Resmi adı; Milli Güvenlik Siyaset Belgesi.
Milli Güvenlik Kurulu tarafından hazırlanıyor.
Devletin "gizli anayasası" olarak nitelendiriliyor.
Kırmızı Kitap konusundaki en ayrıntılı bilgiyi, Turgut Özal'ın başbakanlığı döneminde Başbakanlık Müsteşarı olarak görev yapan Hasan Celal Güzel vermişti. Güzel, 2003 tarihli bir söyleşide Kırmızı Kitap’tan "devletin gizli anayasası" olarak bahsetmiş ve şunları söylemişti;
"Bu, anayasa büyüklüğünde kabı kırmızı olan 'Milli Siyaset Belgesi'dir. Bu kitabı devlete ancak müsteşar olduktan sonra görürsünüz. Kırmızı Kitap bakanlara verilmez, müsteşarlara verilir. Çünkü devletin asıl sahibi bürokrasidir, bakanlar değildir. Bakanlar, idare edilmesi gereken çocuklardır. Ben bakan olup da kırmızı kitaptan haberdar olana pek rastlamadım. Bu kitap MGK'da son haline getirilir. Başbakanlık müsteşarı olduktan sonra bir MİT mensubu geldi bana. Evvela arkadaki odaya kozmik evrakı saklamam için koca bir kasa koydular. Sonra da ilk kozmik evrak olarak kırmızı kitabı getirdiler."
Devletin gizli anayasası olarak nitelendirilen Kırmızı Kitap, yeniden güncelleniyor!
"Kırmızı Kitap" ya da "Gizli Anayasa" olarak bilinen Milli Güvenlik Siyaset Belgesi, devletin iç ve dış tehditlerle ilgili algılarını ortaya koyan ve gizlilik derecesi "GİZLİ" olarak tanımlanan bir belge. MGSB'nin içeriği devlet sırrı olduğu için açıklanmıyor.
Belgede Türkiye'nin bugün ve gelecekte karşılaşabileceği güvenlik sorunları değerlendiriliyor, milli güvenlik siyasetinin esasları ortaya konuyor. MGSB'nin oluşturulmasında MGK Genel Sekreterliği rol oynuyor.
İlgili kurum ve kuruluşlardan görüşler alındıktan sonra oluşturulan nihai metin MGK'ya getirilerek ele alınıyor. MGK, gerekli düzeltmeleri yaptıktan sonra metni onaylıyor ve Bakanlar Kurulu'na tavsiye karar olarak iletiyor. MGSB, içeriğinde demokrasiyle bağdaşmayan bazı hususlar olduğu gerekçesiyle son olarak 2010'da değiştirilmişti.
İLK SİNYALİ ERDOĞAN VERMİŞTİ Kırmızı Kitap'a paralel ayarını!
"Ulusal güvenliği tehdit eden unsur" sayılan paralel yapı ay sonundaki MGK'da öncelikli tehdit olarak kabul edilecek De vletin zirvesi, 30 Ekim'de yapılacak MGK'da, Suriye ve Irak'ta yaşanan gelişmelerin yanı sıra paralel yapıyla mücadeleyi de masaya yatıracak. Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, bunun işaretini geçtiğimiz günlerde Rize'de, "Paralel yapı ve uzantıları bundan sonra çok farklı bir yere oturtulacak ve bu ay sonundaki Milli Güvenlik Kurulumuzun yine gündeminde yer almak suretiyle onlarla ilgili çok daha farklı bir adımı atacağız. Türkiye'de devlete alternatif bir adım atılamaz. Buna müsaade etmeyeceğiz" diyerek vermişti. Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın bu açıklamasının ardından MGK'nın paralel yapıyla ilgili nasıl bir adım atacağı tartışma konusu yapılmıştı. Paralel yapının terör örgütleri arasına alınacağı da iddia edilmişti. Ancak kaynaklar bu iddiayı doğrulamadı. Bunun yerine MGK'nın paralel yapıyı "ulusal güvenliği tehdit eden unsurlar" arasına alacağı ve "öncelikli tehdit" olarak kabul edeceği belirtiliyor.
GÜLEN CEMAATİ KIRMIZI KİTAP'A GİRERSE NE OLUR?
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Gülen Cemaati'nin Milli Güvenlik Kurulu'nda (MGK) ulusal güvenliği tehdit eden unsurlar arasına alınmasının uluslararası alanda da yankılanacağını söyledi.
, Afganistan'dan İstanbul'a dönüşü sırasında cilere şu açıklamayı yapmıştı:
DÜNYANIN CEMAATE BAKIŞI DEĞİŞİR
Onlarca ülkede faaliyet gösteren Gülen Cemaati'nin zor durumda kalacağını ima eden Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Bu neyi getirir, bu yargının da uluslararası camianın da bu tür olaylara bakınışı değiştirir, önemli bir adımdır bu. Dostluk, kardeşlik bağlarıyla birbirine bağlı olduğunu söyleyen ülkeler bu tür şeylerde o ülkenin gerek Bakanlar Kurulu gerekse Milli Güvenlik Kurulu gibi önemli bir kurumunun almış olduğu kararı veya tavsiyeyi gözardı etmezler" dedi.
MGSB DEĞİŞECEK
DEVAMI
Bu çerçevede MGSB'de de değişikliğe gidilecek. MGSB'de öncelikli tehdit olarak kabul edilecek paralel yapıyla ilgili bir tanımlama yapılacak. Kamuoyunda paralel yapı olarak adlandırılan oluşum için MGSB'de farklı bir tanımlama yapılacağı ve paralel yapının "devlet içinde illegal bir şekilde örgütlenerek devleti ele geçirmeye çalışan unsurlar" tanımlamasına benzer bir çerçeve içine oturtulacağı ifade ediliyor. Tanımlamaya son şeklinse MGK toplantısında verileceği belirtildi.
"KIRMIZI KİTAP'A AYKIRI YASA ÇIKARILAMAZ"
Turgut Özal'ın başbakanlığı döneminde Başbakanlık Müsteşarı olarak görev yapan Hasan Celal Güzel bir söyleşisinde Kırmızı Kitap ile ilgili önemli açıklamalarda bulunmuştu.
Güzel, 2003 tarihli bir söyleşide Kırmızı Kitap'tan "devletin gizli anayasası" olarak bahsetmiş ve şunları söylemişti; "Bu, anayasa büyüklüğünde kabı kırmızı olan 'Milli Siyaset Belgesi'dir. Bu kitabı devlete ancak müsteşar olduktan sonra görürsünüz. Kırmızı Kitap bakanlara verilmez, müsteşarlara verilir. Çünkü devletin asıl sahibi bürokrasidir, bakanlar değildir. Bakanlar, idare edilmesi gereken çocuklardır. Ben bakan olup da kırmızı kitaptan haberdar olana pek rastlamadım. Bu kitap MGK'da son haline getirilir. Başbakanlık müsteşarı olduktan sonra bir MİT mensubu geldi bana. Evvela arkadaki odaya kozmik evrakı saklamam için koca bir kasa koydular. Sonra da ilk kozmik evrak olarak kırmızı kitabı getirdiler." Güzel, aynı söyleşide, Milli Siyaset Belgesi'ne aykırı yasa çıkarılamayacağını da vurgulamıştı; "Bu kitap gerektiğinde 'gizli anayasa' gibi kullanılıyor ve engelleyici oluyor. 'Milli Siyaset Belgesi'nin falanca maddesine uymuyor' denildiğinde, o kanun veya kararname çıkarılamıyor. Yani ikinci bir anayasa olarak Demokles'in kılıcı gibi üzerinizde sallanıyor."
4 ülke düşman listesinden çıkarılıyor
'Türkiye'nin gizli anayasası 'kırmızı kitap'ta Yunanistan, Rusya, İran ve Irak artık Türkiye'nin düşmanı değil.
Yunanistan'la savaş nedeni sayılan 12 mil sorunu da öncelikli tehdit listesinde yer almıyor.
'Türkiye'nin gizli anayasası' veya 'kırmızı kitap' olarak da bilinen Milli Güvenlik Siyaset Belgesi (MGSB) yeni dönemde değişiyor.
Yeni MGSB yıl sonuna doğru tamamlanacak ve Aralık ayındaki Milli Güvenlik Kurulu'nda (MGK) onaylanacak.
Geçmişte ‘tehdit’ kapsamında sıralanan 4 komşu ülke listeden çıkıyor. Yeni metinde Rusya, Yunanistan, Irak ve İran, öncelikli tehdit yerine, işbirliği ve “ortak vizyon” oluşturulan yeni müttefikler olarak tanımlanıyor.
Beş yılda bir güncellenen ve en son 2005'te yazılan belgede, Yunanistan'ın karasularını 12 mile çıkartması "casus belli-savaş nedeni" sayılıyordu. Yeni belgede Türkiye ile Yunanistan arasında yıllardır savaş nedeni olarak gösterilen 12 mil sorunu, öncelikli tehdit olarak tanımlanmayacak.
Yeni belgede en önemli ayrıntılardan birisi de İran. Taslağa göre, yeni belgede İran'dan kaynaklanacak bir rejim ihracı tehdidi de yer almıyor. İran'ın nükleer gücü ve nükleer silah kapasitesi endişe verici bir unsur olarak dile getiriliyor.
Belgede Yunanistan, İran, Irak'tan kaynaklanan tehditler yerini karşılıklı ekonomik işbirliğinin arttırıldığı vizyona bırakıyor. Irak ile oluşturulan işbirliği konseyine ve artan diyalog sürecine atıfta bulunulan Kırmızı Kitap'ta bu ülkeden kaynaklanan PKK terörü tehdit olarak sıralanıyor.
Taslakta, Rusya’yla ekonomik işbirliği, ticaret, enerji potansiyeli ve Kafkaslar'da istikrar konusunda ortak vizyon vurgulanıyor.
Yeni kırmızı kitapta Türkiye'nin AB hedefinin devlet politikası olduğu tekrarlanırken Kıbrıs'ta iki kesimli çözüm hedefi değiştirilmiyor.
Mevcut MGSB'de Türkiye'nin güvenliğini tehdit eden temel unsurlar, 'irtica, bölücülük ve aşırı sol' olarak sıralanıyordu. Ancak yeni belgede irtica iç tehdit olmaktan çıkarılıyor.
ÜÇ ADET 'İÇ TEHDİT' VAR
Mevcut belgede, Türkiye'nin güvenliğini tehdit eden temel unsurlar, irtica, bölücülük ve aşırı sol akımlar olarak sıralanıyor. 'Bunlarla mücadele ederken temel evrensel değerlerden vazgeçmemelidir' denilen belgede, 'aşırı sağ' tehdit olarak yer almıyor. İç tehditlerle ilgili izlenmesi gereken yol haritası ise belgede şöyle çiziliyor:
- Türkiye Cumhuriyeti etnik temele dayalı olarak kurulmamıştır. Kuruluş esası, tek devlet, tek ulus, tek bayrak, tek dildir. Atatürk'ün 'Türkiye Cumhuriyeti'ni kuran Türkiye halkına Türk milleti denir' sözü temel bir ilkedir. Türkiye Cumhuriyeti'ne vatandaşlık bağı ile bağlı bulunan herkes ülkenin esas unsurudur.
- Atatürk'ün, 'Millet; dil, kültür ve ülkü birliğiyle birbirine bağlı vatandaşların oluşturduğu siyasi ve sosyal bir birliktir' sözü bugün de geçerli olan, çağımızın gereklerine yanıt veren bir yaklaşımdır.
Bu bağlamda mahalli dil ve kültürler bireysel özgürlük kapsamındadır. Bu özgürlüklerin kötüye kullanılmaması önem taşımaktadır. Bölücü
örgütün bu unsurları kendi amaçları
doğrultusunda kullanmamasını sağlamak gereklidir.
DİNİ DUYGULAR İNCİTİLMEMELİ
- İrticai faaliyetler içte ve dışta sürmektedir. Bunlarla mücadele ederken, toplumun dini duygularını incitmemeye özen gösterilmelidir. Bu bağlamda toplumun dini duygularını kullanmak isteyenlere izin verilmemelidir.
- Anayasa'da dikkat çekilen İnkılap Kanunları'nın ödün vermeden uygulanması gereklidir. Din eğitimi, devletin üstlenmesi gereken bir işlev olarak devam etmelidir.
******************
PARALEL YAPI KIRMIZI KİTAPTA
Ersoy Dede
30 Ekim MGK’sı her bakımdan çok önemli. Bir defa Erdoğan, ‘Cumhurbaşkanı’ sıfatıyla ilk kez MGK’da olacak. Bunun da ötesinde bölge çok sıcak. Gerek içeride şiddet eylemleri gerekse bununla bağlantılı olarak Kobané meselesi şüphesiz MGK’nın ana gündem maddesi. Ancak kamuoyunun asıl önemsediği konu, paralel devlet yapılanması ile ilgili olarak MGK’nın gündemine gelecek olan maddeler..
•
Dün bir profesör, cemaatin gazetesinde, MGK’nın paralel yapıyı gündemine alacak olmasına ilişkin; “.... ‘MGK Kimin Güvenliğini Sağlıyor’ başlığı altında, Cumhurbaşkanı’nın Cemaat’e karşı kişisel husumeti olduğu ortada, bu devlet de bu devletin güvenliği de kimsenin kişisel hırsına ve hesaplarına feda edilemeyecek kadar önemli olmalı......” demiş.. Önce bu cümle nedeniyle bir teşekkür etmeliyiz. Sahiden de son derece isabetli bir tespit. Sahiden biri Fethullah Gülen’e bu tespitten söz etti mi?..Emniyet’te, yargıda, bürokraside, TRT’de, hastanelerde, okullarda böylesine aidiyet-mensubiyet saikiyle yayılıp dururken, sahiden de, devletin kimsenin şahsi hırs ve hesaplarına feda edilemeyeceğini düşündüler mi?.. Mit Başkanı’nı tutuklamaya kalkarken, Başbakan hakkında ‘dönemin Başbakanı’ diye fezlekeler yazarken, tamamen dış istihbarat bilgilerini toplayıp depolarken, Bakanından Cumhurbaşkanına, herkesi tek tek dinlerken akıllarına geldi mi bu devletin kimsenin şahsi hesaplarına feda edilemeyecek bir devlet olduğu... Atladılar sanıyorum işin o kısmını..
•
Gelelim sözünü ettiği ‘şahsilik’ hadisesine.. Hoca biliyor elbette bilmez mi, bunun dersini verdi yıllarca üniversitede. Okurlarını yanıltmaya çalışıyor. MGK, bir tavsiye meclisidir.
Aldığı kararlar, niteliğine göre; TBMM’ye yahut Hükümet’e yollanır. Ondan sonrası zaten anayasal prosedürdür.. Diyeceksiniz ki ‘28 Şubat Darbesini yapan bir yere tavsiye meclisi denir mi?’ Elbette denir. Zira darbeyi MGK değil, Erbakan’dan hükümeti alıp mecliste grubu dahi olmayan milletvekillerine hükümet kurma görevi veren Süleyman Demirel yaptı. Bunu hep söyledim. Ama dönemin şartları elbette MGK’yı da bugünküyle kıyaslanmayacak ölçüde kudretli kılıyordu. Onu da görmezden gelemeyiz. Ancak bugün de, o gün de işleyişin bir yasal akışı vardı. Okurlarını yanıltmak isteyen yazara hatırlatmak gerekir. Örneğin paralel yapının tir tir titrediği Milli Güvenlik Siyaset Belgesi ya da bilinen adıyla ‘Kırmızı Kitap’.. Devletin Milli Güvenlik Siyaseti… 2945 sayılı MGK yasasında tanımlanan belge, yol haritası.. MGK’da müzakere edilerek ‘Milli Güvenlik için tehdit’ yahut ‘risk’ olarak algılanabilecek başlıklar konusunda tavsiye kararı çıkarılır.. Karar hükümete yollanır. Bakanlar Kurulu’na girer. Orada da görüşüldükten sonra Milli Güvenlik Siyaset Belgesi’ne geçer. Kimsenin kişisel hırs veya hesabıyla değil, güvenlik ve tehdit algılamalarıyla hareket edilir.
•
Örneğin orada şu sorunun yanıtı aranır; Kim MİT Tırlarını durdurdu? Kim Suriye konulu gizlilik seviyesi en yüksek düzeyde olan toplantıyı dinleyip seslerini servis etti? Kim bu ülkenin Başbakanını, Cumhurbaşkanını, Bakanlarını, Valilerini dinledi?. Sesleri kaydetti, sakladı, ihtiyaca göre montajlarla yeni cümleler oluşturdu ve servis etti?.. Bu ve buna benzer onlarca soru var cevabı aranacak.. Bu cevaplara binaen elbet bir güvenlik ve tehdit algılaması varsa buna yönelik adım atılması istenir. Kim ister, Cumhurbaşkanı mı?.. Hayır.. Ben isterim.. Bir fert, yurttaş olarak. Cumhurbaşkanı’ndan, Başbakan’dan isterim. Kendimi güvende hissetmek isterim.
•
Vatandaşın, MGSB’nin değişmesi yönündeki talebi yeni değil. Bakın AK Parti, 17 ve 25 Aralık Darbe Girişimi süreçlerinin ardından iki seçime girdi. 30 Mart ve 10 Ağustos.. Her iki seçimde de Erdoğan meydanlara çıktı ve yüksek perdeden “inlerine gireceğiz” dedi, doğru mu?.. Ve vatandaş, bu seçim vaadi karşılığında her iki seçimde de tercihini ‘paralel yapıyı yok etmek’ten yana kullandı. Herkes biliyordu ki, seçimler, paralel yapıyla mücadelenin en belirgin kırılma noktalarıydı. İşte o seçimlerden sonra bugün vatandaş soruyor; “hani inlerine giriyordunuz, ne oldu?” diye.. MGSB işte o inlerin dış kapı anahtarı. Devletimize rağmen, kendi kurallarıyla ‘devlet’ tesis etme gayretinde olanların, bulunup yok edilmesi noktasında atılacak en güçlü adım. Kalın sağlıcakla.
***********
Paraleli 'Kırmızı Kitap' telaşı sardı
Son MGK toplantısında, Paralel Yapı ile mücadele konusunun “Kırmızı Kitap” olarak bilinen siyaset belgesine gireceğinin açıklanması paralel tetikçileri kudurttu. Zaman’ın İsrail aşığı yazarı Kerim Balcı, MGK’da alınan karar sonrası, Türkiye’nin Cumhurbaşkanı’na hakaretler yağdırdı. Cumhurbaşkanı Erdoğan’a “Evliya olabilecekken eşkıya defterine yazdırmışsın adını, ah biçare!” diye saldıran biçarenin yanı sıra Paralel Yapı’nın “Korucu”su ve Ankara Mümessili’nin de ‘Kırmızı Kitap’tan dem vurması, Paralel Yapı’nın iyice zıvanadan çıktığının göstergesi oldu.Zaman senin hakkındaki hükmünü değiştirmiş, ne çare! Evliya olabilecekken eşkıya defterine yazdırmışsın adını, ah biçare!Kazanma kuşağında kaybettin, kaybettirdin şu mazlum millete... Bilmem ki cibilli mi halin, yoksa sonradan mı kapıldın bu illete...
(...) Dönüp örgüt desen, güvenlik tehdidi desen, terörist desen inanan olmaz? Biz, kırmızı kaplı kitaplardan okumuşuz, Kırmızı Kitap’ta işimiz olmaz.
Uğraş, daha gücün kaldıysa, uğraş bizimle, tâ esbâb bi-külliye sükût edene kadar... Şartlar dayanılmaz olsa, ıztırar hali yaşansa, kaçacak köşe kalmasa ne yazar! (...)
Bu defa Mevla’nın başımıza sardığı imtihan belası sensin... Kartalı kırlangıca musallat eder ki Mevla, kanatları güçlensin... Hakk’ın rızasına giden bu Hizmet yolu uzundur, çilelidir, hedefe kolay varılmaz... Biliyoruz, arkamızdan Firavun’un ordusu yetmedikçe, önümüzde denizler yarılmaz...
(...) Mağduruz, mazlumuz, binler elhamdülillah! Susarak dahi zalimlerden olmaktan korusun Allah... Zinhar! Mazlumiyetimizi mahcubiyete tahvil etmeyeceğiz... Sokakları sen ve büyülenmiş takipçilerine terk etmeyeceğiz... Şimdi Zaman Hervelesi mevsimindeyiz, başımız dik, bakışlarımız vakur... Kapı kapı dolaşacağız memleketi, sen istediğin planı yap, istediğin tuzağı kur! Biz, herkesin müdafaadan ümidi kestiği yerde taarruzu başlayan bir milletin ahfadıyız; bütün âlem düşman kesilse bize, bu yoldan dönmeyeceğiz, kararlıyız...
Anlamıyorsun değil mi, yok olmaktan korkmuyor bu cemaat, yokluğumuzda biliyoruz şart-ı izhar-ı vücudunu Rabb’in! (...) Çarpıyorsun, bölüyorsun hâlâ kafanda bizi; boşa gayret! Sıfıra çarpan çarpılır, olur sıfır... Sıfırı bölmeye uğraşıyorsun ya, hayret!
Kerim Balcı / ZAMAN