22 Şubat 2017 Çarşamba

Allahın yolundan çevirmek için Reise karşı TümDünya bir olmuş Taviz vermesini istiyorlar. O taviz vermedikçe kuduroyorlar


Eski İngiltere Dışişleri Bakanı ve International Rescue Committee (IRC) Yönetim Kurulu Başkanı David Miliband, Türkiye'nin başkalarının seçimlerini belirleme noktasında çok önemli bir rol üstleneceğini belirterek, "(Türkiye) Aynı zamanda 21. yüzyılın ve küresel dünyanın nasıl gelişeceğinde de belirleyici bir rol oynayacak." dedi.

Miliband, İstanbul Kongre Merkezi'nde gerçekleştirilen Dünya Turizm Forumu kapsamında düzenlenen oturumda yaptığı konuşmada, Türkiye'nin sadece turizm açısından değil, birçok açıdan kendisi için özel bir ülke olduğunu söyledi.

David Miliband, Türkiye'nin, olağan dışı tarihi, geleneği ve konumu itibarıyla Doğu ile Batı'yı buluşturan çok mühim bir lokasyona sahip olduğuna işaret etti.

"TÜRKİYE'NİN KAZANIP KAZANAMAMASI 21. YÜZYILIN GİDİŞATINI BELİRLEYECEK"

Şu anda küresel siyasette çok büyük belirsizlikler bulunduğunu belirten Miliband, şöyle devam etti:

"Türkiye karşı karşıya kaldığı güçlüklerle nasıl başa çıkacak ve bu başa çıkma şekli de aslında 21. yüzyılın gidişatını belirleyecek. Türkiye başkalarının seçimlerini belirleme noktasında da çok önemli bir rol üstlenecek ve aynı zamanda 21. yüzyılın ve küresel dünyanın nasıl gelişeceğinde de belirleyici bir rol oynayacak. Avrupalı ve Amerikalı ekonomistler, çıkardıkları endekslerde küresel belirsizliklerin son 30 yılın en üst seviyesine çıktığını göstermişler. Küresel siyasette çok büyük değişiklikler söz konusu. Bu gibi değişiklikler de hem Türkiye gibi ülkeleri hem de diğer ülkeleri etkilemekte."

Bazı sorunların devam ettiğini aktaran Miliband, "Örneğin, ABD’nin küresel düzenin öncülüğünü yapma noktasındaki rolünün nasıl şekilleneceği, AB’nin şeklinin, boyutunun nasıl değişeceği? Uzmanlar bu durumu, demokratik normların düşüşe geçmesi olarak tanımlıyor. Diğer taraftan Çin’in nasıl bir rol oynayacağı... Bunun yanında, İstanbul, Dubai, Doha gibi şehirleri mi Ortadoğu olarak belirleyeceğiz yoksa Yemen ve Suriye gibi ülkeleri mi Ortadoğu olarak ele alacağız? Bunlar önemli sorular." diye konuştu.

Miliband, Türkiye'nin global mülteci krizinin ya merkezinde ya da yanında olduğunu dile getirdi. Kendisinin de mülteciler için çalışan bir kurumda çalışmalar yürüttüğünü ifade eden Miliband, "Türkiye’deki Suriyelilerin 300-400 bini kamplarda ama bunun 2,5 milyona yakını, çeşitli kentlere dağılmış durumda. Bu mülteci krizinin çözümü ancak barışın inşasıyla olabilir. Fakat durum şu ki bu krizlerin kaynağıyla daha iyi bir şekilde ilgilenilmeli ve Türkiye'nin yükü paylaşılmalı." şeklinde konuştu.







II. Abdülhamid Han ve İttihatçılar ve Haçlılar

Cennetmekân II. Abdülhamid Han’ın içimizdeki ve dışımızdaki düşmanlarının ortak yönleri şuydu. Abdülhamid Han’ın “İslam Birliğini” istemesi.

Bu düşmanlığın dışında mantıklı hiçbir gerekçeleri yoktur.

Amerika’sından Avrupa’sına ve topraklarımızdaki düşmanlarına kadar tüm ihanet çeşitlerine bakıldığında tek sebep bu gerçek görünmektedir.


Ulu Hakan’ın, Devlet-i Aliye çatısı altında “İslam Birliğini” kurma çabasıdır. O günden bugüne geldiğimizde yine aynı mihrakların Erdoğan düşmanlığı da bu yüzdendir.

II. Abdülhamid Han, yönetimi zarfında üç temel esas üzerinde durmuştur. Birincisi, “Osmanlı Devleti’nin devamını sağlamak”. İkincisi, “İslam dünyasını manevi birliğe kavuşturmak”. Üçüncüsü, “Haçlılığın ve sömürgeciliğin istilasını frenleyip son vermek”.


Ulu Hakan’a göre “din birliğinin” bozulması, parçalanması ve yıkılması, Düvel-i Osmaniye’nin, Haçlılar karşısında zayıflaması ve sömürge haline gelmesi demektir.


Haçlılar ve Türkiye’deki uşaklarını korkutan esas meselelerden birisi de II. Abdülhamid’in, dünyevi hükümdarlığını yıksalar dahi Müslüman toplumlar üzerindeki ruhani hükümranlığını yıkamayacakları endişesidir.

Gerçekten de öyledir. Yerkürenin neresinde Müslüman milletler varsa, hepsinin nezdinde halen Abdülhamid Han’ın manevi varlığı yaşamakta ve anılmaktadır.


II. Abdülhamid Han, dünyanın en uzak noktalarına kadar heyetler göndererek hem İslam’ı hem de sömürgeci batılıların iç yüzünü anlattırmıştır.

Bu husustaki çalışmalara bir örnek verelim.

Endonezya’nın Cava adasına dini milli “misyonla” yolladığı konsolos Sadık Bey hakkında, sömürgeci Hollandalılar; “İslam Birliği propagandası yapıyor” diye İslam Halifesi II. Abdülhamid Han’a şikâyette bulunurlar.


Bu şikâyet üzerine Ulu Hakan’ın cevabı ne kadar kararlı ve uzak görüşlü olduğunu göstermektedir. Şöyle diyor:


-“Sadık Bey’in Cava Müslümanlarına, Hıristiyanlarla eşitlik istemiş olması tamamen hakkıdır. Orada ticaretin büyük kısmı Müslümanların elindedir ama onlar, Avrupalılardan daha çok vergi ödemekteler. Müslümanlara daha az haklar verilmesi adalete uygun olmaz”.

Cennetmekânın dünyadaki yolculuğuna devam edelim.


Bugün Singapur’un “Balawiye Camii” müştemilatı içerisinde, II. Abdülhamid Han’a ait düzenlenmiş bir oda vardır ve burada yine Ulu Hakanın gönderdiği Malayca tefsirli Kur’an-ı Kerim halen okunmaktadır.

Tarihçi Yılmaz Öztuna’nın ifadesiyle; “II. Abdülhamid’in İslam dünyasındaki varlığı tartışmasız muazzamdır”.

Doğu Türkistan’dan Orta Afrika’daki Zenci Bono Krallığına kadar onun adına hutbe okutup para bastırılmaktadır.

Günümüzde de halen çeşitli Müslüman ülkelerde Sultan Abdülhamid adına hutbeler okunmakta ve çeşitli programlar düzenlenmektedir.

Ulu Hakan’ın İslam birliği siyaseti, başta İngiltere olmak üzere Haçlı âlemini, tahayyüllerinin ötesinde ürkütmüştür. Sebebi gayet açıktır.

Avrupa’nın sömürgesi altında bunalan milyonlarca Müslüman toplumların istiklal umudu, İstanbul ve II. Abdülhamid Han’dır çünkü.

Haçlılarla İttihatçıların ittifakının ana sebebi, bu hakikatten başka hangi bahane ile açıklanabilir? II. Abdülhamid, 10 Şubat 1918 tarihinde rahmete gitmiştir. Ruhu için el-Fatiha.

YENİ AKİT / Hüseyin Öztürk

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder