26 Ekim 2014 Pazar

GAYB NEDİR?GAYBİ KİM BİLİR : Ve göklerin ve yerin gaybi sadece Allah'a aittir. Eğer o şey, herhangi bir araç yardımıyla bile olsa algılanabiliyor ve öğrenilebiliyorsa "gayb" olmaktan çıkar, "aşikâr" olur.


"GAYB" NEDİR?

" الغيبGayb", sözlüklerde "şekk, gizli olan, görünmeyen, belirsiz" olarak tanımlanmıştır. (Lisanü'l-Arab; c:6, s:704,705) Bu tanım, "gayb"in karşıt anlamlısı olan " شهودşühûd ve شهادة şehadet [aşikar]" kavramından hareketle biraz daha açılacak olursa, "gayb"ın da vasıtalı ya da doğrudan duyu organları ile algılanamayan, insanın kendi kendine edinebileceği bilgilerle özellikleri kavranamayan her türlü olay, nesne veya mekân gibi şeyler olduğu söylenebilir. 

 Yani herhangi bir şeyin "gayb" sayılabilmesi için o şeyin algılanamaması, öğrenilememesi gerekir. Eğer o şey, herhangi bir araç yardımıyla bile olsa algılanabiliyor ve öğrenilebiliyorsa "gayb" olmaktan çıkar, "aşikâr" olur.

Gaybı Allah’tan başkası bilmez ancak Allah dilediğine bildirir ‘ diyerek bir taraftan islami motifler ile insanlara haklı görünüp şirinlikler yaparlarken diğer taraftan şirk olan bir itikadı cahil insanlara zerk ederler. Biz de meseleyi Kur’an ve Sünnet ışığında Allah’ın bize verdiği güç dahilinde açıklamaya çalışalım inşaallah…


De ki: 'Göklerde ve yerde gaybı Allah'tan başka bilen yoktur.' Ne zaman diriltileceklerini de bilmezler.Neml 65

Peki Gaybı kim bilir

Bu sorunun cevabı Kur'an'da verilmiştir. Allah'ın Kur'an'da bildirdiğine göre:

1- "Gayb"i Allah'tan başkası bilemez.
2- "Gayb"i peygamberler de bilemez. Evet peygamber dahi bilemez!
3- Allah, razı olduğu elçilerine bazı "gayb" haberlerini bildirir.(bu ise peygamberin bildiği anlamına gelmez aksine Allah’ın ona bildirmesi iledir yoksa peygamber de bir beşerdir ve aciz birer kuldur Allah karşısında. Evet aciz ve caresiz birer kuldur!)


1- Gayb’ı Allah’tan başkası bilemez!

-Ve gaybin anahtarları yalnızca O'nun katındadır. O'ndan başka hiç kimse onları bilmez. Karada ve denizde olanları da bilir O. O bilmeksizin bir yaprak dahi düşmez. Yerin karanlıklarındaki bir tane, yaş ve kuru hiçbir şey yoktur ki apaçık bir kitapta bulunmasın.( En'am 59)

-Ve göklerin ve yerin gaybi sadece Allah'a aittir. Ve tüm iş/oluş yalnızca O'na döndürülür. O halde O'na kulluk et, O'na dayanıp güven. Rabbin, yapmakta olduklarınızdan gafil [habersiz, duyarsız] değildir. (Ra'd 9)

- (Allah) gaybi de, açıkta olanı da bilendir, pek büyüktür, yücedir.( Hud 123)

-Ve göklerin ve yerin gaybi sadece Allah'a aittir. Saatin emri [kıyametin koparılması] de yalnızca göz açıp kapama gibidir veya o, daha yakındır. Şüphesiz Allah her şeye güç yetirendir.( Nahl 77)

-De ki: "Göklerde ve yerde gaybi Allah'tan başka kimse bilmez. Onlar, ne zaman diriltileceklerinin bilincine de varmazlar.( Neml 65)

-Kesinlikle Allah göklerin ve yerin gaybini bilendir. Hiç şüphesiz O, göğüslerin içindekini de çok iyi bilendir.( Fatır 38)

-Hiç şüphesiz Allah, göklerin ve yerin gaybini bilir. Allah yapmakta olduklarınızı da görendir.( Hucurat 18)

-(O) gaybi bilendir. O kendi gaybini kimseye açık tutmaz.( Cinn 26)

-Ve: "Ona Rabbinden bir ayet [mucize] indirilseydi ya!" (Onlara) "gayb kesinlikle Allah'a aittir. Hadi bekleyin. Ben de sizinle birlikte bekleyenlerdenim" deyiver.( Yunus 20)

Evet bu muhkem güneş gibi acık-sarih ayetlerde net bir şekilde görüyoruz ki ‘’Gaybı Allah’tan başka kimse bilemez!!! Buna itikat ettikten sonra geçelim diğer kısımlara;

-Allah, elçileri toplayacağı gün şöyle diyecek: "Size verilen cevap nedir?" Onlar da: "Bizim hiçbir bilgimiz yoktur; şüphesiz ki gaybleri bilen Sensin, Sen." (Maide 109)

-De ki: "Ben size Allah'ın hazineleri yanımdadır demiyorum. Gaybi de bilmem ben. Size ben bir meleğim de demiyorum. Ben yalnızca bana vahyedilene uyuyorum." De ki: "Körle gören eşit olur mu? Hâlâ düşünmüyor musunuz ?"( En'âm 50)

-De ki: "Ben kendi nefsime, Allah'ın dilediğinden başka bir yarara güç yetiremem. Zarara da. Ve eğer ben gaybi bilseydim elbette daha çok hayır yapardım. Ve bana bir kötülük dokunmazdı. Ben, inanan bir toplum için bir uyarıcı ve müjdeciden başka bir şey değilim."( A'râf 188)




-Ve çevrenizdeki bedevîlerden / bilgiçlik taslayanlardan münafıklar var. Medine halkından da münafıklığa iyice alışmış olanlar var. Sen bilmezsin onları. Biz biliriz onları. İki kez azap edeceğiz onlara, sonra da çok büyük bir azaba itilecekler.( Tövbe 101)

-(Nuh peygamber) Ben size "Allah'ın hazineleri benim yanımdadır" demiyorum ki. Ben gaybi bilmem. Ben bir meleğim de demiyorum. Ama gözlerinizin horlayarak baktığı kişiler için "Allah bunlara hiçbir hayır vermeyecek" diyemem. Onların nefislerinde neyin saklı olduğunu Allah daha iyi bilir. Başka türlü davranırsam kesinlikle zalimlerden olurum(Hud 31)

-De ki: "Ben, elçilerden bir türedi değilim. Bana ve size ne yapılacağını da bilmiyorum. Ben sadece bana vahyedilene uyuyorum. Ve ben açıkça uyaran bir elçiden başka bir şey değilim.(Ahkâf 9)

Evet, şimdi güneş’in aydınlığı gibi apaçık ayetler ile gördük ki Peygamberler dahi gaybı bilemez!! Evet dikkat edin Peygamberler dahi bilemez. Buna böyle itikat ettikten sonra bakalım Allah kendi gayb’ından istisna ettiği kısımlar var mı? Evet Allah kendi gaybını geçmiş ümmetten bazıları ve bir de seçtiği peygambere bildirir.

ALLAH'IN RAZI OLDUĞU PEYGAMBERLERE "GAYB"İ BİLDİRMESİ:

Rabbimiz Kur'an'da, seçtiği ve kendilerinden razı olduğu elçilerine "gayb"i bildireceğini açıklamıştır:

-Allah, murdar olanı, temiz olandan ayırt edinceye kadar müminleri, sizin kendisi üzerinde bulunduğunuz şey üzerinde bırakacak değildir. Allah sizleri gayb üzerine muttali kılacak da değildir. Velâkin Allah, elçilerinden dilediğini seçer. Öyleyse Allah'a ve elçisine iman edin. Ve eğer iman eder ve takvalı davranırsanız, işte o zaman sizin için büyük bir karşılık vardır.( Âl-i Imran 179)

-(O) Gaybi bilendir. O kendi gaybini kimseye açık tutmaz.
Ancak razı olduğu / seçtiği bir elçi müstesna... Çünkü O, onun [elçisinin] önünden ve arkasından gözetleyiciler salar.( Cinn 26, 27)

Evet sadece seçtiği bazı peygamberler hariç! Bunların sebebi ise önlerine arkasına gözetleyiciler koymuştur. Bunun dışında gaybı kimse bilemez. Cinlerden ve şeytandan haber alanlar ise ancak yalan konuşurlar…Şeytanların kimlere inmekte olduklarını size haber vereyim mi? Onlar, 'gerçeği ters yüz eden,'(ayetlere aldırış etmeyen) günaha düşkün olan her yalancıya inerler. Bunlar (şeytanlara) kulak verirler ve çoğu yalan söylemektedirler. (Şuara 221-223)

-(Yakup peygamber) Dedi ki: "Ben, içimi doldurup taşan özlemimi, kederimi Allah'a arz ederim. Ve sizin bilmediğiniz şeyleri Allah'tan biliyorum.( Yusuf 86)
Bu ayetler peygamberlerin kendiliğinden "gayb"i bilemeyeceklerini ancak Allah'ın peygamberlerine vahyederek onlara gaybe ait bazı bilgileri verdiğini göstermektedir. "Gayb"e ait haberler bu elçilere vahiy yoluyla ayetler hâlinde bildirilir, elçiler de bu bilgileri görevleri gereği insanlığa ulaştırırlar. Bunun böyle olduğunu gösteren Kur'an'da daha birçok ayet vardır:

-Bunlar [Imran ailesi, Meryem ve Zekeriyya ile ilgili anlatılanlar] gayb haberlerindendir. Bunları sana vahyediyoruz. Çünkü onlardan hangisi Meryem'i sorumluluğuna alacak diye kalemlerini atarlarken [kura çekerlerken] sen yanlarında değildin. Onlar çekişirlerken de sen yanlarında değildin.( Âl-i Imran 44)

-Bunlar (Nuh ile ilgili anlatılanlar), sana vahyettiğimiz gayb haberlerindendir. Bunları sen ve kavmin bundan önce bilmiyordunuz. Şu hâlde sabret. Şüphesiz akıbet, takvalı davrananlarındır.( Hud 49)

-İşte bunlar (Yusuf ile ilgili anlatılanlar) sana vahyettiğimiz gayb haberlerindendir. Onlar işlerine birlikte karar verip tuzak kurarlarken sen yanlarında değildin. (Yusuf 102 )

-Biz Musa'ya o emri yerine getirttiğimizde, sen batı tarafında değildin. Sen tanıklardan da değildin.
Ancak biz birçok nesiller inşa ettik de onların üzerine ömürler uzayıp geçti. Ve sen Medyen içinde yaşayıp da ayetlerimizi onlardan okuyarak öğrenmiş değilsin. Ancak gönderen Biziz.
Seslendiğimiz zaman da sen Tur'un yanında değildin. Ancak Rabbinden bir rahmet olmak üzere senden önce kendilerine bir uyarıcı gelmemiş olan bir kavmi uyarman için. Umulur ki, öğüt alıp düşünürler diye.( Kasas 44-46)


Allah'ın gelecekteki olayların görüntülerini görme ve bu görüntüleri tevil etme ayrıcalığı tanımak suretiyle elçilerine gaybi bildirdiğine dair örnekler de vardır. Meselâ Yüce Allah Yusuf peygambere "olayların tevili"ni öğretmiş, Yusuf peygamber de bu sayede zindan arkadaşlarının gördükleri görüntüleri ve hükümdarın gördüğü görüntüyü doğru olarak açıklamıştır. Başka bir ifade ile Yusuf peygamber, Allah'ın kendisine öğrettikleri ile geleceğe ait görüntüleri tevil etmiş ve o görüntülerin neleri ifade ettiğini bilmiştir. Bu olayların ayrıntıları Yusuf suresinin 36-49. ayetlerindedir. Allah'ın, geleceğe ait görüntüleri göstermek suretiyle gaybten bilgi vermesinin bir örneği de peygamberimizle ilgilidir. Fetih suresinin 27. ayetinden anlaşıldığına göre, Rabbimiz, Mekke'yi fethedeceğinin görüntülerini peygamberimize önceden göstermiştir. Böylelikle peygamberimiz, gayb haberi mahiyetinde olan bu görüntüler sayesinde Mekke'nin fethini önceden bilmiştir:

-Ant olsun ki Allah, elçisine o görüntüyü hakk ile doğru çıkardı. Siz, Allah dilerse kesinlikle, güven içinde başlarınızı tıraş etmiş ve kısaltmış kişiler olarak, korkmadan Mescid-i Haram'a gireceksiniz. Öyleyse O [Allah], sizin bilmediğinizi bilir. Sonra da bundan önce size yakın bir fetih verdi.( Fetih 27)


O halde Peygamberler dahil Allah’tan başka kimse gaybı bilemez! Bu bizim asıl kaidemizdir ve itikadımızda böyledir. Ancak Allah’ın bizzat kur’an ve sahih hadislerde gaybı bildirdiğini söyledikleri insanların dışında da kimse gaybı bilecek değildir. Mesela Allah Peygamberlerine zaman zaman gaybı bildirdiğini bizzat Kur’an’da vurgulamıştır. Şöyle ki;

-(O) Gaybi bilendir. O kendi gaybini kimseye açık tutmaz.
Ancak razı olduğu / seçtiği bir elçi müstesna... Çünkü O, onun [elçisinin] önünden ve arkasından gözetleyiciler salar.( Cinn 26, 27)

evet demek ki; Allah kendi elçilerine sınırlı olarak gaybı bildirebilir bu ise vahiy şeklinde oluyor yoksa peygamberin isteği ile olacak şey değil! Hatta Kehf suresinde peygamber sanki vahiy kendisinin elindeymiş gibi müşriklere;’’ gidin yarın size cevap vereceğim’’ dediği zaman Allah onu uyarıyor ve ‘’Allah’ın izni ile cevap vereceğim de ‘’ şeklinde uyarılıyor.

Yukarıdaki alıntılardan da anlaşılacağı gibi, Allah'ın bunca ayetine rağmen gerek peygamberimizin "gayb"i bildiğini iddia eden, gerekse bu iddiaya inanan insanların Kur'an okumadıkları veya Kur'an'a itibar etmedikleri meydandadır. Ama acaba neden bu insanlar herkesin yapabileceği şu basit akıl yürütmelerini yapmamışlardır?

1- Tarih ve siyer kitapları yanında, "sahih" hadis kitaplarında da genişçe yer verildiği gibi, peygamberimiz hem Mekke'de hem de Medine'de istihbaratçı casuslar kullanmıştır. Eğer "gayb"i bilseydi, bu yönteme gerek duymaz, "gayb"i bildiği için durumu kendine göre değerlendirirdi.

2- Yine tüm "sahih" hadis kitaplarında belirtildiği gibi, peygamberimiz, mahkemelerde baktığı davalarda her iki tarafın da davalarını ispat edebilmeleri için mutlaka tanıklar getirmelerini istemiştir. Eğer "gayb"i bilseydi, tanık beyanına gerek duymaz, "gayb"i bildiği için hükmünü ona göre verir geçerdi.Hatta hükmü ben zahire göre veririm diyor ve eğer sizden birin cenesi iyi laf edip beni hükümde yanıltırsa o ancak kendine ateşten bir kor alev almıştır diyor.(Buharı de geçer)

3- İslâm tarihinde çok önemli bir yer tutan ve başta kendisi olmak üzere tüm Müslümanları tedirgin eden "ifk [iftira] olayında peygamberimiz "gayb"i bilmediğinden dolayı çok üzülmüş, endişelenmiş ve eşi Ayşe'yi babasının evine göndermiştir. Ta ki, vahiy gelip de Ayşe'nin suçsuzluğu, ona iftira edildiği açıklığa kavuşuncaya kadar... Eğer peygamberimiz "gayb"i bilseydi, bunlara hiç lüzum kalmaz, sahabesine söylentinin bir iftiradan ibaret olduğunu açıklar, böylece ne kendisi ne de sahabe üzülürdü. Ne var ki, söylentinin bir iftiradan ibaret olduğunu peygamberine bizzat Allah bildirmiş, peygamberimiz de kendisi için bir "gayb" olan hadisenin içyüzünü [Ayşe'nin suçsuzluğunu] ancak vahiy ile öğrenebilmiştir. (Ahzab 6)

4- Mescid-i Dırar olayında da peygamberimiz münafıkların bu mescidi ne amaçla yaptıklarını bilemediğinden olayı hoş görmüştür. Buna karşılık, münafıkların kötü amaçlı oldukları ve oranın bir fesat yuvası olduğu kendisine bizzat Allah tarafından vahiy ile bildirilmiştir. (Tövbe 107, 108)

5- Tahrim suresinden öğrendiğimize göre, peygamberimiz eşlerinin kendisine kurdukları entrikaları bilmediğinden, olay kendisine Allah tarafından vahiy ile bildirilmiştir. (Tahrim 3)

6- Peygamberimiz, muhatap olduğu insanların, doğru sözlü mü, yalancı mı, mümin mi, münafık mı olduklarını bilmediğinden, bu konular yine kendisine Allah tarafından vahiy ile bildirilmiştir. (Tövbe 101)


Kur'an okumayan, Kur'an'a itibar etmeyen, yukarıdakilere benzer akıl yürütmelerini de yapmayan düşünemeyen bu tür insanlar bari sahih hadisleri kale alsalar da kendi din adamlarını rab edinmeseler!! Ne gariptir ki, hadisler arasında yer alan ve peygamberimizin bizzat kendi ağzı ile "gayb"i bilmediğini söylediği şu hadise de itibar etmemişlerdir:
"... Muavviz kızı Rubeyyi şöyle demiştir: ‘Ben gelin olduğum günün kuşluk vaktinde Peygamber evlenme törenime geldi ve senin oturduğun gibi döşeğimin üzerine oturdu. O sırada bir takım kızlar def çalıp Bedir'de şehit olan babalarını övüyorlardı. Bu kızlardan birisi:
- "İçimizde bir peygamber vardır ki, o, yarın ne olacağını bilir" dedi.
Bunun üzerine Peygamber:
-"Öyle söyleme, söylemekte olduğun şeyleri söyle!" buyurdu.
(Sahih-i Buhari, Kitab-ı Mağazi, rivayet no: 49)

Bütün bunlar göstermektedir ki, peygamberimizin "gayb"i bildiğini iddia eden ve bu iddiaya inanan cahil ve gafiller, bilerek veya bilmeyerek İslam'ın yozlaştırılmasına sebep olmaktadırlar.

TARİKAT ÖNDERİ ŞEYHLERİN YA DA TARİKAT GELENEĞİNDEN GELEN USTAT DEDİKLERİ ZATLARIN "GAYB"İ BİLDİKLERİ İDDİASI(Şirk’i):

Tarikat ve tasavvuf kitaplarına bakıldığında, tarikat önderi büyüklerin "gayb"i bildiklerine dair yığınlarca menkıbe anlatıldığı görülür. Bu haberler ya şeyhlerin kendilerinden menkuldür, ya da onların cahil müritlerinin sonradan uydurdukları ve genellikle birbirinin aynısı olan yalanlardır. Aslı astarı olmayan bu yalanların çoğu, Yahudi ve Hıristiyanların kendi azizleri için uydurdukları hikâyelerin tarikat şeyhlerine, manevi âlemin kutup ve üstatları kabul edilen tarikat büyüklerine uyarlanması ile oluşturulmuştur. Çok memnuniyet vericidir ki, "gaybı bildikleri, keramet sahibi oldukları"şeklindeki yalanların kahramanları olan bu kişiler ve onlara ait menkıbeler sadece tarikat ve tasavvuf çevrelerinde itibar görmekte, aklını kullanan, dinini tanıyan çevrelerde ise sadece fıkraların konusu olmaktadırlar.
Kalp okuma, uzakları görme, müridin aklından geçenleri bilme, bir anda iki yerde olma vs vs gibi gayble ilgili nice maharetlerin dile getirildiği meşayıh menkıbeleri, Tasavvuf edebiyatının önemli bir bölümünü oluşturmaktadır. Bu din ve akıl dışı rezillik yüzyıllar boyunca devam etmiş ve safsata bataklığında çırpınan bu insanların üzerine sürekli pislik yağmıştır. Dinlerinin saf ve katışıksız halini bozup onu garip bir halitaya çeviren bu tür kişiler, hem temsil ettikleri dinin imajını lekelemişler, hem de kendilerini rezil rüsva etmişlerdir. Yaşadıkları bu rezilliğin sebebi bize göre şudur: Müritlerin büyük çoğunluğu bu akıl ve din dışı anlayışa içinde bulundukları gafletten dolayı düşmüşlerdir. Onları bu gaflet içinde görüp sessiz kalan tarikat şeyhleri ise, en iyimser yorumla, insanlar nezdinde iktidar olma hırslarını az bir meta karşılığında halis dine bağlı kalmaya tercih etmişlerdir.

Bazı tarikat ve sözde islami cemaatlerin tüm bu sağlam delillere rağmen Kur’an ve sünneti bir tarafa bırakıp adeta kendi din adamlarına taparcasına savunmaları ve bu iddialaerını doğrulamak için ortaya attıkları bir çürük iddia ise şudur:

‘’Allah’tan başka kimse gaybı bilemez ancak Allah isterse gaybı istediği kuluna bildirir’’

bu iddia masum görünüp sinsice oynanan iğrenç bir oyundur! Ve ayetleri inkardir! Şimdi Allah kitabı İndidrip kemale erdirdiği halde ve son hükmü verdiği halde gaybı kimseye bildirmeyeceğini ayetlerde ısrarla vurgulamasına rağmen birilerinin;’’Allah isterse büyük zatlara da gaybı bildirir’’ deyip kendi alim ustad dedikleri kişilerin de gaybı bildiğini iddia etmeleri kepazelikten başkası değildir ve Allah’ı yalancılıkla suçlamaktır. Çünkü Allah gaybı ‘kimseye bildirmeyeceğini’ dediği halde bu sapıklar halen Allah istediğine bildidr deyip kendi alimlerinin de gaybı bildiğini iddia ediyorlar! haşa Allah vadinden mi dönecek şimdi? Subhanallah! Gökten ateş yağmasından korkmalıdırlar bu çirkin iftira karşısında!

Şimdi Allah her istediğini yapar elbet amenna! Ancak Allah’ın kur’anda vaadleri de var. Mesela desek: ‘’Allah istese Hz. Muhammed’i cehenneme, Ebucehil’i de cennete kor’’ ne olur? Evet Allah istese bunu yapar ancak Allah sözünden dönmez çünkü Allah müslümanları cennete kafir ve müşrikleri ise cehenneme koyacağına söz vermiştir. O halde kalkıp böyle saçma gayrı ciddi ve bilimsel olmayan hayal ürünü safsatalar ile ortaya çıkmamız bizi sadece komik duruma sokar!!!

Hasılı;
Adı sanı ne olursa olsun, hiç kimse "gayb"i bilemez. "Gayb"i bilmek Allah'ın tekelindedir. Allah'a (Kur'an'a) ve peygamberimize rağmen "gayb"in bazı kimselerce bilinebileceği şeklindeki sapık inanış maalesef cahil kitleler arasına yerleşmiştir.
Nasıl ki bizzat Yüce Allah çocuk edinmediğini ilân etmesine ve bunlardan münezzeh olduğunu bildirmesine rağmen, Hıristiyanlar "İsa Allah'ın oğludur"; Yahudiler de "Üzeyr Allah'ın oğludur" dedikleri için kâfir oluyorlarsa (Tövbe/30, Maide/72); Kur'an'ın Allah'tan başka kimse gaybi bilmez, bilemez" demesine rağmen, Alimler büyük zatlar Allah’ın lutfuna mazhar olmuş kamil kişilein gaybi bildiğinin" ileri sürülmesi de aynı şekilde kâfirliktir ve müşrikliktir. Bunun bu kadar büyük bir dinî cürüm olmasının nedeni, gaybi bildiği iddia olunan şahıslar üzerinden hem dinin inanç ilkelerinin zarar görmesi, Allah’a ortak edilmesi hem de bu tür şahıslara manevi nüfuz sağlanarak onların üzerinden sosyal hayatın imkânlarını kullanmayı sağlayacak iğrenç istismarlara zemin hazırlanmasıdır.Ve de ki: "Hak Rabbinizdendir; artık dileyen iman etsin, dileyen inkâr edip kafir olsun! Şüphesiz biz zalimlere bir ateş hazırlamışız, onun duvarları kendilerini çepeçevre kuşatmıştır. Eğer onlar yardım isterlerse, katı bir sıvı gibi yüzleri kavurup-yakan bir su ile yardım edilirler. Ne kötü bir içkidir o ve ne kötü bir destektir(Kehf 29)

….Öyleyse artık, siz müslüman oldunuz değil mi?(Hud 14)


/Brusk Bazidî el-Ibrahîmî/

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder