22 Aralık 2014 Pazartesi

Efendimiz (sav) çocuklarını nasıl terbiye etti : Hz. Muhammed (s.a.v.) bir baba olarak evlatlarının her şeyiyle yakından ilgilenmiştir. Çocuğu henüz doğmadan önce anne ile yakından ilgilenmiş, onlar doğduktan sonra ise, yakın ilgi ve alakasını evlatlarından hiç eksik etmemiştir.

Efendimiz’in (s.a.v.) kız-erkek ayrımı gözetmeden çocuklarını sevmesi, okşaması, koklaması günümüzdeki bazı anlayış ve alışkanlıkların sünnetten ne kadar uzak olduğunu da göstermesi açısından önemlidir.
Hz. Muhammed (s.a.v) erkek-kız, birçok çocuk baba¬sıdır. Kasım, Tahir, Zeyneb, Rukiyye, Ümmü Gülsüm ve Fatıma, Hz. Hatice’den (r.anha) Mekke’de; Mısırlı cariyesi Mariye’den ise İbrahim, Medine’de doğdu. (Aleyhimüsselam ecmain).
Ancak Efendimiz’in (s.a.v.) nazarında hizmetçi, köle, azatlı ve onların çocukları da ailenin birer parçasıdır. Bu sebeple Resulullah’ın (s.a.v.) baba-evlat münasebetlerini hakkıyla tespit edebilmek için bu durumun da göz önüne alınması gerekir. Nitekim on yıl boyunca hizmetin¬de bulunan ve “Hadimu’n-Nebi” (Peygamberin hizmetçisi) unvanıyla şereflenen Enes’i; “Hıbbu Resulillah” (Allah elçisinin sevgilisi) unvanını taşıyan Üsame ve babası Zeyd’i; torunları Hz. Hasan ve Hz. Hüse¬yin’i, Efendimiz’in (s.a.v.) ailesinin birer parçası olarak görüp onlara olan ilgisini değerlendirmeye almadan Resulullah’ın babalık yönünü tam olarak ortaya koyamayız.
Doğumdan önce de ilgi
Resulullah (s.a.v.) çocuklarıyla, onlar henüz doğmadan önce “fii¬len” ilgilenmeye başlamıştır. Efendimiz’in ilk torunu olan Hz. Hasan’ın dünyaya gelişi yaklaşınca, kızı Fatıma’ya sıkça uğrayıp onun halini hatırını sorar ve son ziyaretinde, “Çocuk doğunca bana haber vermeden çocuğa hiçbir şey yapmayın” tembihinde bulunur. Ebe, doğumun ardından sarı renkli bir beze sarılmış olarak çocuğu getirince, Resulullah (s.a.v.) ebeye kızar ve “Bana asi oldun” diyerek tepkisini sertçe ifade eder.
Efendimiz’in bu ilk ilgideki ciddiyetini anlamak için sarı bezi atıp, çocuğu beyaz bir beze sardığını, arkadan mübarek tükürüklerini çocuğun ağzına koyarak yutturup, babası Hz. Ali’yi çağırarak, ismi vs. ile ilgilendiğini bilmemiz gerekir. Aynı yakın ilgiyi Hz. Hüseyin ve diğer bir kısım yakınları için de gösterdiği bilinmektedir.
Çocuk doğduktan sonra Efendimiz’in, çocuğun göz ve kulaklarına “ilk şahsiyet inşası için” ezan ve kamet okuması, ilk yedi gün içinde sünnet ettirmesi, başındaki ilk tüyü tıraş edip ağırlığınca sadaka vermesi ya da akika kurbanı kestirmesi gibi faaliyetleri ümmetine ders verir niteliktedir.
Hz. Peygamber’in yeni doğan çocuğun gıdasıyla da yakinen ilgilendiğini, bu cümleden olarak oğlu İbrahim’in annesi Mariye’nin sütü az olduğu için sağmal koyun alarak takviye ettiğini, hatta sütannesi de tuttuğunu bilmeliyiz.
Efendimiz’in (s.a.v.) kız torunu Ümame’nin yüzündeki çapağı silmesi, Hz. Fatıma’nın (r.a) yanında gecelediği bir ziyaret sırasında Hasan ve Hüseyin’in sırayla su istemeleri üzerine hemen koşup onlara su vermesi gibi örnekler, halen cemiyetimizdeki bazı anlayış ve alışkanlıkların sünnetten ne kadar uzak olduğunu da göstermesi açısından önemlidir.
Çocuk sevgisi
Efendimiz’in en mümtaz yönlerinden biri O’ndaki çocuk sevgisidir. Çocukları “cennet kokusu”, “gözü¬mün nuru” diye tarif eder. “Her öpücük için cen¬nette beş yüz yıllık mesafesi olan bir derece verilir” diyerek çocukların sevgiye boğulmasını tavsi¬ye eder.
Hz. Peygamber (s.a.v.) çocuklarına, torun¬larına gösterdiği sevgi ve merhamet sebebiyle “iyaline karşı insanların en müşfiği” bilinmiştir. O, torunları Hasan ve Hüseyin’in yüzlerinden, dudaklarından göbeğinden öpmüştür.
Kocası demirci olan bir sütanneye verilen oğlu İb¬rahim’i Efendimiz’in (s.a.v.) sık sık görmeye gittiği, varınca çocuğu kucaklayıp öptüğü, kokladığı ve bir müddet yanında kaldıktan sonra döndüğü belirtilir.
Efendimiz, çocukların sevgi bağını koparacak, onları üzecek davranışlardan ısrarla kaçınmıştır. Kız torunu Ümame omzunda olduğu halde namaz kılmış, rüku ve secdeye gittikçe onu yere bırakmış, kıyama kalktıkça tekrar omzuna almıştır. Namazda, secde sırasında sırtına binen torunları, kendiliğinden inin¬ceye kadar secdeyi uzatmış, rüku sıralarında ba¬caklarının arasından da geçmek isteyince bacakla¬rını aralamış ve fakat çocuğa müdahale etmemiş¬tir. Hatta çocuk, kucağında iken üstüne akıttığı (küçük abdestini yaptığı) zaman akıt¬masını kestirmemiş, müdahale etmek isteyene, “Bı¬rak oğlumu, tamamlasın” demiştir.
Talim ve terbiye
Resulullah’ın ailesinde çocukların talimi mühim meselelerden biridir. Doğumla birlikte çocuğun kulaklarına ezanın okunması talim işinin ne ka¬dar erken ele alınması gereğine bir sembol olmak¬tadır. Fiili talime konuşma yaşında, itikada müteallik Kur’ani kısa metinler ez¬berletilerek başlandığını şu rivayet haber vermekte¬dir: İbn-u Şu’ayb der ki: “Abdulmuttalib oğullarından bir çocuk konuşmaya başlayınca Hz. Peygamber (s.a.v.) şu ayeti yedi sefer okutarak öğretirdi: “el hamdulillahi’l-lezi lem yettehiz veleden ve lem yekun lehu şerikun fi’l-mülki” (Hamd o Allah’adır ki, O’nun ne çocuğu vardır ne de mülkte bir ortağı).
İlk öğretilecek şeyin “Lailahe illallah” olmasını da emreden Hz. Peygamber, akıl ve muhakemeye yönelik eğitimin temyiz yaşından itibaren sistematize edilmesini irşat buyurur. Hz. Peygamber (alıştırmak gayesiyle) yedi yaşında çocuğa namazın emredilmesini, kılmadığı takdirde 10 yaşında ciddiye alınmasını ve yataklarının ayrılmasını emreder. Namazın emri; namazla ilgili farz, vacip, sünnet her çe¬şit bilginin öğretilmesini içine alır. Hz. Ali, Peygamberimiz tarafından İslam’a davet edildiği zaman 9 yaşında idi. Çocuğa yazı, yüzme, ok atma, ata binme gibi diğer bilgilerin öğretilmesi de Hz. Peygamber’in emirleri ara¬sındadır.
Uslandırma metodu: Asgari müdahale



Hz. Enes’ten yaptığı yaramazlıklar sonucu yapılan tenbihlerle ilgili gelen rivayetlerden şöyle bir sonuç çıkarmak mümkün: “Resulullah’a (s.a.v.) on yıl hizmet ettim. Yap¬tığım işler, her seferinde Resulullah’ın istediği şekilde gerçekleşmedi; buna rağmen bana bir kerecik olsun ne vurdu, ne kötü söyledi, ne azarladı, ne surat astı, ne de ayıpladı. Bir kere olsun “Of be!” demedi. Yaptıklarımdan hoşuna gitmeyen için “ne fena yaptın” demedi. Yaptığım bir şey için “Bunu ni¬ye böyle yaptın?” yapmadığım bir emri için de “Onu niye yapmadın!” diye hesaba çekmedi. Ha¬nımlarından biri “Keşke şöyle yapsaydın!” diye mü¬dahale edecek olsa: “Bırakın çocuğu, o Allah’ın murat ettiği şeyi yapmıştır” derdi.”
Çocuklar arası eşitlik
Hz. Peygamber (s.a.v.) “öpücüğe varıncaya ka¬dar” zahire akseden her hususta çocuklar ara¬sında eşitlik emreder. Kız-erkek ayırımı kesinlikle yoktur.
Torunu Hz. Hasan ve Hü¬seyin (r.a) aynı anda su isterler. Hemen kalkan Resulullah önce Hasan, sonra da Hüseyin’e suyu verir. Bundan Hasan’ı daha çok sevdiği hükmüne varmak isteyen Fatıma’ya, “Hayır, ilk defa Hasan istedi” cevabını verir. Resulullah’ın bu davra¬nışı, bilhassa kız çocuklarının diri diri toprağa gömülmesine kadar ileri götürülen ayrımların yapıldığı bir cemiyette fevkalade ehemmiyet taşır. Hatta illa da ayırım düşünülecekse, bunu kızlar lehine tavsiye eder; “Bağış ve ihsanlarda çocuklarınızın arasını eşit tutun. Eğer ben birini üstün tutacak olsaydım, kızları üstün tutardım” buyurur.
Meslek öğretimi
Bir baba için en mühim vazifelerden biri şüphe¬siz, evladına meslek öğretmesidir. Ancak Hz. Pey¬gamber (s.a.v.) ile ilgili rivayetlerde, doğrudan doğru¬ya meslek öğretimiyle ilgili açık bir tedbir dikkati¬mizi çekmese de ulema, “Kadın-erkek, her mü’mine ilim farzdır” hadisinden hareketle, “Çocuğa bir de meslek öğretmek babanın vazifesidir” demiştir. Aynı hadisten yola çıkılarak “farz-ı ayn ilimler” meselesine, bundan da “buluğa erince tek başına hayata atılabilmesi için gerekli bilgi, maharet ve alışkanlıkların kazandırılması” hükmüne ulaşılmıştır. Bu konuda gelen nasları göz önüne alan İslam alimleri her babanın, evladını kendi mesleğinden daha aşağı olmayacak bir meslek üzere yetiştirme¬si gerektiğine hükmederler.
Evlendirme
Hz. Peygamber, ailesine mensup kimselerin evlenme meselesiyle de ilgilenmiş, bu maksatla yapılması gereken iş ve teşebbüsleri, alınması ge¬reken tedbirleri ihmal etmemiştir. Normalde büluğa eren gençlerin fazla bekletilmeden evlendirilmesi düsturunu vaaz eden Hz. Peygamber, ailesi şümulüne giren kimselerin evlenmeleriyle de teker te¬ker bizzat ilgilenmiştir. Evlendirildiğinde 12 yaşında olan Hz. Fatıma’nın mehir, çeyiz ve ikamet edeceği ev vs… gibi meselerle bizzat ilgilenmiş, talimatlar vermiştir.
Efendimiz (s.a.v.), Hz. Fatıma evlendikten sonra da onun her türlü sorunuyla yakından ilgilenmiştir. Meşguliyetleri taksim ederek dahili işleri Fatıma’ya (r.a), harici işleri de Hz. Ali’ye (r.a) vermiş¬ ve sık sık Fatıma’yı ziya¬ret ederek, bazı geceleri kızının yanında geçir¬miştir.
Efendimiz (s.a.v.), kızlarına fevkalade müşfik ve candan davranmıştır. Evlenmelerinden sonra da karşılaşınca alınlarından öpmüş, ağladıkları za¬man kendi eliyle gözyaşlarını silmiştir. Bu yakınlık, kızlarının her meselelerini, O’na çekinmeden götürmelerine imkan tanıyacaktır. Mesela Rukiyye (r.a), Efendimiz’e (s.a.s.) gelerek; “Ey Allah’ın Resulü, Fatıma’nın kocası (Ali), benim kocamdan daha hayırlı!” diyebilecektir.


Çocuk Eğitiminde Peygamberimizin Metodu.
ANNE BABAYA TEMEL BİLGİLER
Çocuğun varlık dünyasında ilk gördüğü, evi ve ailesidir. Bundan dolayı çocuk, yaşamın ilk örneklerini ev halkından alarak bunları zihninde adeta çizer ve esnek benliğini ilk çevresi olan hane halkının ortaya koyduğu örneklerle şekillendirir. Çocuk bu aşamada nakışa hazır bir kumaş gibidir, istenilen yöne rahatlıkla yönlendirilebilir. Peygamber (s.av) şöyle buyurmuştur: “Her doğan çocuk İslam fıtratı üzere doğar, daha sonra anne babası onu ya Yahudi ya Mecusi ya da Hıristiyan yapar.”

-Eğitim Sorumluluğu

İbn-i Ömer’den rivayetle Hz. Peygamber (s.a.v) şöyle buyurmuştur: “Hepiniz çobansınız; hepiniz güttüğünüz sürüden sorumlusunuz. Devlet reisi de bir çobandır ve sürüsünden sorumludur. Erkek ailesinin çobanıdır ve sürüsünden sorumludur. Kadın kocasının, evinin çobanıdır ve sürüsünden sorumludur. Hizmetkâr efendisinin malının çobanıdır, o da sürüsünden sorumludur. Netice itibariyle hepiniz çobansınız ve güttüğünüzden sorumlusunuz.” (Buhari, Müslim, Tirmizi, Ebu Davud)

Allah (c.c) anne babalara çocuklarını terbiye etmelerini emrederek onları bu noktada sorumlu tutmuştur. Nitekim Allah (c.c) şöyle buyurmuştur: “Ey İnananlar! Kendinizi ve ailenizi, yakıtı insanlar ve taşlar olan ateşten koruyun. Onun başında acımasız, güçlü, Allah’ın buyruklarına karşı gelmeyen ve emredildiklerini yapan melekler var.” (Tahrim 6)

-Başarılı Bir Eğitimcilerin Nitelikleri

a) Yumuşak huylu ve ihtiyat sahibi olmak

Nitekim Hz. Peygamber (s.a.v) Eşec b. Kays’a “Sende Allah’ın sevdiği iki huy var: Yumuşak huyluluk ve ihtiyatkârlılık.” demiştir. 

b) Sertlikten uzak olmak

Hz. Peygamber (s.a.v) şöyle buyurmuştur: “Allah merhametlidir, yumuşaklığı sever ve o sertliğe ve sertliğin dışındaki şeylere vermediği (ecri) yumuşak huyluluğa verir.” (Müslim)

Şöyle bir olay rivayet edilmiştir. Zeynel Abidin’in kölesi kendisine bir çömlekten su dökerken, çömlek Zeynel Abidin’in ayağına düşerek kırılmış ve ayağı yaralanmıştı. Olay olur olmaz köle hemen: “Efendim! Allah ‘Öfkesini yutarlar’ buyurmuştur.” deyince Zeynel Abidin “Öfkemi yuttum” der. Köle bunun akabinde ayetin “İnsanları affeder” kısmını okuyunca Zeynel Abidin “Seni affettim” der. Köle ayetin son kısmı olan “Allah güzel davranışta bulunanları sever” kısmını okuyunca Zeynel Abidin kölesine “Peki, Allah rızası için seni azad ediyorum, artık hürsün”der.

c) Şefkatli bir kalbe sahip olmak

Ümame (r.a) den şöyle bir olay nakledilir: “Hz. Peygamber’e, sırtına iki çocuğunu almış bir kadın çıkageldi. Hz. Peygamber kadına 3 hurma verdi. O da çocuklarına birer hurma verdi. Sonra çocuklarından biri ağlayınca kadın kalan tek hurmayı çocuklarına bölüştürdü. Bunun üzerine Hz. Peygamber (s.a.v) şöyle buyurdu: “Kadınlar, çilekeş ve çocuklarına karşı çok merhametlidirler. Şayet eşlerine yaptıkları ( bir takım olumsuz davranışlar ) olmasaydı sadece kıldıkları namazlar cennete girmelerine yeterli olurdu.” (Hâkim, Müstedrek)

d) Günah olmadıkça en kolayını yapmak

e) İnatçı olmamak

Hz. Peygamber (s.a.v) şöyle buyurmuştur: “Cehenneme kimin girmeyeceğini veya cehennemin kimi yakmayacağını size haber vereyim mi? Cana yakın olan, herkesle iyi geçinen, yumuşak başlı olup insanlara kolaylık gösteren kimseleri cehennem yakmaz.” (Tirmizi)

f) Sinirlenmemek

g) Dengeli ve itidalli olmak

h) Örnek kişiliğe sahip olmak

ı) Çocukların anne babaya olan bereketi sebebiyle onların varlığından şikayetçi değil, aksine memnun olmak

i) Çocukları hayatın hem süsü, hem de imtihan olarak bilmek

j) Şeytanın insan nesliyle uğraştığını bilmek

İyad b. Humar’dan rivayet edildiğine göre Hz. Peygamber (s.a.v) bir kutsi hadiste: “Ben kullarımı hak din üzere yarattım. Daha sonra şeytan onlara musallat olup onları yolumdan saptırdı.” buyurur.

k) Anne babanın Salih (iyi hal sahibi) olmasının, çocukları Allah’a itaat etme yönünden motive edeceğini bilmek

Nitekim bu maddeyi “Allah birbirinden gelme bir nesil olarak Âdem’i, Nuh’u, İbrahim ailesi ve İmran ailesini seçip âlemlere üstün kıldı...” (Al-i İmran 34) ayeti de desteklemektedir.

l) Kan ve evlilik bağından doğan yakınlığın Allah’ın koyduğu yasalardan olduğunu bilmek 

Nitekim Allah (c.c) şöyle buyurmuştur: “Sudan (meniden) bir insan yaratıp onu nesep ve irsiyet (kan ve evlilik bağından doğan) yakınlığına dönüştüren odur. Rabbinin her şeye gücü yeter.” (Furkan 54)

m) Salih çocuk olması ümidiyle cinsel birliktelik esnasında dua etmek

Nitekim Hz. Peygamber (s.a.v) şöyle buyurmuştur: “Biriniz eşiyle beraber olacağı zaman, ‘Allah’ım! Şeytanı bizden ve bize vereceğin çocuktan uzaklaştır’ derse ve bu beraberlikten çocukları olursa şeytan ona zarar veremez.”   (Buhari, Müslim)

n) Çocuğun Allah tarafından yoktan var edilen bir lütuf olduğunu bilmek

o) Çocuğun asıl maddesinin bir damla su olduğunu unutmamak

Ayet-i Celileler bu noktada insanı, aslını ve nelerden oluştuğunu düşünmeye davet eder. Kuran’ın insanı bu nokta üzerine yoğunlaştırması, insanın Allah’ın nimetlerini tanıyıp, kibirlenip, böbürlenmemesi ve Allah’a olan itaatten kaçınmaması içindir.

“İnsan neden yaratıldığına bir baksın! Atılan bir sudan yaratıldı. (O su) sırt ile göğüs kafesi arasından çıkar.”   (Tarık 5-7)

ö) Rahimlerdeki yaratılışı ve ceninin gelişim evrelerini düşünmek

p) Hz. Peygamberin (s.av)çocuğu olmayan birine tavsiyesi

Cabir (r.a) rivayet ediyor:

Ensarden biri Hz. Peygamber’e “Ya Rasulallah! Bugüne kadar hiç çocuğum olmadı” deyince, Hz. Peygamber “Sen fazlaca istiğfar edip çokça sadaka veriyor musun? Dedi. Ravi diyor ki, o kişi daha sonra fazlaca istiğfar edip, çokça sadaka verir oldu, neticede de o zatın dokuz erkek evladı oldu.     (Ebu Hanife, Müsned)

r) Çocuğuna ve anne babasına yakın olması

Enes b. Muaz’dan rivayetle Hz. Peygamber (s.a.v) : “Allah’ın kıyamet günü konuşmayacağı, onları temize çıkarmayacağı ve rahmet nazarıyla bakmayacağı bir takım kulları vardır” deyince “Bunlar kimdir Ya Rasulallah!?” denildi. Hz. Peygamber, “Bunlar anne babasından ve çocuğundan uzak kalanlardır.” buyurdu.   (Ahmed b Hanbel, taberani)

ÇOCUĞUN DOĞDUĞU GÜN YAPILACAK ŞEYLER

A)     Fitre Miktarı Kadar Sadaka Vermek

B)      Miras Hakkına Sahip Olmak

C)      Yeni Doğan Çocuğun Varlığı İle Sevinmek

D)     Sağ Kulağına Ezan Okumak, Sol Kulağına Da Kamet Getirmek                                                         

   Ezan-ı şerif okunduğunda şeytan ezandan kaçar ve yine şeytan çocuk doğduğunda ona ilişir, zarar verir. Çocuğun doğduğunda ağlaması, bağırması da bu yüzdendir. Nitekim Hz. Peygamber (s.a.v) şöyle buyurmuştur: “Meryem oğlu İsa hariç, dünyaya gelen her bir çocuğu doğumu esnasında şeytan mutlaka dürtükler. Çocuğun ağlaması da şeytanın bu dürtüklemesindendir.”   (Buhari, Müslim)

Çocuğun kulağına ezan-ı şerif okumanın, çocuk ezanın manasını anlamasa dahi mutlak surette bir takım faydaları vardır. Birkaçını söylemek gerekirse:

1)      Şeytan, ezan-ı şeriften kaçar.

2)      Çocuğun kulağına ezan okumakla Allah’ın o çocuğa daveti şeytanın davetinden önce gerçekleşmiş olur.

3)      Çocuk nimetinden dolayı Allah’a dua etmek ve şükürde bulunmak

4)      Yeni doğan çocuğun damağına çiğnenmiş hurma gibi tatlı bir gıda çalınması

Ebu Musa (r.a) şöyle bir olay anlatır: “Çocuğum oldu ve onu Hz. Peygamber’e getirdim, adını İbrahim koydu. Sonra da çocuğun ağzına çiğnenmiş hurmayı çaldı. Hayır, duasında bulunarak çocuğu bana geri verdi. “   (Buhari, Müslim)

ANNE SÜTÜNÜN ÖZELLİKLERİ

1)      Anne sütü sterildir. Mikroplardan arındırılmıştır.

2)      Çocuğun emebileceği ısıdadır, yani ılıktır.

3)      Çocuk sütü emdikçe yerine yenisi üretilmektedir.

4)      Çocuk emmediğinde anne göğsünde bekleyen süt bozulmaz.

5)      Anne sütünün içindeki besinler, bebeğin ihtiyaçlarına göre düzenlenmiş olduğundan sindirimi de kolaydır.

6)      Çocuğun sağlıklı bir şekilde büyüyüp gelişebilmesi için gerekli her türlü besini içinde bulundurur.

7)      Çocuğu mikroplara karşı korur.

8)      Emzirme, çocukla anne arasındaki ruhsal ilişkiyi arttırır.

 

TUVALET EĞİTİMİNİN VERİLMEDİĞİ DÖNEMDE ÇOCUĞU CAMİYE GÖTÜRMEK MEKRUHTUR

                Nitekim Hz. Peygamber (s.a.v) şöyle buyurmuştur: “Çocuklarınızı camiden uzak tutun.” (İbni Mace)

                         HZ. PEYGAMBER’İN ÇOCUKLARA YÖNELİK TERBİYE YÖNTEMLERİ

Tespit ettiğimiz kadarıyla Hz. Peygamber’in çocuklara yönelik terbiye yöntemleri birbirinden önemli olan şu 5 ana maddeye dayanmaktadır:

Birinci madde anne-babaların ve eğitimcilerin kendi düşünce ve hareket tarzlarını belirlemek amacıyla hangi kurallara bağlı olmaları gerektiği ile alakalıdır.

İkinci madde anne, baba ve eğitimcilerin, çocuğun aklına, düşüncesine, düşünce sisteminin oluşmasına, akli melekelerini geliştirmesine ve kişilik oluşumuna yön verecek düşünce yöntemleriyle alakalıdır.

Üçüncü madde anne, baba ve eğitimcilerin, çocuğun benliğine etki edebilecek, özgüvenini arttıracak ve ona daha üstün bir ahlaki yapılanma sağlayabilecekleri etkin psikolojik yöntemlerle alakalıdır.

Dördüncü madde anne babaya yapılacak iyiliği ve onlara yapılacak saygısızlıktan sakındırma yöntemiyle alakalıdır.

Beşinci madde çocuğun terbiyesiyle alakalı olarak onun nerede, nasıl ve nelerle dövülebileceği, dövmenin yemekteki tuz ve içilecek ilaç gibi dengeli olması gerektiği bunun fazlasının ya da eksiğinin çocuğun terbiyesini olumsuz yönde etkileyebileceği ve bundan dolayı bu hususa gereken önemin gösterilmesi ile alakalıdır.

A)     Örnek Kişilik

Ebu Hureyre’den rivayetle, Hz. Peygamber (s.a.v) şöyle buyurmuştur: “Her kim bir çocuğa “gel sana şunu vereceğim” deyip de vermezse bu söz bir yalan kabul edilir”

B)      Yönlendirmede Uygun Zamanı Seçmek

1-Gezi, Yol ve Yolculuk Zamanı

2) Yemek Zamanı

3)Çocuğun Hastalık Zamanı

      C)   Çocuklar Arası Adaleti Gözetmek

       D)   Çocukların Haklarına Riayet Etmek

       E)   Çocuklara Hayır Duasında Bulunmak

       F)     Oyuncak Almak

       G) Çocukları İyiliğe, İtaate Alıştırmak Ve Bunlara Zaman Hazırlamak

       H) Fazla Azar Ve Kınamadan Kaçınmak

     I) Çocuklara Hikâye Okumak Ve Anlatmak

     İ) Çocukla Doğrudan Konuşmak

     J) Çocuğu Hz. Peygamber (s.a.v) Gibi Kendisine Daimi Örnek Olabilecek Birine Bağlamak

                     ÇOCUĞUN BENLİĞİNDE ETKİLİ OLACAK YÖNTEMLERİN ESASLARI

A)     Çocuklarla Beraber Olmak

B)      Çocukların Arasında Yarışma Ruhu Canlandırmak Ve Mükâfatlandırmak

C)      Çocuklarla Oynamak Ve Onlarla Çocuklaşmak

D)     Çocuğun Özgüven Duygusunu Geliştirmek

1)      Çocuğun İradesini Güçlendirmek

a)      Çocuğu sır tutmaya alıştırmak

b)      Çocuğu oruca alıştırmak

2)      Sosyal Kişiliğini Geliştirmek

3)      İlmi Güvenirliğini Geliştirmek

4)      Ticari Güvenilirliği Geliştirmek 

5)      Çocuklara Güzel Bir Şekilde Seslenmek   

E)      Çocuğun Arzularını Dikkate Almak Ve Gönlünü Hoş Etmek

F)      Tekrar Etmenin Çocuk Üzerinde Etkili Olmasının Gerekçesi

Hz. Peygamber (s.a.v) : “Çocuğa yedi yaşındayken namaz kılmayı öğretiniz. On yaşına bastığı halde kılmazsa cezalandırınız.” buyurmuştur.

G)     Çocuğa Karşı Aşamalı Bir Hareket Tarzı İzlemek

Birinci merhale (0-7 yaş) : Gözlem dönemi olan bu dönemde çocuk, anne babasının namaz kılmalarını görür, onlar gibi hareket etmeye çalışır. Anne babası çocuğu bu şekilde yetiştirdiğinde bu onun alt yapısını hazırlayan çok güzel bir hareket olacaktır.

İkinci merhale (7-10 yaş) : Çocuğa bir takım emirlerin verileceği dönem

Üçüncü merhale (10 yaş ve sonrası) : Cezalandırma dönemi: Bu dönemde çocuk namaz kılmadığı takdirde cezalandırılır.

H)     Çocukta Korku Ve Ümit Dengesini Gözetmek

ANNE BABAYA YAPILACAK İYİLİĞE TEŞVİK VE ONLARA KARŞI GELMEKTEN SAKINDIRMA YÖNTEMİ

1)      İyilik Yapmanın Esasları

A)     Dünya ve Ahirette Anne Babaya Yapılacak İyiliğin Sevabı

Ümame’den rivayet ediliyor: “Bir adam Hz. Peygamber’e gelip “Ya Rasulallah! Anne babanın çocukları üzerindeki hakları nedir?” diye sorunca Hz. Peygamber (s.a.v) : “ Anne baban senin ya cennetin ya da cehennemindir” dedi. (İbni Mace)

B)      Anne Babaya İyilik Etmeyi Farzı Kifaye Türünden Olan İbadetlere Öncelemek

1)      Anne Babaya Yapılan İyiliğin Allah Yolunda Cihada Takdim Edilmesi

2)      Anne Babaya Yapılacak İyiliği Kişinin Eşine Ve Arkadaşlarına Yapacağı İyiliğe Tercih Etmesi

3)      Anne Babaya Yapılacak İyiliği Hacca Tercih Etmek

4)      Anne Babaya Yapılacak İyiliği Hz. Peygamber’e (s.a.v) Yapılacak Ziyarete Tercih Etmek

5)      Anne Babaya Yapılacak İyiliği Evlat Sevgisine Tercih Etmek

6)      Anne Babaya Yapılacak İyiliği Nafile İbadetlere Tercih Etmek

7)      Anne Babaya Yapılacak İyiliğin Allah Yolunda Gerçekleştirilecek Hicrete Tercih Etmek

C)      Müslüman Olmasalar Bile Anne Babaya İyi Davranmak Gerekir

D)     İnsanlar İçinde İyilik Edilmeye En Layık Varlığın Anne Baba Olması

E)      Anne Babaya Beraberce İyilik Edilme Durumu Mümkün Olmadığında Anneye Yapılacak İyiliğin Babaya Tercih Edilmesi

F)      Anne Babanın Ödemesi Gereken Bir Borcu Ödemek

G)     Çocukların Ve Anne Babanın Birbirine Dua Etmesi

H)     Anne Babayı Mahcup Edecek Bir Hareket Tarzı İçinde Olmamak

       Anne Babaya Karşı Vazifeler

A)     Vasiyetlerini Yerine Getirmek

B)      Anne Babaya Dua Ve İstiğfar Etmek

C)      Anne Babayı Ziyaret Etmek Ve Sevdikleri Kişilere İyi Davranmak

D)     Anne- Baba Adına Sadaka Vermek

E)      Anne Baba Adına Haccetmek

F)      Anne Babayı Rahatlatmak İçin Ameli Salih Yapmaya Gayret Etmek

G)     Mezarlarını Ziyaret Etmek

H)     Yeminlerinin Gereğini Yerine Getirmek Ve Anne Babalara Sövdürmemek

Abdurrahman b. Semüre’den (r.a) rivayetle Hz. Peygamber (s.a.v) şöyle buyurmuştur: “ Her kim anne-babalarının yaptığı yeminlerinin gereğini yerine getirir, onların borçlarını öder, anne-babalarına sövdürmezlerse dünyada ana-babasına karşı gelse de iyilerden yazılır”   (Taberi)

 

               ÇOCUĞU TERBİYE ETME YÖNTEMLERİ



A)     Çocuğun Cezalandırılması

B)      Çocuğun Hatasını Önce Fikri Planda, Sonra Da Pratik Alanda Düzeltmek

 

                             ÇOCUĞUN İTİKADİ YAPISI

İslam, Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, ahret gününe, kaza ve kadere, hayır ve şerrin Allah’tan geldiğine iman etmek gibi bir özelliği bünyesinde barındırır. 

A)     Çocuğa Kelime-i Tevhidi Öğretmek

İbni Abbas’tan rivayet edildiğine göre Hz. Peygamber (s.a.v) şöyle buyurmuştur: “Çocuklarınıza ilk söyleyeceğiniz şey kelime-i tevhit olsun, ruhlarını teslim ederken de kelime-i tevhidi telkin edin.”

B)      Allah’ı Sevmek, O’ndan Yardım Dilemek, Allah’ın Gözetimine, Kaza ve Kaderine İman Etmek

C)      Çocuğa Hz. Peygamber’in (s.a.v) Ehl-i Beytinin Ve Sahabenin Sevgisini Yerleştirmek

Hz. Ali (r.a) Hz. Peygamber’den (s.a.v) şöyle bir rivayette bulunur: “ Çocuklarınızı şu üç özelliğe göre yetiştirin. Bunlar: Peygamber sevgisi, ehl-i beyt sevgisi ve Kur’an okumak.”     (Taberani)

D)     Çocuklara Kur’an-ı Kerim’i Öğretmek

E)      Çocuğun Sarsılmaz Ve Sağlam Bir İman Üzere Eğitilmesi Ve Yeri Geldiğinde Bu Uğurda Kendini Feda Etmesi

                                                 SOSYAL YAPI 

 

A)     Çocukları Büyük zatların Yanına Götürmek

B)      İhtiyaçların Temini İçin Çocukların Gönderilmesi

C)      Çocuğu Selam Vermeye Alıştırmak

D)     Çocuğun Uygun Arkadaş Çevresi Edinmesi

E)      Çocuğun Alış-Verişe Alıştırılması

F)      Çocukların Meşru Düğün ve Törenlere Götürülmesi

G)     Çocuğun Salih Akrabalarının Yanında Yatması

                                               AHLAKİ YAPI

Hz. Peygamber (s.a.v) Şöyle buyurmuştur: “Kişinin çocuğunu terbiye etmeye çalışması bir sa’ (ölçek) sadaka vermesinden daha hayırlıdır.” Said b. As’tan rivayetle Hz. Peygamber (s.a.v) şöyle buyurmuştur: “Hiçbir baba çocuğuna güzel ahlaktan daha güzel bir bağışta bulunmamıştır.” 

A)     Çocuklara Nebevi Edep Kazandırma

Ebu Hureyre (r.a) Şöyle rivayet etmiştir: “Hz. Peygamber (s.a.v) beraberinde bir çocuk olan birini görünce, çocuğa “Bu kim?” der. Çocuk “Babam” deyince Hz. Peygamber (s.a.v) ona “Öyleyse önünden yürüme ve ona kötü laf gelecek şeylere sebebiyet verme, önünde oturma, ismiyle çağırma.” dedi.

B)      Âlimlere Karşı Edep

Übade b. Sabit’ten rivayette Hz. Peygamber (s.a.v) şöyle buyurmuştur: “Büyüklerimize hürmet etmeyen, küçüklerimize merhamet etmeyen, âlimlerimizin kıymetini bilmeyen bizden değildir.” (Ahmed b. Hanbel, Tirmizi) 

C)      Saygılı Ve Hürmetli Olma Edebi

D)     Komşuluk Adabı

E)      İzin İsteme Adabı

F)      Yemek Yeme Adabı

Ömer b. Seleme (r.a) rivayet ediyor: “ Ben Hz. Peygamber’in (s.a.v) gözetimi altında bulunan bir çocuktum. Elim yemek kabının her tarafında dolaşıyordu. Bunun üzerine Hz. Peygamber (s.a.v) bana: “ Evladım! Besmele çek, sağ elinle ve önünden ye” dedi. Artık ondan sonra devamlı bu şekilde yedim.” (Buhari, Müslim)

G)     Kılık-Kıyafet Adabı

H)     Elbise Adabı

İ)        Kur’an Dinleme Adabı

J)       Doğruluk Ahlakı

K)      Sır Tutma Ahlakı

L)       Güven Ahlakı

                                               DUYGUSAL YAPISI

A)     Çocukları Öpmek, Şefkat Ve Merhamet Göstermek

B)      Çocuklarla Oynamak Ve Şakalaşmak

C)      Çocuklara Hediye Vermek 

D)     Çocukların Başını Okşamak

E)      Çocuğun Durumunu Sormak Ve Araştırmak

F)      Kız Çocuğuna Ve Yetime İlgi Göstermek

G)     İfrat Ve Tefrite Düşmeden Çocuk Sevgisinde Denge

                                                                  
 FİZİKSEL YAPISI

A)     Çocuğun Yüzücülük, Okçuluk Ve Binicilik Gibi Spor Dallarını Öğrenme Hakkı 

Ömer b. Hattab (r.a) diyor ki: “ çocuklarınıza yüzmeyi, okçuluğu, ata güzel bir şekilde binmeyi öğretin.”

B)      Çocuklar Arasında Spor Müsabakaları Düzenlemek

C)      Yetişkinlerin Çocuklarla Oyun Oynaması

Çocuklar İçin Sporun Faydaları

1)      Fiziksel boyut: Aktif ve hareketli bir oyun, çocukların beden ve kaslarının gelişmesi için gereklidir.

2)      Terbiye boyutu: Çocuk, oyun araç ve gereçleriyle bir çok şeyi öğrenir ve ufkunu geliştirir.

3)      Sosyal boyut: Oyun oynamakla çocuk diğer çocuklarla nasıl sosyal ilişkiler kuracağını öğrenir.

4)      Üretici boyut: Oyun sayesinde çocuk, üretici gücünü ortaya çıkarır ve aldığı fikirleri uygulamaya koyar.

5)      Ahlaki boyut: Çocuk, oyunla doğruluk ve yanlışlık gibi kavramları öğrenir.

6)      Kişisel boyut: Oyun vasıtasıyla çocuk, kendinde var olan yetenekleri keşfetme imkânını elde eder.

7)      Tedavi boyutu: Oyun vasıtasıyla çocuk çeşitli baskılardan kaynaklanan sıkıntıyı üzerinden atar.

                                                                      
 İLMİ VE FİKRİ YAPI

A)     Çocuğun Öğrenim Hakkı Ve Ona İlim Sevgisini Ve Adabını Kazandırmak

B)      Çocuğun Bir Miktar Kur’an Ve Hadis Ezberlemesi Ve Bunda Samimi Olması

C)      Çocuk İçin İyi Bir Okul Ve Hoca Seçilmesi

D)     Çocuğun İyi Derecede Yabancı Dil Öğrenmesi

E)      Çocuk İçin İyi Bir Kütüphanenin Oluşturulması Ve Bunun Çocuk Üzerindeki Tesiri

F)      Çocuk, İlmi Kabiliyetine Göre Yönlendirilmelidir
                                                                       
Abdulbasit Muhammed Seyyid


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder