9 Aralık 2014 Salı

C E N N E T L E R İ N Ö Z E L L İ K L E R İ : Allahu Teala , Arş ve Kürsinin altında sudan sekiz cennet yaratmıştır. Cennetler şu anda maddi olarak içindeki güzellikler ile birlikte, bütün ihtişamı ve görkemi ile mü’minleri içine yerleştirilmesini beklemektedir. Genişliği gökler kadar olan bu cennetlerin en yükseği Darül-Celal Cennetidir


CENNETLER:

Darül-Celal Cenneti;
Beyaz inciden yaratılmıştır.
Darüs-selam Cenneti: Kırmızı yakuttandır.
Me’va Cenneti: Yeşil zebercettendir.
Huld cenneti: Sarı mercandandır .
Naîm Cenneti: Beyaz gümüştendir.
Firdevs Cenneti: kırmız altındandır.
Adn cenneti: Terleyen inciden yaratılmıştır.
Adn cenneti: Surlarla çevrili bir şehrin ortasındaki yüksek bir dağın üzerinde bulunan bir iç kale gibidir. Bütün cennetlerin ortasında olduğundan hepsine komşu olmakla şereflendirilmiş bir mekandır.
Cemal Cenneti: Sekizinci ve en yüksek cennet Allah’ın Cemalinin görülme cennetidir.
Her bir cennetin bir girişi yeri vardır ki; kapısının eni yüz yıllık mesafe kadardır. Bu kapılar sarı altından olup nice bin çeşit mücevherler ile nakışlanarak süslenmiştir. Birinci kapını üzerinde “Lâ ilahe illallah Muhammedun Rasulullah” yazılıdır. Bütün cennetlerin toprağı misk, taşları cevher, bitkileri zaferandır. Cennet binalarının bir cephesi altın, bir cephesi gümüş, ve sıvası anberdir. Sarayları terleyen inci köşkleri sarı yakut kapıları mücevherdendir. 
CENNETLER HAKKINDAKİ AYETLER(mealen):
“Oraya esenlikle ve güvenlikle girin. (15/46)
“Onların göğüslerinde kinden (ne varsa tümünü) sıyırıp-çektik, kardeşler olarak tahtlar üzerinde karşı karşıyadırlar. (15/47)
“Adn cennetleri; ona girerler onun altından ırmaklar akar içinde onların her diledikleri şey vardır. İşte Allah takva sahiplerini böyle ödüllendirir. (16/31)
“Ki melekler güzellikle canlarını aldıklarında: “Selam size” derler. “Yaptıklarınıza karşılık olmak üzere cennete girin.” (16/32)
“Gerçekten takva sahibi olanlar cennetlerde ve pınar başlarındadır. (15/45)
“Orda onlara hiçbir yorgunluk dokunmaz ve onlar ordan çıkarılacak değildirler. (15/48)
“Ki O bizi kendi fazlından (ebedi olarak) kalınacak bir yurda yerleştirdi; burada bize bir yorgunluk dokunmaz ve burada bize bir bıkkınlık da dokunmaz. (35/35)
“Nimetlerle donatılmış (naim) cennetlerde. (37/43)
“Kaynaktan (doldurulmuş) kadehlerle çevrelerinde dolaşılır.” (37/45)
“Bembeyaz; içenlere lezzet (veren bir içki).” (37/46)
“Onda ne bir gaile vardır ne de kendilerinden geçip akılları çelinir.” (37/47)
“Ve yanlarında bakışlarını yalnızca eşlerine çevirmiş iri gözlü kadınlar vardır.” (37/48)
“Sanki onlar saklı bir yumurta gibi (çarpıcı ve pürüzsüz). (37/49)
“Hafif ipekten ve ağır işlenmiş atlastan (elbiseler) giyinirler karşılıklı (otururlar).” (44/53)
İşte böyle; ve biz onları iri gözlü hurilerle evlendirmişizdir. (44/54)
Orda güvenlik içinde her türlü meyveyi istiyorlar; (44/55)
“Orada ilk ölümün dışında başka ölüm tatmazlar. Ve (Allah da) onları cehennem azabından korumuştur. (44/56)
“Hiç şüphesiz muttakiler cennetlerde ve nimet içindedirler; (52/17)
İçlerinde (her türden) meyve eşsiz-hurma ve eşsiz-nar vardır. (55/68)
Orada huyları güzel, yüzleri güzel kadınlar vardır. (55/70)
Otağlar içinde korunmuş huri kadınlar. (55/72)
Bunlardan önce kendilerine ne bir insan ne bir cin dokunmuştur. (55/74)
Yeşil yastıklara ve çarpıcı güzellikteki döşeklere yaslanırlar. (55/76)
‘Özenle işlenmiş mücevher’ tahtlar üzerindedirler. (56/15)

Karşılıklı yaslanmışlardır. (56/16)
“Çevrelerinde ölümsüzlüğe ulaşmış gençler dönüp dolaşır; (56/17)
“Kaynağından (doldurulmuş) testiler, ibrikler ve kadehler (56/18)
“Ki, bundan ne başlarını bir ağrı tutar, ne de kendilerinden geçip akılları çelinir. (56/19)
“Arzulayıp-seçecekleri meyveler (56/20)
“Canlarının çektiği kuş eti. (56/21)
“Ve iri gözlü huriler (56/22)
“Sanki saklı inciler gibi; (56/23)
“Yaptıklarına bir karşılık olmak üzere (onlara sunulur); (56/24)
“Orada ne ‘saçma ve boş bir söz’ işitirler ne günaha sokma. (56/25)
“Yalnızca bir söz (işitirler:) Selam selam. (56/26)
“Defterini sağından alanlar ne kutludur. (56/27)
“Yüklü dalları bükülmüş kiraz (ağaçları) (56/28)
“Üstüste dizili meyveleri sarkmış muz ağaçları (56/29)
“Yayılıp-uzanmış gölgeler, (56/30)
“Durmaksızın akan su(lar); (56/31)
“Ve (daha) birçok meyveler arasında (56/32)
“Kesilip-eksilmeyen ve yasaklanmayan (meyveler). (56/33)
“Yükseklere-kurulmuş döşekler (sedirler). (56/34)
“Gerçek şu ki, Biz onları yeni bir yaratma ile yarattık. (56/35)
“Onları hep bakireler olarak kıldık (56/36)
“Eşlerine sevgiyle tutkun (ve) hep yaşıt (56/37)
“Bunlar defterini sağından alanlar için. (56/38)
Bunların birçoğu geçmiş ümmetlerden (56/39)
“Birçoğu da sonrakilerdendir. (56/40)
 H a d i s-i  Ş e r i f l e r :

Ebu Said el-Hudri radıyallahu anh anlatıyor: “Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm buyurdular ki:
“Bir kimse cennetlik olarak ölünce, büyük veya küçük, yaşı ne olursa olsun, otuz yaşında bir kimse olarak cennete girer ve artık bu yaş ebediyyen değişmez. Cehennemlikler için de durum böyledir.”
Hz. Ebu Hureyre radıyallahu anh anlatıyor: “Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm buyurdular ki:
“Cennet ehlinin vücudu kılsız, yüzü sakalsız, gözleri sürmelidir, gençlikleri zail olmaz, elbiseleri eskimez.” Tirmizi’nin bir rivayetinde şu ziyade var: “Cennetliklerin başlarında taçlar vardır. Taçtaki tek bir inci, meşrık ile mağrib arasını aydınlatır.”
* Ebu Rezin el-Ukayli radıyallahu anh anlatıyor:
“Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm buyurdular ki: “Cennet ehlinin çocuğu olmaz, (orada doğum yoktur).”
Hz. Ebu Hureyre radıyallahu anh anlatıyor: “Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm buyurdular ki:
“Allah Teâla hazretleri ferman etti ki: “Ben Azimu’ş-Şân, salih kullarım için gözlerin görmediği, kulakların işitmediği ve insanın hayal ve hatırından hiç geçmeyen nimetler hazırladım.” Ebu Hureyre ilaveten dedi ki:
“Dilerseniz şu ayet-i kerimeyi okuyun. (Mealen): “Yaptıklarına karşılık Allah katında onlar için göz aydınlığı olacak ne mükâfaatların saklandığını kimse bilemez” (Secde 17).
Buhari, bir diğer rivayetinde şu ziyadeyi kaydeder:
-“Sehl İbnu Sa’d anlatıyor -deyip, hadisin aynısını kaydettikten sonra- der ki: “Muhammed İbnu Ka’b dedi ki: “Onlar Allah için ameli gizli tuttular. Allah da onların sevabını gizli tuttu. Kullar yanına gelince onları nimete boğacak.”
Yine Sa’d İbnu Sa’d radıyallahu anh anlatıyor:
-” Ey Allah’ın Resûlü dedim, insanlar neden yaratıldı?”
-” Sudan!” buyurdular. “Ya cennet, o neden inşa edildi?”
-” Gümüş tuğladan ve altın tuğladan! Harcı da kokulu misk. Cennetin çakılları inci ve yakuttan, toprağı da zâferandır. Ona giren nimete mazhar olur, eziyet görmez, ebediyet kazanır, ölümle karşılaşmaz. Elbisesi eskimez, gençliği kaybolmaz.” Aleyhissalâtu vesselâm sözlerine şöyle devam buyurdular: “Üç kişi vardır duaları reddedilmez (mutlaka kabul edilir): -Âdil imâm (devlet başkanı). -İftarını yaptığı zaman oruçlu. -Zulme uğrayanın duası. Allah, (mazlumun) duasını bulutların fevkine çıkarır ve onlara sema kapıları açılır ve Allah Teâla Hazretleri: “İzzetime yemin olsun! Vakti uzasa da, duanı mutlaka kabul edeceğim!” buyurur.”
Hz. Ebu Musa radıyallahu anh anlatıyor: “Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm buyurdular ki:
“Gümüşten iki cennet vardır. Kapları ve içinde bulunan diğer şeyleri de gümüştendir. Altından iki cennet vardır, kapları ve içlerinde bulunan diğer eşyaları da hep altındandır. Adn cennetinde, cennetliklerle Rablerini görmeleri arasında Allah’ın veçhindeki rıdâu’l-kibriyadan (büyüklük perdesinden) başka bir şey yoktur.”
* Ubâde İbnu’s-Sâmit radıyallahu anh anlatıyor: “Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm buyurdular ki:
“Cennette yüz derece vardır. Her bir derecenin diğer derece ile arası, sema ile arz arası kadar geniştir. Firdevs bunların en yukarıda olanıdır. Cennetin dört nehri buradan çıkar. Bunun üstünde Arş vardır. Allah’tan cennet istediğiniz vakit Firdevs’i isteyin.”
Ebu Said radıyallahu anh anlatıyor: “Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm buyurdular ki:
“Cennette yüz derece vardır. Bütün alemler bunlardan birinin içinde toplansalar, hepsini de kuşatır, istiab eder.” Tirmizi, Cennet 4, (2534). 5069 –
Hz. Enes radıyallahu anh anlatıyor: “Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm buyurdular ki:
“Cennette bir ağaç vardır ki, binekli bir kimse yüz yıl gölgesinde yürüse onu katedemez. İsterseniz şu ayeti okuyun: (Mealen) “Daimi gölgededirler, çağlayıp duran su başlarındadırlar” (Vâkı’a 30-31).
Hz. Enes’ten  “Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm buyurdular ki: 
“Sizden birinizin yayı kadar veya kamçısı kadar cennetteki bir yer, dünya ve içindekilerden daha hayırlıdır. Cennet ehlinden bir kadın, arz ehline görünecek olsa, dünya ve içindekileri aydınlatır, arzla semâ arasını güzel koku ile doldururdu, onun başörtüsü dünya ve içindekilerden daha hayırlıdır.”
* Hz. Enes radıyallahu anh anlatıyor: “Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm buyurdular ki:
“Sidretü’l-Müntehâ’ya çıkarıldım. Orada dört nehir gördüm: İki nehir zâhirdi, iki nehir de bâtın. Zâhir olan iki nehir Nil ve Fırat nehirleriydi(Benzerleri). Bâtın olanlar da cennetin iki nehri idi.”
* Hz. Büreyde radıyallahu anh anlatıyor: “Bir adam Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm’a: “Cennette at var mı?” diye sordu. Aleyhissalatu vesselam da:
“Allah Teâla Hazretleri seni cennete koyduğu takdirde, kızıl yâkuttan bir at üzerinde orada dolaşmak isteyecek olsan, o seni istediğin her yere uçuracaktır” buyurdular. Bunun üzerine diğer biri de: “Cennette deve var mı?” diye sordu. Ama buna Aleyhissalatu vesselam öncekine söylediği gibi söylemedi. Şöyle buyurdular: “Eğer Allah seni cennete koyarsa, orada canının her çektiği, gözünün her hoşlandığı şey bulunacaktır.”
* Hz. Ali radıyallahu anh anlatıyor: “Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm buyurdular ki:
“Cennette siyah gözlülerin (hurilerin) toplanma yerleri vardır. Orada, benzerini mahlukâtın hiç işitmediği güzel bir sesle şarkı okurlar ve şöyle söylerler: “Bizler ebedileriz, hiç ölmeyiz! Bizler nimetlere mazharız, fakr bilmeyiz! Rabbimizden razıyız, kederlenmeyiz. Kendisinin olduğumuz beylerimize ne mutlu!”
* Hz. Enes radıyallahu anh anlatıyor: “Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm buyurdular ki:
“Cennet ehlinin bir çarşısı vardır. Her cuma oraya gelirler. Derken kuzey rüzgârı eser, elbiselerini ve yüzlerini okşar. Bunun tesiriyle hüsün ve cemalleri artar. Böylece ailelerine, daha da güzelleşmiş olarak dönerler. Hanımları: “Vallahi, bizden ayrıldıktan sonra sizin cemal ve güzelliğiniz artmış!” derler. Erkekler de: “Sizler de, Allah’a kasem olsun, bizden sonra çok daha güzelleşmişsiniz!” derler.”
* Hz. Ali radıyallahu anh anlatıyor: “Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm buyurdular ki:
“Cennette bir çarşı vardır. Ancak orada ne alış, ne de satış vardır. Sadece erkek ve kadın yüzleri vardır. Bunlardan bir suret arzu eden o şekle girer.”
* Enes İbnu Malik radıyallahu anh anlatıyor: “Resülullah aleyhissalatu vesselâm buyurdular ki:
“Şu dünya ateşiniz var ya! Bu, cehennem ateşinin yetmiş cüzünden bir cüzdür. Eğer o, su ile iki kere söndürülmemiş (harareti giderilmemiş) olsaydı, ondan faydalanamazdınız. Şurası muhakkak ki, bu dünya ateşi, aziz ve celil olan Allah’a, bir daha eski hararetine döndürmemesi için dua eder.”
* Hâris İbnu Ukayş radıyallahu anh anlatıyor: “Resûlullah aleyhissalâtu vesselam buyurdular ki:
“Şurası muhakkak ki, benim ümmetimde öyle şefaati makbul kimseler var ki, birinin şefaatiyle Mudar kabilesinin insanlarından daha çok kimse cennete girecektir. Benim (davetime muhatap olan) ümmetimden öylesi de var ki, vücudu ateş için irileşir ve cehennemin bir köşesini teşkil eder.”
* Ebu Hureyre radıyallahu anh anlatıyor: “Resülullah aleyhissalâtu vesselâm buyurdular ki:
“Kıyamet günü ölüm getirilir. Sırat üzerinde durdurulur ve: “Ey cennet ahalisi!” diye nida edilir. Cennettekiler, (bu çağrı üzerine) içinde bulundukları (o güzel) yerden çıkarılacakları korku ve heyecanıyla bakarlar. Sonra da: “Ey cehennem ahalisi!” diye nida edilir. Onlar da içinde bulundukları (o fena) yerden çıkarılacakları ümid ve sevinciyle bakarlar. (Ölüm gösterilerek) Bunu tanıyor musunuz?” denilir. (Cennetlikler ve cehennemlikler hepsi bir ağızdan: “Evet! Bu ölümdür” derler.” Resülullah aleyhissalâtu vesselam buyurdu ki: “Bundan sonra emredilir ve Sırat üzerinde ölüm kesilir. Sonra her iki tarafa birden: “Haydi bulunduğunuz hal üzere ebediyet sizindir, burada artık ölüm yoktur” denilir.”
* Ebu Sa’îdi’I-Hudrî radıyallahu anh anlatıyor: “Resülullah aleyhissalatu vesselam buyurdular ki:
“Cennette bir karışlık yer (ebedi olduğu için, fani olan) dünya ve içindekilerden- daha hayırlıdır.”
* Üsâme İbnu Zeyd radıyallahu anh anlatıyor: “Resulullah aleyhissalâtu vesselâm bir gün Ashab-ı Kiramına:
“İçinizde cennet için gayret edecek kimse yok mu? Zira cennetin eşi yoktur. Kâ’be’nin Rabbine yemin ederim ki, cennet, parıl parıl parlayan nurları, güzel kokulu üğrünen yeşillikleri, sağlam yüksek köşkleri, devamlı akan nehirleri, çok çeşitli olgun meyveleri, güzel genç zevceleri, pek çok takım elbiseleri ile yüksek, sağlam ve güzel saraylarda saadet ve yüz parlaklığı içinde yaşanan ebedi mekandır” buyurdu. Sahabiler: “Biz zaten onun için gayretteyiz, ey Allah’ın Resulü!” dediler. Aleyhissalâtu vesselâm: “İnşaallah!” deyiniz” dedi ve sonra cihaddan söz açtı(Bu cihat sadece düşmanla savaş değil, nefis ve şeytanla yapılan mücadeledir aynı zamanda.) ve ona teşvik etti.”
* Ebu Ümame radıyallahu anh anlatıyor: “Resulullah aleyhissalatu vesselam buyurdular ki:
“Allah’ın cennete soktuğu hiç kimse yoktur ki, onu yetmişiki zevce ile evlendirmiş olmasın. Bunlardan ikisi hüru’l-ayn (siyah gözlü), yetmiş tanesi cehennemliklerden kendine düşen mirasıdır. Bu kadınlardan herbiri şehvet çekicidir ve cennetlik her erkeğin şehvet gücü dâimidir.” Hişam İbnu Halid der ki: “(Hadiste geçen) ” Cehennemliklerden kendine düşen mirası” ibaresinden maksad, cehenneme giren erkekler cennetlik olmuş olsalardı kendilerine bu kadınlar verilecekti. Bunlar ebdiyyen cehennemlik oldukları için bunlar için cennetlerde yaratılan kadınlar ile mü’mine olarak ölen kadınlara cennet ehli varis olurlar, tıpkı Firavun’un hanımına varis olunduğu gibi.”
* Hz. Ebu Hureyre radıyallahu anh anlatıyor: “Resülullah aleyhissalâtu vesselam buyurdular ki:
“(Cennette) sizden herbirinin iki tane menzili vardır: “Bir menzili cennette, bir menzili de cehennemde. Ölünce cehenneme girerse cennet ehli onun menziline varis olur. İşte Allah Teâla hazretlerinin şu sözü bu durumu teyid eder: “İşte onlar varislerin ta kendileridir”
* Ebu Sa’id radıyallahu anh anlatıyor: “Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm buyurdular ki:
“Cennet ehli gurfelerde kalanları (ehl-i guraf) görürler. Tıpkı, ufukta doğudan batıya giden inci gibi parlak yıldızları gördüğünüz gibi. Aralarındaki fazilet farkı, (gurfe ehlini) böyle yukarıda gösterir.” Bunun üzerine Ashâb: “Ey Allah’ın Resûlü! Bu söylediğiniz, peygamberlerin makamı olmalı, başkaları oraya ulaşamamalı!” dedi. Ancak Aleyhissalatu vesselâm: “Hayır! Ruhumu kudret elinde tutan Zât’a yemin olsun! Gurfelerde kalanlar (peygamberler değiller), Allah’a inanıp peygamberleri tasdik eden kimselerdir!” buyurdular.”
* Hz. Ebu Hureyre radıyallahu anh anlatıyor: “Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm buyurdular ki:
“Cennete ilk girecek zümre, dolunay gecesindeki ay suretindedir. Onu takip eden zümre, parlaklık yönüyle gökteki en büyük yıldız gibidir. Cennetlikler bevletmezler, büyük abdest de bozmazlar, tükürmezler, sümkürmezler de. Tarakları altındandır, terleri misktir. Buhurdanları öd ağacından, zevceleri kara gözlü hurilerden olacak. Onlar ataları Âdem’in yaratılışı üzere, altmış zirâ boyunda tek bir adam suretinde olacaklar.”
* Hz. Câbir radıyallahu anh anlatıyor: “Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm buyurdular ki:
“Cennet ehli cennette yerler ve içerler. ancak tükürmezler, küçük ve büyük abdest bozmazlar, sümkürmezler de!” buyurmuştu. Ashab: “Peki yedikleri ne olur?” diye sordular. Aleyhissalatu vesselam: ” Misk sızıntısı gibi ter şeklinde çıkarlar. Onlara tıpkı nefes ilham olunduğu gibi tesbih ve tahmid ilham olunur.”
Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm buyurdular ki, mealen:
-“Cennet ehli cennete yerleştiği zaman din kardeşleri birbirlerini özleyecekler. Bir yerdeki diğer bir yere başka bir yerdeki diğer bir yere gidecek. buluşup karşı karşıya istirahata çekilecekler. Dünyada iken aralarında geçen olaylar ve anılardan söz edecekler. Biri diyecek ki:
-” Kardeşim, dünyada hani falan meclisteydik hatırlıyor musun? Orada Allah’a dua etmiştik. İşte o dua sebebiyle Allah bizi affetmiştir.
(Ramuz-ul Ehadis -361)
* Ebu Said el-Hudri radıyallahu anh anlatıyor: “Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm buyurdular ki:
“Bir kimse cennetlik olarak ölünce, büyük veya küçük, yaşı ne olursa olsun, otuz yaşında bir kimse olarak cennete girer ve artık bu yaş ebediyyen değişmez. Cehennemlikler için de durum böyledir.”
* Hz. Ebu Hureyre radıyallahu anh anlatıyor: “Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm buyurdular ki:
“Cennet ehlinin vücudu kılsız, yüzü sakalsız, gözleri sürmelidir, gençlikleri zail olmaz, elbiseleri eskimez.” Tirmizi’nin bir rivayetinde şu ziyade var: “Cennetliklerin başlarında taçlar vardır. Taçtaki tek bir inci, doğu ile batı arasını aydınlatır.”
* Ebu Rezin el-Ukayli radıyallahu anh anlatıyor: “Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm buyurdular ki:
“Cennet ehlinin çocuğu olmaz, (orada doğum yoktur).”



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder