17 Ekim 2014 Cuma

İKİ ŞEYE İMAN EDEN CENNETE MÜJDELENDİ : İslam'da temel esas iman etmektir. Allah'ın bir olduğuna ve Hz. Muhammed'in (sav) O'nun kulu ve elçisi olduğuna iman eden Müslüman, günahkâr olsa bile cennetle müjdelenmiştir




Ebu Hureyre (ra) anlatıyor:
Bir gün arkadaşlarımızla oturuyorduk.
Sohbetin sonunda Peygamberimiz'i sorduk.
İçimizden kimse O'nu görmemişti.
Aradık ama bulamadık. Merak etmeye başladık. Acaba nereye gitmişti? Ben, Hz.
Ebubekir ve Hz. Ömer üç ayrı yöne gittik.
Sonunda Hz. Peygamber'i ben buldum. O, (sav) Medineli bir sahabenin bahçesindeydi.
Cübbemi toparlayıp bahçenin ortasına fırladım.
Dikkat ettim. Tek başınaydı. Yanına yanaştım. Beni görünce: "Nereden geliyorsun Ebu Hirr (kediciğin babası)" diye sordu.
Ben: Ey Allah'ın Resulü seni bulamadık.
Merak ettik. Her birimiz bir yöne dağıldık, Medine sizi arıyor ey Allah'ın Resulü, dedim. Resulullah (sav) döndü ve bana şöyle buyurdu: "Ebu Hureyre insanlara dön ve onlara şunu duyur: "Kim Allah'tan başka ilah olmadığına ve benim O'nun peygamberi olduğuma ihlaslı bir şekilde kalbiyle iman ederse cennete girer." (Müslim, İman, 10 hd: 31-52)

PEYGAMBERİN MÜJDESİ

Peygamberimizin verdiği müjdeyi duyan Ebu Hureyre (ra) bahçeden fırlayarak çıktı.
Halka bu müjdeyi verebilmek için Medine'ye doğru süratle koşuyordu. Birazdan yolda Hz.
Ömer (ra) ile karşılaştı. Ebu Hureyre (ra), Hz.
Peygamber'i (sav) bir bahçede bulduğunu ve ondan önemli bir müjde aldığını söyleyince Hz. Ömer (ra) müjdeyi sorgulamaya başladı. Ebu Hureyre (ra) "Allah" müjdesiydi cevabını verdi.
Bunu duyan Hz. Ömer (ra): Git, Hz.
Peygamber'e (sav) şöyle söyle; Ey Allah'ın elçisi, Ömer insanların bu sözü işitince tembelliğe düşeceğinden korkuyor. "Bu müjdeyi saklasak olmaz mı", diye soruyor. Bunun üzerine geri döndüler. Ebu Hureyre (ra) arkasında Hz. Ömer (ra) olduğu halde Hz. Peygamber'in huzuruna ulaştılar. Hz. Ebu Hureyre (ra) biraz da ağlamaklı bir sesle Peygamberimize Hz. Ömer'in onu geri çevirdiğini, müjdeyi halka ulaştırmasına engel olduğunu anlatmaya çalıştı. Hz.
Peygamber (sav) arkadaki Hz. Ömer'e bakıp: "Nedir bu hal Ömer! Neden engel oldun?" diye sorunca, Hz. Ömer kendini şöyle savundu: "Ey Allah'ın Resulü! İnsanlar bu müjdeyi duyarlarsa buna güvenip rahatlarlar. Ben bundan korktum. Bırakınız ibadet yapmaya devam etsinler. Ey Allah'ın elçisi, benim söylemeye çalıştığım budur işte." Hz. Peygamber (sav) biraz duraksadı, tebessüm etti ve sonra usulca şöyle fısıldadı: "Peki, bırakın ibadet etsinler."
Bu tavrıyla Hz. Peygamber (sav) Hz.
Ömer'in endişesine kısmen hak veriyor ve müjdeyi bir an için erteliyordu. Bu müjde farklı kanallardan yine de bize ulaştı. Bu bilgiyi aldık ve kabul ettik. Bu olaydaki Hz.
Ömer'in sertliğinin sebebi Müslümanların 'daha ihtiyatlı' davranmaları endişesidir.

İMAN, DİNİN TEMELİDİR

Halkın özdeyişiyle her yiğidin yoğurt yiyişi başkadır. Hz. Ebu Bekir daha orta çizgide. Hz. Ömer; "Ben yokuş olmazsa yürüyüşü sevmem.
Sağımda çakmasa, şimşeği sevmem" diyen bir karakter. İslami davetin tabir yerindeyse 'şahinlerinden'. Hz. Peygamber (sav) ise her zamanki gibi mutedil olanı.
Ama bir nokta var ki, bütün çizgiler orada kesişiyor: O da 'iman' konusudur. Allah'ın birliğine, ortağının olmadığına ve Hz.
Muhammed (sav)'in O'nun elçisi olduğuna iman etmek...
Burası işin kırmızı çizgisi. İman meselesi pazarlık konusu edilemiyor. Ameldeki yetersizlik, eksiklik, azlık-çokluk, bütün bunlar olabilir şeylerdir. Ama iman etmek koşuluyla.
İman olmayınca bunların hiçbirinin kıymeti yok.
Fakat diyelim ki her an elinde tesbih olsa yüzlerce kez hacca gitse, alnı secdeden kalkmasa bütün bunların yanı başında imanın bu iki temelinden birini reddederse, çizginin dışına taşmış olur. İslam'ı terk etmiş olur.
Büyük günahlar kişiyi dinden çıkarmaz ancak asi ve günahkâr yapar. Hz. Peygamber'in (sav) dostu Ebu Hureyre'nin (ra) kulağına fısıldadığı işte bu noktaydı.
Evet, Allah'ın birliğine ve Hz. Muhammed (sav)'in O'nun son elçisi olduğuna iman etmek ahiretteki kurtuluş için yeterlidir. Bu prensibe iman eden kişi ebedi azaptan kurtulur.
Ama manen ve vicdanen 'ben cenneti ve kurtuluşu doyasıya hak ettim' diyebilecek mi?
Bunun cevabını sizlere bırakıyorum.



İŞTE CENNETE GİRECEK EN SON KİŞİ...


Artık ne ölüm ne de hesap korkusu kalır. Kişi umduğu rahmetin misliyle yüz yüze gelir. İşte o zaman kul, “Ve kâlû’l-hamdülillahi ezhebe anne’l hazen”, yani “Bizden hüznü ve sıkıntıyı gideren Rabb’imize hamdolsun.” (Fâtır, 34-35) der.


Peygamber Efendimiz anlatıyor: Hz. Musa (aleyhisselam), Cenab-ı Hak’la aracısız olarak konuşabilen bir peygamberdi. Aklına takılan soruları Yüce Rabb’ine sorar, aldığı cevapları ümmetiyle paylaşırdı. Bir gün aklına şöyle bir soru gelmişti:


Cennetlik insanlar içinde derecesi en düşük olan kimsenin gireceği Cennet nasıl olacak?


Hz. Musa, cevabını çok merak ettiği bu soruyu Rabb’ine yöneltti. Cenab-ı Hak, sevgili peygamberinin bu sorusunu şöyle cevaplandırdı:


- Cennet’i hak eden kullarım teker teker Cennet’teki yerlerine yerleşecek. Geriye en son bir kulum kalacak. Ona da, “Cennete gir” denecek. O kulum Cennet’e girmek için adımını atacak; ancak ona cennetin dolu olduğu görüntüsü verilecek. Ondan sonra kulum ile kendi aramda şöyle bir konuşma geçecek:


- Allah’ım! Herkes Cennet’teki yerini almış. Ancak maalesef bana yer kalmamış.


- Ey kulum! Sen, dünyadaki hükümdarlar gibi lüks ve rahat bir hayat yaşamak ister misin?


- Buna layık bir kulluk yapmadım; ama Sen’in lütfun ve keremin boldur. İsterim Ey Rabb’im!


Sana o kadar mülkle beraber onun dört katını daha veriyorum.


Şükürler olsun ey Rabb’im! Ne diyeceğimi bilemiyorum.


Ayrıca sana bu mülkün de on katını veriyorum.


Hz. Musa sorduğu sorunun cevabını almıştı. Bu soru onu çok memnun etmişti. Ardından şöyle bir soru daha sordu:


- Ey Rabb’im! Cennet’in en alt tabakasındaki kişinin durumu bu ise peki Cennet’in en üst tabakasındakinin durumu nasıl olacak?


Onlara vereceğim şeyleri ne göz görmüş ne kulak işitmiş ne de kimsenin aklına gelmiştir.


Hz. Musa, Rabb’inin vereceği bu lütufları duyunca şükürle iki büklüm oldu ve binlerce hamd ü senada bulundu. (Müslim, İman 312).


İşte cennetle müjdelenen sahabeler: Sahabeler içerisinde sağlığında Cennetle müjdelenen bahtiyarlar vardır. Bunlar on kişidir ve bu on kişiye Aşere-i Mübeşşere denir. Aşere-i Mübeşşere şunlardır:


1- Hazret-i Ebû Bekir,

2- Hazret-i Ömer,

3- Hazret-i Osman

4- Hazret-i Ali

5- Hazret-i Abdurrahman bin Avf,

6-Hazret-i Ubeyde bin Cerrah,

7- Hazret-i Said bin Zeyd,

8- Hazret-i Sa’d bin Ebî Vakkas,

9- Hazret-i Ubeydullah bin Talha,

10- Hazret-i Zübeyir bin Avvâm’dır. Radiyallahü anhüm.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder