20 Ağustos 2014 Çarşamba

Bediüzzaman'ın Cihad Anlayışı






Bediüzzaman Said Nursi Hazretleri’nin cihad yorumunu ele almaya başlamadan önce, ge­nel olarak cihad kavramıyla ilgili bir-iki hususu hatırlatmakta yarar var. Hz. Muhammed (a.s.m.) cihat kavramını “yüce İslam’ın zirvesi” olarak tarif etmiştir. Ve kendisine “Allah yolunda cihad”a eşit birşey varsa bunun ne olduğu sorulduğunda, şu cevabı vermiştir: “[Ona eşit olarak] yapabilece­ğiniz hiçbir şey yoktur.”


Çok önemli olan bir diğer bir husus da onun geniş anlamıdır. Zaman zaman onu tarif için kullanılan "kafire karşı kutsal savaş” tanımıyla sınırlı olmaktan öte, ceh­detmek, çabalamak, olanca kuvvetini sarfetmek, veya olabildiğince gayret etmek anlamlarına gelen ‘cehede’ kökünden türetilen cihad terimi, geniş bir anlam dizisini içerir.

Mesela, Zadü’l-Mead adlı eserde cihad başlıca dört “adım” veya “aşama”yı ihti­va eder şekilde tanımlanır; nefse karşı, şeytana karşı, inançsızlara karşı, ve münafık­lara karşı cihad. Bunlardan ilki de dört “aşama” ihtiva etmektedir: nefse hak dini öğretmeye çalışmak; ikincisi, fiiliyatta bu bilgiye uygun biçimde yaşamaya çalışmak; üçüncüsü, bunu diğer insanlara öğretmeye çalışmak; ve dördüncüsü, sair insanları Allah’ın dinine davet ederken ızdırap verici zorluk ve eziyetlerle karşılaştığında sabırlı olmak ve sebat etmektir. Şeytanla cihad iki “aşama”yı içerir: ilk olarak, şey­tanın insanın kalbine ektiği, imanla ilgili şüphe tohumlarını uzaklaştırmaya çalışmak; ve ikincisi, şeytanın telkin ettiği süfli arzulardan vazgeçmeye çalışmaktır. Bu cihad­ların ikincisi insanı sabır ve sebata eriştirirken, ilki, yani nefisle cihad “sağlam ve kesin bir iman” kazandırır. Üçüncü ve dördüncü temel “aşama”lara, yani inançsızlar ve münafıklarla cihada gelince, bu ikisi de dört “aşama”yı içinde barındırır: kalb ile cihad, dil ile cihad, malıyla (sahip olduğu şeylerle) cihad, ve hayatı ile cihad. İnanç­sızlara karşı cihad kılıçla, yani cebirle, kuvvetle olduğu halde, münafıklara karşı cihad dil ile yapılır-dil ile; yani, delil, bürhan, ve ikna yoluyla.

CİHAD'IN TANIMI
 
Diğer alimler cihadı “İslam’ın emirlerini öğrenmek, başkalarına öğretmek, gerek şahsi ve gerek sosyal hayatta onları tatbik etmek ve başkalarını da böyle yapmaya teşvik etmek, sair insanları İslam’a davet etmek, bütün bunların icrası esnasında or­taya çıkan tüm engelleri, yani hem şahsi düzeydeki, hem de içinde bulunulan top­lum içersindeki, ve de onun dışından çıkan engelleri bertaraf etmek için şuurlu, faal ve daimi bir gayret” olarak tarif etmişlerdir. Ve cihadın amacı şu şekilde tarif edilmiştir: “Allah’ın dinine yardım etmek ve Onun sözünü yüceltmek (i’la-yı Kelime­tullah)” 6 ve “küfrü mağlup ederek hakkı hükümferma kılmak.” 

Cihadın geniş anlamını ve İslam açısından taşıdığı önemi bu şekilde gösterdikten sonra, bu tebliğ, cihadın İslami literatürün değişik türlerinde tanımlandığı üzere onun daha ileri müzakeresine girişmekten ziyade, Bediüzzaman Said Nursi’nin cihad yorumunu ve nümune-i imtisal hükmündeki tatbikatını müzakere edeceğiz.

SAİD NURSİ'NİN CİHAD YORUMU

Bediüzzaman Said Nursi Hazretleri’nin cihad yorumunu araştırırken göze çarpan bir husus, onun hayatı boyunca, gerek Eski Said, gerek Yeni Said olarak konuya dair fikirle­rinde sergilediği devamlılıktır. Bu, gerek dış dünyadaki, gerek kendi iç dünyasındaki büyük değişimlerin, hayatının bu iki ana dönemi arasında yaşanmış olmasından do­layı önemlidir.
MEDENİYET VE CİHAD

Bu çalışmalar sayesinde Bediüzzaman Said Nursi’nin ulaşmak istediği hedef, onun davasının merkezini teşkil eden İslami medeniyetin yeniden tesisiydi. Çünkü, onun nazarında, İslam hakiki medeniyetin kaynağıydı; bu yüzden İslam dünyası ancak İslami bir çer­çeve içerisinde gerçekten terakki edebilir, ve ancak bu şekilde hak ettiği hakim mevkiini yeniden kazanabilirdi. Bundan da ötesi, bir bütün olarak insanlık ancak İs­lam ve de İslami medeniyetin tesisi sayesinde sükun ve huzur bulabilirdi.

MADDİ CİHAD
 
Bediüzzaman Said Nursi'nin her halükarda maddi ci­hada karşı çıktığı düşünülmemelidir. Şartlar gerektirdiğinde, yani, harici bir teca­vüzle karşılaşıldığında,Bediüzzaman ülkesinin savunmasında en kahraman savaşçı­lardan biri konumundaydı. Hayatının ilk döneminin azımsanmayacak bir bölümü sa­vaş meydanlarında geçti. Büyük bir ihtimalle 1913’te Balkan savaşına katılmış, 29 Birinci Dünya Savaşı çıktığında cihad fetvasının hazırlanmasında yardımı olmuş ve 1915 ilkbaharında denizaltıyla Kuzey Afrika’ya giderek cihad ilanının yayılmasıyla ilgili tehlikeli göreve yardım etmiştir. 30 Ve Enver Paşa’nın emirleriyle doğu Ana­dolu’da kurduğu milis birliği, Keçe Külahlılar, o kadar cesur ve etkili savaşçılardır ki, Ermeni Taşnak ihtilalcilerinin ve Rusların korkulu rüyası olmuşlardır. Bediüzzaman Ruslara karşı bu önemli hizmetinden dolayı bir harp madalyasıyla da ödüllendirilmiş­tir.


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder