HZ MUHAMMEDİN
Nübüvvet Delilleri
Allah’ımızı bize tanıtan bu üç büyük muallimden ikincisi olan Hazret-i Muhammed (asm)’ın davasının hak olduğunu ispatlamak ve O’nun (asm), Allah’ın Peygamberi olduğunun delillerini göstermek için bu bölüm oluşturuldu.
Peygamberimizin (asm) gelişi, kainatın en önemli hadisesidir. Çünkü anlaşılmaz bir kitap, muallimi olmadan manasız bir kağıt parçası gibiyken, muallimi ile bir anlam kazanır. Kainat da Peygamber Efendimiz (asm) ile bir anlam kazanmıştır.
Peygamberimizin (asm), doğumundan önce meydana gelen bazı önemli hadiseler vardır. Bu hadiseler Efendimiz (asm) ve O’nun dünyaya geleceği mübarek beldeyle irtibatlı olmasından dolayı Efendimizin (asm) hem mucizesidir, hem de nübuvvetinin delillerindendir.
Peygamber Efendimizin (asm) doğumundan önce yaşamış meşhur Şık ve Satîh gibi bazı kâhinler başta olmak üzere, ruhânîler ve cinler vasıtasıyla gaybdan haber veren bazı medyumlar Peygamberimiz’in (asm) geleceğini, doğacağı yeri ve zamanı, hatta bazı icraatlarına kadar pek çok gaybi bilgiyi haber vermişlerdir.
Peygamberimizin (asm) doğumundan veya kendisine peygamberlik verilmeden evvel cin taifesinden, şahsı görülmeyen, sadece sesi işitilen hatif denilen cinlerden Peygamberimizin (asm) gelişini müjdeleyenler olmuştur.
Şimdi şöyle bir düşünelim: Okuma yazması olmayan birisi, bütün dünyayı ilgilendiren bir plan ve program geliştirmeye niyetlensin. Hiç okuma yazması olmayan bu zat, projesini onlarca yıl boyunca kimseye sezdirmeden geliştirsin ve sonra da bunu insanlara ömrünün sonuna doğru duyursun.
Acaba ümmi olan, yani okuma yazma bilmeyen bir kişinin tek başına kanunlar yapması ve bu kanunların hiç değişikliğe uğramadan tam on dört asrı ve her asırda insanların en az dörtte birini adaletle ve hakkaniyet üzere idare etmesi mümkün müdür? Elbette hayır.
Daha önceden dinini hiç öğrenememiş veya farklı bir dine ait bir eser okuyamamış birisinin, kendi başına, hiç bir dinde emsali olmayan mükemmellikte farklı farklı ibadetler ortaya çıkarması mümkün müdür?
Peygamberimiz (asm) ibadetlerinde emsalsiz olduğu gibi dualarında da emsalsizdir. O’nun (asm) hayatı duadır. Oturması, kalkması, yürümesi, yemesi, içmesi, yatması, kalkması gibi aklımıza gelebilecek her halinde bir duası vardır.
Rabbimizin biz kullarında görmek istediği güzel ahlâkı, bize anlatan ve bildiren hiç şüphesiz Kur’ân’dır. Kur’ân’ı yaşayan ve fiilen bize örneklik eden de Hz. Muhammed (asm)’dır. Öyle ki Hz Aişe (r.anha) validemiz, Efendimizin (asm) ahlâkını soranlara; “Siz Kur’ân’ı okumuyor musunuz? Onun ahlâkı Kur’ân’dı.”
Bir önceki konuda Peygamberimizin (asm) en mükemmel bir ahlakla donatıldığından bahsetmiştik. Evet, dost ve düşmanın ittifakıyla, Peygamberimiz (asm) en güzel bir ahlakla yaratılmıştır. Çünkü O’nu (asm) doğrudan Allah terbiye etmiş, örnek bir ahlakla donatmıştır.
Bir insanın, yalan bir davayı ortaya koyduğunu düşünelim. Bu yalan davasından dolayı birisi canına kast etse, elinde silah başına dikilse ve öldürmek istese; o yalancı adam davasını inkar edip canını kurtarmak isteyecektir. Hatta belki yalvaracak, yakaracak ve yalancı izzetini de ayaklar altına serecektir.
Nasıl ki, Hz. Muhammed (asm), peygamberliğinin bütün delilleriyle Kur’an-ı Kerim’in hak kelam ve Allah’ın sözü olduğuna delildir. Zira madem peygamberdir, elbette yalan söylemez ve Allah’a iftira edemez.
Küçük bir topluluk düşünelim! Bu topluluk son derece inatçı ve adetlerine son derece bağlı bulunsun ve bu adetler onların damarlarına kadar işleyip, benliklerine nüfuz etmiş olsun. Biz de böyle bir toplulukta büyük bir hakim olduğumuzu farz edelim.
Hazret-i Muhammed’in (asm) sahih kaynaklardan bize ulaşan yüzlerce mucizesi vardır. “Ay yarıldı." “Attığın zaman sen atmadın, ancak Allah attı." gibi ayetlerin ifadesiyle; bir parmağının işaretiyle ayın iki parça olması ve avucu ile düşman ordusuna attığı az bir toprak, umum o ordunun gözlerine girmesiyle kaçmaları...
Peygamberimiz’in (asm) gelecekle ilgili olarak haber verip, dediği şekilde de gerçekleşen hadiseler pek çoktur. Mesela Hz. Osman (ra)’ın Kur’an okurken şehit edileceğini haber vermesi, Hz. Hüseyin (ra)’ın Kerbela’da şehit edileceğini haber vermesi, Şam, İran ve İstanbul’un fetihleri,
Fen ve bilimin olmadığı bir dönemde, asırlar sonra ancak hakikati anlaşılabilecek teşhis ve tespitlerde bulunmak elbette sıradan bir insanın yapacağı bir şey değildir. İşte Efendimiz (asm), onlarca ayrı ilim dalının kapsamına giren farklı farklı konularda sözler söylemiş,
Peygamberimizin (asm) çok sık nazara verilen bir sıfatı “ümmi” oluşudur. Ümmiliğinin üzerinde bu kadar çok durmamızın nedeni, O’nun (asm) ümmi olarak yaptığı icraatının her birinde ulaştığı başarıya, o konudaki ilim erbabının en ihtisaslılarının bile erişmesinin imkansız olmasıdır.
Hiçbir kuvvete dayanmayan ve tek başına yola çıkan bir zatın, son derece kuvvetli düşmanları arasında, kendi davasını korkmadan, tereddütsüz, telaş göstermeden ve son derece cesaretle tebliğ etmesi ve tebliğ ettiği dinin, bütün dinlerden üstün hale gelmesi mümkün müdür? Elbette hayır!..
Bir çekirdeğin, elma ağacının çekirdeği mi, yoksa zakkum ağacının çekirdeği mi olduğu hususunda, çekirdek kaldığı müddetçe şüphe edilebilir. O çekirdek toprağa atılıp, sümbüllense, dal, budak, meyve ve çiçek verse, artık onun hakkında şüphe edilemez ve hangi ağacın çekirdeği olduğu hususunda tartışılamaz.
Şöyle bir düşünelim: Sürekli olarak yanımızda olan arkadaşlarımız ve ailemizden bazı fertler olsun. Bunlar bizi çok sevmekle beraber, insanî bazı hatalarımızı gördükleri halde bizim için hayatlarını, hatta kendi anne ve babalarını hiçe sayacak kadar bize bağlanmaları normal midir?
Peygamber Efendimizin (asm) neslinden gelen silsileye, Âl-i Muhammed, Âl-i Beyt veya Ehl-i Beyt denilmektedir. Bu mübarek silsile, asırlarca İslama hizmet etmiş, Müslümanların maddi ve manevi önderleri olmuşlardır.
Bu kâinattaki güzellikler, harika düzen, mükemmel ölçülü yaratılışlar nasıl ki; yaratıcılarına ve idare edicilerine işaret ederler. Aynen öyle de; bu kainattaki varlıklar, bu yaratılışlarıyla bir elçinin olmasını gerektirirler.
Buraya kadar birkaç başlık altında Hazreti Muhammed’in (asm) davasının doğruluğunu ispat amacıyla, bazı konuları ele almaya çalıştık. Ancak söz konusu Peygamber Efendimiz (asm) olunca, anlatılanlar kesinlikl
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder