29 Ekim 2014 Çarşamba

Türk Ceza Kanunu’ndan zina suçunu çıkardınız, Genel olarak halk arasında bilinen şudur: “Kadın ile erkeğin evlilik dışı birlikteliği zinadır. Eski TCK bunu cezalandırıyordu. Şimdi bu suç olmaktan çıkarıldı”



Cumhuriyet'in ilk yılların dan beri 
Müslüman halkı bozmak için planlı programlı olarak seks azgınlıklarını teşvik ediyorlar, toplumu seks manyağı haline getirmek istiyorlar"

Bu furya 1970’lerde başladı. O zamanların Müslümanları tepki gösterdiler. Müstehcenliğe karşı kitaplar bile yayınlandı.

Kemalist feministleri bırakalım, İslami kesimdeki feministler ülkemizdeki yasal seks köleliğini niçin protesto etmiyor?

Niye KDV’li, gelir vergili, polis korumalı seks köleliğini protesto etmiyor?

Doğrusu bir kısım Müslümanların haksızlıklar karşısında susmaları beni dehşete düşürmektedir.

Zina suçu ceza kanunundan çıkartıldı ya, tekrar suç sayılmasını sağlamak artık çok zordur. Böyle bir madde ceza kanununa eklenmek istenirse içeriden ve dışarıdan korkunç yaygaralar duyulacaktır.

Avrupa Birliği protesto edecektir.

Çağdaşlar, laikler, Kemalistler protesto edecektir.
Zina Suçu Bakalım öyle mi?



13.3.1926 tarihli ve 320 sayılı Resmi (Ceride) Gazete’de yayımlanmış olan 1.3.1926 tarihli ve 765 sayılı TCK’nun “zina suçu” ile ilgili 440 ve 441 inci maddelerini orijinal Osmanlıca’sından çevirerek aşağıya aynen alıyorum.

(Not: www.resmigazete.gov.tr adresinde bütün Resmî Gazete nüshaları ilk yayımlanmaya başladığı 1920 tarihinden bu tarafa orijinal haliyle yer almaktadır.) 

Madde 440- Zina eden zevce hakkında üç aydan otuz aya kadar hapis cezası tertib olunur. Zevcenin bu fiiline şerik olan kimse hakkında dahi aynı ceza hükmedilir.

Madde 441- Karısıyla birlikte ikamet etmekte olduğu hanede yahut herkesce bilinecek surette başka yerde karı koca gibi geçinmek için nikahsız kadın tutmakta olan koca hakkında üç aydan otuz aya kadar hapis cezası hükmolunur. 



Bu maddeler 1953 yılında gözden geçirilmiş ve cezalar süre olarak biraz arttırılmış gibi görünmekle beraber erkeklerin sorumluluğunu biraz daha azaltan kadınları biraz daha fazla cezalandıran bir şekilde değiştirilmiştir.

İlk düzenlemede evli kadınla zina eden erkeğe de aynı ceza verileceği öngörülürken değişiklikle bu ceza kadının evli olduğunu bilme şartına bağlanmış, ayrıca 441 inci maddede evli erkekle birlikte yaşayan kadın için bir ceza öngörülmemişken yapılan değişiklikle erkeğin evli olduğunu bilen kadın için de ceza konulmuştur. 

"MADDE 440- (Değişik : 9/7/1953 - 6123/1 md.) Zina eden karı hakkında altı aydan üç seneye kadar hapis cezası tertip olunur. 
Karının evli olduğunu bilerek bu fiilde ortak olan kimse hakkında da aynı ceza hükmolunur." 

"MADDE 441- (Değişik: 9/7/1953 - 6123/1 md.) Karısı ile birlikte ikamet etmekte olduğu evde yahut herkesçe bilinecek surette başka yerde karı koca gibi geçinmek için başkası ile evli olmayan bir kadını tutmakta olan koca hakkında altı aydan üç seneye kadar hapis cezası hükmolunur. 
Erkeğin evli olduğunu bilerek bu fiilde şerik olan kadın hakkında da aynı ceza verilir." 

Bu maddeler İtalyan Ceza Kanunundan aynen mi alınmıştır yoksa “ülkemizin şartları” gerekçesiyle özgün olarak mı kaleme alınmıştır bilmiyorum ama bildiğim bir husus varsa; bu düzenlemenin bir hukuki garabet olduğudur. 

Öncelikle AK Parti zinayı suç olmaktan çıkardı diyenlere söyleyeceğim şey şudur ki; TCK’nun tanımladığı “zina” fiili ile İslam hukukunun tanımladığı “zina” fiili arasında ilgi bulunmadığıdır. Aksine TCK düzenlemesi İslam hukukuna göre meşru sayılan birliktelikleri suç kapsamına alan bir düzenlemedir.

İslam Hukukunda zina: Evli, bekar veya dul olmasına bakılmaksızın aralarında nikah bağı olmayan bir erkekle bir kadının cinsel birlikteliğidir. Bunun bir defa olmasının veya bir süre devam etmesinin önemi yoktur. İspat şartları TCK'dan çok ağırdır. Dört şahidin zinaya bizzat şahit olması gerekir. Dört şahitten biri şahitlikten vazgeçerse diğerleri iftira cezası ile cezalandırılır. Ayrıca ceza yönünden kadın ve erkek eşit sorumluluğa sahiptir.  

Mülga Türk Ceza Kanununa göre zina: Öncelikle belirtmek gerekir ki; suçun oluşması için zina yapan kişilerden birinin illa evli olması yani resmi nikahının bulunması, diğerinin de suç ortağının evli olduğunu bilmesi gerekir. Yeter mi? Kadın için yeter. Erkek için yetmez.

Erkeğin zina suçu işleyebilmesi için karısı ile birlikte ikamet etmekte olduğu evde yahut herkesçe bilinecek surette başka yerde karı koca gibi geçinmek için başkası ile evli olmayan bir kadını tutması yani bu niyetle bir ev açmış olması gerekir. 

Yani erkek evli olmayan veya evli olduğunu bilmediği bir çok kadınla karı koca gibi geçinmek niyeti olmasızın günübirlik cinsel birliktelik yaşarsa zina yapmış sayılmaz. Veya herkesçe bilinmeyecek şekilde yani gizli kapaklı olarak Ya da bir yer edinmeksizin bu gün burda yarın başka bir yerde bir kadınla bir çok defa birlikte olursa devamlı birlikte yaşamadıkları sürece yine zina yapmış sayılmaz. 

Erkek ne zaman zina yapmış sayılır?Kendisi evli olduğu halde evli olmayan bir kadınla kendi ikametgahında veya başka bir mekanda devamlı surette karı koca hayatı yaşarsa?

Maddelerin düzenleniş şekline bakıldığında kanun koyucunun erkek açısından suç saydığı şey ülkenin realitesi olan “imam nikahı” tabir edilen yöntemle bir erkeğin birden fazla kadınla evlenmesidir. 

Resmi olarak evli olmayan erkek ve kadınların aralarındaki cinsi münasebet, evli olmayan kadınların evli erkeklerle aralarındaki cinsi münasebet veya evli erkeklerin birlikte yaşama kaydı olmaksızın bir çok kadınla yaşadığı cinsi münasebet suç sayılmamıştır. 

Dolayısıyla İslam Hukuku anlamında zinanın suç olmaktan çıkarılması 765 sayılı TCK ile gerçekleştirilmiş ve sadece evli kadınların zinası ve erkeğin resmi nikahlı eşi dışında başka bir kadınla karı-koca hayatı yaşaması zina suçu olarak tanımlanmıştır.

Peki erkeğe birden fazla evlenme dışında her türlü cinsi münasebeti mübah sayan sadece evli kadınları cezalandıran bu acaip zina suçu nasıl yürürlükten kalkmıştır?

Zina suçunun yürürlükten kaldırılmasında yasa yapıcının veya siyasi iktidarların değil Anayasa Mahkemesinin devreye girdiğini görüyoruz. 

Anayasa Mahkemesi 23.9.1996 tarihli ve E:1996/15, K:1996/34 sayılı kararıyla TCK’nun erkeğin zinasını suç sayan 441 inci maddesini iptal eder. Böylece zina erkekler için suç olmaktan hepten çıkar. Daha sonra 23.6.1998 tarihli ve E:1998/3, K: 1998/28 sayılı kararı ile kadın zinasını düzenleyen 440 ıncı maddesini de iptal eder. 

Anayasa Mahkemesi bu kararını verirken aşağıdaki gerekçelere dayanmıştır. 

“Bu düzenleniş biçimi, karı ile kocanın zina suçlarının aynı koşullara bağlı tutulmadığını göstermektedir. Gerçekten, 440. maddede sadece "zina eden karı"dan 441. maddede ise "karı koca gibi geçinmek için başkası ile evli olmayan bir kadını tutmakta olan koca"dan söz edilmektedir. Ayrıca koca yönünden suçun oluşması için onun, başkası ile evli olmayan kadınla "karısı ile ikamet ettiği evde veya herkeçe bilinecek surette başka yerde" karı-koca gibi geçinmesi de gerekmektedir.

İki madde arasındaki bir başka fark da, kocanın zinasında suçun oluşması için kadının evli olmaması koşulu aranırken, karının eyleminin zina sayılması için buna gerek duyulmamasıdır. Böylece karının zinasında erkeğin evli olup olmaması suçun oluşumuna etkili olmadığı halde, kocanın zinasında kadının evli olması, eylemi 440. madde kapsamından çıkarmaktadır. 

Kocanın eyleminin zina suçu sayılabilmesi için kadının zinasında aranmayan kimi koşul ve öğelerin aranması, karı karşısında kocaya yasal üstünlük tanınması anlamına gelir. Evlilik birliği içinde kocaya bu tür üstünlük tanımak için haklı bir neden yoktur.

Çünkü karşılıklı sadakat yükümlülüğü bakımından karı ile koca arasında fark bulunmamaktadır. Bunun için kocanın basit zinasının cezalandırılmaması, ona kadına karşı çağdaş anlayışa uymayan bir ayrıcalık tanınmasına yol açarak cinsiyet ayırımını reddeden kadın erkek eşitliğini bozar.” 

Ayrıca Anayasa Mahkemesi kararında: Yasakoyucu kuşkusuz, toplumsal gelişme ve özellikleri gözönünde bulundurarak zinayı suç olmaktan çıkarabileceği gibi onun gerçekleşmesini belli koşullara da bağlayabilir. Ancak, bunu yaparken evlilik birliğinin tarafları olarak aynı konumda bulunan karı, koca arasında ayrım yaratacak bir düzenlemeyi gerçekleştiremez.” demiştir.

Şimdi bu son kısma değinilerek AK Parti neden yeni bir düzenleme yapmadı, neden hem erkeği hem kadını eşit olarak zina fiilinden sorumlu tutup zinayı tekrar suç olarak TCK’da düzenlemedi denilebilir. Ancak bunu söylerken ülke gerçeklerine de bakmak gerektiği kuşkusuzdur.

Hukuk sistemi resmi nikâh dışında bir evlenme yöntemi tanımamasına rağmen Türk Medeni Kanununun yürürlüğe girdiği 1926 yılından bu tarafa ne bütün evlilikler resmiyete bağlanabilmiş ne de yasaklanmasına rağmen çok evliliğe engel olunabilmiştir. 

Köy muhtarlarına bile resmi nikah yapma yetkisi verilirken, çoğunluğu en az imam-hatip lisesi mezunu olan resmi görevli imamlara görev verilerek kıyılan nikahların kayıt altına alınarak resmiyete kavuşturulmasından kaçınılmış ve hatta resmi nikah yapılmadan dini nikah yapılması suç sayılmıştır. 

Bu gün ülkemizde resmi nikâhı olmayan “imam nikâhı” olarak isimlendirilen yöntemle evlilik yapmış, çoluk çocuğa karışmış sayısız çift bulunmaktadır. Bu durumda resmi nikâhı olmayan bütün çiftlerin zina suçu ile cezalandırılması gerekecektir. Öte yandan çok eşlilik de ülkemizin göz ardı edilmemesi gereken ama hep görmezden gelinen realitesidir.

Bütün bu gerçekler göz önünde iken fiilen evlenmiş çoluk çocuğa karışmış insanları zina suçu işledikleri için hapse tıkarak yuvalarını dağıtıp, çoluk çocuğunu zina mahsulü çocuklar olarak ortada bırakıp sonrada bunun adına çözüm demek çok doğru olmayacaktır.  

Aslında zinayı ve zina yapanları değil sadece kadınları ve birden fazla kadınla evlenen erkekleri cezalandıran düzenlemeyi Anayasa Mahkemesi AK Parti iktidarından çok önce 1996 yılında iptal etmiştir. 

Kapsamı hususunda mutabakata varılmadan düzenleme yapılması halinde birçok mağduriyete neden olacağı açık olduğundan iktidarlar bu konuda yeni bir düzenleme yapmaktan da kaçınmışlardır. 

Dolayısıyla yıllardır dillendirilen “AK Parti zinayı suç olmaktan çıkardı”söyleminin her hangi bir temeli bulunmamaktadır. 

Aksine sistemin kendi içerisindeki aksaklıklarından dolayı kayıt altına alınamamış evlilikler gayri meşru ilişki töhmetinden, bu evliliklerden doğmuş çocuklar da veled-i zina töhmeti altında kalmaktan kurtulmuştur dahi denilebilir. 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder