15 Haziran 2015 Pazartesi

Şeytanla arkadaş olun bence. Şerrinden korunmak için, huyunu suyunu bilmeniz şart. Hangi kılığa girip, hangi eylemleri yaptırmayı sevdiğini bilmek önemli. Arkadaşlığınız dostluğa ulaşmasın sakın. Şeytanla dost olmaktan Allah’a sığınmak lazım. İçine şeytan kaçan insanlardan da.


Yüzlerce şeytan gördüm, bugün karşıma çıksa yine de tanımam. Aşina olmalıydım bu yaşıma kadar hâlbuki. Oyunlarını bilmeliydim. Nereden yaklaşacağını kestirmeliydim. Beni ne ile aldatacağını tahmin etmeliydim.

Ama yok, yapamadım. Beni bu kadar saf yarattığı için Allah’a şükür mü etmeliyim, yoksa üzülmeli miyim bilemedim.

Var mı aranızda yüreklice “Ben şeytanı bir günlük mesafeden görsem tanırım.” diyebilecek olan? Sağımızdan, solumuzdan, önümüzden, arkamızdan geçip giden şeytanları tanıyanınız var mı içinizde?

Bilirsiniz, şeytan kendi suretinde çıkmaz bizlerin karşısına. Kılık değiştirip durur sürekli. Girdiği kılıklar aslında bizim aşina olduğumuz kılıklardır. O kılığın altındaki şeytanı tanıyamayız sadece.

“Bize ne şeytandan, tanımayalım onu da canım!” demeyin sakın. Şeytanı tanımazsak, nasıl korunuruz şerrinden. Şeytan hikâyelerini okumuşsanız, Allah’ın veli kullarının şeytanla tanışmak ve onun hilelerini öğrenmek için neler yapmış olduğunu görürsünüz.

Mesela bir veli kul, şeytana “Senin gibi olmak istiyorum. Seni çok seviyorum. Ne yapmam gerektiğini bana söyler misin?” demiş.

Şeytan da ona “Öncelikle namazı terk edeceksin, namaz kılan insana ben çok fazla yaklaşamıyorum. Sonra da yalan yanlış her şeye yemin edeceksin.” demiş.

Allah’ın veli kulu da şeytandan uzak durmanın yollarının bu olduğunu anlamış ve onu kovmuş yanından.

Dedim ya, kılık değiştirerek etrafımızda dolanır durur şeytan. Farkına bile varmayız. Bazen dua eder, bazen beddua. Bazen namaz kılar, bazen ayin yapar. Bazen en çok sevdiğimiz insanların kılığında dolaşır. En güvendiğimiz insanların kelamını oynatır.

Tanımak lazım şeytanı, ipuçlarını bilmek lazım en azından. Şeytan tarafından aldatıldıktan sonra şeytanı fark etmemizin hiçbir kıymeti yoktur. Uzaktan gördüğümüzde “işte bu şeytan” demeliyiz.

Çok zor biliyorum. İnsan kılığında dolaşan, iyi şeyler yapıyormuş gibi gözükerek, tağuta hizmet eden, en kalbi duygularımıza dokunarak bizi etkileyen şeytanları tanımanın ne kadar zor olduğunu biliyorum. Dedim ya, görsem hala tanımam şeytanı.

“Kullarıma söyle, sözün en güzelini söylesinler. Sonra şeytan aralarını bozar. Çünkü şeytan, insanın apaçık düşmanıdır.” Diye buyurmuş bizi yaradan, İsra Suresi, 53. Ayetinde.

Güzel söz söylemek desturumuz olmalıymış, bu tüyoyu aldık. Namazı terk etmemek ve sürekli yemine sarılmamak da şeytanı bizden uzak tuttuğuna göre, sanki biraz aşina olduk gibi geliyor. Yine de öyle kolay değil şeytanı gördüğün yerde tanımak.

Atalarımız boşuna “İnsan insanın şeytanıdır.” dememişler. Şeytanı öyle boynuz kulaklarıyla, koca gözleriyle, elinde tırpanıyla aramayalım, en yakın arkadaşımız bile bazen şeytanımız olabilir demek istemişler her halde.

Zor işe girdim ben bugün. Şeytanı tanımak kim, ben kimim? “ee şimdi sonuç olarak öneriniz ne?” diyen okurlarımı duyar gibiyim. Doğru ya, bir köşe işgal ediyorsan, dertlendiğin konuda bir de öneri sunmalısın. Kelin ilacı olsa misalinden bir öneri sunayım ben de.

Şeytanla arkadaş olun bence. Şerrinden korunmak için, huyunu suyunu bilmeniz şart. Hangi kılığa girip, hangi eylemleri yaptırmayı sevdiğini bilmek önemli. Arkadaşlığınız dostluğa ulaşmasın sakın. Şeytanla dost olmaktan Allah’a sığınmak lazım. İçine şeytan kaçan insanlardan da.


Milat / Sevda Salihoğlu Dursun

11 Haziran 2015 Perşembe

İNSANI YÜKSELTEN NİTELİKLER : Müslümanları geri bırakan kâfir sıfatlar; Avrupa ve Amerikalıları ilerleten Müslüman sıfatlardır. Tembellik, cimrilik, bilgisizlik, bölücülük, ırkçılık, hırsızlık, içki içmek, faiz yemek, yalan konuşmak, ahlaksızlık kâfir sıfatıdır.



İlim insanı yükseltir.
Çalışmak, insanı yücelten en önemli meziyetlerden biridir.
İnsan dünyaya ilim öğrenip tekâmül etmek, olgunlaşmak ve cenneti kazanmak için gönderilmiştir.
İslamiyet insanın dünyasını cennete çevirmek ve ona ebedî saadeti kazandırmak için gönderildi.

Yükselmek isteyen İslam’ın emirlerine sarılmalı.
Yazar Mehmet Erkan, Deryadan İnciler adlı eserinde Müslümanları gerileten kâfir sıfatları ve kâfirleri yükselten Müslüman sıfatları anlatmış.

İslam âleminin geri kalmasını, Avrupa ve Amerikalıların gelişmesini fevkalade güzel açıklamış, kitap okunmaya değer güzel bir eser.
Kalkınma, yükselme, ilerleme, üstün insan ve güçlü bir millet olmanın sırrı, Deryadan İnciler’de şöyle deşifre ediliyor:
“Allah, duanız olmasa Rabb’iniz size ne diye değer versin, buyurur.” (Furkan, 77)
İnsan çalışır, çabalar, başarıyı Allah’tan ister. Başarı ve mutluluğu Allah verir. Allah isteyene verir.
Çalışmak bir çeşit duadır ve Cenab-ı Hakk’ın rahmet kapısını çalmaktır.
Dükkânın kapsını açmayan adam, Allah’ım bana müşteri gönder diye dua etse de isteğine ulaşamaz.
Peygamberimizin (sav) sünnetini terk eden, ona salâvat getirip dua etmeyen adam, kıyamet günü onun şefaatine hak kazanamaz.
Ders çalışmayan öğrenci, iyi not alamaz.
İlme sarılmayan millet, yükselemez.
Dünya sebepler âlemidir, Yüce Allah insana sebeplere yapışmayı, yani çalışmayı emretmiştir.
Müslümanları geri bırakan kâfir sıfatlar; Avrupa ve Amerikalıları ilerleten Müslüman sıfatlardır.
Tembellik, cimrilik, bilgisizlik, bölücülük, ırkçılık, hırsızlık, içki içmek, faiz yemek, yalan konuşmak, ahlaksızlık kâfir sıfatıdır.
Ne yazık ki çoğu Müslüman bu sıfatlara sahip.
Doğruluk, dürüstlük, düzenli ve disiplinli çalışkanlık, ilim, ahlak, cömertlik, ittifak, metot bilgisi Müslüman sıfatlardır.
Bu sıfatlar, Avrupa ve Amerikalılarda bolca bulunuyor.
Amerika Birleşik Devletleri, birçok devletten meydana geliyor. Avrupa Birliği 27 ülkeden oluşuyor.
İslam ülkeleri paramparça, bir araya gelemedikleri için birbirleriyle savaşıyorlar.
Kâfirlerdeki Müslüman sıfatlar, Müslümanlardaki kâfir sıfatlara üstün geliyor. Neticede Amerika ve Avrupalılar Müslümanları eziyor, İslam ülkelerini işgal ediyor, yer altı ve yer üstü kaynaklarını sömürüyor.
Aziz İslam milletinin az gelişmiş ülkelerde yaşamasının sebebi, insanları üstün hâle getiren sıfatları terk etmesidir.” (Deryadan İnciler, s. 293)
Yazar Mehmet Erkan, klasik medrese eğitimi almış bir yazar. İmam hatip lisesi veya ilahiyat fakültesi diploması olmadığı için Diyanet, ona görev vermiyor, camilerde vaaz ettirmiyor.
Mehmet Hoca son derece gayretli, çalışkan, araştıran ve yazan bir kalem. Senelerdir www.seydisehirhaber.com sitesinde yazar. Birçok cami hocasının cemaatinden fazla okuyucusu var.
Taşı delen, suyun sertliği değil, damlaların sürekliliğidir.
Hoca, senelerdir ilimle uğraşır. Yaratılış gayemiz, iman ve ibadetlerin önemi, Kur’an’ın öğrenilmesi ve yaşanması, ölüm ve ötesi için hazırlık gibi bütün insanları ilgilendiren konularda yazılar kaleme aldı, damlalardan derya meydana getirdi.

YENİAKİT / Ali Erkan Kavaklı


Faizi yiyen de, yediren de lanetlenmiştir.Cabir İbni Abdullah hazretleri şöyle demiştir: Resulullah (s.a.v.) faiz yiyene, yedirene, kâtibine ve şahitlerine lanet etmiş ve "Onların hepsi günahında ve vebalinde eşittirler." demiştir.

4- Faizi yiyen de, yediren de lanetlenmiştir.



Bu hadis-i şerifi, "Ben faiz yemiyorum, sadece ev almak için, araba almak için kredi aldım" diyenlere gösteriyor ve onlara diyoruz ki, haram kılınan şey sadece faiz yemek değildir. Faiz vermek, hatta kâtipliğini ve şahitliğini yapmak da haramdır. Ve Peygamberimiz (s.a.v.) alanın da verenin de, kâtibinin de şahidinin de bu günahta ve vebalde eşit olduklarını beyan buyurmuştur.

3- Faiz hakkında ayetler




Faiz yiyenler kabirlerinden ancak şeytan çarpmış kimselerin kalktığı gibi kalkarlar. Bu hal onların, "Alışveriş de faiz gibidir." demeleri yüzündendir. Hâlbuki Allah alışverişi helal, faizi haram kılmıştır. Bundan böyle kim, Rabbinden kendisine gelen bir öğüt üzerine faizciliğe son verirse, geçmişte olanlar kendisine aittir ve hakkındaki hüküm de Allah'a kalmıştır. Kim de yeniden faize dönerse işte onlar cehennemliktir, orada temelli kalacaklardır. Allah faizi mahveder, sadakaları bereketlendirir. Allah nankör ve günahkâr olan hiç kimseyi sevmez.



Nesei'de zikredilen bir hadis-i şerifte, Ebu Hüreyre hazretleri (r.a.) şöyle demiştir: Hz. Peygamber (s.a.v.) şöyle buyurdu: Bir zaman gelir ki insanlar faiz yerler. Her kim faizi yemese bile ona da tozu bulaşır.

Efendimizin haber verdiği, insanların faiz yediği, yemeyenlere ise tozunun bulaştığı asır herhalde bu asırdır. Bu asrın insanları faize kredi adını takarak kolayca faiz vermekte ve almaktadır. Bu büyük günah, namaz kılan insanların bir kısmını dahi kuşatmış, takva sahibi olarak yaşamaya çalışanları bir kısmını bile içine almıştır. Birçok kişi işini büyütmek gayesiyle bankalara başvurmakta ve kredi adı altında faiz almakta ve faiz vermektedir.

1- Faiz yiyenler Allah'a ve resulüne savaş açmışlardır.



Faiz yiyenler Allah'a ve Rasülü'ne savaş açmışlardır
Allah'a ve Rasülü'ne savaş açtılar... Allah onlara lanet etmiştir... Rızıklarındaki bereket kaldırılır... Kabirlerinden şeytanın çarpıp delirttiği kimse gibi kalkarlar... Cehenneme atılırlar... Karınları ev gibi büyüktür ve içlerinde yılanlar vardır... Kanlı bir nehirde bekletilirler. Dışarı çıkmak istediklerinde çenelerine taşlar atılır ve tekrar nehrin ortasına döndürülürler... Evet, Kur'an'ın ayetleri ve hadis-i şerifler, faiz yiyenleri saymış olduğumuz sıfatlarla vasfetmiş ve onların uğrayacağı cezaları bu şekilde bildirmiştir.