9 Ağustos 2015 Pazar

ŞEYH EDEBALİ’NİN VASİYETİ : Osmanlı’nın dünyaya örnek olan; hayata bakışı, okuyuşu, tatbikatı, yaşayışı, asırları ve insanlığı nurlandıran inanç, kültür, ahlâk, gelenek, görenek, sosyal hayat anlayışının temellerini vaz eden değerli Allah dostu Şeyh Edebali’nin İnsanı Yücelten Bilgisi

ŞEYH EDEBALİ'NİN OSMANGAZİ'YE NASİHATİ
Şanlı Osmanlı çınarının Şeyh Edebali ilk tohumu, aşısı, embriyosu olan o meşhur vasiyetin aslı aynen şöyle:

EY OĞUL ;

İnsan vardır şafak vaktinde doğar, gün batarken ölür!
Unutma ki dünya sandığın kadar büyük değildir!
İki parlak güneşe aldanıp, sonra da karda, ayazdan kavrulup gitme!

Güçlüsün, akıllısın, söz sahibisin.
Ama, bunları nerede, nasıl kullanacağını bilemezsen, sabah rüzgarında savrulur gidersin!
Öfken ve benliğin bir olup aklını yener.

Daima sabırlı sebatlı ve iradene sahip olasın!
Azminden dönme!
Çıktığın yolu, taşıyacağın yükü iyi bil!
Her işin gereğini vaktinde yap!

Açık sözlü ol! Her sözü üstüne alma!
Gördüğünü söyleme, bildiğini bilme!
Sözünü unutma, sözü söz olsun diye söyleme!

Ananı atanı say! Bereket büyüklerle beraberdir.

Sevildiğin yere sık gidip gelme, muhabbetin kalkar itibarın kalmaz.

Üç kişiye acı; cahiller arasında alime, zenginlikten fakir düşene, hatırlı iken itibarını kaybedene.

Unutma ki, yüksekte yer tutanlar aşağıdakiler kadar emniyette değildir!

Ulularla, düşmanı hor görme!

Düşmanını çoğaltma, düşmanlığın başını da sonunu da sen belirle!

Haklı olduğunda kavgadan korkma!
Bilesin ki, atın iyisine doru, yiğidin iyisine deli derler.

Osman! Geçmişini iyi bil ki, geleceğe sağlam basasın.
Nereden geldiğini unutma ki, nereye gideceğini unutmayasın…

Ey oğul, sabretmesini bil, vaktinden önce çiçek açmaz.

Şunu da unutma ve insanı yaşat ki devlet yaşasın.

Ey oğul, işin ağır, işin çetin, gücün kıla bağlı.


“Ey oğul, artık Bey’sin!


Bundan sonra öfke bize, uysallık sana.
Güceniklik bize, gönül almak sana.
Suçlamak bize, katlanmak sana.
Acizlik bize, hoş görmek sana.
Anlaşmazlıklar bize, adalet sana.
Haksızlık bize, bağışlamak sana...


Ey oğul, sabretmesini bil, vaktinden önce çiçek açmaz.


Şunu da unutma; insanı yaşat ki devlet yaşasın.


Güçlüsün, kuvvetlisin, akıllısın, kelâmlısın!


Ama; bunları nerede, nasıl kullanacağını bilmezsen sabah rüzgârında savrulur gidersin.


Öfken ve nefsin bir olup aklını yener.


Daima sabırlı, sebatlı ve iradene sahip olasın!


Dünya, senin gözlerinin gördüğü gibi değildir.


Bütün bilinmeyenler feth edilmeyenler, görünmeyenler, ancak sen faziletli ve ahlâklı olursan gün ışığına çıkacaktır.


Ey oğul! Ananı, atanı say! Bereket büyüklerle beraberdir.


İnancını kaybedersen, yeşilken çöllere dönersin.


Açık sözlü ol! Her sözü üstüne alma!


Gördüğünü görme! Bildiğini bilme. Sevildiğin yere sık gidip gelme!


Ey oğul! Üç kişiye acı: Cahil arasındaki âlime, zenginken fakir düşene ve hatırlı iken itibarını kaybedene!


Ey oğul! Unutma ki, yüksekte yer tutanlar, aşağıdakiler kadar emniyette değildir.


Haklıysan mücadeleden korkma!”


Ey oğul, işin ağır, işin çetin, gücün kula bağlı. Allah yardımcın olsun...


Allah yardımcın olsun.

************

Bugün millet, insanlık ve İslâmî cemaatler olarak; bu geniş, derin, etkili, ibretli vasiyet ve nasihatin neresindeyiz? Dikkatlice bir bakış ve tefekkür, imtihanımızın, sorumluluğumuzun ağırlık ve tehlikesine de işaret ediyor diye düşünüyorum.

Öfke yerine uysallığı, gücenme yerine gönül almayı, suçlama yerine katlanmayı, acizlik sergilemek yerine hoşgörüyü tercih ve tatbik etmek! Her türlü anlaşmazlıkta, adaletin tatbiki, haksızlıktan uzak, bağışlamaktan yana bir duruşu, sabrın tercihi ve tatbiki bir tevekkülü önceleyen bir anlayışa muhtacız.

Sorumlu ve idareci olanların, işinin ağırlığı ve çetinliğinin unutulmaması. Gücü verenin yalnız Allah olduğu ve çarenin de O’nun yardımında olması. Güçlü, kuvvetli, akıllı, tecrübeli, konuşkan olmanın her zaman ve her şeyde yeterli olmadığı; esas olanın bunların nerede, nasıl kullanacağının bilinmesi gerektiği gerçeği. Bilinenlerin tatbik edilmemesi halinde Hakk’ın rızasına nail olmanın ve netice almanın mümkün olmayacağı.

Öfke ve nefsin daima aklı yeneceği, sabır, sebat ve iradeye sahip olmanın neticeyi beraberinde getireceği, dünyanın, görünenden daha fazla farklı olduğu, ancak fazilet ve ahlâkın tatbikiyle birçok sırrın çözüleceği.

Anayı, atayı, büyükleri saymanın; bereketin ana sebebi olduğu hakikati, inancı kaybetmenin hayatı yaşanmaz hale getireceği, açık sözlü olmanın fazileti, her sözü üzerine almamanın sırrı, bazı şeyleri görmemenin, bazı şeyleri bilmemenin esrarına tabi olmanın rahatı ve neticesi.

Önemli makamlarda olanların, aşağıdakiler kadar emniyette olmadığı gerçeği. Haklı olduğuna inandığı dâvâda, mücadeleyi asla bırakmamanın ve korkmamanın sırrı!

Bu memleketin siyasîleri, hocaları, vaizleri, idarecileri, dâva sahipleri, cemaat mensupları, Nurcuları, tarikatçıları, anaları, babaları, evlâtları, işçileri, memurları, sanatkârları, akademisyenleri, iş adamları, diplomatları, STK’ları, askerleri, sivilleri, medya mensupları vs. lütfen dikkat, sabır, nezaket, nezahet ve yüksek ahlâk!

Sosyal medyanın her sahasında boy gösterenler, telefonlarda sözüm ona “ikaz” vazifesini yaptığını sananlar, “e-maillerle” içindeki kini, nefreti, hırsı akıttığını var sayanlar varsa lütfen dikkat. Dünya ve ahiretimizi yakacak ifade ve icraatlarımıza lütfen dikkat edelim! “Kötü söz sahibinindir.” özdeyişini unutmayalım! İyilik meleklerini dâvet edelim. Yılanı deliğinden çıkaracak “tatlı dile” her zamanki kadar ihtiyacımız var. Zemzem gibi sade, süt kadar beyaz, pamuk kadar yumuşak, su gibi aziz, yeşillik gibi nezih, ilâhi müzik kadar lâtif söz, ifade, beyan, mail, mesaj, konuşma kodlarıyla, duygu ve hislerle dopdolu bir hayat yaşamak ve yaşatmak dilek ve temennisiyle. 


YENİ ASYA / Nejat EREN



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder