Üniversite gençliğinin ‘Süslüman’ adını verdiği bir grup var… İyi eğitimli, genç, güzel, zengin ve başörtülüler. Abartılı yaşam tarzlarını, ‘marka’ eşyalarını, altın USB ya da gül kabartmalı gözlüklerini, tasarımcı imzası taşıyan ‘kombinlerini’ sürekli Instagram’da paylaşıyorlar...
Bir iş yemeği; ben ‘havalı’ yemeklerin fotoğraflarını çekerken yanımdaki hanımla başlıyoruz bir Instagram muhabbetine. “Şu günlerde Süslümanlar’dan başka bir şeye bakamıyorum” diyor genç hanım; “Başka hiçbir şey bu kadar ilgimi çekmiyor!”
‘Süslüman’ın zihnimde süslü ve Müslüman kelimelerini birleştirmesiyle bu şahmeranın büyüsüne kapılıyorum: Kim ki bu süslümanlar?
“Şahsen tanımıyorum. Tesettürlü, başörtülü genç kadınlar. Çok zengin bir hayat sürüyorlar ve sürekli bunu gösterme hevesindeler. Giysiler, aşırı abartılı. Renkler çok parlak! Partiler, fazla kokoş. Mekânlar uçuk; zehirlenmiş gibiyim, sürekli fotoğraflarına bakıyor, yorumları okuyorum. Hele o yorumlar! Mimarlık okuyorum, bizim okulda herkes ‘süslümanları’ izliyor”
Günler sonra bahsedilen Instagram hesaplarından birine ‘bir bakayım’ dedim. Öyle “Bir arkadaşa bakıp çıkacaktım” kolaylığında değilmiş iş… Artık ben de zehirlenmiştim.
İlk önce bir hesapla başladım.
Tuba Ünsal’ın farklı bir versiyonunu izliyor gibiydim… Ünsal kumsala havlu ve votka koyuyorsa, bu kız havlu yanına, lüks marka bir soda, ‘Ted Baker’ iPad çantası da koyuyordu.
Yine pek çok ünlü popüler simamız misali, tüm @ işaretleri ve hashtagler birilerine; belirli markalara işaret ediyordu.
“Bugünkü kombinim çok sevgili @bilmemkim’den” gibi... Sonra seksek ya da ‘Buna ‘evet’ diyorsan bir sonraki hesaba geç’ gibi bir tür oyun başladı. Her ‘Bilmemkim’in hesabında, bir ayrı şaşırtıcı dünya… Öyle bir zenginlik ve öyle bir hayat tarzı ki… Bir gün, -türbanı saymazsak- ABD’de bir beyzbol maçına gittiğine iddiaya girebileceğim kıyafetlerle Fenerbahçe maçında, diğer gün Jennifer Lopez konserindeler… Lopez konserinde türban üzeri, Lopez maskeleri takılmış. “Hocanıza şikâyet edeceğim” yorumuna da “Ooo duamızı ettik, hocamızdan iznimizi aldık da geldik” yanıtı verilmiş…
‘UMRE KOMBİNİM’
“My sis ile sinema keyfi” başlığı; dev ekran karşısında masaya uzatılmış pofuduk terlikler; masada salep, onlarca çeşit ve marka çikolata.
Ya da ‘İşte böyle bir pazar’ başlığının üzerinde hem yerli, hem yabancı Elle ve Vogue’lar yanında ‘Moda ve Zihniyet’, ‘Allah Beni Böyle Yaratmış’ gibi kitaplar, bir de Aysha.
Devam edeyim; bir gün bir bakanla, bir gün çok ama çok zengin bir işadamıyla yemekteler.
Bir gün giysiler “İşte Umre kombinim” diye ‘etiketleniyor’, üç gün sonra ‘gece gezmesi’ adlı bir fotoğraf yükleniyor; başörtüsüne uygun can alıcı renklerde spor ayakkabılar, her yerinde dev kurukafalar barındıran altın rengi kazak, kürk yelek ve haki bir pantolon…
Sevgililer Günü’nden Anneler Günü’ne her türlü özel gün, pastalarla kutlanıyor. Sevgililer Günü için daha çok yan yana kızlar ya da üzeri kalpli köpüklerle bezenmiş kahve fotoğrafları var… ‘Kapanma’ partisi, taç giyme merasimleri, bunlar için yaptırılan pastalar; dini vecibeleri canlı yayında eğlenceye dönüştürme hali…
KIZ GÜCÜ VE MARKALAR
Fotoğraflara yapılan yorumlar ise daha da ilginç. ‘Emotion’lar ustalıkla kullanılıyor bir kere; pembe kurdeleler, alkışlar, kalpler, el ele kızlar... İngilizce kısaltmalar da gırla. Herkes kendi kombinini tanıtıyor; yiyip içtiğini, kullandığını daha doğrusu ‘markaları’ yazıyor ya da ‘tag’liyor; yani etiketliyor. Bu nedenle de yorumların bir kısmı internet alışveriş bloglarını andırıyor…
“Ne güzelsin, ne şahanesin, bayılıyorum, beni de yanına alsana”lardan geçilmiyor! Bir kısmı ise “Allah seni sahibine bağışlasın” tadında; dualar da var… Sık sık ‘kız gücünden’, ‘Voltran’ı oluşturmaktan (evet ifade bu) bahsediliyor.
Her ama her konuda bir ‘marka’ vuku buluyor.
İKON VE İKONCANLAR…
Bir de tabii ki tartışmalar… Çünkü birtakım başörtülü kadınlar ‘ikon’, bir kısmı da ‘ikoncan’. Sadece kendi tasarladığı kıyafetleri modellerle paylaşanlar olduğu gibi, kendini model olarak kullanan da çok. Ama tabii buradaki cesur ‘kombinler’ her zaman ‘hoş’ karşılanmıyor.
Katar Emiri’nin eşi Sheikha tarzı bağlanan türban mesela Instagram’da kıyamet kopartabiliyor; çünkü boyun açık kalıyor! İşte bu durumda Hadis-i Şerifler Instagram’a düşüyor.
İsim vermiyorum, hesap adı söylemiyorum, fotoğrafların da yüz görünenlerini seçmiyorum; bu yüzden anlatmakta güçlük çekiyorum ama çekirdek çıtlar gibi hissediyorum.
Pencere önünden kalkamıyorum!
Bir taraftan zenginliği izliyorum, bir taraftan ‘aslında’ yeni içine giriyormuşum gibi hissettiğim bir hayat tarzını. En yakın türbanlı arkadaşım, 2004 yılında Türkiye’de iki kere üniversite kazanıp, önce devlet, sonra özel üniversiteye ‘gidemeyen’, bu yüzden de ABD’de bir dönem birlikte okuduğum Ayşe idi. O da zengin, o da güzel bir kızdı… Ama bu kızlar, Ayşe’den bir hayli farklı. Eski bir liseli deyimiyle bahsettiklerim Ayşe’nin yanında Etiler’deki ‘tiki tayfa’ sanki…
LUCCA DEĞİL, KURUÇEŞME’DEKİ HUQQA
Lucca yerine alkolsüz, nargileli, modern Huqqa’daki localarına giden genç kızların fotoğraflarını; “Bu gözlükle aşk yaşıyorum” diye paylaşılan üzeri kabartma güllerle kaplı gözlüğü, hani türban üzerindeki güneş gözlüğünü görmesem “Aaa Kim Kardashian” diyebileceğim kızı izlemek bana dozunda bir hayret veriyor.
BESTE UYMUŞ DA GÜFTE KÖTÜ
Yanlış da anlaşılmasın; fotoğraflarını izlediğim kızları bayağı seviyorum; her biri harbiden yorumlardaki gibi ‘nur yüzlü’; zarif, uzun, incecik, hanımefendi, düzgün genç kızlar…
Açıkça altını çizeyim, dini inançla ilgili bir şey yazmıyorum; beni rahatsız eden ‘bir uyarlama’ gibi duran haller. Kimi zaman bir Beyonce klibini Petek Dinçöz’den izler gibiyim! Beste iyi de güfte tutmuyor. Bu halde de bir ‘tek tiplik’ var.
Galata’daki Mavra kafenin garsonu Murat’ın “Bizim marjinallerimiz böyledir, birbirine benzer” demesini hatırlatıyor. Kurt Cobain’in depresyon hırkası sırtında, baharda bile başında düşük bir bere, dar kotlu, ‘rayban’ yakışıklıları nasıl ki tek tipse bu kızlar da ‘bir tip’.
DİNDARLAŞMA DEĞİL SOSYALLEŞME ARACI
Eklerimizin Yazı İşleri Müdürü Gülay Altan, Esra Elönü’nün bir yazısını uzatıyor; “X semtte genç kızları zengin ve para göbeği sağlam adamlara 2. eş olmaya ikna eden yaşam koçları varmış” diye başlayan “Muhafazakâr hatun dergilerine kapak kızı olmak için şalıyla yırtınan kızların olduğu..” diye devam eden bir yazı…
Sonra Esra Elönü’nün Didem Arslan Yılmaz’ın bir programındaki görüntülerini izliyorum; sanki onun bazı sözleri açıklayıcı oluyor:
İlk önce bir hesapla başladım.
Tuba Ünsal’ın farklı bir versiyonunu izliyor gibiydim… Ünsal kumsala havlu ve votka koyuyorsa, bu kız havlu yanına, lüks marka bir soda, ‘Ted Baker’ iPad çantası da koyuyordu.
Yine pek çok ünlü popüler simamız misali, tüm @ işaretleri ve hashtagler birilerine; belirli markalara işaret ediyordu.
“Bugünkü kombinim çok sevgili @bilmemkim’den” gibi... Sonra seksek ya da ‘Buna ‘evet’ diyorsan bir sonraki hesaba geç’ gibi bir tür oyun başladı. Her ‘Bilmemkim’in hesabında, bir ayrı şaşırtıcı dünya… Öyle bir zenginlik ve öyle bir hayat tarzı ki… Bir gün, -türbanı saymazsak- ABD’de bir beyzbol maçına gittiğine iddiaya girebileceğim kıyafetlerle Fenerbahçe maçında, diğer gün Jennifer Lopez konserindeler… Lopez konserinde türban üzeri, Lopez maskeleri takılmış. “Hocanıza şikâyet edeceğim” yorumuna da “Ooo duamızı ettik, hocamızdan iznimizi aldık da geldik” yanıtı verilmiş…
‘UMRE KOMBİNİM’
“My sis ile sinema keyfi” başlığı; dev ekran karşısında masaya uzatılmış pofuduk terlikler; masada salep, onlarca çeşit ve marka çikolata.
Ya da ‘İşte böyle bir pazar’ başlığının üzerinde hem yerli, hem yabancı Elle ve Vogue’lar yanında ‘Moda ve Zihniyet’, ‘Allah Beni Böyle Yaratmış’ gibi kitaplar, bir de Aysha.
Devam edeyim; bir gün bir bakanla, bir gün çok ama çok zengin bir işadamıyla yemekteler.
Bir gün giysiler “İşte Umre kombinim” diye ‘etiketleniyor’, üç gün sonra ‘gece gezmesi’ adlı bir fotoğraf yükleniyor; başörtüsüne uygun can alıcı renklerde spor ayakkabılar, her yerinde dev kurukafalar barındıran altın rengi kazak, kürk yelek ve haki bir pantolon…
Sevgililer Günü’nden Anneler Günü’ne her türlü özel gün, pastalarla kutlanıyor. Sevgililer Günü için daha çok yan yana kızlar ya da üzeri kalpli köpüklerle bezenmiş kahve fotoğrafları var… ‘Kapanma’ partisi, taç giyme merasimleri, bunlar için yaptırılan pastalar; dini vecibeleri canlı yayında eğlenceye dönüştürme hali…
KIZ GÜCÜ VE MARKALAR
Fotoğraflara yapılan yorumlar ise daha da ilginç. ‘Emotion’lar ustalıkla kullanılıyor bir kere; pembe kurdeleler, alkışlar, kalpler, el ele kızlar... İngilizce kısaltmalar da gırla. Herkes kendi kombinini tanıtıyor; yiyip içtiğini, kullandığını daha doğrusu ‘markaları’ yazıyor ya da ‘tag’liyor; yani etiketliyor. Bu nedenle de yorumların bir kısmı internet alışveriş bloglarını andırıyor…
“Ne güzelsin, ne şahanesin, bayılıyorum, beni de yanına alsana”lardan geçilmiyor! Bir kısmı ise “Allah seni sahibine bağışlasın” tadında; dualar da var… Sık sık ‘kız gücünden’, ‘Voltran’ı oluşturmaktan (evet ifade bu) bahsediliyor.
Her ama her konuda bir ‘marka’ vuku buluyor.
İKON VE İKONCANLAR…
Bir de tabii ki tartışmalar… Çünkü birtakım başörtülü kadınlar ‘ikon’, bir kısmı da ‘ikoncan’. Sadece kendi tasarladığı kıyafetleri modellerle paylaşanlar olduğu gibi, kendini model olarak kullanan da çok. Ama tabii buradaki cesur ‘kombinler’ her zaman ‘hoş’ karşılanmıyor.
Katar Emiri’nin eşi Sheikha tarzı bağlanan türban mesela Instagram’da kıyamet kopartabiliyor; çünkü boyun açık kalıyor! İşte bu durumda Hadis-i Şerifler Instagram’a düşüyor.
İsim vermiyorum, hesap adı söylemiyorum, fotoğrafların da yüz görünenlerini seçmiyorum; bu yüzden anlatmakta güçlük çekiyorum ama çekirdek çıtlar gibi hissediyorum.
Pencere önünden kalkamıyorum!
Bir taraftan zenginliği izliyorum, bir taraftan ‘aslında’ yeni içine giriyormuşum gibi hissettiğim bir hayat tarzını. En yakın türbanlı arkadaşım, 2004 yılında Türkiye’de iki kere üniversite kazanıp, önce devlet, sonra özel üniversiteye ‘gidemeyen’, bu yüzden de ABD’de bir dönem birlikte okuduğum Ayşe idi. O da zengin, o da güzel bir kızdı… Ama bu kızlar, Ayşe’den bir hayli farklı. Eski bir liseli deyimiyle bahsettiklerim Ayşe’nin yanında Etiler’deki ‘tiki tayfa’ sanki…
LUCCA DEĞİL, KURUÇEŞME’DEKİ HUQQA
Lucca yerine alkolsüz, nargileli, modern Huqqa’daki localarına giden genç kızların fotoğraflarını; “Bu gözlükle aşk yaşıyorum” diye paylaşılan üzeri kabartma güllerle kaplı gözlüğü, hani türban üzerindeki güneş gözlüğünü görmesem “Aaa Kim Kardashian” diyebileceğim kızı izlemek bana dozunda bir hayret veriyor.
BESTE UYMUŞ DA GÜFTE KÖTÜ
Yanlış da anlaşılmasın; fotoğraflarını izlediğim kızları bayağı seviyorum; her biri harbiden yorumlardaki gibi ‘nur yüzlü’; zarif, uzun, incecik, hanımefendi, düzgün genç kızlar…
Açıkça altını çizeyim, dini inançla ilgili bir şey yazmıyorum; beni rahatsız eden ‘bir uyarlama’ gibi duran haller. Kimi zaman bir Beyonce klibini Petek Dinçöz’den izler gibiyim! Beste iyi de güfte tutmuyor. Bu halde de bir ‘tek tiplik’ var.
Galata’daki Mavra kafenin garsonu Murat’ın “Bizim marjinallerimiz böyledir, birbirine benzer” demesini hatırlatıyor. Kurt Cobain’in depresyon hırkası sırtında, baharda bile başında düşük bir bere, dar kotlu, ‘rayban’ yakışıklıları nasıl ki tek tipse bu kızlar da ‘bir tip’.
DİNDARLAŞMA DEĞİL SOSYALLEŞME ARACI
Eklerimizin Yazı İşleri Müdürü Gülay Altan, Esra Elönü’nün bir yazısını uzatıyor; “X semtte genç kızları zengin ve para göbeği sağlam adamlara 2. eş olmaya ikna eden yaşam koçları varmış” diye başlayan “Muhafazakâr hatun dergilerine kapak kızı olmak için şalıyla yırtınan kızların olduğu..” diye devam eden bir yazı…
Sonra Esra Elönü’nün Didem Arslan Yılmaz’ın bir programındaki görüntülerini izliyorum; sanki onun bazı sözleri açıklayıcı oluyor:
“Din zenginlerin eğlencesi olmuşsa, bu, muhafazakârlığa tekabül ediyor. Muhafazakâr kadın dergilerinde de başörtüsü teşhirciliği yapıldığını düşünüyorum. Bu dergilerin burjuva kesime, hatta muhafazakâr erkeklere hitap ettiğini düşünüyorum. Overlokçu’da çalışan bir kıza hitap ettiğini de düşünmem.
Başörtüsünün dindarlaşma değil sosyalleşme aracı olduğu; başörtüsünün de kanallandığı ve katmanlaştığı görüşündeyim. Yeni dönüşmüş bir kadın imajı var; ‘Başörtülü kadın böyle olmalı artık böyleyiz demek başka’; tek yönlü bir şey!”
“Dindarlaşma değil sosyalleşme aracı olarak başörtü cümlesi”yle biraz netleşiyor görüntü...
AKŞAM / NİLAY ÖRNEK -
SÜSLÜMAN NEDİR ?
SÜSLÜMAN NEDİR ?
Süslüman çoğaldı bakın sokakta,
Flörtüyle gezer kızın, oğlun hovarda,
Kimisi caddede, kimisi parkta,
Çağdaşlığın adına mı MÜSLÜMAN denir?
Size soruyorum SÜSLÜMAN nedir?
Başını kapatmış acayip topuzlu,
Ayağı beş karış tak tuk topuklu,
Giydiği kıyafet Paris pamuklu,
Çağdaşlığın adına mı MÜSLÜMAN denir?
Size soruyorum SÜSLÜMAN nedir?
Bir karış mini etek palyaço surat,
Kalabalık içinde hayasız turat,
Tersine akar mı hiç bu asi FIRAT
Çağdaşlığın adına mı MÜSLÜMAN denir?
Size soruyorum SÜSLÜMAN nedir?
Müslüman da izliyor televizyonu,
Hangi dizi var bugün, günün vizyoru,
Sende gel izle bozma misyonu,
Çağdaşlığın adına mı MÜSLÜMAN denir?
Size soruyorum SÜSLÜMAN nedir?
Oğlum küpe takmış, kime benziyor?
Kızım açık gezip neye benziyor?
Bu hayasız dünya sele benziyor.
Çağdaşlığın adına mı MÜSLÜMAN denir?
Size soruyorum SÜSLÜMAN nedir?
Mağaza önünde tek sıra durduk,
Fakirlik hat safha voleyi vurduk,
Zengini zengin etmeyi çok iyi bildik,
Çağdaşlığın adına mı MÜSLÜMAN denir?
Size soruyorum SÜSLÜMAN nedir?
Adımdır Müslüman Kuran okumam,
Karışmayın bana namazda kılmam,
Vallahi kimsenin kölesi olmam!
Çağdaşlığın adına mı MÜSLÜMAN denir?
Size soruyorum SÜSLÜMAN nedir?
Modanın arkasında namaz mı kılınır?
Kıbleyi şaşırma hesap sorulur.
Sen modacı olda bir yol bulunur.
Çağdaşlığın adına mı MÜSLÜMAN denir?
Size soruyorum SÜSLÜMAN nedir?
Modacının adına SÜSLÜMAN denir?
Kumaştan kemiği kemir ha kemir,
Bu acı gerçekler böylece yenir.
Çağdaşlığın adına mı MÜSLÜMAN denir?
Size soruyorum SÜSLÜMAN nedir?
Farz emirler nereye gidiyor böyle,
Fikrini ve amacını bana da söyle,
Nefis ve şeytanla aşk, olmaz ki öyle,
Çağdaşlığın adına mı MÜSLÜMAN denir?
Size soruyorum SÜSLÜMAN nedir?
Mağazalar belirler benim örtümü,
Bu olaylar psikolojik, güdü-dürtü mü?
Tesettürün güneşi birden söndü mü?
Çağdaşlığın adına mı MÜSLÜMAN denir?
Size soruyorum SÜSLÜMAN nedir?
__________
Mustafa Kuş
Yeni Şafak yazarı Fatma Barbarosoğlu`nun, "İnstagram güzellerinin, takipçilerinin olduğu bir çağda, bazıları defile yapacak. Yiyin için, eğlenin. Sıratı geçen sizsiniz. " diyerek eleştirdiği modacıdan cevap geldi.
Yeni Şafak yazarı Fatma Barbarosoğlu`nun 27 Nisan tarihli yazısında eleştirdiği `Tarz-ı Bahar Defilesi`nin organizasyonunu düzenleyen stil editörü Esra Seziş Kiğılı`dan, kendilerine yöneltilen `Süslüman` eleştirilerine cevap geldi. Kiğılı, eleştirilere "Ben hakkıyla tesettürü yaşayamıyorum, çünkü gencim ve nefsim ancak bu kadarına izin veriyor" diye yanıt verdi.
Cumhuriyet Gazetesi`nden Ayşe Ferhangil`in izlenimlerini aktardığı, önceki gün Kandillideki Cemile Sultan Korusunda gerçekleştirilen Tarz-ı Bahar defilesi`nin organizasyonunu düzenleyen stil editörü Esra Seziş Kiğılı, "İlerleyen yaşlarında dikkat çekmeyen kıyafetler giyeceği günleri beklediğini söyleyerek tesettürün asıl amacının dikkat çekmemek olduğunu" söyledi. Kiğılı, farklı bir değerlendirme de yaparak, Müslüman özendirici olmalı, temiz, şık, bakımlı, duru olmalı dedi.
"SÜSLÜMAN" KELİMESİNİ HAKARET OLARAK KABUL EDİYORLAR
Defilede koleksiyon sergileyen muhafazakâr modacılardan Safiye Ekiz de "Süslüman" kelimesini hakaret olarak kabul ettiklerini ve kendilerini "modern çağın gereklerinden yararlanan Müslüman kadınlar" olarak tanımladıklarını ifade ettti. "Müslümanlığımı eleştiremezler. Kıyafetimi uygun bulmayabilirler ancak emeğime dil uzatamazlar" diyen Ekiz sözlerine Onlar da pantolon giyiyor, sıkma baş takıyor. Ben de öyle yapıyorum. Tesettürün kurallarını bana göstersinler. Böyle bir kural Kuranda yok" diye konuştu.
DAHA GENCİM NEFSİM İZİN VERMİYOR
Defilenin sahibi Kiğılı, Yeni Şafaktaki köşesinden, defile organizasyonu Yiyin için, eğlenin. Hayat size güzel. Cenneti kazanan sizsiniz. Mutluluk en çok sizin hakkınız, diğerleri yani ölenler, yani savaştan kaçanlar sizin sorumluluğunuzda değil. Zaten sizi mutsuz edecek hiçbir haberi okumuyor, dünyada olan bitenler ile ilgilenmiyorsunuz.
Sözleriyle eleştiren Fatma Barbarosoğlu`na cevaben, Namaz kıldığımı, Umreye gittiğimi, Suriyeli çocuklar için neler yaptığımı biliyorlar mı? Ben hakkıyla tesettürü yaşayamıyorum, çünkü gencim ve nefsim ancak bu kadarına izin veriyor dedi.
Teşekkür ederim
YanıtlaSil