11 Ağustos 2015 Salı

MÜSLÜMAN KADININ İFFET KALESİ; HİCAB : Örtünmek hicaba bürünmek,tüm semavi dinlerde dahil olmak üzere,her toplumda iffetli kadınların fıtratında bulunan bir özelliktir.Saklamak ve (gözlerden) saklanmak,şahsiyet ve onur sahibi tüm kadınların en bariz özelliklerinden bir tanesidir.




Kadın, ilk insanın yaratılışından beri erkekle birlikte var oldu. Varlık âleminde yeni nesillerin yetişmesinde erkek kadar pay sahibi oldu. Fakat yine de erkek tarafından ezilen, hor görülen, yok sayılan, zulme uğrayan hep o oldu. Buna rağmen kendini kaybetmedi. Çünkü o biliyor ki; kadın olmazsa aile olmaz. Toplum olmaz. İnsanlık olmaz.

İşte Hz. Peygamber (s.a.s), kadının da erkek kadar bu hayatta yaşama hakkı ile birlikte değişik hakları, görevleri ve yükümlülükleri bulunduğunu.. Onun da inanmaya, sevmeye ve sevilmeye muhtaç olduğunu.. Erkeğe oranla daha güçsüz yaratılmasına rağmen, dünya hayatında aile yuvasını cennete ya da cehenneme çevirebilecek güçte olduğunu.. Ancak o olmadan da mutlu bir hayattan söz edilemeyeceğini ifade buyurmuş ve ona altın değerinde genel ve özel öğütlerde bulunmuştur.


Bir toplum yozlaşmış,çürümeye yüz tutmuş ve tüm ahlaki değerlerden yoksun olmuş olsa bile,o toplumun iffetlileri kendilerini korur ve gizlerlerdi. iffetli bir kadın,kabuğunda gizlenmiş bir inci gibidir.Onu sahibinden başkası bilmez,tanımaz ve görmez. Tarih boyunca da kadın,haya ve iffet noktasında darb-ı mesel olmuş,haya denilince akla ilk kadın gelir olmuştur.

İslam,her yönüyle fıtrata mutabık bir din olması hasebiyle,kadınların fıtratına ve maslahatına en uygun olanı bilmiş ve onları hicab ile mükellef kılmıştır.Allah subhanehu ve taala, Müslüman bir hanıma,onu yabancı bakışlara kurban etmeyecek ve hayalperestlerin rüyalarına meze yapmayacak kadar en yüksek değeri vermiş,onu sakınmış ve korumuştur.Böylece,hafif meşrepli,iffetsiz bir kadına benzetmemek ve bu yolu kapatmak için örtünmesini istemiştir.Ve şöyle buyurmuştur;

(Ey peygamber!Hanımlarına,kızlarına ve mü’min kadınlara örtülerini üzerlerine almalarını emret!)
(33-56)

Hicab; iffet,asalet ve vakar eylemidir.Hicab içindeki bir hanım lisan-ı hal ile şunları söyler;ben iffetliyim yabancı bir erkek bana dokunamaz. Ben asilim, çünkü sana göstermeyecek ve senden gizleyebilecek kadar büyük güzelliklere sahibim. Ben vakarlıyım, çünkü içinde bulunduğum örtü,benden kötü söz ve fiilleri yapmama engel oluyor ve beni düzgün bir birey haline getiriyor.

Hicab ne kadar bu özellikleri sağlıyorsa,onun zıddı olan teberrüc (açılıp-saçılma) da o kadar bayağı,aşağılık ve hafiflik örneği sergiliyor. Açığa vurulan her bir zinet ile kişi, bir haya duygusundan yoksun kalır. Açılıp saçılma ilerledikçe haya,aynı oranda azalır.İşte toplumların ifsad oluş noktası buradan başlar. Kadından..

Eğer bir toplumu ifsad etmek istiyorsanız o toplumun kadınlarını ifsad etmeniz yeterlidir. Aynı şekilde toplumun ıslahı da kadının ıslahından geçmektedir.Çünkü,toplumu oluşturan fertleri yetiştiren bir anne,bir kadındır.Kadın için değer ve ahlak ölçüsü neyse yetiştirdiği bireyler içinde değer ve ahlak ölçüsü o olur. İffet ve haya ile donanmış bir kadın bu noktada topluma önderlik ve örneklik eder. Bu vasıflardan hali olan bir kadın ise kendini bozduğu gibi içinde bulunduğu toplumuda ahlaki anlamda bozar ve zarara uğratır.
Bu sebepledir ki bozukluğun doruk noktasına ulaşmış,kokuşmuş batı medeniyeti,İslam toplumunu tanklarla,tüfeklerle yenemeyeceklerini anladıklarında içten bozarak ifsad etme metoduyla kadını hedef edinmişler ve bu bağlamda, Müslüman hanımın iffet kalesi olan hicab mefhumunu tahrif ve tebdil etmişlerdir.

Önce kadının yüzündeki örtüyü kaldırmış daha sonra tedricen tüm örtüden sıyırmışlardır. Örtüsüzlüğü medeni olmakla eş tutmuş,sefih ve aşağılık bir hayatı modernizim ve ilericilik adı altında kadınlara sunmuşlardır. Böylece İslam toplumunda teberrüc hızla yayılmış,toplumsal bir ifsad ve çöküntü yaşanır hale gelmiştir. Ve vakıada görüldüğü gibi Müslümanlar hala bu ifsaddan kurtulamamış ve bir türlü ayağa kalkamamışdır…

Bu noktada Müslüman bir hanıma büyük görevler düşmektedir. Müslüman toplumların refahı ve kurtuluşu için her kadın kendi nefsini ıslaha mecburdur.Herkes kendi sorumluluğunu bilip bu çerçevede hareket etmelidir. Tembellik,iç huzursuzluk,yaşadığı maddi ve manevi sıkıntılar onu rahavete düşürmemeli,yıkmamalı yeniden ayağı kalkmalı büyük bir azimle ileriye atılmalıdır. Şunu bilmeli ve sürekli murakabe etmelidir ki ‘ben bozulursam toplum da bozulur,ben düzelirsem toplumda düzelir..’

Eğer evli değilse Müslümanlara hangi kabiliyetiyle faydalı olacaksa o noktada çalışmalı,sahih bir akide ve Salih bir menhece sahib olan biriyle hayatını birleştirmeli ve bu noktada gelen teklifleri değerlendirmelidir. Muhakkak ki Müslüman bir kadının evlenmesi iki büyük hayrı celbeder. Birincisi;kendi alanında yaptığı hizmet ikincisi;eşine destek ve motive kaynağı olarak islama dolaylı olarak hizmet. Eğer evli ise eşine karşı İslami hizmette son derece fedakar ve sabırlı olmalıdır. Eğer bir anne ise evladının kalbine sağlam bir akide,güzel bir ahlak,cihad ve mücahidlerin sevgisini yerleştirmelidir.

Hepimiz önce kendi nefsimizden sonra da elimizin altındaki yavrularımızdan mesulüz ve hesaba çekileceğiz. Bu noktada Allahtan korkmalı, hizmette hırslı ve gayretkar olmalıyız.

Allah'ım!
Bizi şerlerden, bozuk fikirlerden, sapık inanç ve yanlış yollardan koru. Aklımızın ve kalbimizin zayıflığını, ifsada hazır noktamızı sana şikayet ediyoruz. Bize basiret ver. Bizi ıslah et, ümmeti de bizim elimizle ıslah et.
Allahumme amin, ya rabbel alemin…

Havle Malik


GencMuslumanlar.com



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder