buyuruyor:“kafirler ile ellerinizle ve dillerinizle cihad ediniz.“6

Batılı araştırmacıların cihadın anlam ve mahiyetiyle ilgili olarak gerçeği yansıtmayan görüşleri yanında cihadı, “mukaddes savaş (‘ (holy war, guerre sainte) şeklinde terceme etmeleri de doğru değildir. Cihad kelimesi her zaman savaş anlamını ifade etmediği gibi pratikte savaşın mukaddes sayılması da hayat anlayışından kaynaklanmaktadır. Müslüman, Batı hayat anlayışına göre mukaddes sayılabilecek belki tek şey olan ibadeti bile gösteriş veya maddi menfaat maksadıyla yapar da Allah’ın rızasını gözetmezse dince makbul sayılan bir iş yapmış olmaz, hatta bu durum onu şirke kadar götürebilir.7 Bir de, Batıda cihada “Kutsal Savaş tanımı verilmesi adeta, “Müslümanlar dünyada ne kadar kafir / gayrimüslim öldürürse o kadar sevap alacaklarına inanıyorlar” gibi çok yanlış ve art niyetli bir bakış açısı oluşmasına da meydan verebilmektedir. Şunun altının özellikle çizilmesi gerekir ki; Cihad, inançlann veya dinlerin savaşı demek değildir. İslam’ da inandığı değerler ne olursa olsun kişilere inanç hürriyeti en geniş şekilde sağlanmıştır. Şu ayet bunun en güzel delilidir: “Ve de ki: gerçek, Rabbinizden gelen dir. Artık dileyen iman etsin, dileyen inkar etsin.”8


İslamın hayat anlayışı Kur’an-ı Kerim’de, “De ki, şüphesiz benim namazım da ibadetlerim de hayatım da ölümüm de alemlerin rabbi Allah içindindir9 şeklinde dile getirilmektedir.10

Cihadın gayesi yeryüzünden fitneyi kaldırmak, İslam dinini insanlara tebliğ etmek ve Hakkı yüceltmektir. İslam’da savaş, intikam, öldürme, yağma, baskı ve zulüm yapmak için değil; bunlan ortadan kaldınnak için yapılır. Müslüman olmayanlan, zorla İslam’a sokmak diye bir şey yoktur. Cihad’dan maksat, insanları baskılardan kurtarmak, İslam’m yüce gerçeklerini onlara duyurmak ve kendi rızalarıyla Müslüman olabileceklerı· ortamları hazırlamaktır.11 Hz peygambere hangi amelin daha faziletli olduğu sorulduğunda; “İman ve Allah yolunda cihad’dır-12 buyurarak cihadın imandan hemen sonra geldiğine işaret etmiştir. Ayrıca Allah yolunda savaşanları gazilik ve şehitlik rütbesine erenleri öven ve onlar için büyük nimetler ve dereceler bulunduğunu haber veren birçok ayet ve hadis vardır.13 Hanefi Hukukçular, savaşın mubah olmasını, inanmayanların Müslümanlara karşı harp açmalarına, düşmanlık ve tecavüzde bulunmaları şartına bağlamışlardır.14


Normalde Müslümanlar savaşı istemezler ama savaş vuku bulunca da sabır ve metanetle savaşırlar. Zira Hz. Peygamber (sav): “Düşmanla karşılaşmayı temenni etmeyiniz fakat düşmanla karşı karşıya gelirseniz sabredin, direnin!’15 buyurmuştur.

Şunu hemen belirtmekte fayda goruyoruz ki; Özellikle günümüzde İslam’ın berrak ve barışçıl yüzü – özellikle Amerika’daki 11 Eylül saldırıları ve sonrası olmak üzere – İslam adına yapıldığı iddia edilen bir takım olaylar sebebiyle bilhassa batılı bir takım çevreler tarafından olduğundan farklı ve olumsuz algılanmaya ve negatif bir şekilde lanse edilmeye çalışılmıştır. Özellikle de İslam’ın Cihad kavramı olur olmaz şekillerde ve haksız bir tarzda tanınmakta ve tanıtılmaktadır. 11 Eylül olayları sonrası negatif kampanyalar artarak devam etmektedir. Bu minval üzere Papa 16. Benedictus’un Almanya’da Regensburg ilahiyat Fakültesinde akademisyenlere yaptığı konuşmada sarf ettiği -başkasından nakil de olsa-talihsiz sözleri de bu negatif kampanyadan saymak yanlış olmasa gerektir. Burada Papa, Bizanslı İmparator II. Mihail Paleologos’un bir İslam alimine hitaben söylediği şu sözü naklediyor: ‘Hadi bana Hz. Muhammed’in yeni olarak ne getirdiğini göster; bu konuda kendisinin vaz’ ettiği dini kılıç kılıç ile yayma emri türünden kötü ve insanlık dışı şeylerden başka bir şey bulamazsın. ‘16 Burada Papa her ne kadar bu ifadelerin bir alıntı olduğunu belirtse de, bu talihsiz konuşmasından sonra İslam dünyasında bu konuşmaya çok ciddi tepkiler ve itirazlar olmuştur. Hatta bazı yerlerde batılı ülkelerin elçiliklerine saldırılar, yaralamalar ve hatta öldürmelerin olduğuna şahit olduk. İslam hakkındaki gerçeklerin Papa’nın naklettiği şekilde olmaması bir tarafa, Hıristiyanların lideri konumunda olan bir zatın böyle hassas ve yanlış anlaşılma ihtimali yüksek olan bir konuda daha dikkatli olması beklenirdi.

Dünya tarihinde en etkili olmuş 100 lideri incelediği kitabını-17 yazıp onları, tarihe ve insanlığa etkilerine göre sıralayan ve Rasulullah’ı da bu listenin zirvsine yani 1. sıraya koyan 1932 doğumlu NASA’da Astrofizik profesörlüğü yapmış ve aynı zamanda da Hukukçu olan Michael H. Hare18 gibiler de Papa’nın da mensubu bulunduğu aynı batı dünyasındandır. Ama O, Papa’dan bir farkla ayrılır; Michael Hart Peygamberin hayatını, getirdiği medeniyeti, insanlığa sunduğu yüce değerleri inceledikten sonra, bırakınız İslam’ın kılıçla, zorla yayılan bir din olduğunu iddia etmeyi, tam aksine, Michael Hart, kendisi farklı bir dine mensup, yani bir Yahudi19 olmasına rağmen, aralarında dünya tarihinde gelmiş geçmiş en etkili 100 kişi arasında İslam’ın peygamberini 1. sıraya yerleştirme objektifliğini gösterebilmiştir. Kitabın yazarının Rasulullah’ı kimlerle kıyasladığını görmek açısından ilk 10 sıraya kimleri koyduğuna bir göz atarsak şu isimleri görürüz: 1. Hz. Muhammed, 2. İsaac Newton, 3. Hz. İsa, 4. Buda, 5. Konfiçyüs, 6. St. Paul (Hz. İsa’nın Havarisi), 7. Ts’ai Lun (Kağıdı icad eden), 8. Gutenberg (Matbaayı icad eden), 9. Kaşif Kolombo, 10. Albert Einstein21

İslam’ın şiddet getirdiği, kılıç zoruyla yayıldığını iddia edenlere, nakledenlere İslam dünyasından da gerekli bilimsel cevaplar zaten verilmiştir. Meşhur İngiliz devlet adamı Prens Bismark (1815-1898) “Senin asrında yaşamadığımdan dolayı çok üzgünüm Ey Muhammed. Kur’an Allah’ın kitabıdır. İnsanlık senin gibi bir kabiliyeti bir defa görmüş ama bir daha asla göremeyecektir. Senin huzurunda kemali hürmetle ve muhabbetle eğilirim. “20 demek suretiyle Peygamberimize olan hayranlığını ifade etmiştir.


Bu noktada İslam’ın kılıçla yayıldığı iddiasına yine bir batılı tarihçi olan Thomas Carlyle (1795 – 1881) şu cevabı veriyor: “Muhammed insanları zorla dinine soktu demek kelimenin tam anlamıyla tarihe bir iftiradır. Zira bir tek insanın eline kılıç alarak bütün insanlığa meydan okuması mümkün müdür?”21

Din bilgisi, inanç ve amelden oluşan bir bütündür. Bir insana zorla bilgi verilebilir, fakat zorla inanması sağlanamaz. Çünkü iman kalbin tasdikidir, bildirilenin doğru olduğuna insanın içten kanaat getirmesi ve inanmasıdır. Bu inanma ancak serbest irade ile karar vermeye ve tercih etmeye dayanır. Ayrıca kalbin ve zihnin içinde olup bitenleri başkasının bilmesi mümkün olmadığından, zora maruz kalan kimsenin “İnandım” demesi halinde bunun içteki duruma uygun olup olmadığı kontrol edilemez.

Sonuç olarak, bir kimse ne zorla inandırılabilir ne de zor altında inandığını söyleyenin içtenliğine güvenilebilir. Dini amelin özü ihlastır. İhlas, yapılanların Allah rızası için gerçekleştirilmesidir.22 Bu noktada İslam’ da irade hürriyeti asıl dır. Dileyen iman eder dileyen etmez ve küfürde ısrar eder. Bu durum bir ayette şöyle belirtiliyor:


“Ve de kı: Gerçek, rabbinizden gelendir. Artık dileyen iman etsin, dileyen inkar etsin. “23

Hz. Muhammed’in İslam’a çağırırken zor kullanmaması konusunda şu ayetikerime çok manidardır ve Rasulullah’ı apaçık uyarmaktadır: “Sen onlara egemen bir zorlayıcı değilsin.”24 Ayrıca din konusunda zorlamanın olmadığını belirten meşhur ayeti kerimeyi zikretmeden geçemeyiz: “Dinde zorlama yoktur. Doğru eğriden açıkça ayrılmıştır. Artık kim sahte tanrıları reddeder de Allah’a inanırsa kopmayan sağlam bir kulpa yapışmıştır. Allah her işitir ve bilir. Allah iman edenlerin velisidir; onları karanlıklardan aydınlığa çıkarır. İnkar edenlerin velileri ise sahte tanrılardır; onları aydınlıktan çıkarıp karanlıklara sokarlar İşte bunlar ateşliklerdir bunlar orada devamlı kalıcıdırlar.”25

Bugün Hz. Muhammed’ (sav) den ve O’nun kurduğu medeniyetten hürmetle yad ettiren şey, yaşadığı çağ ve çağdaşlarına yüksek ahlak ve iman gücüyle hükmetmiş olması, ileri çağlar için aydınlatıcı ve mükemmel bir rehber olduğunu göstermesidir. Esasen fikirleri her tabakada kabul gören bir peygamberin zorla ve cebir unsuruyla bütün insanlara rehber olmaya çalışması akıl ve mantıkla bağdaşmaz.26



KAYNAK:
Maide 5/ 67
Şamil İslam Ansiklopedisi, Cihad Maddesi
Isfahani, Müfredat, c-h-d maddesi
Isfahani, Müfredat, c-h-d maddesi
Müsned, 2:22, Tirmizi, Zühd, 4:165
İbn Hibban, no:1218, Hakim, 2/ 81
DİA İslam Ansiklopedisi, “Cihad’ maddesi
Kehf18/ 29
Enam, 6/162
DİA İslam Ansiklopedisi, “Cihad’ maddesi
Şamil İslam .Ansiklopedisi, “Cihad” maddesi
Tecrid-i San’h Terc. 7/ 445
Bkz. Ş amıl İslam Ansiklopedisi, Cihad
TDV İs/amAnsiklopedisi, CihadMaddesi 7/529
Bu h ari, Ci had, 112, 156, Müslim, Cı’had, 19,20
www.ntvmsnbc.com/news/385182.asp
The 100: A Raııkiııg of the Most Iıiflueııtia/ Persons iıı History, 1978
http:// en.wikipedia.org/wiki/Ivrichael_H._Hart
http:// en.wikipedia.org/wiki/Ivrichael_H._Hart
http:// en.wikipedia.org/wiki/The_1 00_%28book%29
http:// www.tbmm.gov. tr/ develop / owa/ tutanak_b_sd.birlesim_baslangic_yazici?P4=
16525&P5=B&page1=15&page2=15
Dr. Hameli Abdulkadir, Mev/idu Neb!J;yir Rahme, s. 138, l\1ısır, H. 1395 (Nakleden. M.K. Yılmaz, Cihad Ayet/en’, s. 17)
Kıır’an Yolu , Diyanet İşleri Başkanlığı, Bakara Suresi 256. ayetin tefsiri.
Kehj18/ 29
Gaşiye 88/ 22
Yrd. Doç. Dr. Harun ŞAHİN İN ”KUR’AN-I KERİM’DEKİ CİHAD AYETLERİ BAGLAMINDA İSLAM’IN İNSANA BAKIŞI” MAKALESİNDEN ALINTIDIR (Harran O. Ilahiyat Fak. Dergisi, sayı: 17, Ocak-Haziran 2007)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder