Hesap anı inkâr edenler için oldukça zorlu bir zamandır.
Ahiretten yana kuşkuda olduklarından,dünyada nefislerinin bencil tutkularını
gözetmiş, mal yığıp biriktirmiş ancak şimdi hazırlıksız yakalanmışlardır. Ancak
o gün, din günüdür; "mü'mini kafirden, haklıyı haksızdanayırma"
günüdür. (Saffat Suresi, 21)
İnsan, Allah'a gereği gibi kulluk edip etmediği, O'nun
emirlerine uyup uymadığı ile hesaba çekileceği, günahların, kötülüklerin tek
tek ortaya döküleceği, sırların ortaya çıkarılacağı 'hesap günü' gelmeden önce,
kendisini hesaba çekmeli.
"Hiç mümkün müdür ki, gökte, yerde, karada, denizde yaş
kuru, küçük büyük, âdi âli her şeyi kemâl-i intizam ve mizan içinde muhafaza
edip bir türlü muhasebe içinde neticelerini eleyen bir Hafîziyet, insan gibi
büyük bir fıtratta, hilâfet-i kübrâ gibi bir rütbede, emanet-i kübrâ gibi büyük
vazifesi olan beşerin, Rububiyet-i âmmeye temas eden amelleri ve fiilleri
muhafaza edilmesin, muhasebe eleğinden geçirilmesin, adalet terazisinde
tartılmasın, şayeste ceza ve mükâfat çekmesin? Hayır, asla!" (10. Söz)
Bediüzzaman'ın yukarıdaki sözleriyle ifade ettiği gibi Allah,
Hafîz ismiyle bütün bitki ve hayvanların en basit ve en detaylı özelliklerini
tohum, çekirdek ve yumurta gibi şeylerle muhafaza eder. Bunun gibi, kâinatın
halifesi ve en büyük emaneti yüklenmiş olan insanın amellerini de şüphesiz
muhafaza ve kayıt altına alacaktır.
Allah insanların amellerini ve fiillerini muhafaza eder;
vakti geldiğinde mahkeme-i kübrâda o fiiller tartılır, karşılığı ise ceza veya
mükâfattır.
Bediüzzaman, "Bütün amellerinin suretleri alınıp yazılır
ve bütün fiillerinin neticeleri muhasebe için zaptedilir" ifadesi ile bir
başka konuya daha dikkat çeker. İnsanın hem amelleri ve hem de davranışlarının
doğurduğu sonuçlar kaydedilmektedir. O halde bu kayıtlar da o muhasebe zamanı,
aleyhte ya da lehte delil olarak sunulacaktır.
Bediüzzaman ayrıca, “mecma-i ekberde muhasebenin görünmesi ve
meşher-i azamda gösterilmesi” ifadeleriyle, mahşer meydanındaki o büyük
toplanma yerinde, kendi amellerini hem insanların en ince ayrıntılarına kadar
göreceklerine, hem de mahşer meydanını çepeçevre sarmış bulunan melekler
âlemine de yapıp-ettiklerinin gösterileceğine dikkat çeker.
Müminin türlü zorluklar yaşaması âdetullahtır. Sıkıntılar,
musibet ve imtihanlar karşısında mümin, kendisiyle hesaplaşır. Yaşadıklarının
ardında, Rabbinin yarattığı kaderi ve kaderdeki adaleti görür. Bu sebeple
kaderi tenkit etmekten kaçınır.
Peygamberimiz(asm) şöyle buyurur: "Akılı şu kimsedir ki,
günü dörde ayırıp, birincisinde, yaptıklarını ve yapacaklarını hesap eder.
İkincisinde, Allahü teâlâya münâcât eder, yalvarır. Üçüncüsünde, bir sanatta
veya ticârette çalışıp, helâl para kazanır. Dördüncüsünde, istirâhat eder ve
mubâh olan şeylerle kendini eğlendirip, haram şeyleri yapmaz ve onlara
gitmez."
Hz. Ömer(ra) ise "hesabınız görülmeden evvel, kendinizi
hesaba çekiniz!" buyurarak müminlere hatırlatmada bulunur.
Rabbimiz kullarını hesap gününe karşı şöyle uyarır ki herkes
yaşarken kendisini hesaba çeksin:
Biz ise, kıyamet gününe ait duyarlı teraziler koyarız da
artık, hiçbir nefis hiçbir şeyle haksızlığa uğramaz. Bir hardal tanesi bile
olsa ona (teraziye) getiririz. Hesap görücüler olarak Biz yeteriz. (Enbiya
Suresi, 47)
Zor bir hesaptır inkârcılarınki. Allah'ın Kur'an'la
bildirdiği buyruklara uyup uymadıklarıyla, erteledikleriyle, göz ardı
ettikleriyle, nankörlükleriyle, kısacası gaflet içinde tükettikleri
hayatlarının her anı ile ilgili olarak sorgulanırlar. Dünya hayatında Allah'tan
uzak bir hayat sürmelerine mazeret olarak söyledikleri samimiyetsiz sözleri
burada söyleyemezler. Çünkü özür beyan etmelerine izin verilmez; o gün sesler
kısılmıştır.
Sonra gerçek mevlâları olan Allah'a döndürülürler. Haberiniz
olsun; hüküm yalnızca O'nundur. Ve O, hesap görenlerin en süratli olanıdır.
(En'am Suresi, 62)
KIYAMET MAHŞER GÜNÜ
Kıyamet (Diriliş Günü, Hüküm Günü) tek tanrılı dinlerde ve
birçok inanışta bulunan, dünyanın sonunun gelip bütün ölülerin dirilerek
mahşerde toplanacağına inanılan zaman, hesap günü, mahşer günü
Kıyamet günü için Kur'an-ı Kerim'de Saat (6:31, 42:17), Hesap Günü (15:35, 26:82, 38:16, 40:27), Hüküm (Ceza) Günü (74:46), Karar (Ayrım) Günü (44:40) Toplanma Günü (42:7) ve Sur'a üflendiği gün (6:73, 20:101, 23:101, 74:9-10) ifadeleri de geçmektedir.
Kıyamet inancı İslam inancının (Akide) bir parçası ve inancın temel prensiplerinden biridir. Kıyamet Günündeki imtihanlar ve kargaşalar Kur'an ve Hadis lerde tasvir edilmiş müfessirlerin yorumlarında ve Gazali, Ibn Kesir, Ibn Mace, Buhari gibi din bilginlerinin kitaplarında detaylarıyla ele alınmıştır. Kur'an-ı Kerim'e göre her insan yaptıklarından ötürü kıyamet günü yargılanacaktır. (Kur'an 74.38).
Kıyamet günü için Kur'an-ı Kerim'de Saat (6:31, 42:17), Hesap Günü (15:35, 26:82, 38:16, 40:27), Hüküm (Ceza) Günü (74:46), Karar (Ayrım) Günü (44:40) Toplanma Günü (42:7) ve Sur'a üflendiği gün (6:73, 20:101, 23:101, 74:9-10) ifadeleri de geçmektedir.
Kıyamet inancı İslam inancının (Akide) bir parçası ve inancın temel prensiplerinden biridir. Kıyamet Günündeki imtihanlar ve kargaşalar Kur'an ve Hadis lerde tasvir edilmiş müfessirlerin yorumlarında ve Gazali, Ibn Kesir, Ibn Mace, Buhari gibi din bilginlerinin kitaplarında detaylarıyla ele alınmıştır. Kur'an-ı Kerim'e göre her insan yaptıklarından ötürü kıyamet günü yargılanacaktır. (Kur'an 74.38).
Gözlerini açtığında,her yer sarsılmakta,yıldızların ışığı sönmekte,gök kubbe yarılmakta,dağlar ufalanıp savrulmaktaydı.(77/7-8-9)
Müthiş bir sesle irkilmekte,insanların bölük bölük yaratana yöneldiğini görmekteydi(78/18)
Her şeyi “Ol” diyerek halk edenin sözü gerçekleşmiş,bu sesle; hükümranlık,her şeyi bilen,hikmet sahibi,her şeyden haberdar O’lanın olmuştu.(6/73)
Dağların yerinden götürüldüğünü,ve yeryüzünün çırılçıplak kaldığını dehşetle görüyordu.(18/47)
Herkesin birbirine karıştığını ve bütün yaratılanların bir araya toplandığını izliyor.(18/99)
O müthiş sesle,bütün günahkarların korkudan gözleri gömgök kör olarak bir araya geldiğini(20/102), aralarındaki akrabalık bağlarının koptuğunu ve birbirinden kaçtıklarını (23/101) , :sad:’ın diledikleri müstesna,göklerde ve yerde bulunanların hepsinin dehşete kapılıp boyunlarının bükük olduğunu(27/87), ne söz söyleyebildikleri, nede ailelerine dönemediklerini(36/50) seyrediyordu.Yerler yarılıyor,günahkar olanlar ,etrafa saçılan çekirge sürüleri gibi,bakışları perişan bir halde kabirlerinden çıkıyordu.(54//7)
Gözleri korkudan düşmüş,kendileri zillete bürünmüş bir halde,tehdit edildikleri güne ermişlerdi.(70/44)
Bu zorlu bir gündü(74/9), kafirler için kolay değildi (74/10), ve cehennem pusuda beklemekteydi (78/21).
Kabirlerin içindekiler dışarı çıkarıldıkları zaman(82/4), birden bire kendilerini mahşerde buluvermişlerdi.(79/14)
Artık bu öyle bir gündü ki,bu günde kimse bir başkası için herhangi bir ödeme yapamıyor, hiç kimse :sad: izin vermedikçe şefaat edemiyor,fidye alınmıyor,yardımda yapılamıyordu(2/48)
:sad:’ın indirdiği kitabını göz ardı edenlerle,saklayanlarla,onu değeri az bir şeye satanlarla, :sad: bu günde konuşmayacak,onları arındırmayacaktır,şiddetle azap edecektir(2/174).
Çünkü her kes yaşarken uyarılmış,bu gün gelmeden hazırlık yapılması söylenmiş,inkar edenlere zalimler (2/254)denilmişti.
Her kese hak etiğinin eksiksiz olarak verileceği,kimsenin haksızlığa uğratılmayacağı günü gelişi kesin bir dille söylenmişti (2/281), ve :sad: asla sözünden dönmezdi (3/9).
O gün görmekte oldukları dehşet vericiydi.
Müminleri bırakıp ta kafirleri dost edinenlerin :sad: nezdinde herhangi bir değeri yoktu (3/28)
Bütün bu gördükleri kendisini dehşete düşürüyor,dizlerinin bağı çözülüyordu.
Gördüğü günde,bütün günahkarlar zincire vurulmuş (14/49),
gömlekleri katrandan,yüzlerini ateş bürümüştü (14/50), inkar edenlerin,zaman zaman,keşke Müslüman olsaydık dediğini duyuyordu (15/2),:sad: herkesi toplayacaktı bir sözdü,çünkü O,Hakimdir,Alimdir.
Bugün gördükleri,herkesin kendi günahını yüklenmesiydi (16/25)
suçlu ve günahkarlar bu ateşi görmüşler ve içine gireceğini anlamışlardı,lakin kaçış yolu bulamamışlardı(18/53).
Artık bu gün onlar daha önce ne tanınmış nede görülmüş bir şeye çağrılmışlardı(54/6)
O gün artık bir ayırma günüydü(37/20).
Bu gün artık göğün kitabın sahifelerini katlar gibi katlanma günüydü,ilk yaratmaya başlandığı gibi eski durumuna getirilecekti (21/104).
Sura tek üfürüşle üfürüldüğünü duydu,yeryüzünde dağların oynatıldığını görüyor,her birinin parça parça olduğunu,vaad olunan gerçeği izliyordu (69/13 )
Yıldızlar örtülüp silinmeye,gök yarılmaya başlamıştı (77/8-11)
Duyduğu sesten sonra,insanlar dalga dalga gelmeye,gök kapı kapı olmuş,her şey bir serap oluvermişti (78/18-20)
Bütün bu gördükleri kendisini dehşete düşürmüş,aklı başından giderek nedamet feryatları etmeye başlamıştı.
Çünkü gökyüzü,erimiş maden gibi olmuş,dağlar yün gibiydi (70/8-9)
Yerin şiddetle sarsıldığını ve bütün hazinelerini dışarı çıkardığını gördükçe,insanların ne oluyor dediğini görüyor(zelzele-1,5) tarifsiz kederlerle kıvranıyordu.
Artık sura üfürülmüştü,her topluluk dirilip Rabbine doğru yola çıkmış gidiyordu (36-51)
Gözleri zilletten dehşete düşmüş olarak,sanki yayılan çekirgeler misali, kabirlerinden çıkarak,boyunlarını çağırana uzatmış koşarlarken,kafirleri gördü,bu zorlu bir gün diyorlardı(54/7-8).
Bütün şirk koşanlar bir araya toplanmış,şirk koştuklarına sesleniyorlardı(10/28)
Artık bu gün,:sad:’ın dilediklerinin dışındakiler korkuya kapılmış,her biri boyun bükmüş olarak geliyordu(27/87)
Bütün kafirler simalarından tanınıyordu,her biri alınlarından ve ayaklarından yakalanmış haldeydi(55-41)
Zulmedenlerin yaptıkları,gözlerin dehşetle belireceği gün olan bu güne ertelenmişti(14/42)
Bütün bu gördükleri şahit olduklar,biz zamanlar anlatılanlardı. Kimse O’nun izni olmadıkça konuşamıyordu(11/105), bütün sesler kısılmış,sadece bir hırıltı duyuluyordu(20-108)
Birden başındaki şiddetli ağrıyla yatağından doğruldu,her tarafından terler boşalmış,soluk soluğa kalmıştı.
Sabah ezanlarının dirilten nağmesiyle ağlayarak kendine geldi.
Bu bir rüya ama gerçeğin kendisi gibiydi.Belki bir ikazdı aynı zamanda.Yapmadıklarına,aksattıklarına karşılık,ilahi bir uyarıydı.
Rüyasında gelecek olan bir gerçeği görmüş,gözleri dehşetten açılmıştı.
Biliyordu,Rabbi kendisini,kullarını seviyordu.Sanki kıyameti görmüşte,tekrar mühlet verilmiş gibi olmuştu.
İlahi yazgıya teslimiyet kaçınılmazdı,buna mecburdu.
İlahi emre mutmain bir gönülle teslim olmalıydı.
Kaç baharda görse ömründe,sonu hazandı biliyordu.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder