13 Aralık 2014 Cumartesi

BÜYÜK SAVAŞLAR BAŞLADI : Şeytanın Sistemine Kuklalarına , Petrola Karşı Savaş Başladı. Çok kişi "Amerika'yı yöneten 7 ailedir! Onları karşımıza almak intihardır!" derdi! Yerleşik bir dil, yerleşik bir kabuldü bu! Haklı tarafı olsa da sorulması geren çok soru vardı! -Nasıl oluyordu da İsrail lobisi bu kadar etkileyici oluyordu?

Mutluluk dolar

Amerika'da İsrail lobisinin istemediği hiç kimse önemli bir aktör olarak görev yapamaz! Her atamada bu gücün onayı gerekir.

Mutluluk dolar


AMERİKA'NIN HAZİNESİNİ yönetmiş olan Paul Craig Roberts, YAZ-BOZ'da önemli şeyler söyledi!

Reagan tarafından göreve getirilen Roberts'in ısrarla altını çizdiği başlık şuydu:

Amerika'da İsrail lobisinin istemediği hiç kimse önemli bir aktör olarak görev yapamaz! Her atamada bu gücün onayı gerekir!"
Zaten İstanbul'u yöneten zenginler de öteden beni aynı dili kullanırlardı!

Çok kişi "Amerika'yı yöneten 7 ailedir! Onları karşımıza almak intihardır!" derdi! 

Yerleşik bir dil, yerleşik bir kabuldü bu! Haklı tarafı olsa da sorulması geren çok soru vardı!

-Nasıl oluyordu da İsrail lobisi bu kadar etkileyici oluyordu? 


-Dünya üzerindeki birkaç milyon Yahudi nasıl böyle kudretli olabiliyordu?

-ABD seçimlerinde Demokrat ve Cumhuriyetçiler'e verdikleri 200 milyon dolar bağışla gücü ele geçirmeleri mümkün müydü?

-Adayları bunlar belirliyorsa bunu gören ve itirazı olan hiç kimse çıkmıyor muydu?

-Birkaç milyon oyla koskoca Amerika Yahudiler'e mi teslim olmuştu?

-Medya nasıl 5-6 Yahudi ailenin eline geçmişti? Güçleri sınırsız mıydı?

-Amerikan Merkez Bankası'ndaki ortaklıkları gücün kaynağı mıydı?

Böyle çok soru sorulabilirdi?

Amerikan Merkez Bankası'nın ortakları arasında 7-8 Yahudi ailenin olduğu bir gerçekti!

Çünkü BANKER LİK TEN gelen bu aileler yönettikleri bankaların ZARARLARINI FED ile yani Merkez Bankası'nın destekleri ile uzun zamandır kapatıyordu!

Harcayan ve yok eden onlardı! 

Ama DOLARIN sihriyle ceplerini dolduran yine kendileriydi! Zaten DOLARIN karşılığında ALTIN bulunması da zorunlu değildi!
Doları basar, yönetimi ele alırdın! Kimse de çıkıp "Ne oluyor?" diye soramazdı! Büyük denge buydu!

Ama bütün bunların dışında sıradan insanların yani bizlerin görmesi hiç mümkün olmayan BÜYÜK BİR OYUN VAR DI!

Galiba bunu anlamadığımız için emin adımlarla gidemiyorduk!

İkinci Dünya Savaşı'nın bitiminde ABD, Almanya'yı eline aldı! Koca ülke artık Washington'un avucunun içindeydi!
İstihbarat da öyle! Bu alanda lider olan Almanya istihbarat teşkilatını paketleyip Amerika'ya sundu!

Ama GEHLEN ve ekibi Almanya'da PARA LEL istihbarat teşkilatı kurdu! 

Amerika bunu hiç bilemedi! Amerika ile yanyana olsalar da mesela KÜRT sorunu gibi yakıcı kartlarda karşı karşıya idiler! Yoksa ABD ne derse Almanlar'ın da onu yapması gerekiyordu!
Ama Kürtler AVRUPA tarafından kullanıldığı için Washington Irak'a girdi!En önemli hamle Kürtler'in Avrupalı istihbarat örgütlerinin elinden alınmasıydı! Ancak bu işlem gerçekleştiğinde Ankara'nın da bu oyunu görüp kendisini büyütecek olan hamleyi yapıp 'büyük düşündüğünü' göstermesi gerekiyordu!

Kimse farkında değildi ama KÜRTLER 'in Avrupa tarafından kontrolü İngilizler'in Ortadoğu'da kurduğu sistemin devamını sağlıyordu! 

İngilizler HARVARD'ı 1636'da kurdu! Bu basit örnek bile yıllarca ABD ile İngilizler'in içiçe ve yanyana olduğunu gösteriyordu!
Zaten MASON DÜNYASI da LONDRA 'dan kontrol edildiği için bu sistem sağlıklı çalışıyordu!

11 Eylül'e kadar bu ortaklık sürdü!

O tarihten sonra her yerde birlikte görünen ikili yollarını ayırdı! Bunu en iyi bilen "ARTIK KATOLİK OLDUM!" diyerek istifa eden Blair'di!

Zaten İKİZ KULE saldırısıyla Putin'in OLİGARKLARA karşı savaşı peşpeşe geldi! 

Kuleleri RUSLAR vuramayacağına göre CIA içeriden kendi kulesini vuruyor, FAİZ LOBİSİNE savaş açıyordu!
Amerika'da olup Londra ile iş tutan BARONLARA da "Tercihinizi yapın!" uyarısıydı bu! Birçok bilinmeyen içiçeydi!

Ama dünyanın her yerinde olduğu gibi SERMAYE, istihbarat örgütlerine sızar ve söz sahibi olurdu! 

Amerika'da durum böyle oldu!

New York BARONLUĞU küresel MEDYA ile hem Putin'e, hem de Erdoğan'a savaş açtı! 

Her iki kampanya da aynı medya kanallarıyla yürütüldü!

Obama da zaten içeriden sıkıştırılıyordu! Rus lider Putin'e küresel medya demediğini bırakmıyordu! Yahudi patronların elinde olan TV ve gazeteler saldırdıkça saldırıyordu!
Rothschildler'i ülkesinden kovmasının bunda etkisi vardı! Ama bu savaşın temeli neydi? Nefretin arkasında yatan neydi? Kimse buna bakmıyordu!

Tıpkı Erdoğan'a yapılmak istenen operasyon gibi! Zaten Kırım ve Ukrayna krizinde Putin'in karşısında SOROS vardı!
Tek cevap veren ve karşı tepki isteyen Soros'du! Dünyaya bir düşman lazımdı ve bu Putin'in Rusya'sıydı! Tıpkı SOĞUK SAVAŞ dönemindeki gibi!

Amerika mesela 1954 yılında Guatemala'nın Başkanı Arbenz'i (Yahudi ve ABD yönetiminde etkili olan ailelerin yönetime getirdiği ancak daha sonra ailelerin emirlerinin dışına çıkan Devlet Başkanı) devirdi.

Çok özel bir CIA operasyonuydu. 

1960 yılında Kongo Başbakanı Patrice Lumumba'yı, 1953 yılında İran'ın seçilmiş lideri Musaddık'ı deviren de CIA'ydı. 

Kaddafi'yi, 2013 yılında da MURSİ'yi deviren aynı akıldı! 2009 yılında Honduras Devlet Başkanı Manuel Zelaya'yı, 2013 yılında Ukrayna'nın seçilmiş Cumhurbaşkanı Yanukoviç'i devirmek de ABD için son derece kolay oldu.

Vietnam'da Ho Chi Minh ve Endonezya'da Sukarno'yu devirme girişimleri (kısmen) başarısız oldu. Ama perde arkasında bu iki lider Amerika'ya çalışıyor, onların çıkarlarını zedelemiyordu!

Bütün bunları yapan ve yapabilen AMERİKA , Suriye'de ESAD'a diş geçiremiyordu!

Aklın almayacağı bir şeydi bu! Ülkesi de milleti de gitmiş olan bir lider ayaktaydı! Akıl alır gibi değildi! Üflesen yıkılacaktı ama küçük dünyasında yaşıyordu!
Esad'ın kalması en çok Ruslar'ı mutlu ediyordu! Tamam PETROL fiyatları düşmüş, Putin büyük zarar görmüştü! Daha da düşecek, daha da zarar görecekti!

ABD ve Londra'daki BARONLAR istediklerini yapıyor ya da birileri onlar mutlu olsun diye yapılması gerekenleri yapıyordu!
Ama işin özünde UKRAYNA ve SURİYE'de darbe alması gereken Rusya darbe almıyordu! Güçlendikçe güçleniyordu!

Sanki yaptıklarına karşı petrol fiyatlarıyla bir CEZA kesiliyor ama gücünden güç alınmıyordu!

Almanya'nın büyük savaş sonrası Amerika'ya yaptığı gibi CIA ve Derin ABD'nin içindeki bir güç BARONLARI mutlu edip uyutuyordu!

Chuck Hagel, Savunma Bakanlığı'ndan istifa etmeden önce

"ABD tek başına dünyayı denetleyemez! Böyle bir yönetime soyunması imkansız! Kesinlikle ortaklar belirleyip yoluna öyle devam etmelidir! Çin'i durdurma sansımız yok! Ama doğru ortaklarla (Türkiye gibi) sınırlama imkanımız var!" dedi!



Ama görevden alınması BARONLARIN isteğiyle oldu ALGISI oluşturuldu! Tıpkı Amerika'yı ve dünyayı Yahudiler yönetiyor algısı gibi! Evet güçlülerdi!
Ama artık bu güç masaya yatırılmaya başlandı! Bu kadar güçlü olsalardı kimse isimlerini ağzına alamazdı!

Bu birkaç aile bir yandan mutlu ediliyor, bir yandan ise BÜYÜK DENGENİN bozulmaması için çalışılıyordu!

Yoksa Putin, Türkiye'ye gelmeden önce "Suriye ve Esad politikamızda değişiklik olmayacak!" diyemezdi! Özellikle petrol fiyatları yere çakılırken!

Esad kalıyor, Müslüman coğrafyası petrolü üretmeye devam ediyor ancak ABD fiyatları istediği noktaya çekiyordu! ALTIN da olduğu gibi petrolde de "SON SÖZÜ ben söylerim!" diyordu!
Malın sahibi olanla fiyatı belirleyen farklı merkezlerdi! Biri istediğinde tavan yaptırıyor, istediğinde ise çakılıyordu! Ekonomi değil siyaset konuşuyordu!

Bunun için de önce BARONLARIN mutlu olması amacıyla ORTADOĞU'dan işe başlanıyor ve DOLAR rezerv para olarak sağlıklı hale getiriliyordu!
Dolara karşı HABİS fikirler taşıyanlar da dizlerine darbe alıyordu! Bütün bu gelişmeler DOLARIN çok daha güçlenmesi içindi!
Dolar güçlenecek, para kendi kulvarı olan Amerika'ya çekilecek ve BARONLARA daha sonra darbe indirilecekti!

Galiba çok azımızın dikkat ettiği büyük oyun buydu! 

Şimdi ilk yarısını izlediğimiz filmin ikinci yarısı ve finalinde de bu vardı!

Washington-Moskova-Ankara işbirliği şekil değiştirerek devam edecekti! 

Moskova ve Ankara'ya dışarıdan darbe geleceği bilindiği için bunun kontrol altına alınması da hesaba dahildi!

Senaryo iyi ve kötü polisi kendi üretecekti!

Sonunda ne mi olacaktı!

Ne demişti Henry Kissinger,

"Gıdayı kontrol edersen milletleri, petrolü kontrol edersen kıtaları, parayı kontrol edersen dünyayı kontrol edersin!"... 

Amerika'nın yaşaması için BÜYÜK ortaklara ve doların gücüne ihtiyacı vardı!

Film buydu! 

Bu filmde bize büyük rol düşüyordu! Kürt sorunun çözümü için ısrar etmemiz bunu gördüğümüzü gösteriyordu!
Türkiye TARIMLA milletleri (Rusya da dahil), Rusya enerji ile ASYA-AVRUPA'yı, ABD ise DOLARLA dünyayı kontrol edecekti!

Amerikan Merkez Bankası yani FED'de kurulan ortaklık gelecekte bitecekti! 

Ancak bu noktaya gelinceye kadar BARONLAR mutlu olacaktı!

Şimdi filmin ilk yarısındaydık!

NOT: Yahudi aileler aslında Washington'un politikalarının önünde koşmayı kabul ettiği için büyüdüler! Aslında güç onların değildi! Amerika bunu hem kendine hem de dünyaya göstermek zorunda! Yoksa istifa eden Savunma Bakanı Hagel'in diyemediği gibi yıkım kaçınılmazdı!

Erdün Diler - 01.12.2014
Takvim




Şeytanın Sistemine Kuklalarına Karşı Savaş Başladı.
Paul Roberts bir konuda daha uyarıyor ve "ABD 'yi yönetenleri tayin eden İsrail lobisinden habersiz petrol sevketmeye kalkarsan, bu lobi SAVAŞ çıkarır" diyor.

Katolik Papa gelir, neredeyse bin yıldır ters düştükleri Ortadokslar ile kucaklaşır İstanbul'da.

Küresel güçlerin, petrodorların, baronların İslam coğrafyasında körüklediği, fitne ekip fesat pompaladığı mezhep çatışmalarına gıkını çıkarmaz.

Tek kelime etmez.

Giderken uçakta "Türkiye Ermeni sınırını açmalı" der.

Ama Karabağ'ı işgal eden, yüzbinlerce Azeri'yi evinden eden, öldüren, katleden Ermenilere tek kelime etmez.
"Ermenistan katliamlarla işgal ettiği topraklardan çekilsin" demez. 


Bizim muhalefet gidip Amerika'da Yahudi-Hıristiyan ittifakını destekleyen fitnebaşı Neo-Conlar'la iş tutar.

Ama ardındaki niyeti okuyamaz.

ABD başkanlarından Reagan döneminde hazineyi yöneten Paul Roberts ile konuştuk. Diyor ki;

"Neo-Conlar 'Tanrı dünyayı bize verdi' diye bakıyor. ABD'yi dünyanın sahibi olarak görüyor." 

Bizim muhalefet Yahudi lobilerini gezer ama Paul Roberts gibilerle asla konuşmaz. Bizim muhalefet tarihini hiç bilmez. Nereden geldiklerini, nasıl saldırdıklarını, hangi metodları uyguladıklarını, içeride kimleri nasıl uyutup kullandıklarını hissedecek ruhları da yoktur.

Dünya medyasını ve ardındaki BARONLARI bilseler de gider onlarla iş tutarlar.

Washington'da yıllarca Hazine'yi yöneterek BARONLARA karşı "PARA" savaşını en derinden yaşayan Paul Roberts "ABD'yi 6 aile yönetiyor, başkanlar hikaye" diyor ve ekliyor; "Medya güçleri inanılmaz noktada. Washington'da düğmeye basarlar.

İngiliz ve Alman medyası onlara eşlik eder. 

Gider taa Avustralya medyasında yankı bulur. Putin'e ŞEYTAN damgasını vurmak isterlerse koro halinde bunu dünyaya empoze edip, çakarlar.


" Evet bugün Yahudi Baronları ülkesinden kovan, doğalgaz-petrol üretimini Yahudi baronlardan alıp millileştiren Putin'e karşı müthiş bir karalama kampanyası var dünyada. 




Petrol fiyatlarını düşürerek Putin'i batırmak için inanılmaz oyunlar sergiliyorlar. Yahudi Baronların medyasından en çok saldırılan kişi Putin.
Ve hemen arkasından Cumhurbaşkanı Erdoğan geliyor.

Fransız elçi Geogian François kitabında diyor ki;

"Batı dünyası Osmanlı'ya karşı birleşmişti. Sultan Abdülhamid'i medya aracılığı ile tam bir ŞEYTANLAŞTIRMA kampanyası içine aldılar. Çıkarları için mutlaka ortadan kaldırılması gereken bir adam haline getirdiler." 

Evet Sultan Abdülhamid, Osmanlı'nın bağımsızlığını ortadan kaldıran kapitülasyonlara darbe indirmek için çırpınıyordu zira. Ülkesini ve bağımsızlığı düşündüğü için Batı onu "ŞEYTAN" noktasına getiriyordu.

Ve bu uğurda birleşen Batı'ya karşı doğuya gidiyor, İran'la bile birlikte hareket etme yolları arıyordu. Bugün Batı tarafından Şeytan ilan edilen Putin, aynı medyanın aynı enstrümanlarla saldırdığı Türkiye'ye geldi dün.

"Bağımsız kararlar alan bir ülkeye geldim" diyerek hem de. 

Yanında 10 Bakan vardı ve neredeyse HÜKÜMETİ Ankara'da topluyordu. Türkiye ile 35 milyar dolarlık ticaret hacmini 100 milyar dolara çıkarmak için masaya oturuyor, Batı'ya gözdağı veriyordu. ŞEYTANLAR, ülkelerini satmayanlara "ŞEYTAN" iftirası ve yaygarası ile geliyor.


Öyle şeytanlar ki, sinsi oyunlarına Allah'a isyan eden şeytan bile şapka çıkarıyor.

Bakın dün Rusya Devlet Başkanı Putin, Batı'nın ambargo uyguladığı bir dönemde Türkiye'ye 100 milyar doları konuşmayı inerken Batı'da aynı saatlerde neler oluyordu?

300 milyon dolara Rus petrollerine oturan Yahudi Baron Hodorkovski'yi önce hapse atmış, ardından ülkesinden kovmuştu Putin. Çünkü 300 milyon dolara üzerine oturulan petrol şirketi bir yılı doldurmadan 15 milyar dolar değere ulaşmıştı.

Soygunu önleyen Putin'i dava etti dün Ulusulararası Tahkim mahkemesi. 

Türkiye'ye indiği gün "Yahudi Baron Hodorkovski'ye 50 milyar dolar ödemeye" mahkum etti. 

Bu kadar tesdaüf mü olur?

Paul Roberts "ABD'de kim başkan olursa olsun, altındaki tüm devlet kurumlarını yönetecekleri İsrail lobisi seçer" diyor.

Başkanları ve altındaki tüm yöneticileri tayin eden GÜÇLER, her mahkemeden istedikleri kararı da çıkarır.

Paul Roberts bir konuda daha uyarıyor ve "ABD 'yi yönetenleri tayin eden İsrail lobisinden habersiz petrol sevketmeye kalkarsan, bu lobi SAVAŞ çıkarır" diyor.

K.Irak petrollerini ne zaman Ceyhan'a taşıdık, ertesi gün IŞİD çıktı ortaya ve etrafımız kan gölüne döndü.

Şeytanların Baronlarına ve yerli işbirlikçilerine karşı savaşan iki ülke Rusya ve Türkiye dün bir araya geldiler.
Şeytan taşlıyorlar!!!

Bekir Hazar - 02.12.2014
Takvim


Adı dolar soyadı petrol

Yıllar önce Suudi Kral Faysal "En kısa zamanda Filistin'de Cuma namazı kılacağız" demişti. Ertesi gün adamı sarayında öldürdüler.

Adı dolar soyadı petrol

Dünyada en büyük silah PARA'dır. 
Dünya Silahlı Kuvvetler Gücü birkaç ailenindir. 

Sen koskoca Rusya olarak kalk Kırım'a tanklarla gir, o iş zafer değildir. 

Nitekim Para İmparatorları, satın aldıkları krallarla yönettikleri ülkelerde petrol fiyatlarını bir düşürürler, ne olduğunu anlayamaz batarsın.
Rusya gibi ürettiğin petrol elinde kalır, 140 milyar dolar zarar edersin. Merkez bankasındaki 400 milyar dolar erimeye başlar.
Enflasyon yüzde 10'ları geçer.

Putin'in dün yaptığı gibi ekranlara çıkar "Bizi zor günler bekliyor" dersin.

PARADORLARIN devlet başkanlarını devirip, kralları kuklaya çevirecek kudretleri var mı? 

Yıllar önce Suudi Kral Faysal "En kısa zamanda Filistin'de Cuma namazı kılacağız" demişti. 

Ertesi gün adamı sarayında öldürdüler. 

Para İmparatorları silahı kapıp Suudi Arabistan'a koşmadı. PARA'yı kullandı, içeriden vurdu, yeğenine öldürttü koskoca Kral'ı. Hep böyle yapıyorlardı.

İçeriden İNDİRİYORLARDI, zahmete ne gerek vardı? 

Bakın 2. Dünya Savaşı'ndan ABD Başkanı Roosvelt ne yaptı? 

Gitti savaş sonrası YENİ DÜNYA PARA DÜZENİNİ oluşturmak için New Hampshire şehrinde Para İmparatorlarıyla BRETTON WOODS konferansı adı verilen bir toplantı gerçekleştirdi. 
Hiç kimse o toplantıyı anlayamadı, dolayısıyla da anlatamadı.

O konferansta dünya piyasalarında artık "DOLAR SİSTEMİ"ne geçildiğini ve bunun ne gibi sonuçlar doğuracağını kimseler hissedemedi. 

Dolar sisteminin Avrupa'ya akmasıyla birlikte Marshall Planı yolu açılacaktı. 
ABD Petrol Şirketlerinin petrolleri Avrupa'ya satılacak, kömürden petrol bazlı ekonomilere geçiş sağlanacaktı. 

Her taşın altından çıkan Henry Ksingerr "Petrolü kontrol eden dünyayı kontrol eder" diye boşuna söylemiyordu. 

Dünyanın yeni PATRONU'nun adı artık DOLAR, soyadı da PETROL'dü. 

Zaten Japonya'nın şartsız teslim olması için Nagazaki ve Hiroşima'ya ABD'nin attığı bombaların ASIL MESAJI'nı da anlayacak insan çok azdı bu dünyada.

Bretton Woods'taki konferansta alınan "
YENİ DÜNYA PARA BİRİMİ DOLAR" sistemi kararının öncüsüydü aslında atom bombaları. "Dünyanın Kralı biziz" diyorlardı yeryüzündeki tüm insanlara ve uluslara. "Artık üzerinde Tanrı AB D'yi korusun yazan parayı kullanacaksınız" diyorlardı. 

Dolar-Altın kambiyo sistemi atom bombalarından hemen sonra tüm dünyayı sardı. 

Çünkü doları basan Amerika Merkez bankası, dünya baronlar baronu Rotschild Hanedanı'na aitti. 

Bundan sonra dünyada para ve sahibi konuşacaktı. Avrupa kalktı, "Birlik olalım, dolar karşısında Euro sistemine geçelim" dedi. 
Birlik oldular, euroya geçtiler. Çin bile Euro üzerinden işlem yapmaya başladı. Dolar, euro karşısında "YANDIM" sinyalleri veriyordu. 

Gittiler Yunanistan'ı batırdılar, İzlanda'ya kepenk kapattırdılar, Portekiz, İspanya'yı dibe vurdular. "
Batıyorum, neler oluyor yahu" diyen İrlanda'nın kapısını çaldılar. 
"Al sana çözüm reçetesi" dediler. Hem batırıyorlar hem de sana çözüm reçetesi sunacak kadar alçaklaşıyorlardı. 

Çünkü o reçeteler batırmayı şiddetlendirecek sinsi planlar içeriyordu.


Denize düşen yılana sarılıyordu. Peşinden SOROS gibi tetikçiler, kredi derecelendirme kurumları gibi şerefsizleri devreye sokuyorlardı.
Japonya'dan Çin'e pek çok ülkenin kredi derecelendirme kurumu vardı ama kim takardı onları. 

Birkaç ailenin güdümünde olan kredi derecelendirme kurumlarının üzerine kimse çıkamaz, başka hiçbiri kale alınamazdı. 

Nasılsa yeryüzüne yayılmış binlerce tetikçi medya da onlardaydı. Euro bölgesini sırf Bretton Woods konferansında alınan "Dünya dolar sistemi"ne çimdik atıyor diye batırmaya kalktılar.
Hiç kimde Avrupa Birliği'nde olup da "STERLİN"den asla vazgeçmeyen, Euro'yu ülkesine sokmayan İngiltere'nin çekincesi çözemedi. 

İngiliz AKLI'nın bildiği nedir diye sorgulamadı. 

AB'nin kurulma dönemlerinde "Euro"ya geçmeye hazırlanan İngilizlerin neden çark ettiğini bilen var mıydı? 
Bank Of England'ın o günlerde fonlarla nasıl kimler tarafından batırıldığına bakan yoktu çünkü.

Yıllarca BBC'de çalışan Tony Gosling Yaz Boz'da bize yaptığı açıklamada 

"Kraliçe Elizabeth Londra'ya Rotschild'den izin alarak girebilir" diyordu. 

Para İmparatorları, Kraliçe'nin bankasını batırarak "Sakın ha euroya geçme" diye sopayı indirdiler.
O gün bugündür İngiltere euroyu görünce kaçacak delik arıyor. 

Çünkü İngiltere'yi Yahudi aileler yönetiyor. 

Maalesef yeryüzünü de!
Yönetemediklerini de sokağa döküp karıştırıyor.
Bir DOLAR uğuruna ne güneşler batıyor!!!

Bekir Hazar - 5.12.2014
Takvim

Petrol Dolar Oyunları Ve Türkiye

Petrol, iki dünya savaşına neden olmuş, önce İngilizler sonra da hem İngilizler hem Amerikalılar birlikte kazanmıştı! Alman Markı, Fransız Frangı, İtalyan Lireti ya da Türk Lirası ile PETROL alınıp satılamıyordu!

 İkinci Dünya Savaşı sırasında Amerika'nın küçük bir kasabası olan Bretton Woods'da toplanan Birleşmiş Milletler Para Konferansı yeni bir MODEL belirledi!

Uluslararası ticaret burada son şeklini aldı! Uyulacak kurallar tespit edildi!

Dışına çıkanlara kesilecek fatura da açık-net ilan edildi! Bu sistemin iki tarafı vardı! 

Yeni ve eski İMPARATORLUKLAR karşı karşıya ve yan yanaydı!

ABD adına masada bulunan Harry Dexter White ile İngiltere adına bayrağı taşıyan John Maynard Keynes kozlarını paylaştı! 

Alınan kararlar gereğince DOLAR, ALTINA bağlandı! 

Altın Londra'da, para da New York'taydı! Artık DOLAR basılacağı zaman kesinlikle karşılığında ALTIN bulundurulacaktı! 

Aralarındaki fiyat dengesi belliydi! Neredeyse 30 yıl dünya böyle gitti! Ama WATERGATE skandalıyla doların altına olan bağımlılığı bir operasyonla ortadan kaldırıldı!

Dünyayı sarsan skandalı herkes İKİ GAZETECİNİN başarısı olarak görürken aslında DOLAR ALTINDAN kopuyor ve PETROLE doğru yol alıyordu!

Bu da bir ABD BAŞKANI'NIN indirilmesiyle oluyordu! 

Petrol Müslüman coğrafyasının malı olsa da OPEC ya da üretici ülkeler ANGLOAMERİKAN şartlarının dışına çıkamıyordu! Bu dünyadaki yeni düzendi!
Araplar'ın elindeki petrol, DOLARA ve İngiliz POUND'una dönüşüyordu! Petro-dolarla, petropara yanyana ve karşıyaydı!

Tabii bu arada çok ilginç bir atama gerçekleşiyordu! 

EKONOMİK tetikçi olan David Mulford, Suudi Arabistan Para Kurumu'nun başına getiriliyordu!
Danışman olarak her şeye o karar veriyordu! Suudlar'ın petrolden gelen ve kasalarında ARTI olarak duran paraları Londra ile New York'a yönlendiriyordu! 
Suudlar'ı EXXON ve CITY Grup'la tanıştırıyordu!
Tabii bir de Londra'daki BARINGS BROTHERS'ın özel tavsiyeleriyle...

Petrol, iki dünya savaşına neden olmuş, önce İngilizler sonra da hem İngilizler hem Amerikalılar birlikte kazanmıştı!   Alman Markı, Fransız Frangı, İtalyan Lireti ya da Türk Lirası ile PETROL alınıp satılamıyordu! 

DOLAR kral olunca hem değer kazanıyor, hem de bütün tüketici ülkelerin elinde bulundurması zorunlu PARA oluyordu! Rezerv para olmak böyle bir şeydi!

Kağıtla dünyayı yönetiyorlardı! 

Zaten ADAM SMITH'in "Pazardaki görünmez el!" diye tarif ettiği şey de buydu! DOLAR hakim olunca 7 KIZKARDEŞLER diye bilinen petrol şirketleriyle bunların yükselmesi sonucu ortaya çıkan BANKACILIK sistemi de tavan yapıyordu! OSMANLI'nın geride bırakmak zorunda kaldığı topraklardan DÜNYA yönetiliyordu! 

Onlar gelmeden DOLARI gönderiyor ve egemenlik sağlanıyordu! 

İKİ İMPARATORLUK, Osmanlı'nın üzerine basarak her türlü operasyonu yapıyordu! 

Aralarında paylaşıyor, istedikleri ülkede istedikleri sonucu alıyorlardı!

Petrol fiyatlarını uçuruyorlar ve hedef ülkelerde MALİ AÇIKLAR oluşturuyorlardı! Ekonomisini çeviremeyen ülkelere de IMF ile Dünya Bankası ile geliyor ve istedikleri kadar BORÇ veriyorlardı! Parayı MÜSLÜMAN coğrafyasından kazanıyor, yine Müslüman coğrafyasına BORÇ adı altında pranga takıyorlardı! Her şekilde onlar kazanıyordu!

Medya, iletişim, sinema bu adamların ÖNC Ü KUVVETLERİYDİ! 

Ülkeni savunmaya kalktığın anda bunlarla saldırıya geçerlerdi! ADAM SMITH'in savunduğu "TAM SERBEST TİCARET" kuralı Britanya tarafından bir gün içinde kabul edildi! Londra'yı elinde tutan Barings, Hambros ve Rothschild gibi aileler DENİZLERDEKİ gücüyle bu yasayı çıkarttı! Artık İngiltere TARIMDA korumacı değildi!

Dünyanın bir yerindeki ucuz ürünü alıp pahalıya satıyordu! 

Büyük karlar getiren bu değişiklik, İngiltere'nin BÜYÜK BRİTANYA olarak kalmasını sağlıyordu!
Buradan gelen paralar Amerika, Avustralya ve Rusya gibi ülkelere DEMİRYOLU kredisi olarak aktarılıyordu! Dünyanın her yerindeki ALTINA sahip olan İngilizler, Amerika içinde de güçlü ve kendilerine bağımlı sermaye meydana getiriyordu! TAHIL YASASI'nın iptali için de bizim son zamanlarda çok iyi tanıdığımız THE ECONOMIST dergisi çıkarılıyordu!

Cumhurbaşkanı Erdoğan'a ilk "SULTAN" diyen ve en çok saldıran yayın yani! Düşünün!

O dönemlerde de Osmanlı'nın kumaşını, ipeğini, pamuğunu bedavaya alıyorlardı! İçerideki üretici inlerken BARONLAR parayı koyacak yer bulamıyordu!
Osmanlı'nın ve daha sonra Türkiye'nin hep "oyuncakları" olarak kalmasını istediler! Bunun için de içeride hem medya, hem siyasetçi, hem asker, hem cemaat, hem işadamı yetiştirdiler!

Amaçları Müslüman mahallesinde SALYANGOZ satmak olmasa da PETROLÜN engellenmemesiydi! 

Petro-dolar-para üçgeninde Amerika ile İngiltere'nin egemenliğini yaşatmaktı! Kraliçe zaten Amerika'nın içine de sermaye ve adam yerleştirmişti!
Zaten bunlara ait 150 yıldır yayın yapan KÖKLÜ gazete ve dergilere baktığınızda Erdoğan ve Putin'in hedef olduğunu görüyordunuz!

Peki, Rusya'nın bugün başına gelen PETROL DARBESİNİN ilk adımını kim atmıştı?

Petrolün yine silah olarak kullanılacağının işaretini ilk kim vermişti? Galler Prensi Charles! Hükümet ile yılda 36 kez gizli zirve yapan, bakanlarla da 53 kez özel görüşme yapan Charles, Kanada'da geçtiğimiz yıl İKİNC İ DÜNYA SAVAŞI'na katılanları ağırladı!

Bu toplantıda hiç yeri ve zamanı değilken Putin için "HİTLER GİBİ!" benzetmesi yaptı!

Kavgada bile söylenmeyecek söz PRENS CHARLES'in ağzındaydı!

Hitler'in sonunu bildiğimiz için Rusya'ya operasyon yakındı! Amaç Rusya'nın PETROL ve GAZ oyunundaki bütün kozları elinden almaktı! Bölmek ve yutmak istiyorlardı!
Moskova da bunu biliyordu! Ama dengeyi değiştirecek en önemli ülke de Türkiye idi! Burada bir sonuç almak zorundaydılar!

ABD Savunma Bakanı Chuck Hagel "Türkiye gibi ortaklara ihtiyacımız var! Dünyayı tek başımıza yönetemeyiz!" diyordu!

Bunu dediği için de gidiyor ve yerine Rockefeller'in desteği ile Rothschildler'in verdiği RDOHES bursu alan yeni bir isim geliyordu! GÜÇLER, dünyayı yeniden kurmak için Ortadoğu'daydı!
Yeni savunma bakanının geldiği EKOLDEN 7 BAŞKAN çıkmıştı!
Rockefeller imzasıyla!

Obama bunlardan biri değildi! Nixon gibi çevreleyip indirmek istemelerinin nedeni buydu!

Bunları görüp devletimizin yanında olalım! Ucuz muhalefete kanmayalım!
Basit ve kişisel saldırı yapanların da kimin adamı olduğunu anlayalım!
Çünkü onlar kullanıldığını bile bilmezler!

Ama siz bilin!

Ve bizi hep oyunu bilmediğimiz için yendiler!
Farkında olalım!
Birliğimize sahip çıkalım!

Ve unutmayın! Müslüman Mahallesi'nde Erdoğan gibi bir lideri istemiyorlar! Dertleri bu! 

Ergün Diler - 09.12.2014
Takvim



AĞAÇ BAHARI



Her ne kadar yüzde elli oy almış da olsa Erdoğan’a karşı büyük bir koalisyon kurulmuş durumda! Temeli çok önceden atılan bir oluşum!Laiklik, demokrasi, içki, yaşam tarzı denilerek Ankara’nın üzerine çullanmak isteyecekler…Sağ-sol-muhafazakar ne varsa koalisyonun gizli ortağı!
Ağaç Baharı !
Taksim Gezi Parkı, çatışmalar, biber ve portakal gazları, coplar, uçuşan tekmeler, maskeler, sopalar, taşlar, dayak yiyenler, çığlık atıp kaçışanlar, yardıma koşan ambulanslar, duvar yazıları, flamalar, dövizler, pankartlar, korna sesleri, tencereye kaşıkla vuran hanımlar, slogan atan genç kızlar, köpekleriyle eyleme katılan aktivistler, meydanlar, yürüyüşler, yol kesmeler, araçlarıyla yola dökülenler, tweet’ler, internet mesajları…
Bir haftadır neler oluyor? Ne tezgahlanıyor? Amaç ne?
Soru çok!
Bütün olanları anlatmak için KÖŞE yetmez!
Ama yine de özetlemeye çalışalım… "Tarih bana karşı nazik olacaktır.
Çünkü onu yazmayı planlıyorum!" diyen İngiliz devlet adamı Churchill ile ünlü yazar Bernard Shaw arasında ilginç bir diyalog yaşanmıştır!
Shaw, Pygmalion oyununun galası için Winston Churchill’e bir davetiye gönderir! Davetiye buram buram İrlandalı alaycılığı kokmaktadır! Yazar yolladığı davetiyeye şu notu düşer: Davetiye iki kişiliktir! Bir dostunuzu da getirin!
Eğer varsa!
Tabii karşıdaki de dünyayı yörüngesinden oynatmış bir AKILDIR.
Tartışmadan ve görüşmeden duramadığı Shaw’a şu cevabı verir: Galaya değil ama ikinci oyuna gelirim, tabii sahnelenirse!
Böyle bir kıvraklığa sahip olan Churchill bence dehasını "Siyaset ve sosis imalatı halkın önünde yapılmaz!" sözüyle göstermiştir!
İşte Türkiye’nin başında olan da budur!
Kısa bir süre önce "Dünya üzerinde mücadele eden iki güç var!
Bunların meydan muharebesi de İstanbul’da olacak" demiştim. Bu mücadele daha doğrusu savaş başladı! Bu nedenle ne meydanları dolduran insanlar, ne karşı koyan polis, ne atılan sloganlar beni hiç mi hiç ilgilendirmiyor! Çünkü bunlar herkesin görebildiği ve takip edebildiği olaylar!
Maharet perde arkasında nelerin olduğunu anlamak ve o perdeyi aralamak!
Tunus’ta başlayan ARAP BAHARI’nın ardından Libya, Mısır, Bahreyn, Ürdün, Fas, Suriye, Yemen, Umman, Cezayir ve Kuveyt gibi ülkelerde DALGALANMA başladı. Bunun sonucu olarak da Tunus, Libya ve Mısır gibi ülkelerde YÖNETİM değişti! Suriye ise kendini çatışmanın içinde buldu! Taksim provası da tam bu ülkelerde görülen değişikliğin benzerini yaşatmak için kurgulandı!
Söylenmese de gözle görülmese de amaç ORDUYU olayların içine çekebilmekti!
Halk ile polisi karşı karşıya getirip, maça askeri dahil etmek ve darbeye gidecek yolu açabilmekti!
Çünkü ortada GEZİ PARKI üzerinden götürülen mücadelenin temelinde aslında "Türkiye BÜYÜK MÜ, KÜÇÜK MÜ olacak?" savaşı yatıyordu!
Türkiye’nin çeşitli şehirlerinde insanlar sokakları doldursa da asıl mücadele PARAYI elinde tutan BARONLAR ile egemenliğini ilan etmeye çalışan Türkiye arasındaydı!
Bu oyunu ne yazık ki Türkiye hiçbir zaman okuyamadı!
Sokağa çıkanlar İstiklal Marşı, Onuncu Yıl Marşı, Türk Bayrakları ile yürüyordu!
Yani oyunu kuran AKIL öyle bir hamle yapıyordu ki sana bir şey kalmıyordu! Öğretilmiş reflekslerle hareket edip iyi niyetle protestolara katılanlar BÜYÜK FOTOĞRAFI göremezdi! Görmesi de beklenemezdi!
Hoş, Ankara’nın da birkaç gün göremediği ortadaydı!
Türkiye’nin büyümesine engel olmak isteyen güçler "ÜLKEM İÇİN!" mottosuyla yola koyuldu!
Ülkeyi küçültecek bu harekete destek verenler vatansever, karşı çıkanlar da işbirlikçi-hain olacaktı!
Bu kadar PİS bir oyun sahneye konuldu!
2001’deki gibi bütün partileri devredışı bırakacak GLOBAL bir tezgahın temeli atıldı!
Türkiye’nin gittiği İSTİKAMET değiştirilinceye kadar sokaklar boşalmayacak! Hedefleri bu!
Hep söylediğim gibi imparator kadar güçlü olan BARONLAR Türkiye’yi ellerinden kaçırmak istemiyor!
Kaybederlerse bu onların sonu olur!
Ellerinde tutabilecekleri ve oynayabilecekleri bir TÜRKİYE istiyorlar…
Defalarca yazdığım gibi bu kararlar BOĞAZ’da alındı!
İçerideki para sahipleri, paranın gerçek sahiplerinin dediğini yapmak zorunda!
Türkiye’nin büyümesini engelleyen içerideki UR’u koparıp atan polis de bu yüzden hedefte! Münferit çok ciddi hataları yapmış da olsalar POLİSLE HALK karşı karşıya geldi! Bu çatışma körüklenecek ve askerin tavır alması beklenecek!
Sadece asker mi? Elbette hayır!
İş dünyası da topa girecek!
Her ne kadar yüzde elli oy almış da olsa Erdoğan’a karşı büyük bir koalisyon kurulmuş durumda! Temeli çok önceden atılan bir oluşum!
Laiklik, demokrasi, içki, yaşam tarzı denilerek Ankara’nın üzerine çullanmak isteyecekler…
Sağ-sol-muhafazakar ne varsa koalisyonun gizli ortağı!
Kavgada yumruk sayılmaz!
Bakalım Londra’dan emir alanlar ile Büyük Türkiye’ye gönül verenlerin mücadelesi nasıl sonuçlanacak!
Kurguyu yapan akıl "Ağaç Baharı" ile askerin DNA’sına hitap etmeye çalışıyor!
Sonuçta Büyük Türkiye’nin askerle kurulacağını onlar da biliyor! Halk sokakları doldurmaya devam ederse askerin kayıtsız kalamayacağını hesap ediyorlar!
Baksanıza; 25 şehit verdiğimizde kıllarını kımıldatmayanlar şimdi İngiltere ve Amerika’dan "Türkiye’ye yardıma koşun" diye tweet yağdırıyor!
Anlayacağınız Hollywood, Bruce Willis üzerinden bile devrede!
Bu bile kurguyu kimin yaptığını açıklamıyor mu?
Ne dersiniz!
NOT 1: Türkler, Türkler için yürüdüğünde sokaklar anlamlı hale gelir!
Unutmayın, ne zaman sokaklar karıştıysa hep Türkiye kaybetti!
NOT 2: Tarihin yeniden yazımının gündeme gelmesi CHP ve arkasındaki güçleri rahatsız etti! Türkler’in tarih yazması yine engelleniyor..
ERGÜN DİLER

OYUN İÇİNDE OYUN : LAİKLİK, CUMHURİYET'İ KORUMA, İRTİCA, BÖLÜCÜLÜK HEPSİ HİKAYE İDİ!

Oyun içinde oyun

Geçtiğimiz hafta Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın sözünü ettiği Churchill Hıçkırığı üzerinde pek kimse durmadı! 
Durmaması da gerekiyordu! Yanıltmadılar bizi! Çünkü varlık nedenleri bu sözleri görmezden gelmekti! 

Bölge hakkında, Türkiye hakkında bizim gibi düşünmüyorlardı!

Bu nedenle TARİHİ bir konuşma o tarafta yer bulmuyordu!

Biz bilmesek de Türkiye'de bazı MEDYA ve İŞADAMLARI görünmez bir hatla LONDRA'ya bağlıdır!

Siyasetçiler de hesaba dahildir!

Aralarındaki ilişkiyi nedense kimse açık etmedi! Kimse bu konularda ciddi ciddi kalem oynatmadı! 
Oysa ülkenin rotasını bu ilişkiler belirliyordu! Bunun dışına çıkanın YAŞAMA şansı yoktu!

En temel meselemiz de böyleydi!

Kürt sorununa baktığımızda, bizde çok kişi görmez ama İNGİLTERE, kuzeni İSRAİL ve ABD'deki Yahudi, Ermeni ve Rum lobisi işin lokomotifidir! 

Bu güçler bir araya gelir ve sizin "neyle uğraşmak zorunda kalacağınızı" belirler! 30 yıldır süren PKK ve son dönemde hızla kendini gösteren ve çok kişiyi yanıltan PARALEL de bu ittifakın sonucudur! 

Şeytanın aklına gelmeyecek planlar kurulur ve hayata geçirilir!

El altından PKK'yı destekleyen yapı BARIŞ SÜRECİ devreye girince "mottosu" SIZINTI olan hareket ile bunu bitirmeye çalışır!
IŞİD'e karşı Alman ve İngilizler'in hem ülkelerinde hem de Kuzey Irak'ta PEŞMERGE'ye destek vermesi gibi!

Oyunu kurmak, oyunun iki yanında olmak ve sonunda üçüncü bir KANAT olarak gelip parsayı toplamak! 
Bu adamların karşısında durabilmek için en az onlar kadar çalışkan ve akıllı olmak durumundayız! 

Ayaklarını bastıkları yerleri iyi analiz etmeliyiz! Ve bunları da halka anlatmalıyız!

Geçtiğimiz gün vefat eden Doğan Güreş Paşa ve cenazesine gelen Tansu Çiller de Kürt sorununu yanlış anlayan ve çözüm için yanlış metotlar uygulayan insanlardı! 
Allah rahmet eylesin, Doğan Paşa Londra'dan döndükten sonra "BANA YEŞİL IŞIK YAKILDI!" dedi! Arkasından yeşil ışığın ne olduğunu gördük!

4000 köy ateşe verildi! Kürtler acı çekti! Kürt kökenli işadamları tek tek toplandı! Ya da ortadan kaldırıldı! 

Bütün bu DOĞRU bilinen yanlışlar yapılırken OYUNA geldiğimizi göremedik!

HIÇKIRIĞIYLA ünlü Winston Churchill "İnsani değerler içerisinde en çok saygı gösterilmesi gereken değer cesarettir; çünkü söylenildiği gibi diğer bütün değerleri güvence altına alan değer cesarettir" der!
Fakat bizler CESARETİ birbirimizin boğazına sarılmak olarak anladık!

Oysa cesaret; ülkemizi bizden alan, bize söz hakkı tanımayan ve geleceğimizi çalanlara karşı ayağa kalkmaktı! Onların yüzüne "DUR!" diyebilmekti! Hiç olmadı! Hep o sese kulak verip kendi içimizde savaştık!
Daha da acısı, İsrail'den sonra Türkiye'nin de bir BÜYÜK İSRAİL gibi davrandığını göremedik! 

Ülkemizi tanımak ve bölge ile ilgili analiz yapmak çok uzağımızdaydı!

Randolph Churchill ve Amerikalı Jennie Jerome'un oğlu olan Winston Churchill'in yükselişi ve Ortadoğu'nun sınırlarını çizmesine hiç kafa yormadık! 
Kim olduğuna bakmadık! Kimlerle ilişki içinde olduğunu incelemedik!

Yahudiler'le ve çok büyük bir MASON olan Roosevelt ile yakınlığına hiç enerji harcamadık! 

Ta o zamanlar bunları yapmayınca Londra- Tel Aviv ve New York arasındaki ilişkiyi göremedik!

Dünyada Yahudiler için Kudüs'ten sonra ikinci KUTSAL KENT olan AMSTERDAM isminin New York'un ilk ismi (New Amsterdam!) olduğunu bilmiyorduk!
Ortada İNGİLİZ yokken dönüp "Bu işin arkasında Kraliçe var!" diyemedik!

Çünkü gördüğümüze inanıyorduk!

İlişkileri inceleyip KUKLACININ kim olduğuna bakmıyorduk! BALFOUR DEKLARASYONU'yla 1917'de İSRAİL'i kuran İngiltere'nin neden bunu istediğini anlayamıyorduk!
Oysa Churchill, BOER Savaşı'nda tutsak olmuş ve oradan bir zaman sonra kaçmayı başarmış bir isimdi! 

Bu GÜNEY AFRİKA'nın köleleştirilmesi, elmas ve altın madenlerine el konulması demekti! 

ROTHSCHILD ailesinin çıkarlarının korunması demekti! 

Churchill bu aileye çok yakındı! GELİBOLU'daki hezimete rağmen İKİNCİ DÜNYA SAVAŞI'nın kahramanı olması bu yüzdendi!

Osmanlı'nın AKLINDAN korkuyorlardı! 

Önce Hindistan üzerinden bize doğru geldiler! İran ve etrafımızdaki PETROL ele geçirildikten sonra bize öldürücü darbeyi vurdular! 
Bir daha ayağa kalkamayalım diye de şimdiki haritayı icat ettiler! Kukla liderler, acı çeken halklar meydana getirdiler!Ortadoğu'ya kan ve gözyaşını uygun gördüler! 
Bunu ortadan kaldıracak tek OYUNCU Türkiye'yi de içeri hapsederek bizi bizle uğraştırdılar!

Özal, bunu gördü! Öldürdüler!

1990'da Sovyetler yıkılırken büyük fırsat geldi! Ama PKK'yı kullanan güçler bize izin vermedi! 
Yine içe kapandık! Bölgede hiç olmadığı kadar etkili olacakken baskınlarla , operasyonlarla koca bir dönemi ıskaladık! 

İsrail'i 1917'de kuran gücün, Rusya'yı nasıl dağıttığını ve Çin için START verdiğini göremedik!

Prangalarımızın sahiplerinin dışarıdaki uğraşlarını fark edip büyük bir silkinmeyle ayağa kalkardık! 
Çünkü bize ayıracak güçleri ve enerjisi yoktu! Ama bunu sadece ÖZAL görüyordu! Büyük düşünüp büyük sonuç alamıyorduk!

Neredeyse PKK ile aynı yaşta olan PARALEL'i de bu nedenle ıskalıyorduk! 

Dünyada operasyon yiyen en kolay ülkeydik! Biri yıkmaya diğeri de ele geçirmeye çalışıyor, ne hikmetse ikisi de büyüyordu!

Laiklik, Cumhuriyet'i koruma, irtica, bölücülük hepsi hikaye idi! 

Devlet devlet olamadığı için hepsi filizleniyor ve tehlike haline geliyordu! Zaten içeride bile ne olduğunu anlayamayan bir devletin bölgede ne olduğunu anlaması beklenemezdi!

Şimdi Çin'in rolü iyice büyüdü! Bu nedenle Türkiye'nin bu toprakların çocuklarının elinde kalması şart! 

Herkes Çin ve etrafında savaş veriyor!

Amerika'da ne kadar önemli şirket ve üniversite varsa o tarafa kaçıyor! Hatta profesörleri bile kapıp götürüyorlar!
Amerika da eskisi kadar çekik gözü öğrenci kabul etmiyor!

Ülkeler, kapısına gelen şansları görünce büyür!

Bu şansı da "kaçıralım!" diye KÜRT meselesi, Kobani ve Suriye ile saldırıyorlar! 

Yine gelecekler! Hepsi kapının önünde! Hiçbirinin bir yere gittiği yok! Uzun soluklu bir mücadelenin safhalarını yaşıyoruz!

MİT'in eski ve yeni müsteşarlarını içeri almaya çalışan, Erdoğan'ı hapse atmayı düşünen ve orduya diz çöktürmeyi amaçlayan bir güçle savaşıyoruz!

Londra-Tel Aviv-New York üçgeninin yaşaması için bizim KÜÇÜK olmamız şart! 

Ya onların dediği olacak ya da bu hattı parçalayıp aradan çıkacağız!

Kürtler'i yanımıza almak bunlar için öldürücü darbe! Bunu herkesin görmesi gerek! 
Düne kadar yanımıza almadıklarımızla saldırdılar! Herkes de bu oyuna geldi!

Bernard Shaw bir gala için Churchill'e davetiye gönderir! Üzerine not olarak şöyle yazar: 

"Davetiye iki kişiliktir! Bir dostunuzu da getirin, eğer varsa!"

Churchill'in cevabı daha da ilginçtir: 

"Galaya değil ama ikinci oyuna geleceğim! Tabii sahnelenirse!"

İNGİLİZLER'in başını çektiği ittifak bizim İKİNCİ BİR ŞAHLANIŞIMIZ olabileceğini hiç düşünmedi!

Bu adamları yanıltmak için ilk kez bu kadar yol aldık!

Az kaldı! Ha gayret!

Ergün Diler - 20.10.2014







Hiç yorum yok:

Yorum Gönder