3 Aralık 2014 Çarşamba

PEYGAMBER EFENDİMİZ'İN (S.A.V.) ANLATIMI İLE İSRÂ VE Mİ'RAC YOLCULUĞU : Rasûlüllah (s.a.v) Mirac'a götürüldüğü geceyi eshabına şöyle haber vermişlerdir.


Mescidi Aksâ Gerçeği ! (Mutlaka Okuyunuz)
Peygamber Efendimiz'in (s.a.v.) İsrâ ve Mi'rac yolculuğunu Buharî ve Müslim Hazreti Enes (r.a.) ile Mâlik bin Sa'saa (r.a.) dan gelen rivayet üzerine şöyle kaydetmişlerdir. 
     
        "Ben Ka'be'nin Hatim kısınında yaslanmış dururken, -bir rivâyette şu ziyade var: Uyku ile uyanıklık arasında idim- Derken bana biri geldi, şuradan şuraya kadar (göğsünün üst kısmını alt kısmına kadar işaret ederek) yardı. Kalbimi çıkardı. Sonra bana, içerisi imanla (ve hikmetle) dolu, altından bir kap getirildi. Kalbim(çıkarılıp su ve zemzem ile) yıkandı. Sonra içerisi (imanla)doldurulup tekrar yerine kondu. Sonra merkepten büyük katırdan küçük ve adına Burak denilen beyaz renkli bir hayvan getirildi.
   Burak, ön ayağını gözünün gittiği en son noktaya koyarak yol alıyordu. Ben onun üzerine bindirilmiştim. Böylece Cibril aleyhisselam beni önce, Mescid-i Aksâ’ya götürdü.         
   Sonra, Cibril aleyhisselâm ile dünya semâsına kadar geldik. Kapının açılmasını istedi. "Gelen kim?" denildi. "Cibril!" dedi. "Beraberindeki kim?" denildi. "Muhammed (s.a.v.)!" dedi. "O'na Mi'rac daveti gönderildi mi?" denildi. "Evet!" dedi.

   İçerden; "Hoş gelmişler! Bu geliş ne iyi geliştir!" denildi. Derken kapı açıldı. Kapıdan geçince, orada Hazreti Adem aleyhiselam'ı gördüm. Cibril aleyhisselam; "Bu babanız Adem'dir! Selâm ver O'na!" dedi. Ben de selâm verdim.Adem aleyhisselâm, selamıma mukabele etti. Sonra bana: "Salih evlad hoş gelmiş, salih Peygamber hoş gelmiş!" dedi.
   Sonra Hazreti Cebrail beni yükseltti ve ikinci kat semaya geldik. Kapıyı çaldı. "İçerden gelen kim?" denildi. "Ben Cibril'im!" dedi. "Beraberindeki kim?" denildi. "Muhammed!" dedi. "O'na Mi'rac daveti gönderildi mi?" denildi. "Evet!" dedi. "Hoş gelmişler! Bu geliş ne iyi geliş!" dediler. 

   Derken bize kapı açıldı. İçeri girince, Hazreti Yahya ve Hazreti İsa aleyhimasselam ile karşılaştım. Onlar teyze oğullarıydı.

   Hazreti Cebrail: "Bunlar Hazreti Yahya ve Hazreti İsa'dırlar, onlara selâm ver!" dedi. Ben de selâm verdim. Onlar da selâmıma mukâbelede bulundular. Sonra: "Hoş geldin sâlih kardeş, hoş geldin sâlih Peygamber" dediler.
   Sonra Cebrail beni üçüncü kat semaya çıkardı. Kapıyı çaldı. "Bu gelen kim ?" denildi. "Cibril'im!" dedi. "Yanındaki kim?" denildi. "Muhammed'dir!" dedi. "O'na Mi'rac daveti gitti mi?" denildi. "Evet!" dedi. "Hoş gelmişler! Bu geliş ne iyi geliş!, ne büyük saâdet!" denildi. Kapı bize açıldı.

   İçeri girince Hazreti Yusuf aleyhiselam'la karşılaştık. Cebrail: "Bu Yusuf tur! O'na selâm ver!" dedi. Ben de selâm verdim. Selâmıma mukâbele etti. Sonra: "Sâlih kardeş hoş gelmiş, sâlih Peygamber hoş gelmiş!" dedi.



   Sonra Cebrail beni dördüncü kat semaya çıkardı. Kapıyı çaldı. "Bu gelen kim ?" denildi. "Cibril'im!" dedi. "Beraberindeki kim?" denildi. "Muhammed!" dedi. "Ona Mi'rac davetiyesi indi mi?" denildi. "Evet!" dedi. "Hoş gelmişler! Bu geliş ne iyi geliş!" dediler.

   Kapı açıldı, içeri girdiğimizde, Hazreti  İdris aleyhisselam ile karşılaştık. Hazreti Cebrail: "Bu İdris'tir, O'na selâm ver!" dedi. Ben selâm verdim. O da selâmma mukâbele etti. Sonra bana: "Sâlih kardeş hoş geldin, sâlih Peygamber hoş geldin!" dedi.

   Sonra Hazreti Cebrail beni yükseltti. Beşinci kat semaya geldik. Kapıyı çaldı. "Kim bu gelen ?" denildi. "Ben Cibril'im!" dedi. "Beraberindeki kim ?" denildi. "Muhammed!" dedi. "O'na Mi'rac  daveti indirildi mi?" denildi. "Evet!" dedi. "Hoş gelmişler! Bu geliş ne iyi geliş!" denildi. Kapı açıldı, içeri girince, Harun aleyhisselam ile karşılaştık. Cebrail aleyhisselam: "Bu Harun aleyhisselam'dır. O'na selâm veri" dedi. Ben selâm verdim, o da selâmıma mukabelede bulundu ve: "Sâlih kardeş hoş geldin, sâlih Peygamber hoş geldin!" dedi.

   Sonra Cebrail aleyhisselam beni yükseltti ve altıncı semaya geldik. Kapıyı çaldı. "Bu gelen kim?" denildi. "Ben Cibril!" dedi. "Beraberindeki kim?" denildi. "Muhammed!" dedi. "O'na Mi'rac daveti indirildi mi?" denildi. "Evet!" dedi. "Hoş gelmişler! Bu geliş ne iyi geliş!" denildi, içeri girince, Hazreti Musa aleyhisselam ile karşılaştık.

   Cibril aleyhisselam: "Bu Musa Peygamberdir, O'na selâm ver!" dedi. Ben selâm verdim. O da selâmıma mukâbele etti. Hoş geldin ey sâlih amelli Peygamber, ne hoş teşrif bu!. ey aziz kardeş! dedi.

   Yanından ayrılınca ağlamaya başladı. Kendisine niçin ağlıyorsun? diye soruldu. (Cevâben):“Benden sonra bir genç Peygamber (Muhammed a.s.) gönderildi. Ümmetimden daha fazla kişi, O'nun ümmetinden Cennete girecek, bunun için ağlıyorum” dedi.

   Sonra Cebrail aleyhisselam beni yedinci kat semaya çıkardı ve kapının açılmasını istedi. (İçerden): Kim o? denildi. Cebrail, Cibril'im dedi. Yanında kim var? diye soruldu. Cebrail, Muhammed (s.a.v.) dedi. Kendisine mi'rac davetiyesi indirildi mi? diye soruldu. Cebrail, evet dedi. İçerden. "Hoş geldi, ne mes'ud bir teşrif bu! dendi. Kapı açıldı. İçeri girince İbrahim Peygamberle karşılaştım. Cebrail aleyhisselam, “Bu Senin atan İbrahim Peygamberdir” dedi ve O'na selâm verdi. Ben de arkasından selâm verdim. Selâmımı aldı ve "Hoş geldin, ey hayırlı oğul ve sâlih amelli Nebi" dedi. 
   Sonra Sidretü'l-Münteha'ya çıkarıldım. Bunun meyveleri (Yemen'in) hecer testileri gibi iri idi, yaprakları da fil kulakları gibiydi.

   Cebrail aleyhisselam bana: "İşte bu Sidretü'l-Münteha'dır!" dedi. Burada ansızın ikisi alttan, ikisi de üstten (görülecek şekilde) akan dört nehir gördüm. Ey Cibril! "Bunlar nedir? dedim. 

   Hazreti Cebrail: "Alttan akanlar, Cennette bulunan iki nehir, üstten akanlar da Nil ve Fırat nehirleridir" dedi. Sonra bana Beytü'l-Ma'mur gösterildi.

   Ey Cebrail! bu nedir? dedim. "Beyt-ül Mâ'mur'dur" dedi. Her gün buraya yetmiş bin Melek girer ve çıktıktan sonra da oraya bir daha dönmezler (girmezler). Yani her gün başka bir yetmiş bin Melek kâfilesi ziyaret eder, bir ziyaret edene bir daha sıra gelmez!"dedi.

   Sonra biri bana üç kap getirdi. Kaplardan birinde şarâb-ı tahur, (cennet şarabı) bir kapta süt, bir kapta da bal var idi.
   Ben sütü aldım. Bunun üzerine Cebrail aleyhisselam: "Yâ Muhammed! Bu (aldığın), fıtrat (a uygun olan) dır. Senin ve ümmetinin İslâm Dini üzerinde olan fıtratının alâmetidir" dedi.
   Rasûlüllah (s.a.v.)  devamla; “Bana günde elli vakit olmak üzere namaz farz kılındı”.
   Oradan döndüm, giderken. Musa aleyhisselam'a uğradım. Bana: "Ne ile emrolundun?" dedi. "Günde elli vakit namazla emrolundum" dedim.

   Yâ Muhammed! Senin ümmetin, her gün elli vakit namaza muktedir olamaz.Vallahi ben, senden önce insanları tecrübe ettim. İsrail oğulları (yahudiler) arasında çok mücadele ettim; (muvaffak olamadım).

   Sen Rabbine dön ve ümmetin için  bu namaz hakkında hafifletme talep et!, namaz vakitlerini azaltmasını iste" dedi.   Bunun üzerine, Allah-ü Teâlâ’nın  huzuruna döndüm (hafifletme istedim, Rabbim) benden on vakit namaz indirdi.
   Dönüşte Musa aleyhisselam'a tekrar uğradım. Yine: "Ne ile emrolundun ?" dedi. "Ben de on vakit namazı kaldırdı!" dedim.    Musa aleyhisselam, bana "Rabbine dön! Ümmetin için daha da azaltmasını iste!" dedi. Döndüm. Rabbim benden on vakit daha kaldırdı. Dönüşte yine Musa aleyhisselam'a uğradım. Yine ilk seferinde söylediklerini söyledi.

   Tekrar Allah'ıma döndüm. On vakit daha indirdi. Ben, beş vakitle emrolunmama kadar bu şekilde Hazreti Musa ile Rabbim arasında gidip gelmeye devam ettim.
   Bu sonuncu defa da, Hazreti Musa'ya uğradım. Yine: "Ne ile emredildin ?" dedi. "Her gün beş vakit namazla!" dedim. Musa aleyhisselam bana tekrar,"Senin ümmetin her gün beş vakit namazı kılamaz, Ben, insanları Senden önce denedim. Allah'a dön ve ümmetin için bu namaz farizasını hafifletmesini iste!" dedi.

   “Allah'ımdan bu namaz vakitlerinin indirilmesini o kadar çok istedim ki, artık utanıdım. Ben artık beş vakit namaza razıyım, kabul ediyorum. Allah'ın emrine teslim oluyorum!" dedim.
   Musa aleyhisselam'ın yanından ayrılınca: "Farzımı kesinleştirdim ve kullarımdan da hafiflettim. Namazlar (günde) beş vakit’tir. Ve onlar elli’dir de. İndim’de hüküm değişmez artık!" diye bana nidâ olundu... (Sadaka Rasûmlüllahi sallAllahü aleyhi ve sellem)
Allahümme salli alâ seyyidinâ Muhammedin ve alâ âli seyyidinâ Muhammedin elfe elfin….

RAHMET PEYGAMBERİ PEYGAMBER EFENDİMİZİN YÜCE HUZURDA ÜMMETİ İÇİN YAKARMASI

   Peygamber  Efendimiz (s.a.v.) Eshabına Mi'racından haber verip buyurdular ki: "Cenâb-ı Hakk'a niyâz eyledim ki:
          Yâ Rabbi bu gece senden babam Abdullâh, annem Amine'yi istemiyorum, velâkin senden ümmetimin âsîlerinin tevbelerini kabûl etmeni ve onları azâbından emîn kılmanı istiyorum."dedim.
   Allâhü Teâlâ buyurdu ki:
        "Yâ Muhammed! Ruh bedende oldukça tevbe kapısı açıktır. Tevbe edenlerin tevbesini Kabul eder, günahlarını bağışlarım”
        "Yâ Rabbi, onlar için daha fazlasını istiyorum." Dedim.   
   "Seni müjdelerim ki yâ Muhammed! Ümmetinin ihlâs ile kıldıkları teheccüdleri ve namazlarındaki rükû ve secdelerini onlara Mi’rac kıldım."
        "Yâ Rabbi, ümmetim için bundan ziyâdesini isterim."
        "Saâdetle müjdelerim ki yâ Muhammed! Ümmetinden her kim oruca  devam eder, fakirlere yedirir ve selâm’ı yayarsa, insanlar uykuda iken  gece namaz kılarsa selâmetle cennetime girer."
      "Yâ Rabbi, ümmetim için daha ziyâde lütuf ve ihsân isterim."
      "Saâdetle müjdelerim ki yâ Muhammed! Kim Ramazan orucunu tutar ve Şevval ayından da altı gün oruç tutarsa, bütün seneyi oruçla  geçirmiş gibi olur." buyuruldu.
      "Yâ Rabbi! Ümmetim için bundan ziyâdesini isterim."
        "Saâdetle müjdelerim ki yâ Muhammed! Ümmetinden Yatsı ve Sabah  namazlarını cemâatle kılan kimseyi sıddîklardan yazarım."
      "Yâ Rabbi, bütün ümmetim için daha ziyâde ihsân isterim."
        "Onların hepsini rahmetimden nasiplendiririm.
        Ey himmeti yüce Peygamer!  Ümmetin hakkında merhametin ne çoktur.
      Öyle ise onlara ümîd verecek olan (şu fermânımı bildir): "De ki: Ey nefisleri aleyhine israf etmiş kullarım! Allâh'ın rahmetinden ümidinizi kesmeyin, çünkü Allâh bütün günahları mağrifet buyurur; bağışlar, şübhesiz ki o Gafûr ve Rahîmdir. Çok merhametli ve bağışlayıcıdır ." (Zümer Sûresi, âyet 53) emrimi duyur.
      Bundan başka kıyâmet gününde de şefâat senindir. Dilediğine şefâat etmen için sana izin verildi." .

  Ey Yüce Rabbımız!

   İçinde bulunduğumuz mübârek gün ve geceler hürmetine! 
   Kuds-ü Ka’be, Sidre-i Müntehâ, Arş-ı Muallâ hürmetine!
   Ramazan-ı Şerif içerisinde gizlediğin Leyle-i Kadir ve Kur’ân-i Kerim içerisinde gizlediğin İsmi Â’zamın hürmetine!
   Kâinâtı yüzü suyu hürmetine yarattığın, Leyle-i Mi’Rac’da  huzûruna da’vet edip kabul buyurduğun, Cemâlinle müşerref kıldığın Habîb-i Edîb’in Efendimiz (s.a.v.) ve bütün sevdiklerin hürmetine!

   Bizlere, neslimize ve bütün ehl-i imân’a, lütf-ü kereminle muâmele eyleyerek, son nefesimize kadar, son nefesimiz dâhil, sıhhat ve âfiyet üzere, erzel-i ömre düşürmeden, iman ve hidâyet üzere Rızâ-i Şerîfine uygun amellerle yaşamayı, rahmet, mağfiret ve bereketinden bol bol istifâde etmeyi, ömrümüz hitâma erdiğinde, kâmil bir îmanla teslîm-i ruh ederek cennet ve Cemâlinle müşerref kılacağın bahtiyar kullarından olmayı nasip buyur.   Âmin…


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder