11 Ağustos 2015 Salı

BÜYÜK KAYIP GIYBET : Amel defterin açılıyor, bir bakıyorsun ne kıldığın namazların var ne de o sıcak ve uzun günlerde tuttuğun oruçların! O kadar zorlukla nefsine,şeytana ve şeytanlaşmış insanlara karşı işlediğin salih amelleri Gıybet eetiğin için diğer günahkar insanlara vermekle kalmayıp onların günahlarını da üstlenmişsin. Meğer ne de cömertmişsin be !



Bir düşün. Hayatın boyunca namazlarını kaçırmadın, Ramazan orucunu tuttun -hatta nafile orucunu da tuttun- tesettürüne her zaman dikkat ettin, Kur’an okumadan uyuduğun bir günün dahi yok.

Ve sonra çocuğunun bile yarar sağlamayacağı (Mümtehine,3),kimseye zerre kadar haksızlık edilmeyeceği (Enbiya, 47) gündesin. Amel defterin önünde. Sen bir parça da olsa umutlusun. Sonra amel defterin açılıyor, bir bakıyorsun ne kıldığın namazların var ne de o sıcak ve uzun günlerde tuttuğun oruçların! Şaşırıyorsun. Bir de bakıyorsun ki işlemediğin günahlar senin defterinde kayıtlı. Sen tam soracak iken;

Kıyamette bir kimse, sevap defterinde, yapmadığı ibadetleri görür. “Bunlar seni gıybet edenlerin sevaplarıdır” denir. [Harâiti] hadisi aklına gelir.

Meğer ne de cömertmişsin (!), o kadar zorlukla nefsine,şeytana ve şeytanlaşmış insanlara karşı işlediğin salih amelleri diğer günahkar insanlara vermekle kalmayıp onların günahlarını da üstlenmişsin.

İşte bundan büyük kayıp olur mu! Geri dönüş var mı bu saatten sonra? Böyle bir halde olmaktan Allah’a sığınırız.

Peki bize baldan daha tatlı gelen bu günahı nasıl terkedeceğiz? Öncelikle bu günahın ne olduğunu bilmeli , onu tanımalıyız değil mi?

Gıybetin Mânâsı

Gıybet, duyduğu takdirde hoşlanmayacağı bir şeyi kardeşinin arkasından söylemendir. Bu söyleyeceğin şey onun bedeniyle, soyuyla, ahlakıyla, fiiliyle, sözüyle, diniyle, dünyasıyla veyahut kıyafetiyle ilgili olabilir.

Günümüzde gıybet eden bir kardeşimize ‘Gıybet etme’ dediğimizde ‘Ama ben doğruyu söylüyorum,burada olsa onun yüzüne de derim’ ifadesiyle karşılaşıyoruz. Halbuki bilmiyor, arkasından doğru da olsa hoşlanmayacağı bir şey ise söylediği gıybete girer. Yalan söyleseydi yani iftira atsaydı hem gıybetin hem de iftiranın günahını yüklenmiş olurdu. Böyle yaparsa ancak kendini aldatmış olur.

Aişe (radıyallahu anha) bir kadından söz ederken,”Boyu kısadır” deyince Rasulullah (sallallahu aleyhi ve sellem);


“Onun gıybetini yaptın” buyurdu. (Ahmed – Müsned, Ebu Davud)

Diyelim ki biz bir kardeşimizin gıybetini yapmıyoruz fakat gıybet yapılınca da kendimizi gıybeti dinlemekten alıkoymuyoruz. O zaman da gıybet yapmış gibi oluyor muyuz?

Evet,oluyoruz.

Allah Rasulü (sallallahu aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur ;

“Her kim, yanında bir mümin kötüleniyor, o da gücü yettiği halde kardeşine yardım etmiyorsa, Allah onu kıyamet günü mahlukatın önünde rezil eder.” (Taberani, Ahmed – Müsned)

Yani gıybet etmediğimiz gibi bir başkasının da gıybet yapmasına izin vermeyeceğiz. Gıybet edeni ‘gıybet etme’ diyerek uyaracağız, devam ederse de yanından ayrılacağız. Ama öyle durumlar olur ki gıybet edene ‘etme’ diyemeyiz. Bu gıybet eden kişi aile büyüğümüz, hocamız vs. olur. O zaman bulunduğumuz yeri terketmemiz gerekir. Eğer terk de edemiyorsak kalbimizle buğzedip “Allah’ım beni, gıybet edeni ve edileni bağışla” diye dua etmeliyiz.

Rabbimiz de gıybeti kitabında şu şekilde yasaklamıştır:

‘Ey iman edenler! Zannın birçoğundan sakının. Çünkü zannın bir kısmı günahtır. Birbirinizin kusurlarını ve mahremiyetlerini araştırmayın. Birbirinizin gıybetini yapmayın. Herhangi biriniz ölü kardeşinin etini yemekten hoşlanır mı? İşte bundan tiksindiniz! Allah’a karşı gelmekten sakının. Şüphesiz Allah tövbeyi çok kabul edendir, çok merhamet edendir.’(Hucûrat Suresi 12)

Bakın Cenab-ı Hakk neye benzetiyor gıybeti! Demek gıybet bizim hafife aldığımız kadar da küçük bir günah değil.

Bediuzzaman Said Nursi (Allah ondan razı olsun) gıybet için şu tasviri yapıyor :

“Gıybet, zayıf ve zelillerin silahıdır.”

Eğer gıybet edersen sen zayıfsın, zelilsin (yani hor görülen,aşağılanansın)!

Peki insanı gıybet yapmaya götüren sebepler nelerdir ?

Bu sebepleri İmam Gazali’nin ‘Dil Belası’ adlı kitabından alıntı yaparak 11 maddeyle özetleyeceğim inşaAllah.

İnsanı gıybete götüren sebepler çoktur. Bu on bir maddenin sekizi herkesi ilgilendirir. Üç tanesi ise din ehli ve havasla alakalıdır.

1.Öfkesini gidermek için gıybet

2.Arkadaşlara uymak için gıybet

3.Kendini savunmak için gıybet

4.Yanlışı başkasına nisbet ederek gıybet

5.Övünmek için gıybet

6.Haset ve kıskançlıkla gıybet

7.Eğlenmek için gıybet

8.Alay için gıybet

Din Ehlini ve Seçkin İnsanları Gıybete Sürükleyen Sebepler:

1.Hayret ve şaşkınlık ifadesiyle gıybet

2.Şefkat görünümünde gıybet

3.Allah için kızma adına yapılan gıybet

Peki dili gıybetten korumanın çaresi nedir? Genel çareleri söyleyip detaya inmeyeceğim. 3 maddeyle özetleyebiliriz:

1. Allah’ın gazabından korkmak (İnsan gıybet hakkındaki ayetlere, hadislere canı gönülden inanırsa, başına gelecek tehlikelerden korkar ve gıybet etmez)

2. Kendi nefsinin ayıbını görmek (İnsan kendi kusurlarıyla uğraşınca başkasının kusurunu görmeye zamanı olmaz.)

3. Kendi gıybetinin yapılmasını istemediği gibi başkasının da gıybetini yapmamak.

Kısacası gıybet eden, ayetlere ve hadislere bakınca ne kadar da kendi için akılsızca, kardeşi için ise alçakça bir iş yaptığını anlar.

Rabbim gıybetin her türlüsünden bizi korusun, bu dünyada kazanmış görünüp de ahirette kaybedenlerden eylemesin.

Not:
Bu yazıyı yazmamda kitabıyla vesile olan İmam Gazali’den ve bu kitabı bana tavsiye eden (kitabın adı ‘Dil Belásı’) bu sayfayı yöneten kardeşlerimizden Rabbim ebeden razı olsun.

İmam Gazali’nin bu kitabı bir okyanus ise bu yazı belki bir damla olabilir, bu nedenle kitabı alıp okumanızı şiddetle tavsiye ediyorum.

Gönderen: Hanife N. Ç. / Türkiye

Gıybet İle İlgili Kur'an da Ayetler

Ey iman edenler, zandan çok kaçının; çünkü zannın bir kısmı günahtır. Tecessüs etmeyin (birbirinizin gizli yönlerini araştırmayın). Kiminiz kiminizin gıybetini yapmasın (arkasından çekiştirmesin.) Sizden biriniz, ölü kardeşinin etini yemeyi sever mi? İşte, bundan tiksindiniz. Allah’tan korkup-sakının. Şüphesiz Allah, tevbeleri kabul edendir, çok esirgeyendir.” (Hucurat Suresi, 12)

Nur (24/15) “Çünkü siz bu iftirayı, dilden dile birbirinize aktarıyor, hakkında bilgi sahibi olmadığınız şeyi ağızlarınızda geveleyip duruyorsunuz. Bunun önemsiz olduğunu sanıyorsunuz. Halbuki bu, Allah katında çok büyük (bir suç) tur.”

Nur (24/4) “Namuslu kadınlara zina isnadında bulunup, sonra (bunu isbat için) dört şahit getiremeyenlere seksener sopa vurun ve artık onların şahitliğini hiçbir zaman kabul etmeyin. Onlar tamamen günahkârdırlar.”

Nisa/148: Allah, zulme uğrayanların dışında, çirkin sözün açıkça söylenmesinden hoşlanmaz. Allah her şeyi hakkıyla işiten, hakkıyla bilendir.

Hümeze/ 1: Mal toplayıp onu tekrar tekrar sayan, insanları arkadan çekiştirip, kaş göz hareketleriyle alay edenlerin (hümeze ve lümezenin) vay haline!

HADİS-İ ŞERİF

* Hazreti Ebu Hüreyre radıyallahu anh anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm buyurdular ki: "Gıybetin ne olduğunu biliyor musunuz?" "Allah ve Resûlü daha iyi bilir!" dediler. Bunun üzerine: "Birinizin, kardeşini hoşlanmayacağı şeyle anmasıdır!" açıklamasını yaptı. Orada bulunan bir adam: "Ya benim söylediğim anda varsa, (Bu da mı gıybettir?)" dedi. Aleyhissalatu vesselam:

"Eğer söylediğin onda varsa gıybetini yapmış oldun.

Eğer söylediğin onda yoksa bir de bühtanda (iftirada) bulundun demektir."

* Hazreti Aişe radıyallahu anha anlatıyor: "Ey Allah'ın Resûlü, sana Safiyye'deki şu şu hal yeter!" demiştim. (Bundan memnun kalmadı ve"Öyle bir kelime sarfettin ki, eğer o denize karıştırılsaydı (denizin suyuna galebe çalıp) ifsad edecekti" buyurdu. Hazreti Aişe ilaveten der ki: "Ben Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm'a bir insanın (tahkir maksadıyla) taklidini yapmıştım. Bana hemen şunu söyledi: "Ben bir başkasını (kusuru sebebiyle söz veya fiille) taklid etmem. Hatta (buna mukabil) bana, şu şu kadar (pek çok dünyalık) verilse bile!"

* Hazreti Enes radıyallahu anh anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm buyurdular ki: "Mirac gecesinde, bakır tırnakları olan bir kavme uğradım. Bunlarla yüzlerini (ve göğüslerini) tırmalıyorlardı. "Ey Cebrail! Bunlar da kim?" diye sordum. "Bunlar, dedi, insanların etlerini yiyenler ve ırzlarını (şereflerini) payimal edenlerdir."

* Müstevrid radıyallahu anh anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm buyurdular ki: "Kim bir müslüman(ı gıybet ve şerefini payimal etmek) sebebiyle tek lokma dahi yese, Allah ona mutlaka onun mislini cehennemden tattıracaktır. Kime de müslüman bir kimse(ye yaptığı iftira, gıybet gibi bir) sebeple (mükafaat olarak) bir elbise giydirilirse, Allah Teâla Hazretleri mutlaka, onun bir mislini cehennemden ona giydirecektir. Kim de (malı, makamı olan büyüklerden) bir adam sebebiyle bir makam elde eder (orada salâh ve takva sahibi bilinerek para ve makama konmak için riyakarlıklara girer)se Allah Teâla Hazretleri Kıyamet günü onu mürâiler makamına oturtarak (rezil eder ve mürailere münasib azabla azablandırır.)"

* Sa'id İbnu Zeyd radıyallahu anh anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm buyurdular ki: "Ribânın en kötüsü, haksız yere müslümanın ırzını (manevi şahsiyetini) rencide etmektir."

* Muaz İbnu Esed el-Cüheni radıyallahu anh anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm buyurdular ki: "Kim bir mü'mini bir münafığa (gıybetçiye) karşı himaye ederse, Allah da onun için, Kıyamet günü, etini cehennem ateşinden koruyacak bir melek gönderir. Kim de müslümana kötülenmesini dileyerek bir iftira atarsa, Allah onu, Kıyamet günü, cehennem köprülerinden birinin üstünde, söylediğinin (günahından paklanıp) çıkıncaya kadar hapseder."

* Hazreti Cabir ve Hazreti Ebu Hüreyre radıyallahu anhüma anlatıyor:"Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm buyurdular ki:"Ne fâsık ne de mücâhir (günahı açıktan işleyen) kimse için söylenen gıybet sayılmaz. Mücâhir olan hariç, bütün ümmetim affa mazhar olmuştur."

* Hazreti Huzeyfe raadıyallahu anh anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm buyurdular ki: "Kattat (söz taşıyan) cennete girmeyecektir."Müslim'in rivayetinde "nemmâm cennete girmeyecektir" şeklinde gelmiştir.

* İbnu Mes'ud radıyallahu anh anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm buyurdular ki: "Bana kimse, ashabımın birinden (canımı sıkacak bir) şey getirmesin. Zira ben, sizin karşınıza, içimde hiç bir şey olmadığı halde çıkmak istiyorum."

* Bir gün boyu kısa bir kadın bazı meseleler sormak üzere peygamberimize gelir. Müşkillerini öğrenerek çıkıp gittikten sonra Hazreti Aişe:
-Ne kısa boylu bir kadın! Diye söylenir.Bunun üzerine efendimiz:''Gıybet ettin ya Aişe der.''

* Yine Allah resulü buyururlar:''Gıybetten sakının ! çünkü onda üç afet vardır:
Gıybet edenin duası kabul olunmaz.
Yaptığı hayrat kabul edilmez.
Gıybet edenin üzerinde günahlar birikir.

Bir de bu iş, basın-yayın yoluyla yapılıp, milyonlara mal ediliyor, milyonlar ona şahid tutuluyorsa, bu dalâleti irtikap edenlerin dünya-ukba felaketleri bir yana, topyekün milletin ciddi sarsıntılara maruz kalması kaçınılmaz olacaktır.

Bir insan hakkında söylenen “aval aval yüzüme baktı..” demek kadar da olsa duyduğu zaman muhatabın hoşuna gitmeyecek bir söz gıybettir ve haramdır. Yalan söylemek, zina etmek, hırsızlık yapmak ve namazı terketmek gibi haramdır.

Allah'u Teala öyle bir ölçü koyuyor ki insanların ırzını ve haklarını olmadıkları yerde bile koruyor.Rabbmizi yasak koyuyor; ko nu şa maz sın!....
O kişi yanında yoksa ve hoşlanmayacağı bir şeyse ki; onun elbisesi, arabası, hal tavır ve darvanışları, konuşmaları da buna dahil konuşmak yasaktır.

Ancak bazı hususlar var.Mesela bir adamın künyesi Topal Naci.Yani adam topal olduğu veya olmadığı halde künye olarak kalmış ve o lakabı kullanmadan kimse tanımıyor ise, o adamı bulmak için bunu söylemekte bir beis yoktur.

Bir adamın fitnesinden milleti sakındırmak için de yaptığı yanlışları (halki ilgilendiren) anlatmakta bir beis yoktur.

Önemli bir mesele için soruşturulan bir insan için mesela kızını ona verecek olan bir baba damadını araştırıyor ve size soruyor:''bu nasış adamdır?'' diye.Sizde bildiğiniz kötülüklerini 'gıybet olur' diye anlatmadınız, bu sefer siz sorumlu olursunuz, vebalini siz çekersiniz.Burada da anlatmak caizdir.

Mahkemede şahitlik yapıyorsunuz, gerçeklerin ortaya çıkması için doğal olarak bilidiğinizi anlatmak zorundasınız, bu da gıybet olmaz...

Gıybet meselesi çok önemlidir.Mevla Teala kul hakkına karışmamaktatır.Eğer dünyada helallik aldıysanız ne ala, yok eğer ahirete kaldıysa haliniz (halimiz) yaman demektir.Resulullah Efendimiz'in şu hadisi bu korkunç tabloyu açıklıyor:

''Her kim bir müslümanı kötülemek için, şerefini düşürmek, insanlar içinde rencide etmek için bir kelam ederse sırat köprüsünde tevgif edilecek (dur denilecek) taki o kişi dediğinden sıyrılana kadar (helallik alana kadar.''

Cübbeli hocamızın dediği gibi orası boğaz köprüsünde baklemeye benzemez, altı cehennem kıldan ince kılıçtan keskin, düştün mü havada dumanın çıkar.
Aman müslümanlar dikkat edelim.Kul hakkından kaçınalım.Ahirette Rabbimiz bizi affetmeye bahane arayacak ve affedecek, bizi batırırsa kul hakları batıracak.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder