BEŞ VAKİT NAMAZ DUALARI
Namaz, bütün ilâhî dinlerin ortak hükümlerinden olup, peygamberler üstlendikleri ağır görevi ifa ederken namazın sağladığı sürekli manevî güçten destek almışlar, bu cümleden olmak üzere Kur’ân-ı Kerim’de bazı peygamberlerin namazın önemini vurgulayan ifadelerine atıfta bulunulmuştur. Meselâ Kur’ân’da Hz. İbrahim’in şöyle dua ettiğini okuyoruz:
‘Ya Rabbî! Beni de, neslimden çoğunu da namazı devamlı olarak ve gereğince kılan kullarından eyle! Duamı, lütfen kabul buyur Ya Rabbi!’ (İbrahim, 14/40).
Hz. Lokman’ın oğluna verdiği öğütlere değinilirken de onun şöyle dediği nakledilir: ‘Evlâdım, namazı hakkıyla ifa et, iyiliği yay, kötülüğü de önlemeye çalış ve başına gelen sıkıntılara sabret! Çünkü bunlar azim ve kararlılık gerektiren işlerdendir.’ (Lokman, 31/17).
Peygamberlerle ilgili olarak namazı vurgulayan daha pek çok âyet vardır Kur’ân-ı Kerim’de:
‘Ya Rabbî! Beni de, neslimden çoğunu da namazı devamlı olarak ve gereğince kılan kullarından eyle! Duamı, lütfen kabul buyur Ya Rabbi!’ (İbrahim, 14/40).
Hz. Lokman’ın oğluna verdiği öğütlere değinilirken de onun şöyle dediği nakledilir: ‘Evlâdım, namazı hakkıyla ifa et, iyiliği yay, kötülüğü de önlemeye çalış ve başına gelen sıkıntılara sabret! Çünkü bunlar azim ve kararlılık gerektiren işlerdendir.’ (Lokman, 31/17).
Peygamberlerle ilgili olarak namazı vurgulayan daha pek çok âyet vardır Kur’ân-ı Kerim’de:
‘Bir vakit İsrail Oğulları’ndan söz alıp: ‘Allah’tan başkasına ibadet etmeyin. Anneye babaya, akrabaya, yetimlere, yoksullara güzel muamele edin, İnsanlara tatlı söz söyleyin, namazı hakkıyla eda edin, zekâtı verin’ demiştik.’ (Bakara, 2/83).
Hz. Musa’ya hitaben: ‘Muhakkak ki Ben’im gerçek İlâh. Benden başka yoktur ilâh. O halde sen de yalnız Bana ibadet et. Beni anmak için namaz eda et.’ (Tâ-Hâ, 20/14);
Hz. İsa ile ilgili olarak da: ‘Ben Allah’ın kuluyum, O bana Kitap verdi, beni peygamber olarak görevlendirdi. Nerede olursam olayım beni kutlu, mübarek kıldı. Yaşadığım müddetçe bana namazı ve zekâtı farz kıldı.’ (Meryem, 19/30-31) buyurulmaktadır.
İslâmiyet’te de namaz ibadetine hemen onun tebliğine başlandığı sıralardan itibaren rastlanır. Hadis ve Siyer kaynakları, Resûlullah Efendimizin (s.a.s.) müşriklerin baskı ve hakaretlerine rağmen zaman zaman Mescid-i Haram’da Hacer-i Esved ile Rükn-i Yemânî arasında namaz kıldığını, gerek Efendimizin (s.a.s.) gerekse mü’minlerin, vâdilerde, evlerinde, ağıllarının ve harman yerlerinin temiz bölümlerinde namaz kıldıklarını, Dâru’l- Erkam’ı mescit haline getirdiklerini kaydetmektedir. Mekke döneminde nâzil olan birçok âyet-i kerimede de namazın önemi vurgulanmakta ve namaz kılanları engellemeye çalışanlar sert bir dille kınanmaktadır (meselâ bkz. Buhari, ‘Salât,’ 49; Müsned 2:178; Müddessir Sûresi 43; Şûrâ Sûresi 38; Alâk sûresi 10; A’lâ Sûresi 15).
İslâmî tebliğin ilk gününden itibaren namaz farz olmakla birlikte, onun beş vakte tahsisi Miraç gecesi olmuştur. Hadis-i şerifte, ‘Namaz, mü’minin miracıdır.’ buyurulur. Kur’ân-ı Kerim ve Hz. Peygamber’in (s.a.s.) hadislerinde namaz ile ilgili olarak yer alan ifadeler, bu ibadetin İslâm’ın beş şartından biri olduğunu ve İslâmiyet’te çok özel bir önemi bulunduğunu açıkça göstermektedir.
Kur’ân’da Beş Vakit Namaz
Kur’ân-ı Kerim’de namaz vakitleri, genelden özele doğru gidilerek açıklanmıştır.
Namazların belli vakitlerde olduğunu bildiren genel bir âyetten sonra, Mekke döneminde beş vakit namaz emredilmezden önce sabah, akşam ve gece namazı olmak üzere üç vakit kılınan namaza, daha sonra da beş vakit namazın vakitlerine sarahat derecesinde işaret edilmiştir. Böylece Kur’ân’da namaz vakitlerinde bir ikmâlin olduğu, yani tedrîcî olarak tamamlanmaya gidildiği söylenebilir.
Beş vakit namaza işâret eden âyetlerden bazıları şunlardır: ‘Gündüzün güneş dönüp gecenin karanlığı bastırıncaya kadar belli vakitlerde namaz kıl ve özellikle sabah namazını kıl…’ (İsrâ, 17/78), ‘…
Güneşin doğmasından ve batmasından önce Rabbinin yüceliğini ilan et, O’na hamdet. Gecenin bazı vakitlerinde, gündüzün bazı tarafında da O’na ibâdet et ki, Allah’ın rızâsına eresin.’(Tâ-Hâ, 20/130); ‘Haydi siz akşama girerken, sabaha çıkarken Allah’ı takdis ve tenzih edin, namaz kılın. Göklerde ve yerde hamd, güzel övgü O’na mahsustur. Günün sonunda (ikindi) ve öğleye girerken de O’nu takdis ve tenzih edin, namaz kılın.’ (Rûm, 30/17-18).
Kur’ân’ı tefsir eden âlimler, söz konusu âyetlerin işâreten de olsa beş vakit namaza delâlet ettiğini belirtirler. Meselâ Allâme Elmalılı’ya göre: ‘Bu ve benzeri âyetlerle sabah, öğle, ikindi, akşam ve yatsı olmak üzere beş vakit namazın vakitleri tayin edilmiştir.’ (Elmalılı, ts, 3/71). Sadece Tâ-Hâ Sûresi’ndeki yukarıda geçen âyet, tek başına beş vakit namaza işâret etmektedir: Güneşin doğmasından önce sabah namazı, batmasından önceki ikindi namazı, gecenin bir kısım saatleri akşam ile yatsı, gündüzün bazı taraflarındaki namaz ise öğle namazıdır.
Âyetlerde işâret edilen bu vakitlerin sınırlarının tam bir şekilde tespiti ve namazların nasıl kılınacağı bizzat Hz. Peygamber (s.a.s.) tarafından yapılıp izah edilmiş ve o zamandan beri de Müslümanlar tarafından ihtilâfsız uygulanmıştır
NAMAZDA YAPILAN YAĞNIŞLIKLAR
Subhaneke
Bismillahirrahmanirrahim
Subhânekellâhumme ve bi hamdik ve tebârakesmuk ve teâlâ cedduk (ve celle senâuk*) ve lâ ilâhe ğayruk)
* Ve celle senâük yalnızca cenaze namazlarında kullanılır.
Allah’ım! Sen eksik sıfatlardan pak ve uzaksın. Seni daima böyle tenzih eder ve överim. Senin adın mübarektir. Varlığın her şeyden üstündür. Senden başka ilah yoktur.
Fatiha Suresi,
Bismillahirrahmanirrahim
1.Bismil -lâ-hir- Rahmân-ir'Rahıym
2.El-hamdü lillahi Rabbil-âlemiyn. 3.Er'Rahmânir-Rahiym. 4.Mâliki Yevmiddiyn 5.Iyyâake-nâbüdü ve iyyâakenesteiyn 6.İhdinassırâtal-müstekıym 7.Sıraatalleziyne-en'amte aleyhim, gayril mağdubi aleyhim ve leddâlliyn. Amin.
&&&&&&&
1.Rahmân ve rahîm olan Allah'ın adıyla. 2.Hamd, âlemlerin Rabbi Allah'a mahsustur. 3.O, rahmândır ve rahîmdir. 4.Ceza gününün mâlikidir. 5.Ancak sana kulluk ederiz ve yalnız senden medet umarız. 6.Bize doğru yolu göster. 7.Kendilerine lütuf ve ikramda bulunduğun kimselerin yolunu; gazaba uğramışların ve sapmışların yolunu değil!
Manası itibariyle Fâtiha,
En büyük dua ve münâcâttır. Kur'an'ın ihtiva ettiği esaslar ana hatlarıyla Fâtiha'da vardır. Fâtiha'da, övgüye ve ibadete lâyık tek Allah'ın varlığı, O'nun hakimiyeti, kulluğun yalnız Allah'a yapılacağı, yardımın yalnızca Allah'tan geldiği, doğru yola varmanın da doğru yoldan sapmanın da Allah'ın iradesine dayandığı, hayrı ve şerri yaratanın Allah olduğu hususları ifade edilmiştir.
Ayrıca bu surede Allah'ın "rabb", "rahman" ve "rahim" gibi yüce sıfatlarından da bahsedilmektedir. Rab; terbiye eden, besleyip büyüten, istediği şekle sokan, kullarına "yap, yapma!" diye tekliflerde bulunan, bazen sevindiren, bazen korkutan ve yavaş yavaş yetiştirip kemâle erdiren demektir.
Rahmân, bu surede Allâh'ın ikinci sıfatı olup pek merhametli, sonsuz ve umûmî rahmet sahibi demektir. Başka bir deyişle Rahmân; her varlığa yaradılışının gerektirdiği gayeye göre bir takım kabiliyetler veren, şahsının ve türünün yaşaması için gereken her şeyi hepsine birden, bunların isteyip istemediğine, çalışıp çalışmadığına, îmanlı veya îmansız olduğuna bakmayarak vermiş olan ezelî, geniş, sonsuz rahmet sahibi demektir. Rahîm; çok merhamet edici demektir. Bu da, Allah'ın üçüncü sıfatıdır. Allah'ın Rahîm sıfatını taşımasının anlamı şudur: Akıl ve iradeye, iyiyi kötüden seçme kudretine sahip olarak yaratmış olduğu insanlara Allah, rahman sıfatının gerektirdiğinden fazla olarak, çalışmalarının karşılığı artı nimetler verir. Allah'ın bu nimetlerine kavuşmak için her şeyden evvel, insanın iradesini kullanarak çalışması, Allah'ın gösterdiği yoldan yürümesi gerekir. Allah isterse onun bir amelini bin bir mükâfat ile de karşılar. Bu rahîm sıfatının gereğidir.
"Mâliki yevmi'd-dîn" (Din Günü'nün Sahibi), Yüce Allah'ın surede geçen diğer sıfatıdır. Bu sıfatı gereğince Allah, insanın yaptığı her iyi ve kötü işin karşılığını mutlaka ahirette verir.
Fâtiha'da Allâh'ın yüce sıfatları böylece belirtildikten sonra, bu sıfatlara sahip Allah'a karşı kulun tutum ve davranışlarının nasıl olması gerektiği ifade edilir. Kul, yalnızca bu yüce sıfatlara sahip Allah'a ibadet etmeli ve ona sığınmalı, ondan kendisini hidayete erdirmesini dilemelidir.
Kunut Duaları
Bismillahirrahmanirrahim
Allâhumme innâ nesteînuke ve nestağfiruke ve nestehdik. Ve
nu’minu bike ve netûbu ileyk. Ve netevekkelu aleyke ve nusni aleykel-hayra
kullehu neşkuruke ve lâ nekfuruke ve nahleu ve netruku men yefcuruk.
Allahım! Senden yardım isteriz, günahlarımızı
bağışlamanı isteriz, razı olduğun şeylere hidayet etmeni isteriz. Sana
inanırız, sana tevbe ederiz. Sana güveniriz. Bize verdiğin bütün nimetleri
bilerek seni hayır ile överiz. Sana şükrederiz. Hiçbir nimetini inkar etmez ve
onları başkasından bilmeyiz. Nimetlerini inkar eden ve sana karşı geleni bırakırız.
Yazının tamamını okuyun »
Rabbenâğfirlî
Bismillahirrahmanirrahim
Rabbenâğfirlî ve li-vâlideyye ve lil-Mu’minine yevme yekûmu’l
hisâb.
Ey bizim Rabbimiz! Beni, anamı ve babamı ve bütün
mü’minleri hesap gününde (herkesin sorguya çekileceği günde) bağışla.
Rabbenâ âtina
Bismillahirrahmanirrahim
Rabbenâ âtina fid’dunyâ haseneten ve fil’âhirati haseneten ve
kınâ azâbennâr.
Allah’ım! Bize dünyada iyilik ve güzellik, ahirette
de iyilik, güzellik ver. Bizi ateş azabından koru.
Allâhumme Barik
Bismillahirrahmanirrahim
Allâhumme barik alâ Muhammedin ve alâ âli Muhammed. Kemâ
barekte alâ İbrahîme ve alâ âli İbrahim. İnneke
hamidun mecîd.
Allah’ım! Muhammed’e ve Muhammed’in ümmetine hayır
ve bereket ver. İbrahim’e ve İbrahim’in ümmetine verdiğin gibi. Şüphesiz
övülmeye layık yalnız sensin, şan ve şeref sahibi de sensin.
Allâhumme Salli
Bismillahirrahmanirrahim
Allâhumme salli alâ Muhammedin ve alâ âli Muhammed. Kemâ salleyte alâ İbrahime ve alâ âli İbrahim. İnneke
hamidun mecîd.
Ettehiyyâtu
Bismillahirrahmanirrahim
Ettehiyyâtu lillâhi vessalevâtu vettayibât. Esselâmu aleyke
eyyuhen-Nebiyyu ve rahmetullahi ve berakâtuhu.
Esselâmu aleynâ ve alâ ibâdillâhis-Sâlihîn. Eşhedu en lâ ilâhe illallâh
ve eşhedu enne Muhammeden abduhû ve Rasuluh.
Her
türlü hürmet, salavât (dua) ve bütün iyilikler
Allâh-ü Te'âlâ'ya mahsustur. Ey Nebî! Allah'ın selâm,
rahmet ve bereketi senin üzerine olsun. Selâm, bizim ve
Allah'ın sâlih (doğru hareket eden) kullarının üzerine olsun.
Şahâdet ederim ki, Allâh-ü Te'âlâ birdir ve yine şahâdet
ederim ki, Muhammed (Sallallâhu Aleyhi ve Sellem) O'nun kulu ve Rasûlüdür.
Allâh-ü Te'âlâ'ya mahsustur. Ey Nebî! Allah'ın selâm,
rahmet ve bereketi senin üzerine olsun. Selâm, bizim ve
Allah'ın sâlih (doğru hareket eden) kullarının üzerine olsun.
Şahâdet ederim ki, Allâh-ü Te'âlâ birdir ve yine şahâdet
ederim ki, Muhammed (Sallallâhu Aleyhi ve Sellem) O'nun kulu ve Rasûlüdür.
Nâs Sûresi
Bismillahirrahmanirrahim
Kul e’ûzu birabbinnâsi. Melikinnâsi. İlâhinnâs. Min
şerrilvesvâsilhannâs. Ellezî yuvesvisu fî sudûrinnâsi. Minelcinneti vennâs.
Rahmân ve Rahîm olan Allah'ın adıyla. Yâ Muhammed !
(Sallallâhu Aleyhi ve Sellem) de ki:Cinlerden ve insanlardan, insanların
kalplerine vesvese veren sinsi vesvesecinin kötülüğünden, insanların Rabb'ine,
insanların Malik'ine, insanların ilâhına sığınırım
Felak Sûresi
Bismillahirrahmanirrahim
Okunuşu: Kul e’ûzu birabbilfelak. Min şerri mâ halak. Ve min
şerri ğasikın izâ vekab. Ve min şerrinneffâsâti fil’ukad. Ve min şerri hâsidin
izâ hased.
Rahmân ve Rahîm olan Allah'ın adıyla. Yâ
Muhammed ! (Sallallâhu Aleyhi ve Sellem) de ki:Yarattığı şeylerin şerrinden,
karanlığı çöküp bastığı zaman gecenin şerrinden, düğümlere (büyücülerin
ipliklere bağladıkları düğümlere) üfürenlerin şerrinden ve hased ettiği zaman
hased edenin şerrinden, sabâhın Rabb'ine sığınırım
İhlas Sûresi
Bismillahirrahmanirrahim
Kul hüvellâhü ehad. Allâhussamed. Lem yelid ve lem yûled. Ve
lem yekün lehû küfüven ehad.
Rahmân ve Rahîm olan Allah'ın adıyla. Ya
Muhammed ! (Sallallâhu Aleyhi ve Sellem) de ki: O, Allah bir dir, Samed
dir (Hiçbir şeye ihtiyacı olmayan, herkesin kendisine muhtaç
olduğu). O, doğurmamıştır, doğurulmamıştır. Hiçbir şey, O'nun dengi ve
benzeri değildir.
Tebbet Sûresi
Bismillahirrahmanirrahim
Tebbet yedâ ebî lehebin ve tebb. Mâ eğnâ anhu mâluhû ve mâ
keseb. Seyeslâ nâren zâte leheb. Vemraetuhû hammâletelhatab. Fî cî dihâ hablun
min mesed.
Rahmân ve Rahîm olan
Allah'ın adıyla. Ebû Leheb'in iki eli kurusun. Ve kurudu. O'na ne
malı fayda verdi ne de kazandığı. O bir alevli ateşe girecektir. Boynunda
bükülmüş hurma liflerinden bir ip olduğu halde, sırtında odun
taşıyan karısı da (ateşe girecektir).
Nasr Sûresi
Bismillahirrahmanirrahim
İzâ câe nasrullahi velfeth. Ve raeytennâse yedhulûne fî dinillâhi
efvâcâ. Fesebbih bihamdi rabbike vestağfirh. İnnehû kâne tevvâbâ.
Rahmân ve Rahîm olan Allah'ın adıyla. Yâ
Muhammed ! (Sallallâhu Aleyhi ve Sellem) Allah'ın yardımı ve fethi (Mekke'nin
fethi) gelince, Sen de insanların bölük bölük Allah'ın dinine (Müslümânlığa)
girdiklerini görünce, hemen Rabb'ini hamd ile tesbîh et. O'ndan bağışlanmayı
iste. Şüphesiz ki O, tövbeleri çok kabul edendir.
Kâfirûn Sûresi
Bismillahirrahmanirrahim
Kul yâ eyyuhel kâfirûn. Lâ a’budu mâ ta’budûn. Ve lâ entum
âbidûne mâ a’bud. Ve lâ ene âbidun mâ abedtum. Ve lâ entum âbidûne mâ a’bud.
Lekum dînukum veliye dîn
Rahmân ve Rahîm olan Allah'ın adıyla. Yâ Habîbim!
Onlara de ki: Ey kâfirler! Ben sizin kulluk ettiklerinize (putlarınıza) kulluk
etmem. Siz de Benim kulluk ettiğime kulluk edecek değilsiniz.Ben de sizin
kulluk ettiğinize kulluk edecek değilim. Siz de Benim kulluk ettiğime kulluk
edecek değilsiniz. Sizin dininiz size, Benim dinim Bana'dır.
Kevser Sûresi
Bismillahirrahmanirrahim
İnnâ a’taynâkelkevser. Fesalli lirabbike venhar. İnne şânieke
huvel’ebter.
Rahmân ve Rahîm olan Allah'ın adıyla. Yâ Muhammed!
(Sallallâhu Aleyhi ve Sellem) Şüphesiz , Biz sana kevseri (pek çok nimeti)
verdik. Onun için Rabb'ine namaz kıl ve kurban kes. Asıl sonu
olmayanlar (soyu devam etmeyecekler) onlardır.(Sana ''evlatsız'' diyenlerdir.)
Mâun Sûresi
Bismillahirrahmanirrahim
Era’eytellezî yukezzibu biddîn. Fezâlikellezî, yedu’ulyetîm.
Ve lâ yehuddu alâ ta’âmilmiskîn. Feveylun lilmusallîn.
Rahman ve Rahîm olan Allah'ın adıyla. Dini
(Müslümanlığı) yalanlayanı (''Din yalandır'' diyen Ebu Cehil'i) gördün mü? İşte
yetimi iten, yoksulu doyurmayı özendirmeyen de O kimsedir. Yazıklar olsun o
namaz kılanlara ki, onlar namazlarını ciddiye almazlar. Onlar
(namazlarıyla) gösteriş yaparlar, yardıma (zekat, sadaka ve komşu
yardımlaşmasına ) bile engel olurlar
Kurayş Sûresi
Bismillahirrahmanirrahim
Li’î lâfi Kurayş’in. Îlâfihim rihleteşşitâi vessayf.
Felya’budû rabbe hâzelbeyt. Ellezî et’amehum min cû’in ve âmenehum min havf.
Rahmân ve Rahîm olan Allah'ın adıyla.
Kureyş'i ısındırıp alıştırdığı, Onlar'ı kışın (Yemen'e) ve yazın (Taif'e)
yaptıkları yolculuğa ısındırıp alıştırdığı için (Kureyşliler de) kendilerini
besleyip açlıklarını gideren ve onları korkudan emin kılan, bu evin (Kabe'nin)
Rabb'ine, kulluk etsin
Fil Sûresi
Bismillahirrahmanirrahim
Elem tera keyfe fe’ale rabbuke biashâbilfîl. Elem yec’al
keydehum fî tadlîl. Ve ersele aleyhim tayran ebâbîl. Termîhim bihicâratin min
siccîl. Fece’alehum ke’asfin me’kûl
Rahmân ve Rahîm olan Allah'ın adıyla.( Ey
Resûlüm !) Rabb'inin, fil sahiplerine (fillerle donatılmış Ebrehe ordusuna)
neler ettiğini görmedin mi? O, bunların kötü plânlarını boşa çıkarmadı mı? O,
bunların üzerine bölük bölük ebabil kuşlarını gönderdi. Ki bunlar,
onlara (fil sâhiplerine) pişmiş çamurdan (yapılmış) taş atıyordu. Derken
(Allah) onları yenik ekin yaprağı gibi (delik, deşik) yapıverdi.
NAMAZ
HADİSLERİ
-Namaz dinin direğidir, terk eden dinini yıkmış olur. [Beyheki]
-Kıyamette kulun ilk sorguya çekileceği ibadet, namazdır. Namazı düzgün ise, diğer amelleri kabul edilir. Namazı düzgün değilse, hiçbir ameli kabul edilmez. [Taberani]
-Namazı doğru kılanın, ağaçtan yaprakların döküldüğü gibi günahları dökülür. [İ.Ahmed]
-Allahü teâlâ buyuruyor ki, "Söz veriyorum ki, namazlarını vaktinde, doğru olarak kılana azap etmem, onu sorgu-suale çekmeden Cennete koyarım" [Hâkim]
-Her Peygamberin ümmetine son nefeste vasiyeti namazdır. [Gunye]
-Münafıklara en ağır gelen namaz, yatsı ile sabah namazını cemaatle kılmaktır. Bunlardaki ecri bilen, sürünerek de olsa, cemaate gelir. [Buhari]
-Namaz, her hayrın, her iyiliğin anahtarıdır. [Taberani]
-Namaz kılmayanın dini yoktur. [İbni Nasr]
-Namaz kılan, kıyamette kurtulacak, kılmayan perişan olur. [Taberani]
-Namaz kılmayan, kıyamette, Allahü teâlâyı kızgın olarak bulur. [Bezzar]
-İman, namaz demektir. Namazı itina ile, vaktine, sünnetine ve diğer şartlarına riayet ederek kılan, mümindir.[İbni Neccar]
-Sıkıntıda duasının kabul edilmesini isteyen, rahat zamanında çok dua etsin. [Tirmizi]
-Namazı kasten bırakanın ibadetleri kabul olmaz ve namaza başlayana kadar Allahü teâlânın himayesinden uzak kalır. [Ebu Nuaym]
-Bizimle kâfir arasındaki fark namazdır. Namazı terk eden kâfir olur. [Nesai]
-Cenneti isteyip de, Allah’ın yasakladıklarından kaçınmayan, isteğinde yalancıdır ve Cenneti isteyen, hayırlı işlere koşar, Cehennemden korkan, haramlardan kaçar. [Beyheki]
-Hırsızların en büyüğü, namazından çalandır. Yani namazın erkânına riayet etmez, rükû ve secdelerini hakkiyle yerine getirmez. [Vesilet-ün Necat]
-Herkesin namazında, kalbin hazır olduğu kısımlar yazılır. Kalbin hazır olmadığı namaza, Allahü teâlâ nazar etmez. [Vesilet-ün Necat]
-Yatsı namazını cemaatle kılan, gecenin yarısını, sabahı da cemaatle kılan, gecenin tamamını ibadetle geçirmiş sayılır. [Müslim]
-Namaz, Allahü teâlânın hoşnut olduğu bütün amellerin en faziletlisidir. Rızkın bereketi, duanın kabulüdür. Kabirde ışıktır. Sıratı yıldırım gibi geçiricidir. Cennette başa taçtır. İmanın başı, gözün nuru ve Cehennemden kurtarıcıdır. [Miftah-ul-Cenne]
-Cennetin anahtarı namazdır. [Darimi]
-En faziletli amel, vaktinde kılınan namazdır. [Ebu Davud]
-Kalk namaz kıl, namaz elbette şifadır. [İ.Ahmed, İ.Mace]
-Namazın farz olduğuna inanıp, eksiksiz kılan, Cennete gider. [Hâkim]
-Ümmetimin fesadı zamanında sünnetime yapışan, (yani Ehl-i sünnet olan) ve beş vakit namazı cemaatle kılanın amel defterine her gün yüz şehid sevabı yazılır. [İ.Nâsiruddin]
"Ey iman edenler, rüku edin, secde edin, Rabbinize kulluk edin ve hayır işleyin ki kurtuluşa eresiniz." (Hac Suresi, 77. Ayet)
Farz Namazların Beş Vakit Olması ve Hikmetleri 2 :
Bilindiği gibi Peygamber Efendimizin (s.a.s.) görevlerinden birisi Kur’ân’ı tebliğ etmek, diğeri de onu açıklamak, hayata tatbikini bizzat temsille, yani yaşayarak ortaya koymaktır.
Hadis-i Şeriflerde Beş Vakit Namaz
Hz. Enes (r.a.) anlatıyor: ‘Resûlullah’a (s.a.s.) Mi’râc’a çıktığı gece elli vakit namaz farz kılındı. Sonra bu azaltılarak beşe indirildi. Aynı gece kendisine şöyle hitap edildi: ‘Ey Muhammed! Artık, nezdimizde (hüküm kesinleşmiştir) bu söz değiştirilmez. Bu beş vakit, (Rabbinin bir lütfu olarak on misliyle kabul edilerek) senin için elli vakit sayılacaktır.’ (Buhârî, ‘Bed’ül-Halk,’ 6; Müslim, ‘Îman,’ 259; Tirmizî, ‘Salât’, 213). Bu hadîs, namazın beş vakit olarak Mi’râc sırasında farz kılındığını ve ilk defa elli vakit olarak emredildiğini belirtiyor. Mi’rac’la ilgili uzun bir hadiste de, aynı şekilde namazın bir hikmete binaen önce elli vakit olarak farz kılındığı, fakat ümmetin buna takat getiremeyeceği endişesiyle beş vakti indirildiği anlatılır. Burada önemli olan bir diğer husus, bu beş vaktin Allah katında elli vakit kılınmış gibi değerlendirileceğidir ki, bu da Ümmet-i Muhammed’e Allah’ın büyük bir fazlıdır, lûtfudur. Esasen bazı âyet-i kerimelerde de, amellerin sevaplarının katlanarak verileceği belirtilir. Meselâ, En’âm, 6/160 âyetinde, ‘Kim Allah’a güzel bir işle gelirse, iyilik işlerse, ona on misli verilir.’ buyurulmaktadır.
Rabbimiz, namazın ehemmiyetini gereğince takdir etmemiz için onu elli vakit olarak farz kılmış, lütfunun, kereminin genişliğini ifade için de beş vakte indirerek elli vakit olarak değerlendirmeye tâbi tutmuştur (Canan, 7/355).
Beş Vakit Namazın Vakitleri
Beş vakit olarak farz kılınan namazların hangi vakitlerde kılınması gerektiğini de yine Peygamberimizin hadislerinden takip edelim:
İbnu Abbâs (r.a.) anlatıyor: Resûlullah (s.a.s.) buyurdular ki: ‘Cibrîl (Cebrâîl) bana, Ka’be’nin yanında iki gün imamlık yaptı. Bunlardan birincide öğleyi, gölge ayakkabı bağı kadarken kıldırdı (Yani, güneşin, gökyüzünde çıktığı en yüksek noktadan batıya doğru meyletmeye başladığı anda). Sonra, ikindiyi her şey gölgesi kadarken kıldırdı. Sonra akşamı güneş battığı ve oruçlunun orucunu açtığı zaman kıldırdı. Sonra yatsıyı, ufuktaki aydınlık (şafak) kaybolunca kıldırdı. Sonra sabahı şafak sökünce ve oruçluya yemek haram olunca kıldırdı. İkinci gün yine geldi ve bana imam oldu. Bu defa öğleyi, önceki günkü ikindinin vaktinde her şeyin gölgesi kendisi kadar olunca kıldırdı. Sonra ikindiyi, her şeyin gölgesi kendisinin iki misli olunca kıldırdı. Sonra akşamı, önceki vaktinde kıldırdı. Sonra yatsıyı, gecenin üçte biri gidince kıldırdı. Sonra sabahı, yeryüzü ağarınca kıldırdı.’
Sonra Cibrîl (a.s.) bana yönelip: ‘Ey Muhammed!’ dedi: Bunlar senden önceki peygamberlerin (aleyhimisselâm) vaktidir (yani, Kadı Ebu Bekir el-Arabî’nin açıklamasına göre, namaz vakitleriyle ilgili benzeri bir genişlik, bütün peygamberlere tanınmıştır). Namaz vakti de bu iki vakit arasında kalan zamandır!’ dedi (Tirmizî, ‘Salât,’ 1; Buhârî, ‘Mevâkîtu’s-Salât,’ 1). Hadîste görüldüğü gibi Cebrâîl (a.s.) bizzat gelip Peygamberimize (sav) imam olarak, beş vakit namazın ilk ve son vakitlerini iki gün tatbikatla öğretmiştir. Bu hadisten hareketle İslâm hukukçuları beş vakit namazın belirli vakitlerle sınırlandırılmış bulunduğunun sahîh ve sağlam hadîslerle sâbit olduğu hususunda icmâ etmişlerdir. Bundan dolayı da ilk günden günümüze kadar bütün Müslümanlar namazların bu vakitleri konusunda ihtilâfa düşmemiş ve onları (bazı Şiîler dışında) bu beş vakitte kılmışlar; hâlâ da beş vakit olarak kılmaktadırlar.
Beş Vakit Namazın Günahları Temizlemesi
Hadîs-i şeriflerde, namazın beş vakit olduğunu gösteren delil sadece zikrettiğimiz Cebrâîl hadîsi değildir. Hadis kitaplarında zikredilen şu hadîsler de, namazın beş vakit olduğunu göstermektedir:
Peygamber Efendimiz (s.a.s.), beş vakit namazı bir kimsenin evinin önünden geçen nehre benzetmiş ve: ‘Bu nehirde günde beş defa yıkanan kimsede kir kalır mı?’ diye sormuştur. Kendisini dinleyenler, ‘Hiç kir kalmaz!’ deyince: ‘İşte beş vakit namaz da böyledir. Allah bu beş vakit namazla günahları siler süpürür.’ buyurmuşlardır (Buharî, ‘Mevâkît,’ 6; Müslim, ‘Mesâcîd,’ 283-284).
Benzer bir hadîste de, ‘Beş vakit namazın, iki namaz arasındaki küçük günahlara keffâret olduğu’ ifade edilir (Müslim, ‘Tahâret’, 14,15; Buhârî, ‘Mevâkît’, 4, 6).
Müslüman olan birisine Peygamberimizin ‘her gün beş vakit namaz’ kılması gerektiğine dair emirleri de, namazın beş vakit olduğunu gösteren başka bir delildir (Müslim, ‘Îmân’ 8, 10, 29, 31; Buhârî, ‘Îmân’, 34).
Hadîs kitaplarımızın özellikle ‘Kitâbu’s-Salât’ bölümlerinde ve değişik münâsebetlerle daha başka bazı bölümlerde de yer alan bir takım hadisler de, namazın beş vakit olduğunu gösteren delillerdendir (bkz.: Müslim, ‘İman’, 8, 10, 29, 31; Buharî, ‘Îmân’, 34, Salât 1; Ebû Dâvûd, ‘Tahâret’, 97; Tirmizî, ‘Salât’, 159, 160, 434; İbn Mâce, ‘Zekât’, 1; Dârimî, ‘Salât,’ 208; Muvattâ, ‘Salâtü’l-Leyl,’ 14; Ahmet b. Hanbel, Müsned, 5/251; Hâkim, Müstedrek, 1/9).
Namazın Beş Vakte Tahsisinin Hikmeti
Namazla gece-gündüz sırlı bir taksime tâbi tutulur. Hayat, ibâdet eksenli bir zaman anlayışına göre tanzim edilir.. ve bu sayede davranışlarımızın Hakk murâkebesi altında hüsn-ü cereyanı sağlanır (M. F. Gülen 1996, s: 75).
Bu beş vakitten her bir namaz vakti mühim bir inkılap başı olduğu gibi, büyük ve İlâhî bir tasarrufun aynası ve o tasarruf içinde İlâhî, küllî ihsanların aksettirdiği birer zaman olduklarından Allahü Teâlâ’ya o vakitlerde daha ziyâde tesbih, tâzim ve şükür emredilmiştir.
Nasıl ki, haftalık bir saatin saniye, dakika, saat ve günlerini sayan milleri birbirine bakarlar, birbirinin misâlidirler ve birbirinin hükmünü alırlar. Öyle de, Cenâb-ı Hakk’ın büyük bir saati olan şu dünyanın saniyesi hükmünde olan gece ve gündüz deverânı, dakikaları sayan seneler, saatleri sayan insan ömrünün tabakaları, günleri sayan âlemin ömrünün devirleri birbirine bakar, birbirinin misâlidir, birbirinin hükmündedir ve birbirini hatırlatır.
Meselâ: Sabah Namazı‘nın zamanı güneş doğuncaya kadar; ilkbahara, hem insanın ana karnına düştüğü âna, hem göklerin ve yerin altı gün yaratılışından birinci gününe benzer ve hatırlatır ve onlardaki İlâhî durumları ihtar eder.
Öğle vakti, yaz mevsiminin ortasına, hem gençlik kemâline, hem dünyanın ömründeki insanın ilk yaratılış devrine benzer, işaret eder ve onlardaki rahmet tecellîlerini ve nimet feyizlerini hatırlatır.
İkindi vakti, güz mevsimine, hem ihtiyarlık vaktine, hem âhir zaman Peygamberi Hz. Muhammed’in (s.a.s.) saadet asrına benzer ve onlardaki İlâhî durumları ve nimetleri hatırlatır.
Akşam vakti, güz mevsiminin sonunda pek çok mahlûkâtın kayboluşunu, hem insanın vefâtını, hem dünyanın kıyâmet başlangıcındaki harâbiyetini ihtar ile celâlî tecellilerini anlatarak insanları gaflet uykusundan uyarır, ikaz eder…
Yatsı vakti ise, karanlıklar âlemi, gündüz âleminin bütün eserlerini siyah kefeni ile örtüşünü, hem kışın beyaz kefeni ile ölmüş yerin yüzünü örtüşünü, hem vefât etmiş insanın geri kalan eser ve izlerinin de vefât edip nisyan (unutma) perdesi altına girişini, hem bu imtihan diyarı olan dünyanın bütün bütün kapanışını ihtar ile Kahhâr-ı Zülcelâl olan Allah’ın celalli tasarruf ve fiillerini îlan eder. Gece vakti ise, hem kışı, hem kabri, hem berzah âlemini akla getirerek insan ruhu, Allah’ın şefkat ve rahmetine ne derece muhtaç olduğunu insana hatırlatır. Geceleyin Teheccüd namazı kılmak ise; kabir gecesinde ve berzah karanlığında ne kadar lüzumlu bir ışık olduğunu bildirir, îkâz eder. Bütün bu inkılâplar içinde nimetlerin hakîkî sahibi Allahü Teâlâ’nın nihayetsiz nimetlerini ihtar ederek ne derece hamd ve senâya müstehak olduğunu îlan eder.
İkinci sabah ise, Haşir ve Kıyâmet sabahını hatırlatır. Evet şu gecenin sabahı ve kışın baharı ne kadar makûl, lâzım ve kat’î ise, Haşrin sabahı da, Berzah’ın baharı da o kat’iyyettedir.
Demek bu beş vaktin her biri, bir mühim inkılap başı olduğu ve büyük inkılapları ihtar ettiği gibi, İlâhî Kudret’in büyük tasarruflarının işaretiyle, hem yıllık, hem asırlık, hem devirlik kudretin mucizelerini ve rahmetin hediyelerini hatırlatır. Demek, asıl yaratılış vazifesi, esas kulluk ve kat’î borç olan farz namaz, şu vakitlerde lâyıktır ve çok münâsiptir (Safvet Senih, 22-27 [B. S. Nursî'in Sözler, Dokuzuncu Söz'den sadeleştirme]; Ö. N. Bilmen 1992, s: 115).
Hadis-i Şeriflerde Beş Vakit Namaz
Hz. Enes (r.a.) anlatıyor: ‘Resûlullah’a (s.a.s.) Mi’râc’a çıktığı gece elli vakit namaz farz kılındı. Sonra bu azaltılarak beşe indirildi. Aynı gece kendisine şöyle hitap edildi: ‘Ey Muhammed! Artık, nezdimizde (hüküm kesinleşmiştir) bu söz değiştirilmez. Bu beş vakit, (Rabbinin bir lütfu olarak on misliyle kabul edilerek) senin için elli vakit sayılacaktır.’ (Buhârî, ‘Bed’ül-Halk,’ 6; Müslim, ‘Îman,’ 259; Tirmizî, ‘Salât’, 213). Bu hadîs, namazın beş vakit olarak Mi’râc sırasında farz kılındığını ve ilk defa elli vakit olarak emredildiğini belirtiyor. Mi’rac’la ilgili uzun bir hadiste de, aynı şekilde namazın bir hikmete binaen önce elli vakit olarak farz kılındığı, fakat ümmetin buna takat getiremeyeceği endişesiyle beş vakti indirildiği anlatılır. Burada önemli olan bir diğer husus, bu beş vaktin Allah katında elli vakit kılınmış gibi değerlendirileceğidir ki, bu da Ümmet-i Muhammed’e Allah’ın büyük bir fazlıdır, lûtfudur. Esasen bazı âyet-i kerimelerde de, amellerin sevaplarının katlanarak verileceği belirtilir. Meselâ, En’âm, 6/160 âyetinde, ‘Kim Allah’a güzel bir işle gelirse, iyilik işlerse, ona on misli verilir.’ buyurulmaktadır.
Rabbimiz, namazın ehemmiyetini gereğince takdir etmemiz için onu elli vakit olarak farz kılmış, lütfunun, kereminin genişliğini ifade için de beş vakte indirerek elli vakit olarak değerlendirmeye tâbi tutmuştur (Canan, 7/355).
Beş Vakit Namazın Vakitleri
Beş vakit olarak farz kılınan namazların hangi vakitlerde kılınması gerektiğini de yine Peygamberimizin hadislerinden takip edelim:
İbnu Abbâs (r.a.) anlatıyor: Resûlullah (s.a.s.) buyurdular ki: ‘Cibrîl (Cebrâîl) bana, Ka’be’nin yanında iki gün imamlık yaptı. Bunlardan birincide öğleyi, gölge ayakkabı bağı kadarken kıldırdı (Yani, güneşin, gökyüzünde çıktığı en yüksek noktadan batıya doğru meyletmeye başladığı anda). Sonra, ikindiyi her şey gölgesi kadarken kıldırdı. Sonra akşamı güneş battığı ve oruçlunun orucunu açtığı zaman kıldırdı. Sonra yatsıyı, ufuktaki aydınlık (şafak) kaybolunca kıldırdı. Sonra sabahı şafak sökünce ve oruçluya yemek haram olunca kıldırdı. İkinci gün yine geldi ve bana imam oldu. Bu defa öğleyi, önceki günkü ikindinin vaktinde her şeyin gölgesi kendisi kadar olunca kıldırdı. Sonra ikindiyi, her şeyin gölgesi kendisinin iki misli olunca kıldırdı. Sonra akşamı, önceki vaktinde kıldırdı. Sonra yatsıyı, gecenin üçte biri gidince kıldırdı. Sonra sabahı, yeryüzü ağarınca kıldırdı.’
Sonra Cibrîl (a.s.) bana yönelip: ‘Ey Muhammed!’ dedi: Bunlar senden önceki peygamberlerin (aleyhimisselâm) vaktidir (yani, Kadı Ebu Bekir el-Arabî’nin açıklamasına göre, namaz vakitleriyle ilgili benzeri bir genişlik, bütün peygamberlere tanınmıştır). Namaz vakti de bu iki vakit arasında kalan zamandır!’ dedi (Tirmizî, ‘Salât,’ 1; Buhârî, ‘Mevâkîtu’s-Salât,’ 1). Hadîste görüldüğü gibi Cebrâîl (a.s.) bizzat gelip Peygamberimize (sav) imam olarak, beş vakit namazın ilk ve son vakitlerini iki gün tatbikatla öğretmiştir. Bu hadisten hareketle İslâm hukukçuları beş vakit namazın belirli vakitlerle sınırlandırılmış bulunduğunun sahîh ve sağlam hadîslerle sâbit olduğu hususunda icmâ etmişlerdir. Bundan dolayı da ilk günden günümüze kadar bütün Müslümanlar namazların bu vakitleri konusunda ihtilâfa düşmemiş ve onları (bazı Şiîler dışında) bu beş vakitte kılmışlar; hâlâ da beş vakit olarak kılmaktadırlar.
Beş Vakit Namazın Günahları Temizlemesi
Hadîs-i şeriflerde, namazın beş vakit olduğunu gösteren delil sadece zikrettiğimiz Cebrâîl hadîsi değildir. Hadis kitaplarında zikredilen şu hadîsler de, namazın beş vakit olduğunu göstermektedir:
Peygamber Efendimiz (s.a.s.), beş vakit namazı bir kimsenin evinin önünden geçen nehre benzetmiş ve: ‘Bu nehirde günde beş defa yıkanan kimsede kir kalır mı?’ diye sormuştur. Kendisini dinleyenler, ‘Hiç kir kalmaz!’ deyince: ‘İşte beş vakit namaz da böyledir. Allah bu beş vakit namazla günahları siler süpürür.’ buyurmuşlardır (Buharî, ‘Mevâkît,’ 6; Müslim, ‘Mesâcîd,’ 283-284).
Benzer bir hadîste de, ‘Beş vakit namazın, iki namaz arasındaki küçük günahlara keffâret olduğu’ ifade edilir (Müslim, ‘Tahâret’, 14,15; Buhârî, ‘Mevâkît’, 4, 6).
Müslüman olan birisine Peygamberimizin ‘her gün beş vakit namaz’ kılması gerektiğine dair emirleri de, namazın beş vakit olduğunu gösteren başka bir delildir (Müslim, ‘Îmân’ 8, 10, 29, 31; Buhârî, ‘Îmân’, 34).
Hadîs kitaplarımızın özellikle ‘Kitâbu’s-Salât’ bölümlerinde ve değişik münâsebetlerle daha başka bazı bölümlerde de yer alan bir takım hadisler de, namazın beş vakit olduğunu gösteren delillerdendir (bkz.: Müslim, ‘İman’, 8, 10, 29, 31; Buharî, ‘Îmân’, 34, Salât 1; Ebû Dâvûd, ‘Tahâret’, 97; Tirmizî, ‘Salât’, 159, 160, 434; İbn Mâce, ‘Zekât’, 1; Dârimî, ‘Salât,’ 208; Muvattâ, ‘Salâtü’l-Leyl,’ 14; Ahmet b. Hanbel, Müsned, 5/251; Hâkim, Müstedrek, 1/9).
Namazın Beş Vakte Tahsisinin Hikmeti
Namazla gece-gündüz sırlı bir taksime tâbi tutulur. Hayat, ibâdet eksenli bir zaman anlayışına göre tanzim edilir.. ve bu sayede davranışlarımızın Hakk murâkebesi altında hüsn-ü cereyanı sağlanır (M. F. Gülen 1996, s: 75).
Bu beş vakitten her bir namaz vakti mühim bir inkılap başı olduğu gibi, büyük ve İlâhî bir tasarrufun aynası ve o tasarruf içinde İlâhî, küllî ihsanların aksettirdiği birer zaman olduklarından Allahü Teâlâ’ya o vakitlerde daha ziyâde tesbih, tâzim ve şükür emredilmiştir.
Nasıl ki, haftalık bir saatin saniye, dakika, saat ve günlerini sayan milleri birbirine bakarlar, birbirinin misâlidirler ve birbirinin hükmünü alırlar. Öyle de, Cenâb-ı Hakk’ın büyük bir saati olan şu dünyanın saniyesi hükmünde olan gece ve gündüz deverânı, dakikaları sayan seneler, saatleri sayan insan ömrünün tabakaları, günleri sayan âlemin ömrünün devirleri birbirine bakar, birbirinin misâlidir, birbirinin hükmündedir ve birbirini hatırlatır.
Meselâ: Sabah Namazı‘nın zamanı güneş doğuncaya kadar; ilkbahara, hem insanın ana karnına düştüğü âna, hem göklerin ve yerin altı gün yaratılışından birinci gününe benzer ve hatırlatır ve onlardaki İlâhî durumları ihtar eder.
Öğle vakti, yaz mevsiminin ortasına, hem gençlik kemâline, hem dünyanın ömründeki insanın ilk yaratılış devrine benzer, işaret eder ve onlardaki rahmet tecellîlerini ve nimet feyizlerini hatırlatır.
İkindi vakti, güz mevsimine, hem ihtiyarlık vaktine, hem âhir zaman Peygamberi Hz. Muhammed’in (s.a.s.) saadet asrına benzer ve onlardaki İlâhî durumları ve nimetleri hatırlatır.
Akşam vakti, güz mevsiminin sonunda pek çok mahlûkâtın kayboluşunu, hem insanın vefâtını, hem dünyanın kıyâmet başlangıcındaki harâbiyetini ihtar ile celâlî tecellilerini anlatarak insanları gaflet uykusundan uyarır, ikaz eder…
Yatsı vakti ise, karanlıklar âlemi, gündüz âleminin bütün eserlerini siyah kefeni ile örtüşünü, hem kışın beyaz kefeni ile ölmüş yerin yüzünü örtüşünü, hem vefât etmiş insanın geri kalan eser ve izlerinin de vefât edip nisyan (unutma) perdesi altına girişini, hem bu imtihan diyarı olan dünyanın bütün bütün kapanışını ihtar ile Kahhâr-ı Zülcelâl olan Allah’ın celalli tasarruf ve fiillerini îlan eder. Gece vakti ise, hem kışı, hem kabri, hem berzah âlemini akla getirerek insan ruhu, Allah’ın şefkat ve rahmetine ne derece muhtaç olduğunu insana hatırlatır. Geceleyin Teheccüd namazı kılmak ise; kabir gecesinde ve berzah karanlığında ne kadar lüzumlu bir ışık olduğunu bildirir, îkâz eder. Bütün bu inkılâplar içinde nimetlerin hakîkî sahibi Allahü Teâlâ’nın nihayetsiz nimetlerini ihtar ederek ne derece hamd ve senâya müstehak olduğunu îlan eder.
İkinci sabah ise, Haşir ve Kıyâmet sabahını hatırlatır. Evet şu gecenin sabahı ve kışın baharı ne kadar makûl, lâzım ve kat’î ise, Haşrin sabahı da, Berzah’ın baharı da o kat’iyyettedir.
Demek bu beş vaktin her biri, bir mühim inkılap başı olduğu ve büyük inkılapları ihtar ettiği gibi, İlâhî Kudret’in büyük tasarruflarının işaretiyle, hem yıllık, hem asırlık, hem devirlik kudretin mucizelerini ve rahmetin hediyelerini hatırlatır. Demek, asıl yaratılış vazifesi, esas kulluk ve kat’î borç olan farz namaz, şu vakitlerde lâyıktır ve çok münâsiptir (Safvet Senih, 22-27 [B. S. Nursî'in Sözler, Dokuzuncu Söz'den sadeleştirme]; Ö. N. Bilmen 1992, s: 115).
BEŞ VAKİT NAMAZ DUALARI :
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder