17 Ekim 2014 Cuma

ÜMMETİ İÇİN GÖZYAŞI DÖKEN PEYGAMBER: Hazreti Muhammed (S.A.V.) ümmeti için gözyaşı döktüğünde Allah Cebrail (as) aracılığıyla O'na seslendi: Allah ümmetin hakkında seni razı edecek. Seni asla üzmeyecek, sen razı olacaksın



İbni Amr ibni As (ra) anlatıyor:
Bir gün Resulullah (sav), Hz. İbrahim (as) hakkındaki şu ayeti okudu: "Rabbim! Bu putlar insanların çoğunu yoldan çıkardılar. Artık kim bana uyarsa bendendir; kim de bana karşı gelirse, elbette Sen çok bağışlayan, koruyup gözetensin." (İbrahim 14/36) Ardından Hz. İsa'nın (as) Kur'an'daki şu sözlerini söyledi: "Onlara azab edersen, onlar zaten Senin kullarındır. Eğer onları bağışlarsan, elbette Sen güç ve kudret sahibi, her şeyi yerli yerince yapansın."(el-Maide 5/118) Daha sonra Peygamber Efendimiz (sav) ellerini açtı: "Allah'ım, ümmetimi koru, ümmetime acı!" diye dua etti ve ağladı.
Bunun üzerine Allah-u Teâlâ Hz. Peygamberin neden ağladığını bilse de sırf Peygamberinin dilinden duyulsun diye Cebrail'e emretti.
- Cebrail (as) git Muhammed'e ve niçin ağladığını sor, buyurdu. Cebrail (as) de ona geldi ve niçin ağladığını sordu.Resulü Ekrem (sav) ümmeti için duyduğu endişe yüzünden ağladığını söyledi.
Onların azaba düşeceği endişesinden ağladığını söyledi. Zaten Allah-u Teâlâ onun ne için ağladığını çok iyi bilmekteydi. Cebrail (as) aldığı cevabı Allah-u Teâlâ'ya iletince, Cenab-ı Hak ona şöyle buyurdu:
-Cebrail! Muhammed'e git ve ona; Allah ümmetin hakkında seni razı edecek, seni asla üzmeyecek.
Sen razı olacaksın. Bunu dediğimi söyle! (Müslim, İman, 346)

Dünya ve ahiretin 5 anahtarı

Tasavvufun zirve isimlerinden Belhli Şakik şöyle der; "Bizler beş şeyi aradık.
Onları beş yerde bulduk.
Rızkın bereketini kuşluk namazında, kabrin ışığını teheccüd-gece namazında, Münker ve Nekir'in sorularının cevaplarını Kur'an-ı Kerim okumakta, sırat köprüsünden rahat geçebilmeyi oruç tutmakta ve bol bol sadaka vermekte, mahşerde arşın gölgesinde gölgelenmeyi de halvette -yalnızlıkta- Allah'ı anmakta bulduk." Hz. Peygamber (s.a.v.) namazın koruyucu bir kalkan ve zırh olduğunu şöyle anlatıyor: "Müslüman beş vakit namaza önem verdiği sürece şeytan ondan korkar, çekinir. (Çünkü namazın kişiye kazandırdığı manevi bir heybet hali olur)Ama bu kişi namazlarında gevşeklik göstermeye başlayınca şeytan ona karşı cesaretlenir.
Onun zayıf anını bulduğuna sevinir. Ve bütün gücüyle onu azdırıp yoldan çıkarmaya çabalar."

Şeytanın namaz oyunu

Bazı kardeşlerimiz şöyle diyorlar; "Ben namaz kılacağım ama falanca kişi namaz kılmasına rağmen şöyle şöyle sahtekârlık yapıyor, ben ondan dolayı namaz kılmıyorum."
Aslında bu mazeret şeytanın bir oyunudur. Namazdan alıkoymak için kötü bir örnektir. Eğer kişi namaz kılmasına rağmen dürüst olamıyorsa bu onun namazının makbul olmadığını gösteriyor. Sen neden onu örnek alıyorsun ki? Sen Hz. Peygamber (s.a.v.)'in, Hz. Ebubekir'in, Hz. Ali'nin namazını örnek al. Falanca kişi su içiyor ama sahtekârdır diyerek su içmekten vazgeçtiğin oluyor mu hiç?

Peygamberimizin Müslümanlarla Helalleşmesi ve Son Anları





Resûl-i Ekrem Efendimiz hastalığının en şiddetli olduğu bir günde Ashabıyla helâlleşmeyi arzu etti.

Yine bir taraftan Hz. Ali'ye diğer taraftan da Fazl bin Abbas Hazretlerine dayanarak güçlükle ayağa kalktı veResûl-i Ekrem Efendimiz hastalığının en şiddetli olduğu bir günde Ashabıyla helâlleşmeyi arzu etti.

Yine bir taraftan Hz. Ali'ye diğer taraftan da Fazl bin Abbas Hazretlerine dayanarak güçlükle ayağa kalktı ve mescide gitti. Minber'e çıkıp oturdu.

Hz. Bilal'e de (r.a.) şu emri verdi:

"Halka ilân et. Mescid'de toplansınlar. Onlara vasiyet etmek isterim. Bu benim son vasiyetim olacaktır."

Hz. Bilâl, emri yerine getirdi. Bir anda toplanan halkı mescid almaz oldu.

Resûl-i Kibriyâ Efendimiz, Allah'a hamd ve senâdan sonra Ashabı Kirâma şöyle hitap etti:



"Ey insanlar! Sizden ayrılma vaktim oldukça yaklaşmıştır. Sizden birine vurmuşsam, işte sırtım gelsin vursun.

"Birinizin malını almışsam, gelsin hakkını alsın.


"Sakın hak sahibi, 'Şayet kısas talebinde bulunursam, Resûlullah bana darılır' diye düşünmesin! Bilmelisiniz ki, benden hakkını isteyene darılmak benim fıtratımda yoktur.


"Benim yanımda en sevimliniz, hakkı varsa, gelip benden onu isteyen kimsedir. Yâhut helâl edendir. Ben Rabbimin huzuruna üzerinde kul hakkı olmadan varmak istiyorum."885


Bir anda ortalığa hazin bir sükût çöktü. Resûl-i Ekrem Efendimiz sözlerini tekrarladı:


"Ey insanlar! Kime vurmuşsam, işte sırtım, gelsin vursun. Her kimin benden alacağı varsa işte malım gelsin alsın."886


Cemaat içinden biri ayağa kalktı. "Yâ Resûlallah! Sizden üç dirhem alacağım var" dedi.


Peygamber Efendimiz, "Ben bu hususta hiç kimseyi yalanlamam ve hiç kimseye 'yemin et' diye teklif de etmem. Ancak bu üç dirhemin zimmetime nasıl geçtiğini öğrenmek isterim!" buyurdu.


Ayağa kalkan zât, "Yâ Resûlallah! Bir defasında huzurunuza bir fakir gelmişti. Bana fakire üç dirhem vermemi emretmiştiniz. Ben de verdim. İşte istediğim bu üç dirhemdir" dedi.


Peygamber Efendimiz, "Doğru söylüyorsun" dedikten sonra, "Ey Fadl! Buna üç dirhem ver"887 buyurdu.


Bundan sonra Resûl-i Kibriyâ Efendimiz, "Mescide açılan kapıları kapatınız! Sadece, Ebû Bekir'in kapısı açık kalsın"888 buyurdu.


Emir gereği Mescid-i Şerifin çevresindeki evlerin kapısı, Hz.Ebû Bekir'inki hariç hepsi kapatıldı.889


Hz. Ebû Bekir Namaz Kıldırmaya Memur Ediliyor


Resûl-i Kibriyâ Efendimiz, hastalığı sebebiyle ezan okununca daima Mescid-i Şerife çıkar ve cemaata namaz kıldırırdı.


Vef'atına üç gün kala hastalığı birden ağırlaştı. Bu sebeple artık Mescidi Şerife de çıkamaz oldu. O zaman, "Ebû Bekir'e söyleyiniz, mü'minlere namaz kıldırsın"890 diye emir vererek imamlığı Hz. Ebû Bekir'e bıraktı.*


Peygamberimizin Son Namaz Kıldırışı


Hz. Ebû Bekir, Müslümanlara öğle namazını kıldırıyordu.Bu sırada Resûl-i Kibriyâ Efendimiz bedeninde bir hafiflik hissetti. Hz. Abbas ile Hz. Ali'nin yardımıyla yavaş yavaş Mescid-i Şerife çıktı.



Hz. Ebû Bekir, Resûl-i Kibriyâ Efendimiz gelmekte olduğunu anlayınca, geri çekilmek istedi. Efendimiz, yerinde durması için işaret etti. Sonra Hz. Ebû Bekir'in yanına oturtulmasını emir buyurdu. Hz. Ebû Bekir'in sol tarafına götürüp oturttular. Hz. Ebû Bekir ayakta, oturmuş olan Efendimize tabi oldu.891


Resûl-i Kibriyâ Efendimizin Mescid-i Şerifte Müslümanlara kıldırdığı son namaz budur.

Hz. Cebrâil'in, Hatırını Sormak İçin Gelişi

Rebiülevvel ayının onu, Cumartesi günü idi.





Cenab-ı Hak tarafından Cebrail (a.s.) geldi. Resûl-i Kibriyâ Efendimizin hal ve hatırını sordu:


"Ey Ahmed," dedi. "Yüce Allah, sana ikram olarak beni gönderdi. Sana soracağı şeyi senden çok daha iyi bildiği halde sana; 'Kendini nasıl buluyorsun?' diye soruyor"


Rabb-i Rahimine kavuşmanın hasretini yüreğinde duyan Resûl-i Kibriyâ Efendimiz şu cevabı verdi:


"Ey Cebrâil! Kendimi baygın ve sıkıntılı bir halde görüyorum!"892

efâtından Bir Gün Evvel



Rebiülevvel ayının on biri, Pazar günü.



Cin ve insin peygamberi Hz. Muhammed (a.s.m.) yatağında, şiddetli ateşler içinde idi. Etrafında Ezvac-ı Tahirat vardı. Başucunda Hz. Aişe Vâlidemiz oturuyordu.



Bu sırada, Hz. Üsâme ordugâhtan gelip huzur-ı saadetlerine girdi. Efendimiz dalgın yatıyordu. Yerinden kımıldayacak hali yoktu. Hz. Üsâme, mübârek ellerini ve başlarını öptü. İçi hüzün ve keder doluydu. Azami hürmet içinde Kâinatın Efendisinin karşısında ayakta durdu. Efendimiz ona bir şey söylemedi. Sadece ellerini göğe kaldırdı ve onun üzerine sürdü. Ona duâ ettiği anlaşıldı.893



Resûl-i Kibriyâ Efendimizin duâsını alan Hz. Üsâme doğruca ordunun başına döndü.



Hz. Cebrâil'in İkinci Gelişi



Rebiülevvel ayının on biri, Pazar günü.



Hz. Cebrâil yine hatırlarını sormak üzere geldi. Bu esnada Yemen'de peygamberlik dava eden yalancı Esved-i Ansî'nin idam edildiğini haber verdi. Resûl-i Ekrem Efendimiz de bu haberi Ashab-ı Kirama bildirdi.894



Pazartesi günü...



Hayatında mühim hadiselerin meydana geldiği Pazartesi günü. Rebiülevvel ayının on ikisi. Böyle bir Pazartesi gününde mübârek gözlerini dünyaya açmıştı.



Bu gün de, Resûl-i Kibriyâ Efendimizin (a.s.m.) bir ara hastalığı hafifleyip kendine geldi.



Bu hafifliği hisseder etmez, yatağından kalktı. Hazırlıklarını yaparak Mescid-i Şerife teşrif etti.



O sırada Ashab-ı Kiram saf bağlayıp Hz. Ebû Bekir'in arkasında sabah namazını kılıyorlardı. Kâinatın Efendisi bu nurânî manzarayı görmekle son derece sevindi, hatta tebessüm buyurdu.



Kendileri de Hz. Ebû Bekir'e uyarak namazını edâ etti.



Resûl-i Kibriyâ Efendimizi, aralarında mütebessim bir sîma ile gören Sahabîler bütün bütün sıhhat buldu düşüncesiyle son derece sevindiler.895


Peygamber Efendimiz Hücre-i Saadetlerinde

Son günün sabah namazını Hz. Ebû Bekir'e uyup Ashabının arasında kılarak onları sevince garkeden Fahr-i Kâinat Efendimiz, namazın edâsından sonra yine Hücre-i Saadetine döndü. Yataklarına yattılar.

Bu arada kumandan Hz. Üsâme son defa kendisiyle vedâlaşmak üzere geldi. Resûl-i Ekrem, "Allah'ın bereketi ile artık hareket et!" buyurdu.896



Emri alan kumandan .Hz. Üsâme bin Zeyd doğruca ordugâha gidip mücahidlere hareket emrini verdi.



Hz. Ebû Bekir'in İzin İsteyip, Sünh'taki Evine Gidişi



Pazartesi günü, Hz. Ebû Bekir de, Fahr-i Kâinat Efendimizin durumunun bir ara iyileştiğini fark etmişti. Bunun için huzura girip, "Yâ Resûlallah! Allah'a hamdolsun! Onun lütuf ve keremiyle sağ salim sabaha çıktınız! Müsâade buyurursanız, Sünh'taki evime gideyim" dedi.



Resûl-i Kibriyâ Efendimiz, "Olur" buyurdu.



Bunun üzerine Hz. Ebû Bekir, Sünh'taki evine gitti.897



Müslümanlara Ve Ev Halkına Son Seslenişi



Son gün Pazartesi. Peygamber Efendimizin (a.s.m.) mübârek dillerinden şu cümleler dökülüyordu:



"Ey insanlar! Karanlık gece kıtaları gibi fitneler geliyor! Ey insanlar! Siz bana karşı hiç bir şeyle delil bulamazsınız! Zira ben, ancak Allah'ın Kitabı Kur'an'ın helâl kıldığını helâl, haram kıldığım da haram kıldım!



"Ey kızım Fâtıma! Ey halam Safiyye!



"Allah katında makbul olacak ameller işleyiniz. Bana güvenmeyiniz. Çünkü ben, sizi Allah'ın gazabından kurtaramam!"898



Peygamberimizin Hz. Fâtıma'ya Söyledikleri



Hz. Fâtıma, Resûl-i Ekremin hayatta kalmış olan biricik kızı idi. Kâinatın Efendisinin evlâd sevgisini kendisiyle tatmin ettiği tek evlâdı.



Hz. Fâtımatü'z-Zehrâ, güzel ahlâkta, yürüyüşte, oturuşta, kalkışta Peygamber Efendimize en çok benzeyen evlâdı idi.



Resûl-i Ekrem hastalığının son gününde bir ara biricik kızı, güzel ahlâk ve zerâfet timsali Hz. Fâtıma'yı yanına çağırdı.



Hz. Fâtıma gelince, onu sol tarafına oturttu. Ona gizlice bir şey söyledi.



Hz. Fâtıma'yı birden bir hüzün ve keder havası kapladı. Arkasından gözyaşları boşanmaya başladı.



Peygamber Efendimiz, sonra bu güzide kızına gizlice bir şey daha söyledi. Bu sefer, biraz evvel gözyaşı döken Hz. Fâtıma birden gülümseyip sevinmeye başladı.



O sırada orada bulunan Hz. Âişe, daha sonra bunun sebebini sorunca Hz. Fâtıma şu cevabı verir:





"Önce bana pek yakında dünyadan ve benden ayrılacağını söyledi. Bunun için ağladım.



"Sonra da 'Âilem içinde en evvel bana sen kavuşacaksın' deyince de sevindim."899



Ve Artık Son Anlar Rebiülevvel ayının on ikisi, Pazartesi günü.



Güneş, batıya doğru kayıyordu.



Peygamber Efendimizin mübârek başları, Hz. Âişe'nin kucağında, göğsüne dayalı idi. Artık nefes alıp vermekte güçlük çekiyordu. Dili Allah'ı zikretmekle meşguldü: "Allah'ım! Beni, Refik-i A'lâ'ya* ulaştır" duâsını tekrarlıyordu. Bu esnada bile ümmetine irşadda bulunmaktan geri durmuyordu:



"Ellerinizdeki kölelerinize iyi davranınız! Namaza dikkat ve devam ediniz!"900 diyordu.



Bu hazin manzara orada bulunan Hz. Fâtıma'nın yüreğini âdeta dağlıyordu. Bir ara Resûl-i Kibriyâ Efendimizi bağrına bastı: "Vay! Babamın çektiği ıztıraba" diyerek gözlerinden yaşlar boşanmaya başladı.



Resûl-i Kibriyâ Efendimiz, "Bugünden sonra baban hiç bir zaman ızdırap çekmeyecektir" buyurdu ve ilâve etti:



"Kızım! Sakın ağlama! Ben vefat ettiğim zaman 'İnnâ lillahi ve innâ ileyhi Raciûn' de."901



Hz. Cebrâil İle Hz. Azrail'in Birlikte Gelişleri



Resûl-i Kibriyâ Efendimiz, bu fani dünyada artık son dakikalarını yaşıyordu.



Bu esnada, Hz. Cebrâil Hz. Azrail ile birlikte geldi. Resûl-i Kibriyâ Efendimizin hal ve hatırını sordu. Sonra, "Ölüm meleği Azrail içeri girmek için izin ister" dedi.



Resûl-i Kibriyâ Efendimiz müsâade edince, Hz. Azrail içeri girdi. Efendimizin önünde oturdu, "Yâ Resûlallah!" dedi, "Yüce Allah, senin her emrine itaat etmemi bana emretti. İstersen ruhunu alacağım. İstersen sana bırakacağım."



Resûl-i Kibriyâ Efendimiz Hz. Cebrâil'e baktı. O da, "Yâ Resûlallah, Mele-i A'lâ seni beklemektedir" dedi.



Bunun üzerine Hâtemü'l-Enbiya Efendimiz, "Yâ Azrail! Gel, memuriyetini yerine getir"902 buyurdu.



Peygamberimizin Rabbine Kavuşması



Mübârek başları Hz. Âişe'nin kucağında, göğsüne dayalı idi. Yanında su kabı vardı. İki elini suya batırıp ıslak ellerini mübârek yüzlerine sürdü. Mübârek dudaklarından "Lâ ilâhe İllallah" cümlesi döküldü. Sonra ellerini yüzünden kaldırdı. Gözlerini evin tavanına dikti. "Allah'ım! Refik-i Alâ" cümlesini tekrarlaya tekrarlaya altmış üç yaşında iken mübarek ruhu Refik-i Alâ'ya yükseldi.903



Tarih:

Hicretin 11. senesi, Rebiülevvel ayının on ikisi, Pazartesi günü.

Milâdî 8 Haziran 632.

2 yorum: