28 Ağustos 2014 Perşembe

Bizden olanı’ hep almayı denediler.Nizamülmülk’ten başlayarak,


Bu topraklarda doğup, bu topraklarda kurulan devletleri özellikle kendine “medeniyet” diyen Batı Bloku’na karşı büyüten-koruyan kimse yoktur ki her türlü saldırıya maruz kalmasın hatta hayatını kaybetmesin!


Sevgili dostlar, bazı tespitler yapacağım ve hiçbir yorum yapmadan sadece bazı gerçekleri önünüze koyarak “düşünenlere yardımcı çoktur” diyerek bitireceğim... Daha önce bazı yazılarımda bu detayları ele almış olsam da yine de altını çizmek istiyorum, lütfen sizler de sorgulayın...
1 - Nizamülmülk’ten başlayarak, bu topraklarda kurduğumuz devletlere çağ atlatan-yol açan her yararlı kişi, ya kendi adamlarının ihaneti ya da devletin gücünden rahatsız olan yerleşik diğerlerinin oyunları sonucu koltuklarını ve hayatlarını kaybettiler. Nizamülmülk, Büyük Selçuklu Devleti’nin en etkili ismiydi, Malazgirt zaferinden, Osmanlı’nın üstünde kurulduğu temellere kadar çok önemli adımlarda imzası vardı. Kendi yetiştirdiği istihbaratçı Hasan Sabbah’ın adamları tarafından katledildi.
2- Fatih Sultan Mehmet, 50 yaşını göremeden, Roma’yı almak, Vatikan’ı ele geçirmek için çıktığı yolda, Boğaz’ın diğer tarafında kendi adamları tarafından zehirlenerek öldürüldü. Fatih’in en büyük projesi Vatikan’ı ele geçirmek ve kendi seçtiği bir kişiyi Papalık makamına oturtmaktı. Kanuni, oynanan oyunlar ve yanlış bilgilendirme yüzünden kendi oğlunu, en vasıflı padişah adayını ortadan kaldırdı!


3- Atatürk siroz yüzünden mi öldü? Buna inanmak için herhalde çocuk olmak lazım. Belki hiç dikkatli bakmadınız; Atatürk son yıllardaki durumu dahil ülkeyi sadece 15 sene yönetebildi. Öldüğü zaman daha 50’li yaşlarındaydı.
4- Turgut Özal, tam olgunluk döneminde ilginç bir şekilde Köşk bahçesinde yürürken kriz geçirdi ve hayatını kaybetti. Ölmeseydi Ortadoğu haritasında bugün hâlâ yaşanacağı konuşulan ana değişikliklerle ilgili temel tezlere sahipti ve bunların uygulanması konusunda anlaşamadığı Genelkurmay Başkanı istifa etti.
5. İktidarının 10. yılında Başbakan Erdoğan Cumhuriyet tarihinde gördüğümüz en büyük saldırıyla karşılaştı ve küresel-yerel güçler koalisyonu Başbakan Erdoğan’ı durdurmak için her türlü yolu denediler. Durduramadılar, Erdoğan “EN NOKTASINA” çıktı ama bu yapılar hala durmadılar!
Sevgili dostlar, bu örnekleri tarihimizden daha onlarca detayla uzatabilirim. Bir Türk vatandaşı olarak gördüğüm ve bildiğim tek bir gerçek var: Kim ki bu topraklar adına içerideki yerleşik düzene ve küresel sahiplerine karşı “vatanını genleş-tirmiş”, gereken her adımı atmış, büyük bir savaş vermiş; o lidere veya yöneticiye karşı en yakınına kadar yerleşen “uzantılar” harekete geçmiş ve ellerinden geleni yapmışlar. Türkiye, 2008’den itibaren “genleşme dönemine” girdi ve yerleşiklerin sökülüp atılma süreci başladı. Bugün geldiğimiz noktada yaşananlar, ağaç yaprağından çıkarılan gürültü arkasından başlayan “17 Aralık darbe girişimi” ve sürüp giden detaylar...

Sonuç: Yukarıdaki yazı siyasi bir mesaj veya kaygı taşımıyor. Bu ülkeden başka yaşayacak yeri olmayan bir insanın, yerleşik yapılara karşı çok uzun zamandır ilk defa “aldığımız yolu-kazancımızı” kaybetme korkusu yaşamasından, ülke adına endişelenmesinden oluşuyor. 
Bütün Türk vatandaşlarının “güçlü yönetilemediği” zaman, sistemin nasıl “vatandaş aleyhine” kullanıldığını anlamaları ve sistemi çözmeleri temennilerimle! Bir lider, bu savaşı bütün varlığı ile yapıyor ve her türlü oynanan oyuna rağmen halkından gördüğü destek kesilmeden devam ediyorsa, bize de bireysel olarak düşen elimizden geleni sonuna kadar yapmak... 
Her şey TAM BAĞIMSIZ GÜÇLÜ BÜYÜK CİHANŞÜMUL TÜRKİYE için...
Yiğit Bulut



Ayağa kalkmak... BÜTÜNE DÖNMEK...

300 yıl sonra PARÇALAR ANA GÖVDEYLE KAVUŞUYOR! Ve bunu sağlayan lider de hedef tahtasına konuyor! 
Sevgili dostlar, bugün “neyin neden” olduğunu soranlar acaba GEÇMİŞİMİZİ ve detayları iyi bilip analiz edebiliyorlarlar mı!  
Bilmiyorlarsa “ciddi bir çıkarım” elde etmek mümkün değil...Unutmayalım; geçmişin süzgeci, geleceğin tanelerini verir... Bu bağlamda özellikle geçmişi detaylandırarak geleceğe birlikte bakmayı deneyelim... 1850’lerden itibaren Ruslarla savaş hazırlıklarına başlayan daha doğrusu başlatılan Osmanlı, Ortadoğu-Afrika coğrafyasında zorlanmaya başlıyor. Bu zorlanma “tarihsel doğal etkilerle” değil, o bölgeleri yeniden şekillendirmek isteyen güçlerin ilk adımları ile ortaya çıkıyor...
1854-1876 arasında “o güçlerden” borçlandırılan Osmanlı, 1876 sonrası “MERKEZİ” o dönemin IMF’sine kaptırırken, 1876-1915 arasında bugünün İsrail devletinin yerleştiği yer dahil, planlanan bütün topraklarını kaybediyor. Hatta ele geçirme o kadar ileri gidiyor ki; 1915 sonrasında “işgal” bugün yaşadığımız topraklara kadar uzanıyor...
Sevgili dostlar, Türkiye’nin “kurtuluş-kuruluş” detaylarını arındırır ve “o bölgelere” tarihsel olarak bakarak bugünü anlamlandırmaya çalışırsak, bir detayı çok net görüyoruz: 1900’lerden itibaren Osmanlı’dan ele geçirilerek zorlama ile kurulan “İngiliz-Fransız-İtalyan” imzasını taşıyan “her yer” çöküyor...
Çıkarım 1: Osmanlı devlet yapısının, ruhunun, varlığının zorla el çektirilerek, üzerinde “zorlama devletlerin” kurulduğu her bölgede sorun var! Konuya sadece İsrail ve çevresi, Mısır, Libya, Irak, Suriye ve diğerleri olarak bakmayın ve son 10 yılı düşünerek Balkanlar’ı da unutmayın! Son halka Yunanistan...Osmanlı’nın “500 sene baktığı” doğal olarak “ülke olması” mümkün olmayan Yunanistan, “ekonomik anlamda” ilk çöken yer! Yugoslavya ve Yunanistan’ın OrtadoğuAfrika çizgisinden farklı algılanmasının tek bir sebebi var: “Bulunduğu coğrafya”!
Sevgili dostlar, “periferik uzantı” analizimize ara verip, “MERKEZ” yapıya dair bir tespit yapalım: Merkez dediğimiz yani “RUHUN bakiyesinin” kaldığı ve üzerine genç bir devlet kurulan Türkiye, 1938-2008 arası tam 70 sene dalgalandı! Kendini bulamadı, Osmanlı’yı yıkanların “oyunları” altında darbelerdevalüasyonlar arasında geldi-gitti...
Bütünün beyniydi-ruhuydu ama “parçalara” sahip çıkmaması için “1850’lerde başlatan manipülasyon” 150 seneden fazla devam etti...
Çıkarım 2: Bir “bütün” parçalara ayrılır, belli bir dönem bu “parçalar” evrim-mutasyon geçirerek yoluna devam edebilir. Ana soru “parçalar tek tek yeniden dağıldığında”, İLK HALİN-İLK BÜTÜNÜN yeniden ortaya çıkıp çıkmayacağı veya daha net ifadesiyle, “zorla parça haline getirilen yapıların, zorlamanın etkisi kalkınca BÜTÜN’e dönüp dönmeyecekleridir”! Peki bundan sonra neler olabilir? Türkiye’nin “MERKEZ” olma haline gelmesi ile ne değişebilir?
Farklı bakarak yeniden maddeler halinde sorgulayalım:
1- Bugünkü Türkiye’nin “merkez” olduğu bütün 1854-1923 arasında parçalandı. 1915-1923 “merkez” savaşıydı, kurtarıldı, fiziki olarak ele geçmedi ama kurulan devlet manipüle edildi
2-1923 sonrası “hareket” daha da hızlandı. Amaç; “ana parça” yani Ankara’nın başkentİstanbul’un merkez olduğu ideolojik yapı ile “bütün bağları” kesmek ve kurulan Türkiye Cumhuriyeti ile “diğerlerinin” ilişkisini “YOK” noktasına çekmekti. “Finansal-ekonomik-sosyal” krizler ve askeri darbeler eşliğinde baskı altına alınan “MERKEZ”, ayrılan parçalara müdahale edemeyecek, ideoloji üretemeyecek “hale getirildi”.
3-2001 Eylül saldırısı, temeli 1854 sonrasında atılan ve 1945 sonrasında “tam olarak” kurulan dünya düzenini yıkarken “bütünün parçalarını da” yerinden oynattı.
4-2003-2008 arasında “sistemde bozulma” arttı, BÜTÜN’ün tamamında “taşlar yerinden” oynadı. ANA YAPI bağımsız olma yolunda adımlar atarken, parçalar da uyanış başladı...
5-Ana parça, “Süleymaniye ve IMF çuvallarını” yırttı ve “diğerlerini” keşfetti. Diğer parçalarda da durum farklı değil. Halklar uyandı, diktatörler sallandı ve “parçalarda” derin bir deprem dalgası yayıldı. Aynı parçalanma yıllar önce Balkanlar’da çok kanlı şekilde olurken, kan bu sefer “Afrika ve Ortadoğu’ya farklı şekilde sıçradı”! Yunanistan’da “diğerlerinden kültürel-etnik-dini” ayrışma olduğu için orada “deprem” ekonomik oldu ama detay aynıydı: “Bütün”den koptu ve ayakta kalamadı.
Sonuç: Bütüne dair parçaların özgür kaldığı, “MERKEZİN” değiştiği, birbirlerini “akıl, mantık, duygu, kültür, etnisite ve DİN” dinamikleri ile buldukları bu “DEVİNİM” nasıl devam edecek, nasıl bir yapı ortaya çıkacak! “Ana parça” yani MERKEZ TÜRKİYE, “bütünlüğü sağlayacak” bir TEZ üretebilecek mi yoksa bu “BÜTÜNLEŞME” yarım mı kalacak! Önümüzdeki süreç ÇOK ÖNEMLİ! Sorgulamaya devam edeceğiz!
Son söz: Bu BÜTÜNLEŞMENİN yolunu açan LİDER’e  ve ekibine yönelik KÜRESEL KOALİSYON’un paralel taşeronlar başta olmak üzere birçok araç kullanarak yaptığı saldırı bu bilgiler ışığında sorgulanırsa, daha iyi anlaşılabilir...Devam edeceğiz...

Önemli not: Seçilmiş Cumhurbaşkanı ve Başkanlık sistemi ayağa kalkış için çok önemli adımlar ve bu yolda hızla ilerliyoruz...
Yiğit Bulut

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder