“En az 3 çocuk” meselesi… Onlar yaşlı, biz yaşlanıyoruz!..
Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan’ın “en az 3 çocuk” ısrarı malûm.
Bu konudaki uyarılarının yeterince dikkate alınmamasından şikâyetçi olan Sayın Erdoğan, ısrarında yerden göğe haklı.
Evet, şu an için genç bir nüfusa sahibiz ama gidişat maalesef hiç de “iyi” değil!..
Nüfusumuz her geçen gün yaşlanıyor.
Öyle ki, 2000 yılında %29,8 olan 0-15 yaş grubundaki gençlerimizin oranı, %24,5’e düşmüş vaziyette.
Dahası, 14 yıl öncesine kadar %5,7 olan 65 yaş ve üzeri nüfus oranı %8’e yaklaştı.
Ülkemizdeki mevcut doğurganlık eğilimi devam ettiği takdirde, 65 yaş ve üzeri nüfus oranının 2050’de %20,8, 2075’te ise %27,7’ye yükseleceği öngörülüyor.
Elimizin altındaki rakamlar, nüfus yapımızdaki yaşlanma sorununu çok önceden gören Cumhurbaşkanımız Sayın Erdoğan’ın uyarılarında ne kadar haklı olduğunu gösteriyor.
Bizler için de çok önemli birer “uyarı” niteliği taşıyor.
Nüfus yapısının yaşlanması niçin kötü?..
Nüfus yapısındaki yaşlanma eğiliminin olumsuz etkilerini iki farklı boyutta ele alıyoruz.
Bunlardan ilki ve en önemlisi; “yaşlanan nüfus ile birlikte ülkenin rekabet ve üretim gücünün zayıflayacak olması”dır.
Öyle ki, genç nüfusun azalmasına paralel olarak çalışan kişi sayısında da düşüşler yaşanacak, bu durumdan da ilk etapta üretim maliyetleri olumsuz yönde etkilenecektir.
Bu konudaki uyarılarının yeterince dikkate alınmamasından şikâyetçi olan Sayın Erdoğan, ısrarında yerden göğe haklı.
Evet, şu an için genç bir nüfusa sahibiz ama gidişat maalesef hiç de “iyi” değil!..
Nüfusumuz her geçen gün yaşlanıyor.
Öyle ki, 2000 yılında %29,8 olan 0-15 yaş grubundaki gençlerimizin oranı, %24,5’e düşmüş vaziyette.
Dahası, 14 yıl öncesine kadar %5,7 olan 65 yaş ve üzeri nüfus oranı %8’e yaklaştı.
Ülkemizdeki mevcut doğurganlık eğilimi devam ettiği takdirde, 65 yaş ve üzeri nüfus oranının 2050’de %20,8, 2075’te ise %27,7’ye yükseleceği öngörülüyor.
Elimizin altındaki rakamlar, nüfus yapımızdaki yaşlanma sorununu çok önceden gören Cumhurbaşkanımız Sayın Erdoğan’ın uyarılarında ne kadar haklı olduğunu gösteriyor.
Bizler için de çok önemli birer “uyarı” niteliği taşıyor.
Nüfus yapısının yaşlanması niçin kötü?..
Nüfus yapısındaki yaşlanma eğiliminin olumsuz etkilerini iki farklı boyutta ele alıyoruz.
Bunlardan ilki ve en önemlisi; “yaşlanan nüfus ile birlikte ülkenin rekabet ve üretim gücünün zayıflayacak olması”dır.
Öyle ki, genç nüfusun azalmasına paralel olarak çalışan kişi sayısında da düşüşler yaşanacak, bu durumdan da ilk etapta üretim maliyetleri olumsuz yönde etkilenecektir.
Üretim maliyetlerindeki yükselişten dolayı rekabet gücü zayıflayacak olan ülke, zamanla üretim gücünü de kaybedecek ve sonuçta ithalatçı ülke konumuna düşecektir. Ekonomik açıdan sürdürebilirliği olmayan bu durum zamanla ülke ekonomisinin içinden çıkılması güç bir durgunluğa girmesine neden olacaktır.
İkinci boyut olarak ise artan yaşlı nüfusun emeklilik maaşı, sağlık giderleri gibi ihtiyaçlarını karşılamada, azalan çalışan nüfustan elde edilen tasarrufların yetersiz kalmasından bahsedilebilir.
Bu sorun, ancak “maaşlardan yapılan kesintilerin arttırılması ya da emeklilik maaşı ve sağlık giderlerinin azaltılması gibi” radikal kararların alınması ile çözülebilecektir.
Bir ülkenin nüfus yapısından dolayı ortaya çıkabilecek sorunlar en iyi şekilde “yaş bağımlılık oranı” ile ortaya konulabilmektedir. Yaş bağımlılık oranı –kısaca- bir ülkede ekonomik olarak aktif olan 15-64 yaşı arasındaki her 100 kişinin bakmakla yükümlü olduğu 65 yaş ve üzerindekilere oranını vermektedir.
ONLARDA VE BİZDE YAŞ BAĞIMLILIK ORANLARI
Avrupa’nın lokomotifi Almanya’da yaş bağımlılık oranının 2013 yılı itibariyle %31,3 seviyesinde olduğu görülmektedir. Yani, Almanya’da çalışan her 100 kişinin tasarrufları ile 65 yaş ve üzere 31 kişi hayatını sürdürmektedir. 1960 yılında %17 olan bu oranın yıllardır yükseliş eğiliminde olduğu gözlerden kaçmadığı gibi mevcut doğum oranlarındaki durağan yapıdan hareketle, yükselişin önümüzdeki süreçte de devam edeceği söylenebilmektedir.
Yaş bağımlılık oranı Avrupa Birliği’nde %27,5, Euro Bölgesi’nde ise %28,9 seviyelerindedir.
Almanya “nüfus krizi”nin birçok Avrupa ülkesi için de sözkonusu olduğu ortadadır.
Türkiye ise bu bakımdan “hâlâ” çok iyi durumdadır.
Ülkemiz, 2013 yılında %11,1 olarak tespit edilen yaş bağımlılık oranıyla dikkat çekmektedir ama durumumuz “geçmişimizle” kıyaslandığında pek parlak görünmemektedir.
Bizdeki yaş bağımlılık oranının 1960 yılında %6,4 olduğu göz önünde bulundurulduğunda, önümüzdeki sürecin “sıkıntılara gebe” olduğu anlaşılacaktır.
Böyle bir “problemimiz” vardır ve Cumhurbaşkanımız Sayın Erdoğan’ın “en az 3 çocuk” çağrısına kulak vermenin önemi gittikçe artmaktadır.
“Tembellik” etmeyelim!..
Yaş bağımlılık oranı Avrupa Birliği’nde %27,5, Euro Bölgesi’nde ise %28,9 seviyelerindedir.
Almanya “nüfus krizi”nin birçok Avrupa ülkesi için de sözkonusu olduğu ortadadır.
Türkiye ise bu bakımdan “hâlâ” çok iyi durumdadır.
Ülkemiz, 2013 yılında %11,1 olarak tespit edilen yaş bağımlılık oranıyla dikkat çekmektedir ama durumumuz “geçmişimizle” kıyaslandığında pek parlak görünmemektedir.
Bizdeki yaş bağımlılık oranının 1960 yılında %6,4 olduğu göz önünde bulundurulduğunda, önümüzdeki sürecin “sıkıntılara gebe” olduğu anlaşılacaktır.
Böyle bir “problemimiz” vardır ve Cumhurbaşkanımız Sayın Erdoğan’ın “en az 3 çocuk” çağrısına kulak vermenin önemi gittikçe artmaktadır.
“Tembellik” etmeyelim!..
Recep Tayyip Erdoğan’ın en az 3 çocuk açıklamasından sonra bu konu ile ilgili üç çocuğu olana devlet yardımı konuşulur oldu. Bu yardım, maaş nasıl alınır .
Kadın, aile ve istihdam politikasıyla ilgili iddialara her geçen gün bir yenisi daha ekleniyor. İşte o iddialardan bazıları…
Uzunu zamandır üzerinde çalışılan ve son aşamaya gelinen düzenlemeyle ilgili yeni iddialar ortaya atıldı. Bugün yazarı Sadettin Orhan’ın haberine göre yeni düzenlemeyle birlikte ailelere ikinci çocuk için 1000 lira, üçüncü çocuk için ise 5000 lira yardım yapılması planlanıyor.
Annelere bir ‘torba’ müjde!
Üç ayrı bakanlığın uzun süredir üzerinde çalıştığı, kadın, aile ve istihdam politikalarında köklü değişiklikler getiren çalışmada sona gelindi.
Alternatifli olarak hazırlanan taslakta doğum izinlerinden kreş yardımlarına, evlilik yardımından doğum borçlanmasına kadar pek çok müjde yer alıyor. Paket, Sayın Başbakan’ın onayından sonra torba kanun tasarısı olarak Meclis gündemine gelecek. İşte anneleri mest edecek paketten başlıklar…
Doğum borçlanmasında kapsam genişliyor
Mevcut durumda sadece SSK’lı annelere tanınan doğum borçlanması, tarım SSK, Bağ-Kur ve isteğe bağlı sigortalılara da tanınacak. İki doğumla sınırlı olan uygulamada borçlanılacak doğum sayısı üçe çıkarılırken sigorta başlangıcından önceki doğumların borçlandırılması da gündemde. Eğer bu şekilde yasalaşırsa yaklaşık 500 bin anneye erken emekliliğin yolu açılmış olacak.
Doğum izninde artış
Şu an 16 hafta olan ücretli doğum iznine bir hafta ilave edilecek ve takip eden üç ayda da yarı zamanlı çalışma hakkı tanınacak. İşveren bu sürede yarım ücret öderken diğer yarısını devlet karşılayacak. Bu üç ayın altı ay veya bir yıl olması da seçenekler arasında.
3 Çocuğu Olana Devlet Yardımı
İkinci çocuk için 1000 lira, üçüncü çocuk için 5000 lira yardım yapılması planlanıyor. Bunun maliyeti yıllık 1,5 milyar lira olarak hesaplanıyor. Yardımlar geriye dönük değil, bundan sonraki doğumlar için verilecek.
Esnek çalışma
Çocuğun doğumundan ilkokula başlama zamanına kadar ebeveyne esnek çalışma imkanı verilecek. Böylece anne baba, ilk 5-6 yılda çocuklarına daha fazla zaman ayırabilecek. İşveren, bu konuda yaşadığı eleman sıkıntısını istihdam bürolarından geçici personel teminiyle çözecek.
Kreşlere ilave yardım
Kreşlere ilave teşvikler verilecek ve işyerlerinde kreş açılması özendirilecek.
Tüp bebekte destek artıyor
Şu an iki denemeyle sınırlı olan ve çiftlerden %25-30 oranında katılım payı alınan tüp bebek uygulamasında kapsam genişliyor. Deneme sayısı üçe çıkarılırken çiftlerden alınacak katılım payı %15’e çekiliyor.
Normal doğuma teşvik
Sezaryen yerine normal doğum teşvik edilecek. Normal doğumda SGK desteği artırılacak.
Doğum sonrası işe dönüş garantisi
Doğum sebebiyle ücretli-ücretsiz izne ayrılan annenin tekrar işe alınmasına dair İş Kanunu’nda düzenleme yapılacak. Ayrıca devlet memuru annelerin aylıksız doğum izni süresince kademe-derece ilerlemesi yapılacak.
Genç evlilikler teşvik edilecek
18-26 yaş arasında evlenen gençlere sıfır faizli ve bir yıl ödemesiz 10.000 lira kredi verilecek. Bunun yıllık maliyetinin 202 milyon lira olacağı öngörülüyor.
Yukarıda yer verdiğimiz düzenlemeler alternatifli olarak hazırlandı ve alternatifler konusunda kararı Sayın Başbakan ve Bakanlar Kurulu verecek. Paketin Meclis tatile girmeden önce gündeme alınması bekleniyor. Şimdiden annelerimize ve anne adaylarına hayırlı olsun diyelim.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder