Bu haftaki eserimiz; üzerinde dura dura, demlene demlene okunması gereken, okunduktan sonra da “Müslümanın” kendisine dair yeni bir sayfa açması lazım gelen bir kitap.
Kayıhan Yayınları’ndan çıkan eserin müellifi, Ebû’l-Hasen Ali en-Nedvi.Tercüme edenler isimler ise; Yrd. Doç. Dr. Abdullah Tırabzon ve Mustafa Acıoğlu.
•
“Bugün dünyanın neresinde huzurlu bir belde var” diye sorulsa, sanırım alınacak cevap tekrar şöyle bir soruya olurdu; “Dünyanın neresinde huzur bir belde mi”?
Çünkü cevabı sor sorular, tekrar sorularla daha iyi anlaşılmak istenir. Hakikaten yerkürenin herhangi bir yerinde, “huzurlu bir belde var mıdır”?
Dünyanın bir yerlerinde huzur belde olabilmesi için orada yaşayan insanların; kalbinde, yüreğinde, gönlünde, dilinde, ürettiklerinde, tükettiklerinde, inançlarında, inançlarının insan ilişkilerinde; “kardeşlik, hak, hukuk, paylaşma, dayanışma, karşılıklı güven ve istikrar” gibi unsurların tam olması gerekir.
İslam’ın en parlak dönemi olan “Asr-ı Saadette” böyleydi ve İslam, dünya coğrafyasına bu özelliği ile yayıldı.
•
Osmanlı devletinin kuruluşu ve sonrasında gördüğümüz benzeri bir dönem, yine İslam’ın dünya insanlığına sunduğu medeniyetle yayıldı.
Osmanlı topraklarının önemli bir kısmı savaşla elde edilmedi. İslam medeniyetinin diğer inançlara mensup topluluklarına götürülmesi ve“İslam’ın yaşanmasıyla” kazanıldı.
Osmanlı’dan örnek verdim ama kitap tüm İslam dünyasını anlatıyor ve Müslümanların gerilemeye başlamasıyla, dünyanın neler kaybettiğini gözler önüne seriyor.
•
“Peki, Müslümanlar neden gerilemeye başladı”? Cevabını kitabın değişik sayfalarından vermeye çalışalım.
Üstad Nedvi, şöyle diyor:
“Bu eserde Müslümanların gerilemesi ve peşinden Avrupalıların istila hareketlerine girişmesiyle dünyanın neler kaybettiğinden bahsedeceğiz.
İnsanlığın uğradığı felaketler; beşer toplumunun ruh, ahlak ve iman yönünden düştüğü bataklık sebebiyledir.
Avrupa’nın en debdebeli devrinde maddenin öne çıkıp, daha yüce manaların heder edilmesi ve bunların kopardığı azgın medeniyet seline insanlığın kapılmasıdır.
İşte bütün bunlar, tahammül edilmez felaketler ve tamiri imkânsız musibetlerdir. Ne var ki, bunu anlayanlar azdır. Bundan bahsedenler ise daha azdır.
İslam’ın hayat nizamıyla cahiliye nizamı birbiriyle mücadele halinde olunca, Müslümanların cahiliye nizamının hâkimiyet devrindeki kayıpları, elbette büyük olacak ve hatta dünyayı saran bu korkunç musibetteki payları daha çok olacaktır.
Çünkü İslam’la cahiliyet tıpkı terazinin iki kefesi gibidir. Kefenin biri ağır bastığı zaman diğeri boşlukta kalır.
Bu manevi felaketleri teker teker ele alarak incelemek gerekir”.
•
Evet, eserde Hıristiyan ve İslam dünyasının geçmişiyle bugünü, elek gibi elden geçirilmiş ve iki tarafın da detay şekilde fotoğrafları çekilerek okuyucuya sunulmuş.
Kitabı burada bırakmayarak yarın da bazı alıntıları paylaşmak istiyorum. Eser hakkında bilgi için Kayıhan Yayınları
0212- 513 51 90
0212- 513 51 90
YENİ AKİT / Hüseyin Öztürk
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder