1-İnsan evliliği için daha bekarlığında yatırım yapmalı..
Ahlaki, imani ve fikri olarak evliliğe hazırlanmalı.. “En hayırlısı için”
dualar etmeli.. Rabbinden gönlüne “rıza” dilemeli..
2-Evleneceği adayı sıkı sıkıya araştırmalı, yakınlarını
çapraz sorguya almalı. Hocası; “Efendi çocuk” dedi diye sınavı geçti kabul
edilmemeli.. Sevene-sevmeyene, okuluna, işine, mahallesine, akrabasına teker
teker sorulmalı..
3-Bu sorgu sualler; adayın ahlaki, fikri yapısını,
karakterini, dünya görüşünü, tavır ve duruşunu, cemaatini, aile ve akraba
münasebetlerini vb. şeyleri kapsamalı..
4-“Ne kadar maaş aldığı” sorulmasa bile, ailesini geçindirmek
için gerekirse “simit satmaya” gönlü olup olmadığı geçmişinden geleceğine
bakılarak araştırılmalı.. Elbette Allah’a rızık verici olarak tevekkül etmeli
fakat bu rızkı celbedecek gayreti gösterip tekellüf[1] ehlinden olmamalı..
5-“Evlendikten sonra namaza başlayacak”, “Düğünden sonra
kapanacak”, “Sen onu adam edersin”, “Bildiklerini öğretirsin” şeklinde gelen
hüsnü kuruntulara aldanmamalı.. Eşlerin birbirlerine tebliğ yapması,
öğretmenlik yapması çok zordur.. Böyle adaylarla evlenme niyeti olan kişi,
kendisini en kötüsüne hazırlamalı. Yani; “Bu adam namaz kılmadı bunca zaman,
bundan sonra da hiç kılmayabilir”, “Bunca zaman tesettüre riayet etmedi, bundan
sonra da etmez” gibi.. İyiye giderse sevinip şükretmeli, fakat gidişat devam
ettiğinde ise dövünmemeli.. Çünkü böyle kimselerle evliliği kabul etmek, en
başta bu olumsuzlukları kabul etmek anlamına gelir.
6-Evliliği için boyundan büyük imtihanlar temenni etmemeli..
“Şehit hanımı olayım”, “Hasta çocuk bakma sevabı alayım”, “Fakir olsun da
darlığa sabredeyim”, “Zengin olsun da infak edeyim” gibi şu haliyle sonucunu
kestiremediği imtihanları dilememeli/çağırmamalı..
7-Sevmek, gönül kaptırmak evliliği kimi zaman bir rahmete
çevirse de çoğu kez aldatıcı olmuştur.. Onun için görerek evlenenler bir kez
düşünecek ise, severek evlenenler üç beş kez daha fazla düşünmeli.. Sevenin
gözünün kör, kulağının sağır olduğu hesaba katılırsa yanlışa düşmemek için daha
fazla ince eleyip sıkı dokumalı.. Duayı elden bırakmamalı..
8-Evlilik görüşmeleri “temiz” adaylar açısından genelde
heyecanlı, çekimser, duygusal ve ‘ne yapacağını bilemez’ bir halde geçer.. Onun
için süreci aceleye getirmemeli, özümsemek için akla ve kalbe zaman tanımalı..
En az beş aklı başına kişiyle istişare etmeli.. Bu istişareler kızın sınıf
arkadaşları, gencin iş arkadaşlarıyla olmamalı.. Aileden, akrabadan, komşudan,
kendisine fikir danışılan bir öğretmenden, hocadan görüş alınmalı..
Evliliğe adım atmak zor değil fakat bitirmek hiç de kolay
olmuyor.. Onun için insan elinden gelenin en iyisi için gayret göstermeli,
Rabbine ve kendisine mazeretler hazırlamalı.. Yine de olmazsa “takdir” deyip
sabretmeli.. Hiç olmayacaksa “boşanmak da helal” deyip uzatmadan geri dönmeli..
Allah, bekarlarımıza salih-saliha eşler, içinde isminin
zikredildiği ve şanının yüceltildiği cennet misali yuvalar ve cennete aday çocuklar
ihsan etsin..
Evlilerimize ise rızası uğrunda güzel hal ve gidişatlar nasip
etsin.. (Amin)
Evlenilecek Erkek
Evlenilecek Bayan
Evlilikte Baba İzni
İdeal Evlilik Nasıl Olmalı?http://www.fetvameclisi.com/fetva-ideal-evlilik-nasil-olmali-8023.html
EVLİLİK MANİFESTOSU
Yıllar önceydi..
Yedi kızdık biz.. Birbirimizle, arkadaşlıktan öte can
kardeşliğini, dava yoldaşlığını ve gönül dostluğunu paylaşırdık.. Dertlerimiz
vardı bizim.. Ümmet adına yığın yığın günahlara ağıtlarımız vardı.. Ve tertemiz
ellerimiz, gözyaşlarımız, bir de dualarımız vardı yağmur misali..
Dünya hayatını, ayaklarımız yerden bir karış yukarıda
yaşardık.. Bol bol okurduk, konuşurduk, tartışırdık.. Gün olur marşlar söyler,
sloganlar atardık.. Öğrencilerimiz olurdu, kurslar açar, kamplar kurardık..
Sabahlara kadar çalışır, birkaç saatlik uykularla günü güne ulardık.. Beş
dakikalık teneffüs aralarında imparatorluklar yıkar, devletler kurardık..
Daha on dördünde yıllarla başı belada, en fazla on dokuzunda
buralardan kuş olup gitme hayalleri kurardık..
Anlamazdı kimseler.. En çok da bizimle aynı yolları
adımlayan; “Biz de bir zamanlar sizin gibiydik” sözünün mimarı, 80’lerin
gençliği..
“Biz onlar gibi olmayacaktık” sözde.. Fakat henüz
denenmemiştik, sınanmamıştık..
Şehirlerde dağlara sabırlar büyütüyorduk.. İmtihanımız silahla
olacak, sorular hep o bildik meydandan çıkacak sanıyorduk.. Olmadı..
Şehir imtihanları bir başkadır.. Caddeler ağırlaşır insanın
ayağının altında, duvarlar üstüne üstüne gelir.. Hayattır, kendisinden
kaçtığımız ve ölüme çaremiz yoktur..
Artık suskun acılar, kaybedişler, tükenişler, tavizler ve
kalp ölümleri vardır.. Gençlikteki dosyalar rafa kaldırılmış, sevdaların üstüne
kül boşaltılmış, duvarlardan afişler sökülmüş ve dillerde slogan kalmamıştır..
O zamanlar çok düşündüm, “Ne olmuştu bizden öncekilere ve ne
olacaktı bize?”.. Ablalara sordum, teyzelere.. Cevaplar genelde tek bir alanda
yoğunlaşıyordu: EVLİLİK..
Şehirlerde gençlerin sınav sorusu genelde evlilikten yana
çıkıyordu.. Bir dönüm noktası, bir hayat arifesi, hayalle gerçek arasındaki o
keskin çizgi.. Hep evlilikle geliyordu..
Bizde de öyle oldu.. Kimimiz 19’unda evet derken evliliğe,
kimimiz 25’i aştı..
1.Kız:
Çok heyecanlı bir arkadaştı.. Müstakbel eşiyle ilk
görüşmesinde uzun uzadıya konuşmuştu.. Evvela Seyyid Kutub’un Yoldaki
İşaretleri’ne değinilmişti, ardından gündemdeki Çeçenistan cihadına.. Güncel
yazarlar, medya hocaları, manevi liderler, derken halkın cehaleti, mazereti..
Kız; “Falanca kitabı okudun mu?” diye soruyor, çocuk “Evet”
diyerek kitap hakkındaki detaylara giriyordu.. Kızın gözleri “İşte bu!” diye
parlıyordu..
Madem ki evlenecekti Allah için olmalıydı, İslam için, dava
için.. Sormadı başka şey, düşünmedi hiç..
O bizim evliliğe ilk emanet ettiğimizdi.. Aramızdan ilk
uğurlanan.. Onun için hepimizde bir endişe ve hüzün vardı..
Aradan birkaç yıl geçtiğinde; “Evliliğin nasıl?” diye sordum.
“Kocam tipik bir doğu erkeği çıktı” dedi.. “Okuduklarımızın, düşündüklerimizin
evliliğimize hiçbir faydası olmadı maalesef.. Yoldaki İşaretler, kayınvalideme
karşı alttan almam gerektiğini, yoksa bunun faturasının kocam tarafından bana
ödetileceğini öğretmedi bana.. Fethi Yeken, eşime bir türlü bize karşı merhametli
ve anlayışlı olması gerektiğini anlatamadı..
Karşındaki İslam uğruna mücadele eden adamın, normal hayatta
sürekli eleştiren, beğenmeyen, geçimsiz ve sinirli biri olacağını
düşünemiyorsun.. Fakat İslam devleti teorilerimizin ne mutfakta yeri var, ne de
yatak odasında..”
2.Kız:
Temkinli bir arkadaştı, doğruya her daim kalbi açık, hatada
ısrar etmeyen samimi bir kardeşti.. İlk arkadaşımızın hikayesinden olacak,
talibi olan gence; “Benim için en önemli şey; İslam’ın bünyesinde yeşereceği
ailedir.” demişti.. Ve sabrı, fedakarlığı, eşler arasındaki uyumu, akrabalarla
münasebetleri, çocuk eğitimindeki ilkeleri uzun uzadıya konuşmuşlardı.. Gencin
zaten yumuşak başlı bir duruşu vardı, konuşulan mevzularda mutabakat sağlanmış
ve kısa zaman içinde düğünleri olmuştu..
Bu kez daha umutluyduk, dualarımız ‘Bu yuvanın bir cennet
bahçesi olması’ yönündeydi..
Nice zaman sonra konuştuk.. “Evlendikten sonra bunalıma
girdim” dedi.. “Eşim, Şia inancına çok yakın fanatik bir İran’cı.. Namazları
cem ediyor, sahabeye dil uzatıyor, hadisleri takmıyor, sünnete burun büküyor..
Önceleri “Düzelir” dedim, alttan aldım, gün oldu konuştum,
gün oldu yalvardım.. Fikirlerinden hiçbir şekilde vazgeçiremedim.. “Boşansam”
dedim ama hamileydim, ona da cesaret edemedim.. O gün bu gündür ne o değişti ne
de ben.. Her zaman itiş-kakış aramızda.. Olan da zavallı çocuklara oluyor..”
3.Kız:
Aceleci bir arkadaştı, kendisini sınamadan olaylara
dalıvermesi yüzünden her zaman başına iş açardı.. Etraftaki olumsuz Müslüman
erkek tiplemelerine bakarak; “Buralar adamı çürütüyor. Cihada gidecek biriyle
evlensem de hemen yollasam onu, şehid olsa” diyordu.. Öyle de oldu nitekim..
Evliliklerinin üçüncü ayında cihada giden eşinin çok geçmeden şehit haberi de
geldi..
Hepimiz yanında durduk kardeşimizin, ona destek olmaya
çalıştık.. Fakat o bambaşka tavırlar sergiliyordu.. Durmadan dövünüyor, oraya
buraya düşüp bayılıyordu.. Zaman geçtikçe bunalımları arttı, ne okuduğumuz
ayetler onu teskin etti, ne de şehid eşi olmanın müjdeleri..
Yavaş yavaş hepimizle irtibatını kesti.. Yıllar sonra onu bir
iş merkezinde daracık kıyafetiyle, makyajlı yüzüyle gördüğümde önce tanıyamadım
sonra gözlerime inanamadım.. İş hayatına atılmıştı.. “Cihada gidecek adam
evlenir mi hiç? Bak işte ortada kaldım, başımın çaresine bakıyorum.. El-aleme
muhtaç olacak halim yok ya!” diyordu..
4.Kız:
Çok yumuşak huylu ve fedakar bir arkadaştı.. Herkesin
yardımına koşar, elinden geleni ardına koymazdı.. Akrabadan gelen talibi için
anne-babası; “Namaz kılıyor ya gerisini fazla kurcalama. Hem sen ne diye bu
güne kadar okudun, ettin? Öyle her şey tastamam olur muymuş? Zamanla sen
anlatıp öğretirsin” diyerek evliliğini bir oldu-bittiye getirmişlerdi..
Konuştuğumuzda; “Çok zor” diyordu.. “İnsanın aynı dili
konuşmadığı, aynı hassasiyetleri paylaşmadığı bir adamla evlenmesi o kadar zor
ki.. Ben oturup Allah’ın ayetlerinden bahsedelim, bize faydası olacak şeylerden
konuşalım istiyorum, eşim maç seyrediyor, saçma sapan dizilerin başında
uyuyakalıyor.
İlk zamanlar; “Ben de okurum seninle, çok şey bilmiyorum ama
sen öğretirsin” falan diyordu. Fakat zaman ilerledikçe; “Çok da aşırı gitmeye
gerek yok. Benim de bir gururum var, eşim dostum var” diyerek beni uyarmaya
başladı.. Ne zaman bir hayra niyetlensem onu karşımda buluyorum.. İşin en acı
yanı ise çocuklarıma sözüm geçmiyor.. Ben; “Haydi çocuklar televizyonu kapatıp
biraz kitaplarımızı okuyalım” diyorum. Eşim; “Bırak çocukları, ne zararı var
sana, güzel güzel oturuyorlar işte” diyor. Onun bu tavırlarından sonra artık
beni kim dinler?..”
5.Kız:
Aramızda ilmi en çok sevendi.. Normal işinde gücünde insanlar
ona ‘sıradan ve basit’ geliyordu.. “Tam benim istediğim eş adayı” dediği genç,
Şam ve Kahire’de uzun yıllar eğitim almıştı.. Onlarca alimin ilim meclisinde
bulunmuş, kütüphaneler dolusu kitabı adeta içercesine okumuştu..
Arkadaşımız bir eşten çok dizinin dibine oturup ilim tahsil
edeceği bir hoca bulmanın mutluluğuyla evlendi.. Hepimiz çok umutluyduk, bu
evlilikte hayatla birlikte bir şeyler devam ettirilecekti..
Fakat duyduk ki, genç buralarda daha yeni tutunuyor..
İş-meslek namına bir becerisi yok.. Birkaç ay çalıştıktan sonra aylarca işsiz
dolaşıyor.. Arkadaş kucağında bebeği ile yardıma muhtaç.. Kardeşlerle
ufak-tefek aramızda bir şeyler hazırlayıp ziyaretine gittik..
Bizi duvarları tamamen kitaplıklarla kaplı bir salona aldı
arkadaşımız.. Kenara eski, küçük bir dikiş makinası koymuş, konu komşuya dikiş
dikmeye başlamıştı.. “İlk başlarda her şey çok iyiydi, beraber okur, düşünür,
konuşurduk.. Fakat bir evin, ailenin ayakta durması ilimle değil maddi
ihtiyaçların karşılanması ile.. Gün geçtikçe, “Kira günü geldi, su kesildi, yağ
bitti” dedikçe aramızda problemler baş göstermeye başladı.. “Allah kerim, o
rızkımızı gönderir” deyip odasına çekilen eşimin, onca ilmine rağmen artık
gözümde mahallenin en cahil ama evine ekmek götüren adamı kadar bile değeri yok
maalesef..
Akrabalardan, eş-dosttan yardım kabul etmek ne kadar ağır bir
durum.. Sağolsun bir akrabamız bu dikiş makinasını verdi, ben de gece-gündüz
demeden bir şeyler dikmeye çalışıyorum..”
Acı acı gülerek; “Artık bunca kitabın, ilmin gözümde hiçbir
değeri kalmadı.. Yedi aylık kızımı kucak istediği zaman kucağıma bile
alamıyorum çalışmaktan, çocuk makine tıkırtısının arasında ağlaya ağlaya
susuyor.. Ama başka çarem de yok” dedi..
6.Kız:
Sevgi dolu bir gönül dünyası vardı.. Duygusal, içli ve
dünyaya kalbi ile bakan tertemiz bir kardeşimizdi.. “Sevmeden olmaz” diyordu,
ne olacağı baştan belliydi.. Kalbini bir gence kaptırdı ve çok geçmeden
evlendi..
Bizim camiada en sert eleştirilen o olmuştu.. Ne davayı
satmışlığı kalmıştı, ne basit bir sevdaya tutulmuşluğu ne de iffetsizliği..
Bir bayram günü memlekette karşılaştık.. Gözleri hala pırıl
pırıldı.. “Rabbime hamd olsun beni mahcup etmedi..” diyordu. “Nasıl oldu?” diye
sordum. Anlattı:
“Beni bilirsin, zeki değilimdir, aklım da pek bir şeye ermez.
Fakat dualarım ve gönlüm elhamdülillah beni yanıltmadı.. Sevmek derken öyle
körü körüne değil.. Sevdim ama çok istişare ettim ben, eğer eşim uygun biri
olmasaydı “Bir kere sevdim” diyerek peşinden gitmeyecektim elbette..
Bir şeyi sevmeden, içime sindirmeden yapamazdım.. Çok dua
ettim ben, “En hayırlısını sevdir gönlüme” dedim.. Öyle de oldu.. Evlilikte
sorunlar olmaz mı? Elbette bizim de sorunlarımız oldu/oluyor..
Fakat gönlümün eşime karşı sürekli sevgi dolu olması, eşimin
de bana aynı ışıkla bakması Allah’ın yardımıyla bu sorunları hep küçültüyor..
Esasen benim pek bi beklentim yoktu; sevgi dolu, uyum içinde yaşasak, Allah’a
kul, birbirimize yoldaş olsak yeterdi.. Onun için akşamları eşimi kapıda
karşılamayı, ona sevdiği yemekleri hazırlamayı seviyorum ben, ailesinin yanında
onun göğsünü kabartmayı, onunla el ele yürümeyi, çocuklarımızla şakalaşırken
onu seyretmeyi, beraber kitap okumayı, arkasında namaz kılmayı.. Velhasıl Allah
yüzüme güldü, işte altı yıl oldu, beni dualarım, bir de gönlüm kurtardı..”
7.Kız:
Aramızdaki en seviyeli arkadaştı, tam bir hanımefendiydi..
İnsanlarla bütün iletişimini “saygı” çerçevesinde kurardı.. Yaptığı her işe
özen göstermesi, en iyisini yapmaya gayret etmesi onun en belirgin özelliklerindendi..
Evlendiği gencin gerek fikri yapısını, gerekse ahlaki
yapısını ciddi bir şekilde araştırmıştı.. Aileler arasında da uyum vardı, öyle
olunca uzatmadan evlenmişlerdi..
“İyi misiniz?” dedim.. “Elhamdulillah” dedi..
Ona göre saygı, sevginin bekçisiydi.. Saygı olmadan sevgi
yıpranmaya, tükenmeye mahkumdu.. Eşine neredeyse “siz” diye hitap edecek kadar
saygı duyuyordu.. Yüzüne karşı ona “dünyanın en iyi erkeği” değerini veriyor,
gıyabında sürekli onu onurlandırıyordu..
Saygı göstererek kendi saygınlığını korumayı ilke edinmişti..
“Elbette tartışmalarımız oluyor” dedi.. “Tamamen bambaşka
ailelerde yetişmiş iki insan, birbirinin tıpatıp aynısı olamaz. Bu sebeple
benim doğrum ona yanlış, onun doğrusu da bana yanlış gelebilir. Fakat biz
uyumu, saygı ekseninde birbirimizle konuşmak ve birbirimize karşı anlayışlı
davranıp zaman tanımakla elde ettik.. Sinirlendiğimiz zaman susmak,
daraldığımızda ortam değiştirmek, sorunların üzerine üzerine gitmektense zamana
yaymak ve saygıyı hiçbir zaman eksiltmemek.. Evliliğimden öğrendiğim şeyler
bunlar oldu..”
Ummu Aişe
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder